Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar Deneme Sınavı Sorusu #792777

Günümüzde bir madencilik terimi olarak kullanılan, kolay işlenen madenin “dişi”, zor işlenen madenin “erkek” olarak tanımlanması aşağıdakilerden hangisini göstermez?


Toplumsal cinsiyetçiliğin modern toplumlarda da başkalaşarak etkisinin sürdüğüne
Toplumun cinsiyetçilikte geçmişten gelen rol kalıpların yaşamanın her yerindeki tanımlara yansıdığına
Toplumsal cinsiyetçilikte kadına yumuşak, narin vb. rollerin yüklendiğine
Toplumsal cinsiyetçilikte kadının ve erkeğin rollerinin biyolojik yapılarının göz önüne alınarak bu sıfatların yüklendiğine
Toplumsal cinsiyetçilikte erkeğe sert, zorlu vb. rollerin yüklendiğine

Yanıt Açıklaması: Cinsiyete göre dağıtılan bu nitelikler, bizim biyolojik varlığımızla ilişkilendirilir: Yani cinsiyetin, anatomik ve hormonal yapı tarafından belirlendiği düşünülür. Örneğin, “kadınlar anne oldukları için erkeklere göre daha yumuşaktır” denir. Cinsiyetimiz ile biyolojimizi birbirine en kolay bağlayabileceğimiz nokta budur çünkü: Annelik. Kadınların annelik potansiyelleri nedeniyle “kadınsı” davrandıkları söylenir. Oysa bu potansiyelin tamamen başka türlü toplumsal niteliklere kaynaklık etmesi mümkündür: Bir kadın, anne olduğu için daha yırtıcı, daha korumacı ve sert de olabilir. Bazı kültürlerde bunun örneklerine de rastlarız; örneğin, çocukların ataların ruhlarının yeniden cisimleşmesi olduklarına inanan topluluklar, çocuk bakımını da topluluğun ortak işi olarak tanımlarlar; bu durumda annelik ve babalık rolleri bizim “doğal” kabul ettiğimizden çok farklı biçimlenir. Bizim annelik ile “kadınsılık” arasında kurduğumuz bağ, gerçekte biyolojiden çok, cinsiyete ilişkin inanç ve değerlerimizden kaynaklanır. Bir başka deyişle kadınlar anne oldukları için fedakâr değiller, kadınların fedakâr olmaları beklendiği için annelik de fedakârlıkla tanımlanıyor. Kadınlık ve erkekliğin toplumda nasıl algılandığı, bunlara hangi anlamların yüklendiğini bize gösteren pek çok şey olabilir: Deyimler, atasözleri, halk hikâyeleri gibi... Bunlar yalnızca bizim içinde yaşadığımız (ya da araştırdığımız) toplumun özelliklerini anlamamızı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda kadınlar ve erkekler olarak belirli rol kalıplarına girmemizi de sağlar. Örneğin, “elinin hamuruyla erkek işine karışma!” deyişinin iki farklı işlevi olabilir: Birincisi, bu deyişin geçerli olduğu bir toplumda, kadınların ikincil sayıldıklarını, “erkek işi” olarak tanımlanan karar verme işlerinin dışında bırakıldıklarını gösterir. İkincisi, kadınlara “yerlerini” hatırlatır: Hamur yoğurmak ve erkek işlerine karışmamak. Geleneksel ifadeler, m modern toplumlarda etkisini yitirmiş ve güçsüzleşmiş gibi görünseler de farklı biçimlerde varlıklarını sürdürürler. Kadının yumuşak erkeğinse sert olduğu yolundaki eski inanış, günümüzde bir madencilik eriminde varlığını sürdürmektedir örneğin: Kolay işlenen madenlere “dişi”, işlenmesi güç olanlarına ise “erkek” denir. Cinsiyet özelliklerinin anlamları göz önüne alındığında, “kadın” ve “erkek”, cinsiyetlerin isimleri oldukları kadar, o cinsiyetten olan insanlara uygun görülen sıfatlardır da. Biyolojimiz, basitçe bizi kadınlar ve erkekler olarak ikiye ayırmakla kalmaz, uymamız gereken kuralların, içine sığmamız gereken kalıpların ve bize uygun görülen sıfatların olduğu bir dünyaya da sokar bizi. Artık burada biyolojiden değil, toplumdan ve kültürden söz etmeye başlamamız gerekir.
Yorumlar
  • 0 Yorum