Kelam'A Giriş Deneme Sınavı Sorusu #37326
I. Allah’ın zâtî ve fiilî sıfatları vardır.II. Kur’ân mahlûk değildir.III. Büyük günah işlemek kişiyi dinden çıkarmaz.IV. İman artmaz ve eksilmez. V. Allah’ın vech ve yed gibi sıfatları te’vil edilmelidir.Yukarıdaki ifadelerdeki görüşlerden hangisi/hangileri Ebû Hanîfe’ye aittir?
I
|
II-III
|
I-II-III
|
I-II-III-IV
|
V
|
Yanıt Açıklaması:
Ebû Hanîfe’nin akâid konularındaki görüşleri ana hatlarıyla şöyledir:1. Ulûhiyet: Allah Teâlâ her şeyin yaratıcısıdır. Her insan, mahlûkat üzerinde düşünerek Allah’ın var olduğunu idrak edebilir. Bundan dolayı dinî bir davetle karşılaşmasa bile yetişkin ve akıllı her insan, Allah’a inanmakla mükelleftir. Allah’ın ilim, irade, hayat, kudret, kelâm, sem’, basar gibi zatî; yaratma, rızık verme, diriltme, öldürme gibi fiilî sıfatları vardır. Akıl yürütmek suretiyle Allah’a isim ve sıfat nisbet edilemez; O sadece zatına nisbet ettiği isim ve sıfatlarla nitelendirilebilir.Allah’ın sıfatları zatından ayrı düşünülemez. O’nun bütün isim ve sıfatlarıezelî olup hiçbiri hâdis değildir. Allah’ın fiilî sıfatları ezelî olmakla birliktebu sıfatların teallukuyla meydana gelenler (meful) hâdistir. Allah Teâlâ, sayı itibariyle değil eşi ve benzeri bulunmaması itibariyle birdir. Allah Teâlâ, zat ve sıfatları itibariyle yaratıklara ve sıfatlarına aslabenzemez. Nasslarda Allah’a isnad edilen yed, nefs, vech, nüzul gibi sıfatların keyfiyeti bilinemez. Bu sıfatlara nasıl oldukları ve ne anlama geldikleri bilinmeksizin öylece iman edilir. Bunların te’vil de yapılamaz.2. Halku’l-Kur’ân: Ebû Hanîfe’ye göre Kur’ân, Allah kelâmı olup mahlûkdeğildir, fakat Kur’ân’ı telaffuz edişimiz ve onu yazışımız mahlûktur.Bununla birlikte Allah’ın kelâmı olan Kur’ân mahlûk değildir.3. Kader: Kâinatta meydana gelen her şey Allah’ın takdiri ve kazasına göre cereyan eder. Zira Kur’ân ve hadîslerde her şeyin yaratılmadan önceyazıldığı ve meydana gelen şeylerin bu yazıya göre gerçekleştiği açıkçabelirtilmiştir. Allah Teâlâ, hayır olsun ve şer olsun vuku bulacak her şeyi ezelî ilmiyle bilmiş ve ilmine göre vasfederek levh-i mahfuza yazmıştır. Bununla beraber O, müminleri imana, kâfirleri de küfre zorlamamış, herkese fiillerini iradeleriyle gerçekleştirme imkânı vermiştir. Zira Allah, herkesin kaderini, kendi iradeleriyle gerçekleştirecekleri şekilde yazmıştır. Bundan dolayı kişi annesinden mümin veya kâfir (mutlu veya bedbaht) olarak doğmaz; kendi irade ve kudretiyle mümin iken kâfir, kâfir iken mümin olabilir. Kullarda fiillerini serbestçe yapabilme iradesi vardır; kul fiil yapmayı diler ve onu gerçekleştirir. Bununla birlikte kulun fiillerini yok iken varlık alanına çıkaran, onları yaratan Allah’tır. Kula, fiillerinin yaratıcısı vasfını vermek doğru değildir.Allah, kulun fiilinin halıkı, kul ise gücünü hayır veya şer yönünde kullanmakla fiilinin kâsibidir; Allah yaratandır, kul ise kendi iradesiyle yaptığı fiilinin iyi ya da kötü sorumluluğu üstlenendir.4. Peygamberlik: Peygamberlerin gösterdikleri mucizeler de haktır. Hz.Peygamberin ayın yarılması (inşikâku’l-kamer) ve mi’rac mucizesi haktır,gerçektir. Peygamberler şirkten, büyük ve küçük günahlardan korunmuştur. Ancak onların küçük hatalar (zelle) işlemeleri mümkündür. Bütün peygamberlerin getirdiği dinler tevhid esasına dayanır; peygamberlerin getirdiği dinlerde inanç esasları değişmez. Bununla birlikte fer’î hükümlerde (şeriat) farklılıklar olabilmiştir.Allah’a inandığı halde Hz. Peygamber’in nübüvvetini benimsemeyenkimse Allah’a da iman etmiş sayılmaz. Çünkü ona iman etmek Allah’ın emirlerinden biridir (bk. en-Nisâ 4/65). Dolayısıyla Allah’a iman eden herkesin Hz. Muhammed’in nübüvvetini de kabul etmesi gerekir.5. Ahiret: Kabir azabı haktır, gerçektir. İnsanların ölümden sonra diriltilmeleri ve amellerinin tartılması haktır. Müminlerin günahları sebebiyle âhirette tâbi tutulacakları muamele ise Allah’a kalmıştır. O, dilerse affeder, dilerse azaba uğratır. Sadece peygamberlerin ve naslarda haklarında açıklama bulunan kimseler doğrudan cennete gireceklerdir. Allah Teâlâ, dilediği şekilde ve keyfiyeti bizce bilinmeyen bir tarzda müminler tarafından cennette görülecektir.6. İman-Amel İlişkisi: Ebû Hanîfe’ye bir insanda imanın gerçekleşmesi içinonun şüpheden arınmış kesin bilgiye sahip olmasının yanı sıra bu bilginindoğruluğunu kesin olarak tasdik etmesi ve bu kararını sözlü olarakaçıklaması gerekir. İman için bunların hiçbiri tek başına yeterli değildir.Aksi halde kalben tasdik etmedikleri halde inandıklarını söyleyen münafıkların ve Hz. Muhammed’in gerçek peygamber olduğunu bilmelerine rağmen nübüvvetini tasdik etmeyen Ehl-i kitap’ın mümin sayılması gerekir.
Yorumlar
- 0 Yorum