STRATEJİ VE GÜVENLİK - Ünite 6: Güvenlik Çalışmalarında Değişim Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Güvenlik Çalışmalarında Değişim

Güvenlik Çalışmalarında Değişim

1940 yıllarında Stratejik çalışmalar adıyla doğan Güvenlik Çalışmaları, uzun yıllar realist görüşün etkisinde kalmıştır. Günümüzde ise Realist Güvenlik Çalışmaları da dahil pek çok güvenlik teorisini de içine alan geniş kapsamlı bir disiplin haline gelmiştir. Güvenlik Çalışmaları Soğuk Savaş yıllarında eleştirilerle karşılaşmıştır ancak savaşın sona ermesi bu çalışmalarda etkili olmuştur. SSCB’nin dağıtılması ve iki kutuplu düzenin sona ermesi Uluslararası ilişkiler disiplininde değişimleri başlatmış ve bunun sonucu olarak Güvenlik Çalışmaları alt-disiplini şu üç sonucu doğurmuştur;

  • Güvenlik gündeminin dönüşümü
  • Güvenlik çalışmalarının sorgulanması
  • Yeni yaklaşımların doğması yada gelişmesi

Güvenlik Çalışmalarında Gündem Değişimi

Güvenlik çalışmalarının genişleme tartışmaları esas olarak Soğuk Savaş’ın sona ermesinin bir ürünüdür. Soğuk Savaş döneminde SSCB-ABD nükleer gerilimi nedeniyle ikinci plana atılan askeri nitelik taşımayan sorunların bu gerilim ortadan kalktığı detente (yumuşama) yıllarında Güvenlik Çalışmaları kapsamında incelenmesi çoğunluk tarafından desteklenen bir yaklaşım haline dönmüştür.

Güvenlik gündeminin çevresel, ekonomik ve benzeri sorunları kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiği anlayışının Batı yazınındaki temeli 1983’te Barry Buzan ve Richard Ullman’ın eserleriyle atılmıştır. Buzan ve Ullman güvenlik kavramını askeri tehditlerin ötesine geçiren iki yazardır. Buzan’ın “beş sektörde güvenlik yaklaşımı devletlerin askeri, siyasi, toplumsal, ekonomik ve çevresel sorularla tehdit edildiğini öne sürer. Ullman da, “güvenlik tehdidini, bir devlette yerleşenlerin yaşam kalitesini düşüren veya bir devletteki özel, hükümet dışı birimler (birey, grup, şirket) ile hükümetlerin politika tercihlerini daraltan tehdit” olarak tanımlar. Bu yazarlara ek olarak pek çok yazar güvelik gündeminin geniş bir yelpazede ele alınması gerektiğini öne sürmüşlerdir (S:104, Tablo 6.2). Bütün gelişmeler sonunda, güvenlik gündeminin yalnızca askeri konuları değil; insan, devlet ve hatta üzerinde yaşadığımız gezegenin güvenliğini ilgilendiren konuları da içermesi gerektiği fikri ortaya çıkmıştır.

Güvenlik Çalışmalarının Sorgulanması

Güvenlik gündeminin genişletilmesi gerekliliğinin ortaya atılması ile birlikte Güvenlik Çalışmalarının alanının geleceği konusunda üç farklı ortaya çıkmıştır;

  1. Alan askeri konularla sınırlı tutulmalıdır. Bu çerçevede Güvenlik Çalışmalarının Realist Güvenlik Çalışmaları ile sınırlı kalması düşüncesi hakimdir.
  2. Alanın anlamını yitirmesi nedeniyle Uluslararası İlişkiler disiplinine entegre edilmelidir.
  3. Alan askeri tehditler dışındaki sorunları da içerecek şekilde Uluslararası ilişkiler disiplininin parçası olamaya devam etmelidir.

Bugün gelinen noktada genel eğilimin üçüncü görüşe uyumlu olduğu söylenebilir. Yani yeni Güvenlik çalışmaları genişleyen güvenlik gündemini de içerecek şekilde Uluslararası ilişkiler disiplinin bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir. Buna karşılık, Güvenlik Çalışmalarının yeni tartışmalarına baktığımızda, gündemin ya da güvenlik sektörlerinin ötesinde güvenlik özneleri, tehditlerin iç/dış boyutları, güvenlik siyaseti ve Güvenlik Çalışmalarında epistemoloji gibi konuların yeni yaklaşımların merkezine yerleştiği gözlemlenmektedir.

