TURİZM SOSYOLOJİSİ - Ünite 1: Turizm Sosyolojisinin Ortaya Çıkışı, Gelişimi ve Genel Çerçevesi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Turizm Sosyolojisinin Ortaya Çıkışı, Gelişimi ve Genel Çerçevesi

Giriş

Toplumsal bir olgu olan turizmin, sadece ekonomik boyutları ile değerlendirilip anlaşılması mümkün değildir. Salt ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel boyutları da olan turizm, farklı boyutları ile ele alınması gereken bir olgudur. Turizm sosyolojisi en genel anlamda turizm olgusunun sosyolojik bir bakış açısı ile incelenmesi olarak ifade edilebilir. Turizm ve toplum arasındaki karşılıklı ilişkilerin genel çerçevesini çizmektir.

Sektörler sınıflamasında, hizmet sektörü içinde yer alan turizm sektöründe, üretilen hizmetlerin üretilmesi ve tüketilmesi sürecinde birçok faktörün dikkate alınması gerekmektedir. Bu faktörlerin ayrı ayrı her biri ve toplam olarak hepsi birden üretilen hizmetin kalitesini ve verimliliğini belirlemekte, bu iki faktör de sonuç olarak turizm sektöründen üretilen ekonomik katma değeri belirlemektedir. Bu bağlamda bir “hizmet” olan turizmin üretilmesi sürecinden tüketilmesi sürecine kadar birçok faktör etkili olmakla birlikte, tüm söz konusu faktörleri doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen temel bir faktörden söz etmek olasıdır; o da turizmin insan ilişkileri boyutu ya da toplumsal boyutudur. Turizm sektöründe hizmeti üretenler ve tüketenler arasında toplumsal mübadele ilişkisinden söz edilebilir. Bu durumda turizmden elde edilen gelir büyük ölçüde üretilen hizmetin kalitesine ve turizm sektörü ile turistler arasındaki ilişkiye bağlıdır. Turizm bir ekonomik mübadele ilişkisi olmasının ötesinde turist ile yerli halk arasındaki bir sosyal ilişkidir. Turizm sosyolojisi, turizmin toplumsal boyutunu hem arz hem de talep yönüyle inceler.

Turizm Olgusunun Anlamsal Çerçevesi

En genel anlamda, bir nüfus hareketi olan turizm, insanların barış zamanında gerçekleştirdikleri en geniş kapsamlı yer değiştirme hareketi olarak anlaşılabilir. Turizm aynı zamanda bir ticari ve bunun ötesinde, sosyal mübadele (alış-veriş) biçimidir. Turizm, turizm faaliyetleri açısından üretici konumda olan ülkeler için bir ekonomik ve sosyal gelişme yolu olabileceği gibi, diğer ekonomik sektörler açısından yıkıcı etkiler yaratmasından dolayı, ekonomik olarak bir çöküş anlamına da gelebilir. Turizm yarattığı ekonomik olanaklardan dolayı toplumsal ve ekonomik sorunları çözebilecek olan bir mucize olabileceği gibi; çalışanlar açısından düşük ücretlerle, uzun ve zor çalışma koşullarından dolayı bir tür yeni “kölelik” biçimi de olabilir. İyi planlanmış bir turizm gelişimi, gelecek için bir tür mucize ya da strateji niteliği taşıyabilir. Bu anlamda turizm, gelişmekte olan ülkelerin sosyo-ekonomik gelişmelerini sağlayacak ve onları gelişmiş ülkeler kategorisine yükseltecek bir tür gelişme pasaportu olabilir. Turizm yarattığı iş ve istihdam olanaklarından dolayı, gelişmekte olan ülkelerin alt toplumsal sınıfları için bir toplumsal ve ekonomik gelişme yolu olabileceği gibi, turizm sektörüne aşırı bağımlılıktan dolayı, diğer sektörlerin gelişememesi sonucu, söz konusu alt sınıflar için daha kötü sonuçlar da doğurabilir. Tüm bunların ötesinde, turizm ulusal ekonomilerin, uluslar üstü bir yapıya doğru değişimini ve böylelikle sermayenin, uluslararası ticaretin ve uluslararası politik-askeri sistemin gelişmekte olan ülkelere doğru yayılımını da ifade eden bir “mega sistem” niteliği taşımaktadır.

