Eleştiri Tarihi Deneme Sınavı Sorusu #1104622

Eleştirmen, “... okuduğu kitaplar dolayısıyla kendi zevkini kendi düşüncelerini, kendi duygularını söyleyen bir sanat adamıdır. Nasıl ki sanatta önemli olan tabiat değil de sanatçının kimliği ise, ‘tenkitte de asıl olan kitaplar, sözü edilen eserler değil, onları anlatan tenkitçinin yaradılışıdır’, bu yaradılışın ortaya konduğu sanatsal ürünlerdir. ‘Münekkit bir sanatkârdır. Bir şairi, bir romancıyı ne için okuyorsak, onu da öyle okuruz.’ Tenkit yazısı bir şey öğrenelim diye, hangi kitap değerliymiş, hangisi değilmiş bize onu bildirsin diye okunmaz; tenkit yazısı da herhangi bir sanat yazısı gibi, zevk almak için okunur.’ Neden derseniz eleştirmen de bir yaratıcı, bir sanatçıdır da ondan. Bundan ötürü, eleştirmenden yazarla çevresi arasında bir köprü kurmasını beklemek yersizdir.”

Nurullah Ataç'ın bu düşüncesine göre aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?


Öznel-izlenimci bir eleştiri anlayışı benimser.

Eleştirmenin görevi kural koymaktır.

Eleştiride eleştirilen kitabın payı büyüktür.

Eleştirmen ve roman yazarı eşdeğer olamaz.

Eleştiride keşfetmek ve öğretmek zorunluluğu vardır.


Yanıt Açıklaması:

Bütün bunlar Ataç’ın bir taraftan eleştiriyi bir sanat olarak kabul ettiğini, diğer bir taraftan da öznel-izlenimci bir eleştiri anlayışını benimsediğini göstermektedir.

Yorumlar
  • 0 Yorum