Korumacı cinsiyetçilik: Toplumdaki erkek egemenliğini ve kadının ikincil konumunu meşrulaştırmaya örtük bir biçimde hizmet eden her türlü korumacı davranış ve pratiktir.

Sorunun doğru yanıtı C şıkkıdır. Toplumdaki erkek egemenliğini ve kadının ikincil konumunu meşrulaştırmaya açık bir biçimde hizmet eden her türlü düşmanlık ve nefret içeren davranış ve pratiktir.

Emerson’a göre millet kavramının en basit tanımı şudur: “Kendilerini millet olarak hisseden insan topluluğu”. Bu tanıma göre, bir milletin millet olabilmesi için kendilerini millet şeklinde hissetmeleri yeterlidir. Bu durumda milleti oluşturan asıl unsur tarih, dil, din, kültür birliği değil, bir grup insanın kendilerini millet olarak tanımlama­larıdır.

Kalıp yargılar toplumdaki farklılıkları dikkate almaz.

Banal Milliyetçilik: İngiliz sosyal psikolog Michael Billig’in (1996) gündelik hayatta maruz kaldığımız semboller ve söylemler yoluyla farkına varmaksızın millet olmayla ilgili ideolojinin kazanılması, sürdürülmesi ve yeniden üretilmesi anlamında kullandığı terim. Doğru cevap D'dir. 

Herkül Millas tarafından kaleme alınan “Türk ve Yunan Romanlarında Öteki ve Kimlik” başlıklı inceleme hem Yunan edebiyatındaki Türk imajını hem de Türk edebiyatındaki Yunan imajını aktarırken, “öteki” ve “kimlik” kavramlarını tartışmaktadır. 450’ye yakın edebi eseri inceleyerek hazırlanan bu eser, aslında bir millet içerisinde isleyen sosyal psikolojik süreç ve yapıların diğer başka milletlerde de aynı olabileceğini gösteriyor.

Biyolojik görüşler cinsiyeti, tamamen fizyolojik, hormonal, doğuştan gelen farklılıklara indirgemiştir. Bu açıdan bakıldığında cinsiyet ve toplumsal cinsiyet arasında bir ayrım yapmak anlamlı ve gerekli değildir. Söz konusu görüşler, doğuştan gelip mutlak (değişmez) olduğu varsayılan biyolojik cinsiyet özellikleri olduğu, dolayısıyla kadın ve erkek arasındaki eşitliksizliğe dayanan toplumsal ilişkinin de değişmeyeceği düşüncesi üzerine kurulmuşlardır.

Kate Millet’ın “Cinsel Politika” (1971) isimli eseri radikal feminism için öncü niteliğe sahiptir.

2016 yılında 15 ülkede yapılan bir anket çalışmasının sonucuna göre, ulus kimliğini tanımlayan özellikler ulusal dili konuşabilmek, milli örf ve adetleri paylaşabilmek, aynı dine mensup olmak ve o ülkede doğmuş olmak şeklinde belirtilirken; bu özelliklerin önem derecesinin her ülke için farklılaştığı ortaya çıkmıştır. Görüldüğü üzere, millet tanımının içeriği değişkenlik gösterebilmektedir. II. Dünya Savaşı sırasında Bulgaristan’da ki Yahudilerin sınır dışı edilmesine karşı çıkan vatandaşların Bulgaristan kimliğinin normlarının ve değerlerini tanımlama şekilleri, farklı sosyal kimlik içeriklerinin grubun bütününe dair değerlendirmeleri nasıl etkilediğini gözler önüne sermektedir. Araştırmacılara göre milliyetçilik, iç grup yanlılığı ve dış grup grup düşmanlığının bir arada görüldüğü bir ideolojidir. Yani milliyetçilik, hem kendi milletini sevme, yüceltme, kendi milletine mensup diğer bireyleri kayırma, hem de başka milletlere ayrımcı ve düşmanca davranmayı meşrulaştıran bir düşünme şekli ve değerler bütünüdür.

Grup İçerikleri: Bir grubu diğerinden ayırt etmemize yarayan kalıpyargı, norm ve değerlerdir. Doğru cevap E'dir. 

