TURİZM SOSYOLOJİSİ - Ünite 6: Turizmde İş-Emek Piyasası Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Turizmde İş-Emek Piyasası

Turizm Sektörünün Yapısal Özellikleri

Küresel Turizmin Yapısı

Günümüz turizminin en belirgin yapısal özelliği küresel bir nitelik taşıyor olmasıdır. İletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişmesi, maliyetlerinin düşmesi ve dolayısıyla yaygınlaşmasıyla artık daha fazla yerleşim alanı turizm destinasyonu olmuş, turistler daha uzak mesafelere, daha farklı turizm aktivitelerine yönelmişlerdir. Küresel turizm piyasalarında, turizm işletmeleri turistlerin ilgisini çekmeye çalışmaktadır. Bu noktada işletme büyüklüğü bir başka yapısal özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir yandan, küreselleşmeyle birlikte dünyanın neresinde olursa olsun aynı hizmet standardını ve aynı ürünleri sunan marka işletmelerden söz edebiliriz. Öte yandan, daha otantik ve bozulmamış bir turizm anlayışına sahip turistler, turizm destinasyonlarının yerli halkı tarafından sunulan hizmet ve ürünleri tercih etmektedirler. Turizmin küreselleşmesiyle birlikte burada anlatılan büyük ve küçük işletmeler de etkileşim içine girdiler. Bu etkileşim, küçük işletmelerin hizmet standartlarını rekabetçi bir biçimde geliştirmelerini sağlarken büyük işletmelerin de otantik unsurları kapsayıcı pazarlama yaklaşımları geliştirmelerine yol açtı. Bu dönüşümlerin kuşkusuz emek açısından da yapısal sonuçları ortaya çıktı.

Günümüz turizminin bir başka belirgin özelliği ise çeşitliliğidir. Sanayi Devrimi sonrasında kitlelerin tarım yerine sanayide istihdam edilmesi, yıllık tatil zamanının da belirli bir süreyle ve yılın belirli bir zamanıyla sınırlanmasına yol açtı. Bu süreçte deniz turizmine ek olarak inanç turizmi, termal turizm, gastro turizm gibi farklı turizm türleri ortaya çıktı. Farklı turizm türleri kadar farklı turist türleri de turizmdeki çeşitliliği artırmaktadır. Bireylerin ekonomik durumu, eğitim düzeyleri, bireylerin yaşı, sosyal ve kültürel birikimleri turizm konusundaki tercihlerini de belirlemektedir. Buraya kadar anlatılan yapısal özellikler dışında, turizm sektörünün işleyişindeki özgün koşullar turizm istihdamının özelliklerini de belirler. Bir başka deyişle, bir emek piyasası olarak düşünüldüğünde turizm sektörünün kendine has çalışma koşulları bulunmaktadır. Bu özgün koşullar; turizm hizmetlerinin çeşitliliği, mevsimsellik ve mekânsallıktır.

Turizm sektörü, belli bir tatil süresi boyunca turistlerin yaşamsal ihtiyaçlarının yanı sıra eğlence ve rekreasyon taleplerini de karşılamayı hedefler. Bu farklı ihtiyaç ve talepleri karşılamak için de bünyesinde farklı hizmet ve ürünleri barındırır. Yaşamsal ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak turizm ulaşım, barınma, yeme içme, temizlik hizmetleri sunar. Bunun yanı sıra, eğlence, gezi ve dinlenmeye yönelik özel hizmetler de turizm sektörünün iş alanının bir parçasıdır.

Turizmin mevsimsellik ve mekânsallık özelliği turizmin en önemli kısıtlarındandır. Turizmin kaynakları denizkum, güneş ya da benzer doğal kaynaklar olabildiği gibi,tarihi veya kültürel kaynaklar da olabilir. Bu tür kaynakları turizmin taşınmazları olarak düşünmek mümkündür. Bir başka deyişle, turizm sektörü yalnızca doğal ve kültürel kaynakların bulunduğu yerlerde gelişeceğinden bir sanayi sektörü gibi bir bölgeden başka bir bölgeye taşınamaz.

Turizm İstihdamının Özellikleri

Bir hizmet sektörü olan turizm sektöründe emek, diğer hizmet sektörlerinden farklı özelliklere sahiptir. Turizmde çalışanlar, barınma, yeme-içme ve eğlence gibi kişisel hizmetlerin sunumundan sorumlu olduklarından, bu hizmetlerin hem üretim hem tüketim aşamasında yer alırlar. Yazarlar, belli bir işte çalışmanın davranışlara yansıdığını ve birtakım psikolojik sonuçları olduğuna işaret etmektedir. Turizmdeki psikolojik sonuçlar, herhangi bir işte çalışmaktan kaynaklanan ücret beklentisi ya da otorite ilişkisinin sonuçlarından farklı olarak üretim ve tüketim aşamalarının kesişiminden ve bu kesişim noktasında emeğin merkezi konumundan kaynaklanır.