Bundan sonraki dönemler için Güvenlik Çalışmalarının yeni tartışmalara yönünü çevirdiği dikkat çekmektedir. Buzan ve Lene Hansen’a (2009) göre yeni Güvenlik çalışmaların başlıca tartışmalarını şu beş soruda özetlemek mümkündür;

  1. Kimin güvenliği korunmalı ve çalışılmalı?
  2. Askeri güvenlik temel güvenlik sektörü müdür?
  3. Güvenlik sadece dış sınırlara yönelik tehditlerle mi ilgilidir, iç tehditleri de kapsar mı? (Örn. Paris Okulu: Fransız filozof Michel Foucault ve Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’dan geliştirdiği Paris Okulu’nun güvenlik yaklaşımı Avrupa merkezidir. Okul, iç güvenlik sorunlarının sınırlar ötesine taşmasıyla iç ve dış güvenlik alanlarının birleştiğini ve bunun sonucunda ulus-ötesi bir “polis” mekanizmasının oluştuğunu ve güvenlik politikaları ürettiğini savunur. Güvensizlikler, Paris Okuluna göre söylemle ve uygulanan güvenlik politikaları, yani pratikle inşa edilir.
  4. Güvenlik siyasetinin belirleyici kavramı aciliyet midir? Güvenlik Çalışmalarında rasyonel açıklamalar çeşitli yaklaşımlarca kullanılır ve materyal tehditler karşısında aktörlerin (özellikle devletlerin) rasyonel davranıp, gerekli önlemleri alacakları varsayılır. Bazı yaklaşımlarda ise güvenlik aciliyet içeren siyasi bir kavram olarak değerlendirilir ve bu aciliyet/tehlike aktörlerce radikal ve istisnai önlemler alınmasını gerektirir. Bu da güvenliğin siyasiliğini ortaya koyan bir yaklaşımdır. Bu kapsamda, ilgili istisnai güvenlik önlemlerine dair kararlar› alırken kimi zaman materyal unsurlardan da etkilenen aktörler mutlaka rasyonel davranmayabilirler.
  5. Güvenlik epistemoloji nedir?
    Epistemoloji: bilgi felsefesi olarak tanımlanır. Bilgiye nasıl ulaşacağı konusundaki ilke ve yollara işaret eden bir felsefe dalıdır.
    Nesnel Güvenlik: Örneğin, A devletinin yeni teknolojiye sahip silahlar edinmesi, her durumda B devleti için tehdittir. A devletinin bu silahları ne amaçla aldığı B devletini ilgilendirmez. B devleti için önemli olan dış dünyada var olan nesnel gerçekliktir, bu gerçekliğin nasıl algılandığı değil.
    Öznel Güvenlik: A devletinin sınırlarına tank girmesi objektif bakış açısından tehdittir, fakat bu tankların barış gücüne ait kuvvetler olması tehdide bakışı değiştirir.)

Güvenlik Çalışmalarında Yeni Yaklaşımlar

Soğuk Savaşın sona ermesiyle Güvenlik Çalışmalarındaki alt disiplinler pek çok parçaya bölünmüştür. Soğuk savaşın sona ermesi teorileşme dönemini başlatmış ve bu durumun en verimli yılları 1990’lar sonrası olmuştur. Buzan/Hansen’a göre ortaya atılan güvenlik teorilerini şöyle özetlemek mümkündür;

