Medya kurumları kâr amacı güderler. Bu nedenle, toplam satış rakamını arttırmak, izlenme oranını yükseltmek temel amaçtır. Bu nedenle, barış yerine çatışmayı tercih edecektir. Bu durum barış gazeteciliğinin önündeki kurumsal engellere bir örnektir.

Alternatif kavramı, 1960 ve 1970’li yıllarda daha fazla kullanılmaya başlanmıştır. Bu yıllara bakıldığında, özellikle, Avrupa ve Amerika’da öğrenci ve işçi gösteri ve ayaklanmaları söz konusudur. Bu gösteri ve ayaklanmalar sırasında, alternatif medya biçimlerine gereksinim duyulduğu görülmektedir.

Proletarya,kendi mülkiyetinde üretim aracı bulunmadığından, yaşayabilmek için emek gücünü satmak zorunda olan modern ücretli işçiler sınıfını tanımlar. Dolayısıyla doğru yanıt B seçeneğidir.

Geleneksel medya; gazete, dergi, radyo, televizyondan oluşur. İnternet yayıncılığı ise "yeni medya” olarak tanımlanır.

Perestroika yeniden yaılanma ve reform anlamına gelmektedir. Sovyetler Birliği’nde ekonomi,  teknoloji, siyaset ve uluslar arası ilişkiler alanında başlatılan bir toplumsal reform politikasıdır. Bu politika, toplumun sosyalist ilkelere bağlı temel işleyiş düzenini kaldırmayı hedeflememiştir. Burada amaç, merkezileşmenin engellenmesi ve demokratikleşmenin gerçekleştirilmesidir. Ayrıca, başta ekonomi olmak üzere tüm Sovyet kurumlarını, çağdaş koşullarına uydurmaktır.

Keane, son şeklini almakta olan günümüz kamusal alanlarını farklı boyutlarda sınıflandırmıştır. Seslendiği kitlelerin büyüklüğüne göre, kamusal alanları mikro (küçük), mezo (orta) ve makro (büyük) kamusal alanlar olarak sınıflandırmıştır. Makro (büyük) kamusal alanlar ise küresel ve örneğin Avrupa Birliği gibi bölgesel düzeyde artan kamulardır.

Yeni sol ideoloji tarafından geliştirilen kavramın ismi katılımcı sivil toplumdur. Bu nedenle doğru yanıt E seçeneğidir.

Toplumsal bilginin yurttaşların etkileşimi ile oluşması, doğrudan demokrasi deneyiminin önemli bir özelliğidir. Kültürün sözlü kültür olması da bunda en önemli özelliklerden biri olmuştur. Yurttaş etkileşiminden polis kimliği oluşmuştur. Doğru yanıt A seçeneğidir.

“Burjuva kamusal alanı” tanımlaması, Alman düşünür Jürgen Habermas
tarafından geliştirilmiştir. Habermas, bu tanımlamayı Batı Avrupa coğrafyasının 17. ve 18. yüzyıllardaki tarihsel ve toplumsal dinamiklerini merkeze çekerek tanımlamıştır.

John Keane, son şeklini almakta olan günümüz kamusal alanlarını farklı boyutlarda sınıflandırmıştır. Seslendiği kitlelerin büyüklüğüne göre, kamusal alanları şöyle tanımlamıştır: Mikro Kamusal Alan, Mezo Kamusal Alan, Makro Kamusal Alan.

Spinoza’ya göre özgürlüğün tanımı bireyin sahip olduğu düşünce özgürlüğüdür. Teoloji ile felsefeyi ayırdığı gibi dünyevi iktidar ile dini de ayırmaktadır. Akıl ve inancı birbirinden ayırarak siyaseti laikleştirmek ister.

Türkiye’de ilk röportaj yazarının Evliya Çelebi olduğu kabul edilmektedir. Türkiye’de röportaj, başlangıçta söyleşi olarak ortaya çıkmıştır. İlk olarak 1916 yılında Ruşen Eşref Ünaydın, diyorlar ki başlığı altında dönemin düşün insanlarıyla bir dizi edebi söyleşi yapmıştır. Bu söyleşiler oldukça fazla ilgi çekmiştir.

