Uluslararası Ticaret Hukuku Deneme Sınavı Sorusu #1328766
Aşağıdakilerden hangisi tenfiz şartlarından biri değildir?
Karar, savunma haklarına riayet edilerek verilmiş olmalıdır. |
Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunması. |
Kararı veren mahkemenin yetkisi aşkın/aşırı yetki olmamalıdır. |
Karar, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmemiş olmalıdır. |
Karşılıklılık şartı. |
Tenfiz Şartları (Esas Şartlar) Tenfiz talebinin hangi hâllerde reddedileceği, MÖHUK m. 54’de sayılmıştır. Bu şartları genel olarak şu şekide belirtebiliriz: 1. Karşılıklılık şartı: Bazen devlet, belli bir hakkın tanınmasını karşılıklılık esasına, yani diğer devletin de aynı hakkı tanıması şartına bağlayabilir. Türk hukukunda da bazı hâller için karşılıklılık esası aranmaktadır ki, tenfiz bu hâllerden birini teşkil eder. MÖHUK m. 54(1)(a)’da, “Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması” gerektiği belirtilmiştir. Buna göre, yabancı mahkeme kararının Türkiye’de tenfizine karar verilebilmesi için, kararı veren ülkede Türk mahkeme kararlarının tenfizinin mümkün olması gerekmektedir. Karşılıklılık şartının gerçekleşmiş sayılması için mutlaka bir uluslararası sözleşme bulunmasına gerek yoktur; o devlette Türk mahkeme kararlarının tenfizini sağlayan bir kanun hükmünün veya kanun hükmü yoksa fiilî uygulamanın olması da yeterlidir. Hükümde “veya” ifadesi kullanıldığından bunlardan biri, karşılıklılık şartının gerçekleşmesi için yeterlidir. Karşılıklılık, genel olarak değil, benzer nitelikteki kararlar için aranır. Yani aile hukukundan doğan uyuşmazlıklar hakkında verilen Türk mahkeme kararlarının tenfizini kabul etmeyen yabancı devletin mahkemesinin bu konuda verdiği kararların tenfizi için karşılıklılık şartı gerçekleşmemiştir. Buna karşılık aynı devlet ticari konulara ilişkin yabancı mahkeme kararları hakkında daha müsamahalı hükümler kabul etmiş olabilir ki, bu hâlde söz konusu devlet mahkemesince verilen ticari nitelikteki kararların, karşılıklılık şartının gerçekleşmiş olması nedeniyle tenfiz talebi kabul edilebilir. Karşılıklılık şartının gerçekleşmesi, o ülkede mutlaka bir Türk mahkemesi kararının tenfiz edilmesi zorunluluğu getirmemektedir. Olabilir ki, öncesinde o konuda bir Türk mahkemesi kararının tenfizi hiç talep edilmemiştir. Karşılıklılık şartının varlığı mahkeme tarafından kendiliğinden araştırılır. Şartın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda taraflar da mahkemeye yardımcı olabilirler. Ancak mahkeme, taraflar dışında, TC Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nden durumu sorabileceği gibi ilgili devletin Türkiye’deki temsilciliğine ve uluslararası sözleşme varsa ilgili devletin resmî makamlarına bu konuda başvurabilir. Mahkeme konuya ilişkin bilirkişi raporu alınmasına da karar verebilir. MÖHUK m. 58(1)’in ikinci cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, karşılıklılık, tanıma taleplerinde aranan bir şart değildir. 2. Karar, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmemiş olmalıdır: Eğer kararın ilgili uyuşmazlık hakkında, Türk kanunlarında bir Türk mahkemesi münhasıran yetkili kılınmışsa tanıma veya tenfiz talebi reddedilecektir. Yukarıda bilgi verildiğinden, burada münhasır yetki konusu tekrar edilmeyecektir. 3. Kararı veren mahkemenin yetkisi aşkın/aşırı yetki olmamalıdır: Bazı devletler, tesadüfi, sunî ve zayıf irtibatlarla mahkemelerini yetkili kılan hükümler kabul edebilmektedirler. Örneğin bazı hukuk düzenlerinde dava dilekçesinin, o ülkede tebliği ile o yer mahkemesi yetkili olabilmektedir. Yetkinin, vatandaşlık esasına göre belirlenmesi veya dava konusu olmamakla birlikte miktarına/değerine bakılmaksızın mal varlığının bulunduğu yer mahkemesinin yetkili sayılması da aşkın/aşırı yetki hâllerinden sayılmaktadır. Aşkın 150 Uluslararası Ticaret Hukuku yetki hükümleri, davalının hiç öngörmediği bir mahkeme önünde yargılanma sürpriziyle karşılaşmasına neden olmakta, davasını gereğince takip edebilmesini zorlaştırmakta, dolayısıyla âdil yargılanma hakkının ihlal edilmesi gündeme gelebilmektedir. Bu yüzden, mahkemelerin yetkisinin, genel kabul görmüş, dava veya taraflarla gerçek bağlantılara göre belirlenmesi tavsiye edilmektedir. MÖHUK’a göre, aşkın yetki hâlinin tanıma ve tenfize engel olabilmesi, davalının bu yönden itiraz etmesi şartına bağlıdır. Yani mahkeme bu şartı kendiliğinden inceleme konusu yapamaz. 4. Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması: Tenfiz ve tanıma taleplerinin reddinde en fazla dayanılan gerekçelerden biridir. Birçok hukuk düzeninde ve uluslararası anlaşmalarda da kamu düzenine açıkça aykırılık tenfiz engeli sayılmaktadır. “Kamu düzeni” ifadesi, muğlak, zamana ve mekâna göre değişen bir kavramdır. Yabancı hukuklarda ve uluslararası sözleşmelerde olduğu gibi MÖHUK’da da “kamu düzeni” ifadesi tanımlanmamıştır. Çünkü kanuni bir tanıma yer verilmesi, kavramı sabit hâle getirerek (dondurarak) mahkemenin takdir yetkisini oldukça sınırlar; zamanla görülen anlayış değişikliğinin kavrama nüfuz etmesini engeller. Bununla birlikte mahkeme kararlarında ve doktrinde bazı tanımlar yapılarak, kamu düzeni kavramı biraz daha somutlaştırılmaktadır. Genel olarak ifade etmek gerekirse, Anayasanın veya Türk hukuk düzeninin temel, vazgeçilmez ilkelerine, Türk toplumunun temel örf ve âdet anlayışına, temel ahlak kurallarına aykırılık kavram kapsamında değerlendirilmektedir. Örneğin, yabancı mahkemenin, tarafın sırf kadın olduğu veya ırkından, renginden dolayı hakkında aleyhe karar vermesi kamu düzenine aykırı sayılır. Yine, yabancı mahkemenin adil yargılanma hakkını ihlali de bu kapsamda değerlendirilir. Tenfiz talepleri incelenirken, yabancı mahkeme kararının esasına girilmemesi gerekmektedir. Yabancı mahkemenin maddi ve usulî kuralları nasıl uyguladığı, bunların doğru uygulanıp uygulanmadığı veya vakıaları değerlendirmesi inceleme konusu yapılamaz. Buna esasa girme yasağı (revizyon yasağı) denmektedir. Bazı mahkeme kararlarında, muğlak bir kavram olmasından dolayı kamu düzenine aykırılık gerekçesiyle esasa girme yasağının ihlal edildiği görülmektedir. MÖHUK’da, hükmün kamu düzenine aykırılık olmaması şartı aranmıştır. Yani, hüküm dışında kalan kısımlar inceleme konusu yapılamayacaktır ki aslında bu da kanunda kararın içeriğinin yeniden denetlenmesinin istenmediğini göstermektedir. Milletlerarası usul hukukunda kamu düzeni kavramının çerçevesinin biraz daha dar tutulması gerekmektedir. Yabancı mahkeme kararının iç hukukun kamu düzeni anlayışıyla değerlendirilmesi, birçok hâlde tenfiz talebinin reddedileceği anlamına gelir. Çünkü devlet, hukuk kurallarını koyarken, amaçlarından biri de kamu düzenini sağlamaktır. Kamu düzeni konusunda tenfize ilişkin farklı bir yaklaşımın benimsenmemesi hâlinde, mahkeme kendi hukuk kurallarına her aykırılığı kamu düzenine aykırı sayacak, milletlerarası özel hukuk ilişkilerinde istenmeyen sonuçlar doğacaktır. Bu yüzden, tenfizi talep edilen karardaki, tenfizi inceleyen mahkemenin her hukuk kuralına aykırılık, kamu düzeni müdahalesini gerektirmemektedir. MÖHUK’da da bunu vurgulamak için, aykırılığın “açıkça” olması gerektiği ifade edilmiştir. Kamu düzenine aykırılık önceden kesin şekilde belirlenemez. Her tenfiz talebinde olayın özelliklerine göre karar verilmesi gerekmektedir. (A) devletinin mahkemesinin verdiği karar kamu düzenine aykırılık teşkil ederken, (B) devletinin mahkemesinin aynı konudaki kararı kamu düzenine aykırı sayılmayabilir. 5. Karar, savunma haklarına riayet edilerek verilmiş olmalıdır: MÖHUK m. 54(1)(ç)’ye göre, aleyhine tanıma veya tenfiz istenen tarafın, kararın verildiği yer kanunları uyarınca mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmaması veya o mahkemede temsil edilme- 7. Ünite - Uyuşmazlıkların Mahkemeler Yoluyla Çözümü 151 mesi yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmesi tenfiz talebinin reddi nedenidir. Bunlardan biri dahi gerçekleşse talep reddedilir. Ancak, mahkeme bu şarta ilişkin inceleme ve değerlendirmesini, karşı taraf savunma haklarının ihlal edildiği itirazında bulunursa yapabilir. Savunma haklarının ihlal edilip edilmediği, yabancı mahkeme önündeki dosyada yer alan bilgi ve belgelerden tespit edilebilir. MÖHUK m. 58(1)(ç)’deki bu şart, yabancı mahkemenin hukukuna aykırı davranarak savunma hakkını ihlal etmesini tanıma ve tenfiz engeli saymaktadır. Ancak, bazen öyle durumlar olabilir ki, mahkeme, usul hukukuna uygun davranmakla birlikte, savunma hakları yine de ihlal edilebilir. Örneğin, mahkeme kendi hukukuna göre dava dilekçesine cevap için çok kısa süre öngörmüş olabilir. Bu takdirde, tanıma ve tenfiz talebinin kamu düzenine açıkça aykırılık nedeniyle reddi gündeme gelebilir.
Yorumlar
- 0 Yorum