Turizm yüz milyarlarca dolarla ölçülen bir ekonomik sektör olduğundan, birçok ulusal ekonomiye çok önemli katkılar sağlamakta yüz binlerce kişi bu sektörde istihdam olanağı bulmaktadır. Dolayısıyla turizmin üretim, tüketim ve pazarlama boyutları göz önünde bulundurulduğunda devasa ve karmaşık bir altyapıdan söz etmek mümkündür.

Turizmin tanımı ele alındığında, çok büyük bir coğrafi hareketlilik olduğu da anlaşılacaktır. Turizm sosyolojisi açısından bakıldığında ise turizmin sadece gezip, görme, eğlenme boyutu değil turist ile yerli halk ilişkileri boyutu da değerlendirilecektir. Turist ile halk arasındaki ilişkinin çerçevesi, basit bir ekonomik mübadele ilişkisi olmanın ötesine geçer ve giderek bir etkileşim ilişkisine, sosyal ilişkiye dönüşür. Dolayısıyla, turizmin sadece ekonomik boyutuyla ele alınması, turizmin değerlendirilmesi açısından eksik ve yanıltıcı olabilir; bu nedenle turizmin toplumsal boyutuyla da ele alınması gerekmektedir. Turizm ekonomik bir olay ve olgu olmasının ötesinde ve belki de bundan çok daha önemli olarak toplumsal bir olay ve olgudur. Toplumsal bir olay ve olgu olarak turizm, bireysel düzeyde, birbirini daha önce hiç tanımayan iki insanın yüz yüze gelmesi ve etkileşime geçmesini ifade eder. Grup ve toplum düzeyinde ise dış turizm gündeme geldiğinde iki farklı grup insanın, toplumun, ulusun ve hatta iki kültürün bir araya gelmesi ve temasa geçmesi söz konusudur.

Turizm olgusunun tarihi çok eski çağlara dayanmakla birlikte turizmin kitleselleşmesi ve toplumsal bir olgu haline gelmesi XIX. yüzyıl sonlarına rastlar. Bu bağlamda bir boş zaman etkinliği olarak ortaya çıkmış olan turizm olgusunun ortaya çıkışı ve toplumsal düzeyde yaygınlaşması ile sanayileşme, modernleşme ve toplumsal düzeyde gelirler genel düzeyinin yükselmesi yakından ilişkilidir.

Turizm olgusunun değişik yönlerine farklı anlamlar atfeden yazarlar, bugüne kadar birbirinden oldukça farklı tanımlamalar yapmışlardır. Konuya eğilenlerin hareket noktalarının ayrı olması, başka bir deyişle, konuya yaklaşım açılarının ve önem verdikleri unsurların farklı olması, turizmin farklı tanımlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu tanımlardan bazıları aşağıda yer almaktadır:

E. Guyer Freuler: “Modern anlamda turizm ticaret, endüstri ve küçük sanatların gelişmesi ve ulaştırmanın mükemmelleşmesi üzerine, özellikle halkların ve toplumsal sınıfların daha çok kaynaşmasının sonucu olarak artan dinlenme, hava değişikliği ihtiyacı ve çevre güzelliğine uyanan eğilim, tabiattan zevk almaya dayanan ya km zamanların bir olayıdır.”

Robert Glüksman: “Bir yerde gecici konaklama sebebiyle bulunan kişilerle orada yaşayan insanlar arasındaki ilişkilerin toplamıdır.''

Gustav Zedek: Turizm piknik, seyahat ve bir yerin yabancısı olan şahısların kaldıkları yerde devamlı veya geçici, asli kazanç amacına yönelik faaliyette bulunmamaları şartıyla, konaklamaları ile ilgili olarak boş zaman değerlendirilmesi, insanlar arası karşılaşmaların teşviki, yenilenmesi, korunması aynı şekilde bilgilerini artırma imkânlarından yararlanılması yönlerinin de etkisi altındaki iktisadi, toplumsal ve hissi ilişkilerin ve olayların bütünüdür.

Tanımlardan anlaşılacağı gibi, turizm olayının seyahat, konaklama, boş zamanların değerlendirilmesi gibi belirgin unsurları incelenmiştir. Buna karşın her geçen gün daha çok sayıda insanın doğrudan ya da dolaylı olarak ilgi alanına giren gerçekleştirilme amaçları doğrultusunda değerlendirildiğinde rekreasyonel turizm, bilimsel turizm, iç turizm, sağlık turizmi, dinsel turizm gibi farklı turizm türleri ile karşılaşılmaktadır.