Toplum kurallarını bireylerin öğrenmesini sağlayan temel süreç toplumsallaşma sürecidir. Kişi içerisine doğduğu toplumsal yapı tarafından şekillenir. Toplumsallaşma, kişinin toplumun norm ve değerlerini içselleştirerek ve toplumsal rollerini yerine getirmeyi öğrenerek, toplum üyesi haline gelmeyi öğrenme sürecidir. Toplumsallaşma aynı zamanda toplum içerisinde hayatta kalma becerisidir. Bireylerin, bir kimlik edindiği ve toplum içerisinde hayatta kalmak için ihtiyacı olan fiziksel, zihinsel ve toplumsal yetenekler edindikleri yaşam boyu süren bir etkileşim sürecidir. Giddens toplumsallaşmayı; yardıma gereksinimi olan bebeğin, yavaş yavaş içerisinde doğduğu kültür için geçerli olan becerileri edinerek kendi bilincinde olan, bilgili bir kişi haline gelmesi süreci olarak tanımlar. Ancak hemen ardından bunun tamamen bir “kültürel programlama” süreci olmadığını, bebeğin en başından etkin bir varlık olduğunu, gereksinimleri ya da istekleriyle kendisinin bakımından sorumlu olanların davranışlarını etkilediğini de ekler. Kültür, toplumsallaşma aracılığıyla bir nesilden diğerine aktarılır ve toplumsallaşma kimliğimizin şekillenmesinde çok kritik rol oynar.

Sorunun doğru yanıtı E şıkkıdır. E şıkkı ekonomik şiddete örnektir.  

Cooley’in kişinin benlik algısını ötekilerin kendisine dair algısından çıkarsamasını ifade etmek için geliştirdiği kavram ayna benliktir.

Sosyal Kimlik: Benliğin, bilişsel olarak bir grubun üyesi olarak, o gruba yüklenilen duygular ve değerlerle birlikte yeniden tanımlanmasıdır. İç-rup: “Biz”, ortak bir kimliği paylaşan bir grup insanı ifade etmektedir. Dış Grup: “Onlar”, içgrupla karşılaştırılan ve ortak bir kimliğe sahip olduğu düşünülen diğer bir grup insanı ifade etmektedir. Etnosentrizm Yunanca ethnos (halk) ve centre (merkez) kelimelerinden türetilen, bir aşirete, kabileye, boya ve benzeri etnik gruba bağlılık ile tarif edilen, bir kimsenin kendi kültürünü temel olarak alması ve diğer kültürleri kendi kültürü açısından değerlendirmesi ile tarif edilen duygu. Zenofobi (Yabancı Düşmanlığı): Yabancı korkusu-nefreti anlamında olup, kişinin yabancılardan ya da bir şekilde kendisinden farklı olan insanlardan korkmasına ve nefret etmesi durumuna verilen addır.

Her üç seçenekte biyolojik (doğalcı) görüşlerin cinsiyeti tanımlamak için ortaya attıkları açıklamalar arasında yer almaktadır. Dolayısıyla doğru cevap E seçeneğidir.

Etnosentrizm Yunanca ethnos (halk) ve centre (merkez) kelimelerinden türetilen, bir aşirete, kabileye, boya ve benzeri etnik gruba bağlılık ile tarif edilen, bir kimsenin kendi kültürünü temel olarak alması ve diğer kültürleri kendi kültürü açısından değerlendirmesi ile tarif edilen duygu. Bir kişinin kendi mensup olduğu gruba bağlılığı ve onu kayıracak biçimde davranması ille de dış gruplara karşı düşmanca bir tutum benimsediği anlamına gelmez.

Kuralcı normlar (prescriptive norms): Hangi davranışın uygun ya da kabul edilebilir olduğunu belirler. Örneğin belirli miktarda para kazanan kişilerden vergi ödemeleri beklenir. Ya da adetlere dayalı normlar otobüste yaşlı bir teyzeye yer vermemizi söyler.

Kavramın bu biçimiyle ilk kez sistematize edilerek kullanımı açısından Kate Millet’ın “Cinsel Politika” (1971) isimli eseri öncü niteliğe sahiptir (Delphy, 2007:278-280). Kavram, sonraki süreçte birçok araştırmacı tarafından birbirinden farklı şekillerde açıklanmıştır.

Bu davranış ve pratiğe korumacı cinsiyetçilik denmektedir.

Olumlu ayrımcılık ABD’de 1965’den bu yana yasal statüsü olan bir uygulamadır.