Türk İdare Tarihi Deneme Sınavı Sorusu #30126

Aşağıdaki ifadelerden hangisi steplere hakim inanç sisteminin yönetim biçimini etkileyebileceğini göstermektedir?


Otağ, tuğ gibi hükümdarlık sembollerinin kullanılması
Hatunun karar alma sürecinde söz sahibi olması
Danışma/istişare kurulu olan "toy"ların toplanması
Türk kağanının Tanrı tarafından “kut”landığına inanılması
Hükümdarların farklı farklı ünvanlar kullanması

Yanıt Açıklaması: Tüm zamane devletlerinde olduğu gibi Eski Türkler de tahtın hakanlarına, Tanrı ihsanı oldu.unu düşünüyorlardı. Bu bakımdan Türk kağanının Tanrı tarafından “kut”landığına inanılıyordu. Bilge kağan, “Tengri teg tengride bolmış Türk bilge kağan” , ve Moyun-çor, “Tengride bolmış il etmiş Bilge kağan”  ifadelerinde tanrıyla olan yakınlıklarını göster mek istemişlerdi. Günümüz Türkçesinde de yaygın bir şekilde kullanılan “kut” kelimesi -kutlu, kutlamak, kutsamak vb.- buradaki anlamıyla “siyasal iktidar” kavramına denk düşerken daha geniş olarak, “devlet”, “ikbal”, “saadet”, “ruh” ve “baht” anlamıyla kullanılmaktaydı. Eski Türk söylencelerine göre Tanrı, kutladığı kağanına tüm dünyayı vaad etmişti. “Güneşin doğduğu yerden batı’ya kadar her yer senin emrine girecek, çalış”  diyen Uygur Yazıtı’nda da görüleceği üzere kağan, cihanı kendi sancağı altında birleştirmek şiarını yüklenmişti. Asya Hunlarından Avrupa Hunlarına kadar uzanan ve hükümdarın “tanrının kılıcı” olduğuna inanan bu algılama tarzı, Osmanlı’da “kızıl elma” olarak karşımıza çıkan “cihan hâkimiyeti mefkûresini” doğurmuştur. “Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldıkta, ikisi arasında insanoğlu yaratılmış. insanoğlunun üzerine atalarım Bumin Kağan ve istemi Kağan oturmuş” satırlarından da anlaşılacağı üzere Türk kağanı hem zaman hem mekân anlamında dünya hâkimiyeti için gönderilmişti. İnsanoğlunun yaratılışıyla başlayan bu hükümranlık yasasının ebediyete kadar geçerli olacağına vurgu yapılmıştır. Kağan’ın bir diğer vasfı, küç (güç) sahibi olmasıydı. “Tengri küç birtük üçün anda sançtım” sözleriyle Gök-Türk hakanı tanrının kendisine bağışladığı güç/savaşçılık yetisi sayesinde kısa sürede başarıya ulaştığını ifade etmişti. Ancak bu ihsan ve yardım koşulsuz değildi, hakanın da bunun karşılığında tengrinin yolunda yürümesi, savaşçılığını bu uğurda kullanması beklenmekteydi. Hakan, tanrının kendisine bahşettiklerini halkıyla paylaşmalıydı. “Ülüg”, “ülüş” ve “üleşmek” gibi kavramlarla karşılanan paylaşmak fiili, aslında kağanın en önde gelen erdemlerinden birisiydi. Yazıttaki satırlar Türk hükümdarının bu hususiyetini çok açık şekilde ifade etmekteydi; “[A]ç milleti doyuruyor, çıplak milleti giydiriyor, fakir milleti zengin yapıyor, az milleti çok kılıyordu”.
Yorumlar
  • 0 Yorum