Tarihsel Süreçte Turizm Olgusunun Gelişimi

Turizm, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, özellikle son 20-30 yılda tüm dünyada ve ülkemizde hızla yaygınlaşmıştır. Turizmin gelişimi ve yaygınlaşması ulusların milli gelir ve refah düzeylerindeki artışla yakından ilgilidir. Bu eğilim XXI. yüzyılda daha hızlı şekilde artmış ve daha fazla sayıda insan, bulunduğu ülke dışına çıkarak başka ülkeleri ziyaret etme eğilimine girmiştir.

Turizm olgusu ve bu olguya dayalı olan kavramsallaştırma XIX. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte turizmin bir sosyal gerçeklik olarak kabul edilmesi ve turizmin araştırma konusu olarak çalışılmaya başlanması; kitle turizminin ortaya çıkışı, hafta sonu tatilleri ve ücretli yıllık izinlerin kabulünden sonra olmuştur.

Turizm olgusunun gelişimine tarihsel süreçte daha ayrıntılı olarak bakıldığında, ilk çağlardaki seyahatlere ait toplu bilgileri Robert W. Meintogn Tourism, Principles, Practises, Philosophies adlı kitabında vermektedir. Ona göre, Sümerler seyahati keşfedenler olarak nitelenebilir. Modern anlamda turizm olayı Eski Yunan’da daha yoğun ve belirgin bir biçimde görülmeye başlanmıştır. Romalıların zevk için seyahat eden ilk turistler olduğu görüşü literatürde yaygındır. Romalı asiller Mısır’a, Yunanistan’a, Anadolu’ya yaygın olarak seyahat ediyorlardı.

V. yüzyılda Roma împaratorluğu’nun parçalanması, Avrupa’da merkezi otoriteyi temsil eden devletlerin yerini küçük derebeyliklerin almasına, feodal bir düzenin kurulmasına yol açmıştır. Eski Yunan ve Roma imparatorluğu döneminde görülen zevk, eğlence, dinlenme turizminin yerini daha değişik amaçlarla yapılan seyahatler almaya başlamıştır. Orta Çağ’ın ilk yarısındaki turizme damgasını vuran dinî turizm hareketidir.

Doğaya dönüş ve Rönesans’la birlikte, yavaş yavaş Orta Çağ’ın ilk dönemindeki bütün toplumu kavrayan dinî, mistik havadan çıkıldığını göstermektedir. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda asiller sınıfına mensup ailelerin çocukları çok geniş bir ekiple beraber, bir ile üç yıl arasında süren, başlangıcından itibaren çok iyi planlanmış bir seyahate çıkarılırdı. Bu seyahatlere daha sonraları “Grand Tour” adı verilmiştir. Seyahatin sebebi büyük ölçüde siyasi olmakla beraber, kültürel yönü de bulunurdu. Rönesans’la birlikte İtalya’daki kültürel gelişme, bu ülkeye doğru bir akımın doğmasına yol açmıştır. Kültürel turizmin tipik örneğini oluşturan seyahatler, uzun süre devam etmiştir.

Bugünkü anlamda turizm olayı, XIX. yüzyılın sonlarında ve XX. yüzyılın başlarında önem kazanmıştır. Modern turizm, sanayileşmenin bir sonucu, çok yönlü bir olay olarak çeşitli faaliyetleri kapsayan bir hizmet endüstrisi niteliği kazanmıştır.

Endüstri devriminden önce turizm ve seyahat sadece aristokrasi sınıfı için söz konusu iken endüstri devriminden sonra orta sınıflar ve işçi sınıfı da turizm ve seyahat faaliyetlerine katılmaya başlamışlardır.

