ABD, 1990’ların başından bu yana, başta mısır, soya ve pamuk olmak üzere 5 tarımsal ürünü kritik ürün olarak ilan edip ekim maliyetini sübvanse etmeye ve bunların ihracatını da devlet destekli kredilerle desteklemeye başlamıştı.

Bölgenin yarattığı bir avantaj daha var: Isınma ve buzulların çözülmesi sonucunda, en geç 2020’de, Kuzey Kutbu’nda tüm yıl sefer yapılabilecek deniz yolları ortaya çıkacak. Oysa Kuzey Kutbu’nda hâlen, sadece 6 hafta deniz seferi yapılabiliyor. Buzların çözülmesiyle 23 bin km olan Tokyo-Amsterdam deniz rotası da 13 bin km’ye inecek.

Dünyada zengin ile yoksullar arasındaki oranlar giderek genişlemektedir. Otuz yıl kadar önce en zengin % 5 ile en yoksul % 5 arasında otuz kat fark varken, bugün bu oran 60 katına çıkmıştır (New Intternattionalistt, 1996, July).

Merkezin dışındaki çoğunluğunu gelişmekte olan ülkeler çevreyi oluşturmaktadır. Merkezin kararlarını ve yarattığı koşulları kendileri için veri almak durumundadırlar. Her biri dünya ekonomisini etkileme üçünden uzak olduğu gibi merkezin aldığı kararlara da etkili olabilmekten çok uzaktırlar.

ABD’nin 1990’lardan sonra en büyük ihraç mallarından birini silah ticareti oluşturuyor. Dünyada, 100 en büyük silah şirketinin 44’ü ABD’li. Bu şirketlerin dünya pazar payı % 60’a ulaşıyor ve yılda yaklaşık 500 milyar $ ciro yapıyorlar.

Nobel ekonomi ödülü sahibi Profesör Arthur Lewis, bu konuşmayı 1970’lerde yapmış olsa da hâlen önemini koruyan değerlendirmesi, ‘Uluslararası Ekonomik Düzen’i, şu ana başlıklarda ele alıyor:
• Dünya, ilksel maddeler ihracatçısı ülkeler ile sanayi ürünü ihracatçısı ülkeler olarak ikiye bölünmüştür.
• Gelişmekte olan ülkelerin ihraç ürünlerinin yaşadığı olumsuz dış ticaret hadleri, bu ülkelerin çıkarlarına karşıt yönde gelişmektedir.
• Gelişmekte olan ülkeler, kalkınmanın finansmanı yönünden gelişmiş ülkelere bağımlıdırlar.
• Gelişmekte olan ekonomilerin kalkınma çabalarının başarıya ulaşması, gelişmiş ekonomilere bağlılıklarıyla ilintili bir sorun hâline gelmiştir.

Kalk›nma ekonomisinin modern öncüleri olarak Rosenstein ve Rodan, Chenery,
Hirshman, Leibenstein, Lewis, Myrdal, Nurkse, Rostow, Scitovsky and Streeten ve sonrasında neoklasik kalkınma kuramcıları olarak Bhagwati and Krueger ekonomik gelişmeyi büyümeye endeksleyen bir anlayışı birlikte yürüttüler.

Yoksulluk semptomları şunlardır;

1-Salgın hastalık

2-Kötü Beslenme

3-Temiz su kaynağı ve sanitasyondan yoksunluk

4-Fazla Nüfus

5-Okur- yazar oranlarındaki düşüklük

6-Kötü Konut Koşulları

7-Gelir Düşüklüğü

8-Düşük Tarımsal Verimlilik

Rusya, bu dünya yapısında Avrasya’nın liderliğini hedefliyor. 2000-2008 döneminde Asya’nın tüm ittifak zincirlerine giren Rusya, Kuril Adaları konusundaki egemenlik krizine karşılık, Japonya ile olan ilişkisini de düzeltti. Rusya, Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) aracılığıyla Hindistan, Pakistan ve İran ile bir bölgesel güç oluşturdu.

İnsani Gelişme Endeksi değeri hesaplanırken başlıca üç ölçüt esas alınmaktadır. Bunlar işgücü piyasası, yetkilendirme (eğitime erişim, parlamentoda temsil), üretken sağlığı (ergen doğurganlığı, anne ölümü)dür.

Laikleşme kavramı kalkınma kavramına ilişkin eş anlamlı olarak kullanılmamaktadır.