Habermas’ın “burjuva kamusal alanı”nı; Siyasal kamu, Kulüpler ve fikir basınından oluşan edebi kamu, Kültürel mal pazarı ve Kent oluşturmaktadır. Burjuva entelektüelleri ise sivil toplum dinamiği olarak özel alanı temsil ettiği için

“Hazcı etik” anlayışı, çalışmadan tüketmeye dayanır. Çalışarak bir üst konuma geçmek yerine, çeşitli entrikalarla yükselmek ise hazcı etiği tanımlayan bir diğer özelliktir.

Skolastik dogma Kilise’nin toplumsal yaşama ilişkin öne sürdüğü düşüncelerin doğruluğunun, sorgulanmadan ve tartışılmadan gerçek olarak benimsenmesidir. Hıristiyanlığın ve feodalite rejiminin Avrupa kıtasına yayılmasıyla birlikte, kamuoyunun siyasal etkinliği de zayıflamıştır. Halk, siyasal alanda mutlakiyetçi sistemleri, dini bakımdan da skolastik dogmaları onaylamıştır.

18. yüzyılın ilk yıllarından başlayarak, gazeteler içerik olarak politikleşmiştir. Gazeteler, çeşitli kamusal mekânlarda şekillenmeye başlayan eleştirel tartışma gruplarının birbirleriyle ilişkiye geçmelerini sağlamıştır. Ayrıca, sözü edilen dönem, bütün Kıta’da kendisine olumlu bir anlam yüklenen basın özgürlüğü için başlatılan mücadelenin tarihi olarak da irdelenmelidir. Ayrıca, Alankuş-Kural’a göre, 18. yüzyılın biricik medyası, sadece ulusal ölçekli gazeteler ve yerel temelli dergiler değildir. İngiliz radikal entelektüelleri, tüm toplumsal kesimlerle ilişkiye geçmiştir. Ayrıca, geleneksel siyasal mücadele biçimleri ve bunun düşünsel temellerinin dönüşmesine neden olmuştur. Böylece, kullandıkları medyayla da alternatif bir basının öncülüğünü yapmışlardır.

Yurttaşlık dar anlamıyla, eski Yunan’da kentin yönetimine doğrudan ya da dolaylı katılımı ifade eder. Yurttaşlık kavramı, modern içeriğini, Fransız devrimi sırasında kazanmıştır. Yurttaşlık, sivil toplumun giderek daha çok sayıda üyesinin, siyasal karar alma sürecine katılması anlamına gelmektedir.

Makro (büyük) kamusal alanlar” ise “küresel” ve örneğin Avrupa Birliği gibi
“bölgesel” düzeyde artan kamulardır. En çarpıcı ancak, kamusal alan kuramı açısından en az araştırılanıdır. Yüz milyonlarca yurttaşın oluşturduğu en büyük kamulardır. Daha önceleri, ulus devlet düzeyinde işleyen medya kuruluşlarının uluslararası
tekelleşmesinin öngörülemeyen bir sonucu olarak değerlendirilebilir.

Yeni  dünya düzeninde üçüncü güç odağını Japonya oluşturmaktadır. Son derece istikrarlı ekonomik bir güç olan Japonya, ortalama yaşam süresi, halkın eğitim seviyesi ve alım gücü gibi faktörler açısından birinci sırayı zorlayan bir ülkedir. 1980’li yıllar boyunca, ABD Japonya’yı iç pazarını kendisi gibi uluslar arası rekabete açmamakla eleştirmiştir. Japonya’nın ithalalat sınırlamalarını hafifletmesi için baskı yapmıştır. Bundan, umduğu sonucu alamamıştır. ABD’nin günümüzdeki endişesi ise, Japonya’nın ABD pazarını daha fazla Asya’lı ürünlerle doldurabilecek bir ticari blok oluşturmasıdır.