Turizm istihdamı, küreselleşmeyle birlikte üretim sürecinde öne çıkan değişikliklerden etkilenmektedir. Kayıt dışı ve düzensiz istihdam sektörün mevsimlik işleyişiyle yapısal bir durum haline gelmiş; turizm hizmetlerinin ev hizmetlerine benzemesi nedeniyle de kadın istihdamı artmıştır. Sendikalaşma açısından değerlendirdiğimizde dünyadaki ve Türkiye’deki diğer örneklerle benzer bir biçimde turizm sektöründe sendikalaşma oranı toplam işçi sayısının %1 düzeyinin altındadır.

Turizm istihdamının ölçümüyle ilgili bazı sıkıntılar gerçek bir veriye ulaşılmasını engellemektedir. Öncelikle, çalışanların mevsimlik çalışması, zaman zaman ücretsiz aile işçiliği örneğinde olduğu gibi kayıt dışı olarak çalışmaları, bunun yanı sıra düzensiz çalışmadan dolayı iş değiştirme oranlarının çok yüksek olması, bir başka deyişle istihdamın süreklilik göstermemesi toplu veri elde edilmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, daha küçük bölgelerde daha küçük örneklemler üzerinden ölçülen uyarılmış istihdamı saptamak Türkiye gibi büyük bir turizm sektörüne ve farklı destinasyonlara sahip bir ülke için daha da zorlaşmaktadır.

Turizm emek piyasasında yer alan işleri sınıflandırmamız gerekirse, birincil işgücü piyasası ve ikincil iş gücü piyasasını birbirinden ayırmamız uygun olacaktır. Birincil iş gücü piyasasında daha çok pazarlama, yönetim, organizasyon, muhasebe ya da insan kaynakları gibi işletme hizmetlerini kapsayan daha fazla eğitimli ve vasıflı iş gücü gerektiren işlerden söz etmek mümkündür. Bu tür işlerde çalışanlar turizmin mevsimlik özelliklerinden ya da esnek istihdamından etkilenmez. Genellikle yıl boyu çalışırlar, iş güvenceleri ve sosyal güvenceleri süreklilik gösterir. Bu grubu turizmin beyin gücü olarak değerlendirmek yanlış olmaz. İkincil iş gücü piyasasında ise turizm hizmetlerini doğrudan üreten, çoğu zaman eğitim düzeyi sınırlı ve vasıflarını çalışma sırasında kazanan bir grup yer alır. Turizmin mevsimlik, esnek ya da kayıt dışı ve düzensiz istihdam biçimleri bu grubu doğrudan etkiler. Bu nedenle ikincil iş gücü piyasasında iş güvencesi veya sosyal güvence sınırlıdır. Bu grup turizmin kol gücüdür.

Küreselleşmeyle birlikte yaygınlaşan standart dışı istihdam biçimlerinde olduğu gibi bu alanda da çalışma koşulları emek sömürüsüne bir örnek teşkil etmektedir. Öncelikle yasal standartların üstünde çalışma saatlerine karşılık ücretler asgari düzeydedir, fazla mesai ödemesi söz konusu değildir. Turizm hizmetlerinin standartlarına kıyasla işçilere sunulan çalışma koşulları modern kapitalist üretim içinde emeğin yabancılaşmasına neden olmaktadır.

Esneklik

Küresel ekonomide kullanılan en yaygın üretim modeli esnek uzmanlaşmadır. Çalışma koşullarındaki talebe dayalı değişkenlik esneklik olarak tanımlanmaktadır. Turizm sektöründe, turist sayılarının arttığı yaz aylarında çalışan sayısı da hizmetleri karşılamak için artış gösterir. Otellerde sürekli doluluk yaşandığı bu dönemlerde, hem çalışan sayısı artar hem de çalışma süreleri uzar. Esnek uzmanlaşmaya dayalı üretimde esneklik, istihdamın da çalışan sayısına, çalışma süresine ve ücretlere göre esnek olmasını beraberinde getirir. Coğrafi esneklik, üretim sürecinin küresel düzeyde ucuz emeğin belirlediği biçimde yer değiştirebilmesini ifade eder. Esnekliğin en önemli özelliği hangi yönüyle uygulanırsa uygulansın sermaye yanlı bir sistem olması ve emek yönlü bir ilgisinin olmamasıdır.