Günümüzün modern turizmi, birbirine bağlı üç olgu arasındaki ilişkilerin sonucu doğmuştur:

  1. Gelişmekte ve yayılmakta olan sanayi uygarlığı verimlilik artışını sağlamış aynı zamanda gelirlerin artışı nedeniyle satın alma gücü ve gelir düzeyi artmış ve tatil sürecinin artması ile birlikte insanların iş dışındaki zamanlarında kullanabilecekleri daha fazla boş zamanları ortaya çıkmıştır.
  2. Sanayinin gelişmesi gelişmesiyle birlikte, doğal çevre, toplumsal yaşam, kişinin mesleki ve özel yaşamındaki dengeleri bozan çevre sorunları gibi birçok olumsuz etki ortaya çıkmaktadır.
  3. Sanayi uygarlığının yarattığı olumsuzluklara karşı doyurabileceği psikolojik tatminler ihtiyaçların çeşitliliği ve doğal kaynaklara dönüş olanağı sağlaması nedeniyle turizm, çözüm yollarından en önemlisi olmaktadır.

Turizm Sosyolojisi

Turizm sosyolojisi sosyoloji disiplininin bir alt disiplini olarak 1930’lu yıllarda, turizmin kitleselleşmesi ile birlikte Almanya’da ortaya çıkmıştır. Genel olarak sosyoloji toplumsal davranışı, bu davranışın dinamiklerini, toplumsal değişmeyi, yapıyı ve kurumlan incelerken turizm sosyolojisi ise turizm davranışını, turizmin toplumsal etkilerini, özellikle turizm faaliyetinin gerçekleştiği yerdeki yerel halk üzerindeki etkilerini inceler. Sosyoloji, modern toplumu, toplumsal dinamikleri ve modern toplumun toplumsal davranışını anlama ve anlamlandırma çabasındadır. Bu bağlamda modern toplumun bir toplumsal davranışı olarak ortaya çıkmış olan turizm faaliyeti de toplumsal bir geçici yer değiştirme hareketi olarak sosyolojinin ilgi alanına girmiştir.

Turizm sosyolojisinin ortaya çıkışı ve gelişimi açısından Alman sosyolog Robert Glüksman’ın büyük bir önemi vardır. Glüksman turizmi, sadece iş ya da seyahat olarak değil, bireyler arasındaki sosyal ilişki ve insani, sosyal bir etkileşim olarak tanımlar.

Dünya Turizm Örgütü’nün 1980’de yayınladığı Manila Deklarasyonu’na göre turizm sosyal bir olay olarak kabul edilmiştir. Bu bildirgeye göre, turizmin anlamında bir değişim ortaya çıkmıştır. Turizm artık sadece bireysel bir zevk alma değil, daha genel anlamda bir toplumsal ve ekonomik anlam taşımaya başlamıştır. Turizm işçi sınıfının hafta sonu tatilleri ve ücretli yıllık izin hakları ve seyahat etme hakları ile doğrudan ilgidir.

Tarihsel olarak turizm sosyolojisi, turizmin değişik boyutlarını, özellikle insan ilişkileri boyutunu, görgül araştırmalara dayanan verilere dayalı olarak incelenmesini içerir. Turizm sosyolojisi özellikle seyahat, konaklama ve bunlarla ilgili sorunları ve çözüm yollarını içeren, turizmin arz yönünü oluşturan boyutunu inceler.

Turizm sosyolojisinde ağırlıklı olan eğilim, turizmin fiziksel ve ruhsal anlamda bir yeniden yaratma etkinliği olduğu yönündedir. Bu eğilime göre yeniden yaratma etkinliği modern endüstriyel toplum ile birlikte ortaya çıkmıştır.

Ücretli izinler

Kitle turizmi açısından önemli olan işçi sınıfının ücretli izin haklarını elde etmeye başlaması XX. yüzyılın başlarına rastlar. Turizmin kitleselleşerek toplumsallaşması, ancak sekiz saatlik iş günü, ücretli hafta sonu izinleri ve ücretli yıllık izinler sayesinde olmuştur.

İşçi sınıfının ücretli izin hakkını elde etmesi, uzun ve zorlu mücadelelere dayanmaktadır. İşçi sınıfı, XIX. yüzyılın ikinci yarısında, endüstriyel kapitalizmin zorlu çalışma koşularına karşı zorlu mücadeleler içinde olmuştur. Kitle turizminin gelişimi ve turizmin sosyal bir olgu haline gelmesi de ancak işçi sınıfının ücretli izin haklarını elde etmesi ve sonucunda kendine boş zaman yaratması ve böylece turizm faaliyetine katılmasıyla mümkün olmuştur.

