Çağdaş Felsefe 2 Deneme Sınavı Sorusu #988521

Derrida' nın etik ve siyaset konularındaki görüşleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?


Derrida, liberal toplum sözleşmesi kuramlarını tarihsel olarak gerçekleşen olayları belirttikleri için savunur. 

Derrida'ya göre ulus devleti oluşturan edimler temelci bir mantıkla açıklanamaz. 

Derrida performatif edimlerin insanı birey kimliğinde üretirler. 

Différance hareketi  yalnızca kurucu edimin beyanatında görülür. 

Hem sözleşme kuramlarına ilişkin hem de ulus devlet meydana getiren edimlerde différance hareketi işlememektedir.


Yanıt Açıklaması:

Derrida, liberal toplum sözleşmesi kuramlarını da eleştirir: Toplum sözleşmesini bilfiil meydana getiren edimler, bir hak transferi (Hobbes), bir haktan vazgeçiş (Locke), kendini bir bütüne verme (Rousseau) gibi, aslında tarihsel olarak hiçbir zaman gerçekleşmemiş olayları belirtirler. Olmamış olanın bu beyanı sayesinde, olanı meşrulaştırabilecek bir düzen, dil düzleminde ortaya çıkar. Toplumsal sözleşme kuramları özel mülkiyetten ve sermaye birikiminden kaynaklanan sınıfsal farkları ve eşitsizlikleri meşrulaştırmaya çalışırlar; kurdukları meşruluk anlatısına bakıldığında önceden varolan öznelerin şu ya da bu biçimde yeni bir duruma onay vermesi söz konusudur ama aslında bu anlatı bu eşitsizliğe razı olacak olanları üretmektedir. Hegel’e göre modern toplumsal sözleşme kuramları devletin ne olduğunu anlayamamışlardır. Devleti anlamak için onu tarihin içine yerleştirmek gerekir. Devlet tinin tarihte somutlaşmış halidir. O hâlde toplumsal sözleşme ile kurulan devlet henüz bir “ulus devlet” değildir. Ulus devlet kurmak için bir sözleşme kurgusuna dayanmak yetmez, halka tarihsel bir kimlik veren mitik bir anlatı inşa etmek lâzımdır. Bir köken bulunur ve toplumun bugünkü mevcudiyeti dil, kültür, değerler açısından bu kökene bağlanır. Bunlar da performatif edimlerdir Derrida açısından, olmayan şeyleri varederler, insanı bir yurttaş kimliğinde üretirler. Derrida’nın hem sözleşme kuramlarına ilişkin hem de ulus devlet meydana getiren edimlere ilişkin değinilerinden şunu çıkarabiliriz: Doğal özgürlüğe sahip bireylerden bir politik birliği meydana getiren edimler, bir halkı tarihsel bir biçimde inşa edip ulus devlet kuran edimler, bunlara insan haklarını ilân eden edimleri de ekleyebiliriz, temelci bir mantıkla açıklanamayacak bir biçimde paradoksaldırlar. Böyle bir edimde différance hareketi işlemektedir, bu hareket yalnızca kurucu edimin beyanatında değil, ortaya koyduğu yasa-metinde de görülebilir. Bu yasametin, önceden varolan bir temele atıfla anlam kazanmaz, söylemindeki farkların ilişkisi sayesinde bir anlam ifade eder, söylemsel mekânında yinelenebilecek, yeniden kaydedilebilecek izler içerir ve dolayısıyla her zaman farklı biçimlerde yorumlanmaya açıktır. Her metnin nasıl anlam ifade ettiğine ilişkin saptamalar yasa-metin için de geçerli olacaktır: “Anlamın imkânı, izin, aynının içinde ötekini öteki olarak tutmasına dayanır.”, “Anlam, farkların ilişkisinden dokunmuştur”. Différance, anlamı oluşturan ve diyalektik olmayan harekete ilişkin bir kavramdır.
Basitçe, anlamın farkların mekânsal ve zamansal hareketi içinde oluştuğunu savlar, kapanış, yani tek-anlamlılık imkânını ortadan kaldırır.

Yorumlar
  • 0 Yorum