Kayıt Dışılık

Dünyada ve Türkiye’de turizmde çalışmanın en belirgin özelliklerinden biri kayıt dışı çalışmanın yaygın olmasıdır. Kayıt dışı istihdam, çalışanların sosyal güvenlik sistemine kayıtlı olmamasından dolayı iş güvencesi ve sosyal haklardan yoksun kalmaları, işverenin ise çalışan sayısını düşük göstererek prim ve vergi sorumluluğundan kaçınması anlamına gelmektedir.

Kayıt dışı istihdam büyük işletmelere kıyasla daha çok küçük işletmelerde görülmektedir. Turizm sektöründe esnek istihdam, çalışanların mevsimlik olarak çalışmaları, profesyonel işe alma süreci yerine kişisel ilişkilerle belirlenen işe alma süreci kayıt dışı çalışmayı destekleyen unsurlardır. Turizmin sosyal ve ekonomik getirileri göz önüne alındığında kayıt dışı ekonominin ve istihdamın vergilendirilmemesi, turizm gelirlerinin yeniden dağıtımı açısından da sorun yaratmaktadır.

Düzensizlik

Küreselleşmeyle birlikte yaygınlaşan esnek üretim, yarızamanlı, parça başı ve ev eksenli istihdam gibi farklı istihdam biçimlerinin de daha fazla kullanılmasını beraberinde getirdi. Bu istihdam biçimlerinin ortak özelliği süreklilik göstermemesi, piyasadaki talebin değişkenliğine göre işverenin emek giderlerini kısmasına imkân tanımasıdır. Turizmde de benzer bir düzensiz istihdam eğilimi gözlemlemek mümkündür. Sonuç olarak esneklik ve sektörün mevsimsel yapısı istihdamı da büyük oranda düzensiz kılmaktadır.

Mevsimsellik

Turizm sektöründeki düzensiz istihdamın bir başka boyutu da sektörün mevsimsel yapısıdır. Mevsimsellik, turist sezonunun göreli olarak daha kısa olması ve turist sayılarındaki dalgalanmalar olarak tanımlanabilir. Turizm sezonu turist çeken ülkelerdeki iklime ve doğal şartlara göre belirlenir. Bu durumda yerel ekonominin gidişatı tamamen doğal mevsimselliğe dayanmaktadır. Bunun yanı sıra, büyük işletmelerin daha fazla olduğu destinasyonlarda turizm sezonunu uzatmaya yönelik promosyon veya kampanyalar, turizmde çalışma süresinin de uzamasında etkili olur. Belli bir destinasyonda kültürel kaynakların varlığı da turizm sezonu açısından belirleyici olabilir. Bütün bunlar birleştiğinde turizm sezonunu, dolayısıyla turizmdeki istihdam süresini de belirler. Metropollerde mevsimsellik daha az etkili olurken kitle turizminin yaygın olduğu yerlerde daha belirleyici olmaktadır.

Kadın Emeğinin Yaygınlığı

Küreselleşmeyle birlikte bütün dünyada kadın istihdamı artmaktadır. Turizmde kadın istihdamını destekleyen iki farklı koşul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, turizmde sunulan hizmetlerin büyük oranda hane içinde kadının sorumluluğunda yer alan ev işleriyle paralellik göstermesidir. İkinci olarak yerel düzeyde öne çıkan küçük işletmelerin çoğunlukla aile işletmeleri olması, aile fertlerinin emeğinden faydalanması kadın istihdamını artırmıştır.

Turizmde işlerin dağılımına bakıldığında cinsiyete dayalı bir iş bölümünden söz etmek mümkündür. Hanedeki yapıya benzer olarak kadınlar iç mekândaki işlerden sorumluyken erkekler daha çok dış mekân işlerine bakarlar. Çalışma hayatında cinsiyete dayalı iş bölümünün varlığı kadının geleneksel patriarkal yapı içindeki ikincil konumunu pekiştiren bir unsurdur. Kadınların düşük ücretler karşılığı çalışmaları, yükselme potansiyelinin azlığı çalışma hayatındaki ikincil konumun göstergeleridir. Kadının haneye gelir getirmesiyle karar verme süreçlerine doğrudan katılımı olumlu bir gelişmeyken evdeki iş bölümünün cinsiyete dayalı yapısından dolayı kadının evdeki ikinci vardiyası olumsuz bir sonuçtur.