Boş zaman

Ücretli hafta sonu ve yıllık izinler endüstriyel toplumda günlük yaşamda oldukça radikal değişikliklere yol açmıştır. Boş zaman, sekiz saatlik iş günü ve ücretli izinler sonucunda ortaya çıkmış olan ve fiilen çalışılan zamandan arta kalan zamanı ifade eder. Turizm faaliyetleri de boş zamanda gerçekleştirilen faaliyettir.

Endüstriyel toplumdaki boş zaman ve tatil gibi boş zaman etkinlikleri bir bakıma tarımcı toplumdaki metafizik zamana karşılık gelir; tarımcı toplumda boş zamanda Tanrı için dua edilirken endüstriyel toplumda denize girmeye ya da dağda kayak yapmaya gidilir olmuştur. Bu anlamda endüstriyel toplumda tatilin, tarımcı toplumdaki dua edilen spritüal zamana karşılık gelen, dolayısıyla kısmen kutsallık taşıyan bir anlamı vardır.

Çok fazla boş zamandan dolayı modern toplumlarda çalışmak insanlar için artık tek amaç değildir. Dinlenme, eğlenme, rekreasyon gibi boş zamanların verimli halde değerlendirilmesi de yaşama anlam kazandıran faktörler haline gelmiştir.

Turistik Davranışın Kökeni

Turistik davranışa davranışsal bakış açısından bakılırsa, güdüler hiyerarşisi denilen bir perspektife gereksinim duyulur. Turizm ve turistik davranış bu hiyerarşi içinde en yüksek düzeydeki insan ihtiyaçlarındandır. İhtiyaçlar hiyerarşisi beş durumda tanımlanabilir.

  • Fiziksel yaşam güvenliği ve hayatta kalabilmek için Ekonomik ihtiyaçlar
  • Sosyal Üyelikler
  • Sosyal Başarı ve sosyal değer
  • Bireyselliğin gelişmesi
  • Turistik davranış

Güdüler hiyerarşisi, toplumsal gelişmişlik açısından değerlendirildiğinde; yoksul toplumlar temel ihtiyaçlarını karşılama çabası içindeyken varsıl toplumlar, kendini gerçekleştirme, turizm ve tatil gibi yüksek düzeydeki ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırlar. Bu anlamda, turizm daha çok sosyo-ekonomik anlamda gelişmiş olarak adlandırılan refah toplumları açısından söz konusu olabilecek bir davranış biçimi iken sosyo-ekonomik anlamda gelişmemiş olarak adlandırılan toplumlar için tatil ve turizm, henüz gündeme gelmemiş olan davranış biçimi olarak karşımıza çıkar.

Turizmin Değerler Sistemi Boyutu

Turizm; değerlerin, yaşam deneyimlerinin hatta öğrenme biçimlerinin değiş tokuşunu ifade eden bir sosyal ilişkiler ve etkileşim sistemidir. Değerler sistemi toplumları tanımlamada kullanılır; ekonomik değerler, Batılı kapitalist toplumlarının temel değerleridir. Bu anlamda turizm, Batılı toplumların ekonomik değerlerini, gelişmekte olan turizm ülkelerine taşır.

Turizm sanayi toplumunun sıkıcı günlük yaşamına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Turist seyahat edip geziler yaparak sıkıcı günlük yaşamını sosyal ilişkilerini değiştirmek ister. Turistik gezilerle, hafızasını ve yaşam enerjisini yenilemek ister. Bu yüzden turizmin sosyal değerleri, çalışma yaşamının sosyal değerlerinden farklılaşır. Turizme sosyal değerler perspektifinden baktığımızda dinî yakınlıkları, düşünce formlarını, sosyal çevreyi, kültürel formları, vatandaşlık, toplumsal cinsiyet ve turistik davranışı belirleyen yaşa bağlı faktörleri tanımlayabiliriz. Bu faktörlere bağlı olarak bazı değerler değişir. Turizm ile birlikte değişen değerler:

  • Hayatın anlamına ilişkin değerler yargısındaki değişimdir.
  • Kentsel yaşamın güçlükleri ve karmaşıklığı nedeniyle insanlar her fırsat bulduklarında doğal ortam içinde bulunmak isterler.
  • Sağlık problemleri ve fiziksel denge öncelikle kaygı duyulacak faktörler olarak görünür.
  • Para biriktirme eğilimi azalır. Harcama eğilimi artar.
  • Benzer sosyal çelişkiler içeren bireysellik gittikçe daha fazla değişim ve yaratıcılık ister.
  • Duygusal heyecanlara duyarlılık artar.

