Medyada Dil Kullanımı Deneme Sınavı Sorusu #805503

Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’deki ayrımcılığın sosyolojisini yorumlayabilmek için kullanılan teorik ilkelerden biri değildir


Gruplararası eşitsizliğin hüküm sürdüğü modern toplumlarda, bazı gruplar diğerlerine oranla daha baskındır, hâkimdir ve güçlüdür.

Bazı baskın gruplar azınlık, madun ve alt konumlu olarak adlandırılabilecek zayıf grupları damgalayabilir, tanımlayabilir ve etiketlendirebilir.

Damgalayabilme, toplumsal zayıflığı gösterir.

Damgalamayla birlikte baskın grup madun gruplarla ilgili kalıp yargılar üretir.

Damgalanmış gruplar, kendileriyle ilgili kalıp yargılara uygun davrandığında ayrımcılık gibi sorunlar toplumsal bir mesele hâline gelmez.


Yanıt Açıklaması:

Türkiye’deki ayrımcılığın sosyolojisini yorumlayabilmek için kullanılan teorik ilkeler şunlardır:

• Gruplararası eşitsizliğin hüküm sürdüğü modern toplumlarda, bazı gruplar diğerlerine oranla daha baskındır, hâkimdir ve güçlüdür. Bu baskın gruplar azınlık, madun ve alt konumlu olarak adlandırılabilecek zayıf grupları damgalayabilir, tanımlayabilir ve etiketlendirebilir. Örneğin, başını örten kadınlar kendileri, “türban” kelimesini kullanmasalar da “türbanlılar” olarak tanımlanabilirler. Damgalayabilme, toplumsal gücü gösterir.

• Damgalamayla birlikte baskın grup madun gruplarla ilgili kalıp yargılar üretir.“Kürtler”, “Sarışınlar”, “Araplar” ile başlayan her cümle o grupla ilgili kalıp yargı içerir.

• Kalıp yargılarla uğraşmanın zor bir yanı vardır; çünkü kalıp yargılar bir kısım “doğruluk payı” taşıyabilir. Ne var ki bir grubun tüm üyelerini aynılaştırma, onları bireysel özelliklerinden soyutlayarak homojen bir grubun üyesi hâline getirir. Bu yönelim ise birçok alanda ayrımcılığa neden olur.

• Aslında ne baskın grup (geniş toplum) ne de alt konumlu gruplar (ya da azınlıklar) homojendirler. Her grup içerisinde olumsuz özelliklere sahip insanlar olabilir; çoğunlukla baskın grup bu olumsuz özellikleri genel bir nitelik olarak tüm grup üyelerine genelleme hatasına yapar.

• Damgalanmış gruplar, kendileriyle ilgili kalıp yargılara uygun davrandığında ayrımcılık gibi sorunlar toplumsal bir mesele hâline gelmez. Örneğin bir Roman’ın sokakta çiçek satması ya da müzisyenlik yapması sorun değildir. Ne var ki bir eşcinsel (LGBTİ birey), siyasetçi olmak istediğinde, yani toplumdaki kalıp yargılara uygun olmayan bir rol ya da göreve talip olduğunda sorun çıkar.

• Baskın grupların kaynaklar üzerindeki hâkimiyetini ve konumlarını   “meşrulaştıcı ideoloji” mevcuttur. Örneğin, cinsiyetçilik, erkeği ve kadını bir hiyerarşi içinde belirli rollerle tanımlar. Fitizm “fit” olmayan insanları sağlıksız, iradesiz ve alt statülü olduklarına dair kalıp yargılar üretir.

• İnsanların birden fazla gruba aidiyetleri vardır. Bu açıdan baskın ve alt konumlu gruplararası ilişkiler tek boyutlu değildir. Yani bir grupta baskın olan biri bir başka grupta alt konumda olabilir. Örneğin bir kadın örgütünde lider konumunda olan bir kadın bir siyasi parti içerisinde hayli alt statülü olabilir.

• Alt konumlu grupların da damgalanma sürecine karşı yürüttüğü bazı stratejiler vardır. Bu stratejiler damganın görünür olup olmamasına bağlı olarak değişebilir; damga görünür değilse alt gruplar kendilerini gizleyip, ikili olmadığında ikili bir hayat yaşamak durumunda kalabilir. Damga görünür ise örneğin, başörtüsü ve siyah kadın olma gibi; bu durumda da ona statü kazandırma mücadelesi verilebilir. Kadınların insan olarak haklarını kullanmak için verdiği feminist hareket buna örnek verilebilir.

Yorumlar
  • 0 Yorum