  • Geleneksel inşacılık (İnşacılık: Uluslararası ilişkiler disiplininde inşacılık, dünya siyasetinde aktörlerin sosyal etkileşimine odaklanan bir yaklaşımdır. İnşacılara göre devletler arası etkileşim, kimlik, çıkar ve değerlerin eylemleri biçimlendirdiği ve aynı zamanda eylemler tarafından biçimlendirildiği bir öğrenme sürecini yansıtmaktadır.
  • Eleştirel inşacılık
  • Kopenhag Okulu
  • Eleştirel güvenlik çalışmaları (Eleştirel Teori: Kavram ilk kez Frankfurt Okulu (Frankfurt Sosyal Araştırmalar Enstitüsü) temsilcilerinden Max Horkheimer tarafından kullanılmıştır. Eleştirel teorinin amacı sosyal bilimlerdeki pozitivist yaklaşımlara meydan okuyup alternatifler sunarak, sosyal ve politik teoriyi yeniden kurgulamaktır.
  • Feminist güvenlik çalışmaları (Feminizm: Feminizm kadın kavramını değil, cinsiyet kavramını odak noktası olarak alır. Bu anlamda kullanıldığından cinsiyet biyolojik cinsiyetten farklıdır. Cinsiyet herhangi bir toplum ya da kültürde cinsiyetler arası ilişkilere işaret eder. Uluslararası ilişkiler alanında feministler çatışma ve şiddet, barış ve güvenlik konuları ile ilgilenir, gücü yeniden kavramlaştırmaya çalışır, kimlik ve toplum konusunda alternatif bakış açıları ortaya koyar ve dünya düzeni konusunda da alternatifler geliştirirler.
  • İnsan güvenliği
  • Barış araştırmaları
  • Post-kolonyal güvenlik çalışmaları
  • Post-yapısal güvenlik çalışmaları (Postyapısalcılık): Uluslararası ilişkilerde post-yapısal yaklaşımlar öncelikle bilgi, gerçeklik ve anlamın nasıl inşa edildiğini sorunsallaştırarak Batı rasyonalizmi ve pozitivizmin dayandığı temelleri sarsmak hedefiyle ona meydan okumaktadırlar. Anlamın nasıl yerleştirildiği, sorgulandığı ve nasıl yorumlanıp yeniden yerleştirildiği sorusunu sorarak, bilgi pratiklerinin ortaya koyulduğu metinleri ele alarak hakim hiyerarşileri tersyüz etmeye yönelirler.
  • Stratejik çalışmalar
  • (Neo) realizm (Bkz. Tablo 6.5)

Smith ise 1999 yılındaki makalesinde teorileri yedi başlık altında toplamıştır;

  • Alternatif Savunma ve Ortak Güvenlik
  • Üçüncü Dünya Güvenlik Okulu
  • Kopenhag Okulu
  • İnşacı
  • Eleştirel
  • Feminist
  • Post-Yapısal Güvenlik Çalışmaları

Teoriler bakımından Avrupa ve ABD’de farklı anlayışların hakim olduğunu söylemek mümkündür. Bu durum 1990’larda biri Avrupa diğeri ABD olan iki güvenlik teorisi merkezi oluşmuştur. İlk ayrışma Uluslararası İlişkilerin genel teorileri ile bağlantıları bakımından olmuştur. ABD salt güvenliğe ait teorileri içermemektedir. Buna karşılık, Avrupa merkezli Güvenlik Çalışmaları sadece güvenliğe özgüdür. Uluslararası İlişkiler teorileri ABD’deki Güvenlik Çalışmalarını yönlendirirken, salt güvenliğe özgü teoriler Avrupa merkezli Güvenlik Çalışmalarını şekillendirmiş ve Uluslararası İlişkiler teorilerini etkilemiştir.

ABD ve Avrupa merkezli Güvenlik Çalışmaları arasındaki bir diğer farklılık epistemolojik açıdandır. Yani, Avrupa’da gelişen Eleştirel, Feminist ve Post-modern Güvenlik Çalışmalarında neden-sonuç ilişkileri ortaya koyan ampirik analizler reddedilerek, güvenlik gözlemlere, değer yargılarına ve söyleme bağlı olarak post-pozitivist yöntemlerle incelenmektedir. Bir genelleme yapıldığında, ABD merkezli Güvenlik Çalışmalarının pozitivist, Avrupa merkezli Güvenlik Çalışmalarının da post-pozitivist epistemolojiye sahip olduğu görüşünü benimsemek mümkündür.

Son olarak ise bu iki merkez Güvenlik Çalışmaları güvenlik teorilerinin işlevleri bakımından da farklılık gösterir. Avrupa kökenli güvenlik teorilerinin özünde güvenliğin kavramlaştırılması vardır. Yani ilk önce kavram oluşturulur sonrasında kavram pratiğe dökülür. Avrupa kökenli güvenlik teorilerinin amacı teoriye ve akademiye hizmet etmektir. Bunun aksine ABD merkezli teorilerin genel işlevi neden-sonuç ilişkilerini ortaya koyarak politika oluşturuculara yol göstermektir. ABD merkezli güvenlik teorileri pratiğe hizmet etmektedirler.

Sonuç olarak, günümüzdeki Güvenlik Çalışmaları alt disiplinleri ABD ve Avrupa merkezli teoriler den etkisi altında şekillenmektedir ve çok çeşitli kavramlaştırmalar söz konusudur. Bu noktada güvenlik kavramını tek bir merkez ya da teori desteğinde açıklamak mümkün değildir.