Modern toplumlarda, dinin işlevinde de değişimler ortaya çıkmış, dine atfedilen işlev ve değerlerde azalmalar görülmeye başlanmıştır. Dinselliğim anlam değiştirmesi ile birlikte dinsellik bağlamında gerçekleşen davranışlar turistik davranışlara dönüşmüştür. Kutsal yerleri ziyaret etmek, kutsal objelere dokunmak ve onları satın almak kutsal yiyecekler yemek içmek, turistik aktiviteler haline gelmiştir.

Din ve inanç turizmi de denilebilecek olan bu olguda dinsellik bağlamındaki davranışların, turistik davranışlara dönüşmesi aşağıdaki örneklerle açıklanabilir:

  • Kutsal anlam taşıdığına inanılan objeleri içmek, koklamak veya yemek yoluyla, bu objelerin taşıdığına inanılan kutsallığın kendi vücutlarına geçtiğine inanıyor görünmek,
  • Kutsal objelere dokunmak yoluyla, bu objenin taşıdığına inanılan kutsallığın kendilerine geçtiğine inanıyor görünmek,
  • Dinsel alanlarla ilgili bağış yapmak yoluyla din ve inanca ilişkin kendilerini vicdanen rahatlatmak,
  • Kutsal yerlerden ayrıldığında bile, kutsal yerleri hatırlamak için hediyeler götürmek gibi davranışlar dinsellik ve kutsallık bağlamından turistik bağlama geçişin örnekler olarak değerlendirilebilir.

Sonuç olarak turizm ve tatil, bir sosyal eylem problemi olmuştur. Buna karşın turizm, yüksek derece karmaşık, sanayileşmiş, kentleşmiş toplumlardan bir kaçış yoludur.

Turizmin Sosyal Etkileri

  • Ekonomideki ve fiziksel çevredeki açıkça görünebilir olan etkilerinden başka turizm yerel halkın sosyal ve kültürel değişimine katkıda bulunur.
  • Turistler gittikleri yerde kaldıkları süre boyunca yerel halkla etkileşime girerler ve ilişkileri yerel bireysellikler, yerel toplumun yaşam nitelikleri değer sistemleri emek boyutları, aile ilişkileri ve yaratıcı ifadeleri değişir.

Turist ile yerel halk ilişkisi birtakım özellikler tarafından şekillendir:

  • Geçicidir, eşitsiz ve dengesizdir. Mekânsal ve geçici kısıtlamalar tarafından sınırlanmıştır
  • Turist gittiği yerde genellikle kısa süre kaldığından yüzeysel ilişkileri daha anlamlı ilişki içinde geliştirme fırsatı yoktur.
  • Geleneksel kendiliğinden misafirperverlik ticari aktiviteye dönüşür.
  • Turistlerin yüksek gelir düzeyi, yerel halkla ilişkilerinde sömürücü bir davranış biçimine yol açar.
  • Yerel halkın davranışları turistlere benzemek için değiştirildiği zaman turist yerel halk ilişkisinin etkileri yıkıcı olur.

Turistin fiziksel varlığına ve yerel halkla karşılaşmasına rağmen turizm endüstrisinin gelişimi, yaşam kalitesinin, sosyal yapının ve yerel halkın sosyal kurumlarının değişmesine katkıda bulunur.

Turizm endüstrinin gelişmesi, sıklıkla gidilen yerdeki yeni istihdam olanakları yaratır. Ama bu durum dönemseldir, niteliksiz ve düşük ücretlidir. Toplumun geleneksel çalışma biçimleri, tarıma dayalı mesleklerin terk edilmesiyle sonuçlanarak ciddi biçimde etkilenmiştir.

Turizmin gelişmesinin diğer önemli etkileri yerel nüfusun demografik özellikleri ve büyüklüğünün değişmesi, toplumsal yapının değişimi, kadınların ve genç yetişkinlerin sosyal hareketliliğinin artması hizmet sağlamada artış ve son olarak yerel halkın yaşam kalitesinin gelişmesidir.