Emek Piyasasının Çok Parçalı Yapısı

Turizm sektöründe emek piyasasının çok parçalı yapısını belirleyen iki önemli unsur bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, işletme büyüklüğüdür. İkinci unsur ise, turizmin içinde farklı birçok hizmetin, dolayısıyla iş kolunun yer almasıdır. Turizm sektöründe emek piyasası bir yapbozun parçaları gibi birbirinden ayrı gruplardan oluşur ancak bir arada bulunduklarında birbirini tamamlayarak bir resmi tamamlar.

Emeğin Sosyal Yapısı/Bileşimi

Turizmde ağırlıklı olarak vasıfsız ya da yarı vasıflı, eğitim durumu yüksek olmayan, genç, esnek ve düzensiz çalışma koşullarına razı gelen insanlar çalışır. Bu işçiler turizm destinasyonlarına yakında yaşıyor olduklarından ya da turizmde yapılan işlerin standart olup özel bir vasıf ve yetenek gerektirmemesinden dolayı çalışmaktadırlar. Turizm gelişimi genellikle doğal kaynakların varlığına bağlı olduğu için, özellikle az gelişmiş, geleneksel tarım sektörünün hâkim olduğu bölgelerde yoğunlaşır. Tarımda yalnızca kol gücüyle ve hane geliri için çalışan işçiler, turizmde kol gücünü estetik bir emekle birleştir. Daha önce söz edilen mevsimsellik özelliği, çalışanların turizm sezonu dışında geçimlerini sağlayacak bir başka iş kolunda çalışmalarını zorunlu kılmaktadır.

Turizmde Farklı İşçi Tipleri

Yerel İşçiler

Turizmde en yaygın olarak görülen çalışan grubu yerli işçilerdir. Yerli nüfus içinde turizmde çalışmayı tercih edenler, çoğu zaman kendi işlerini kuracak sermayeden ya da kaynaktan yoksun kesimdir. Bu çalışanlar turizme geçseler dahi, yalnızca turizm sezonunda çalışacaklarından tarımla bağlarını da tam olarak koparmazlar. Çoğu zaman tarımsal faaliyetlerle uğraşan hane yapılarından geldikleri için turizmde veya benzeri bir piyasa ekonomisinde iş deneyimleri yoktur. Haneye dayalı tarım ekonomisine kıyasla ilk defa kendilerine ait bir ücret karşılığı çalışmaları onlar için olumlu bir gelişme sayılsa da sosyal güvenlikten veya sağlık güvencesi gibi haklarından yoksundurlar; genellikle bu doğrultuda bir talepleri de bulunmamaktadır. Yerel işçiler turizm sezonu dışında başka işler aramak zorunda kalırlar. Sezonluk çalışmanın yarattığı olumsuzluklar nedeniyle bu işçilerin geleceğe dair beklentileri iki yönlüdür. Bir grup belli bir birikim yaratarak kendi işini kurmayı hedeflerken diğer bir grup eğitimini ya da vasıflarını artırarak işinde yükselmeyi hedefler.

Yerel İşletmeciler/Serbest Çalışanlar

Yerel girişimciler, gelişen turizm piyasasında hane kaynaklarını kullanarak yer almaya çalışırlar. Çoğu zaman hane kaynaklarının yanı sıra hanede yer alan emekten, özellikle ücretsiz aile işçiliğinden yararlanırlar. Bir önceki gruptan farklı olarak burada bireyin turizme geçişinden çok bütün hanenin turizme kayışından söz etmek gerekir. Burada hane bir işletmeye dönüşür, hanede yer alan üyeler de işçi olurlar. Bu işletmelerde işe alınmayı belirleyen en temel unsur akrabalık ilişkileri ve hanedir. Yatırım, pazarlama, tanıtım gibi işletme hizmetleri rastgele bir biçimde gerçekleşir. Üyeleri kolaylıkla bir işten diğer bir işe geçtikleri için istihdam turizm sektörünün geneliyle uyumlu olarak esnektir. Sezon dışında ekonomik gelir kaynağı olarak tarımsal faaliyetlerine de devam ederler.

Yerli işçilere kıyasla yerli girişimciler, turizm sektörüne daha fazla bağlılık gösterirler. Gelişmiş bir yatırım ve işletme anlayışları olmasa da geleceğe dair planları genellikle turizm üzerinedir. Yerli işçiler ve yerli girişimciler kıyaslandığında iki temel fark dikkat çekicidir. Bunlardan birincisi, yerli işçilerin bireysel istihdamına karşılık yerli işletmecilerde tüm hanenin istihdamı söz konusudur. İkinci olarak yerli işçilerin ekonomik durumları istihdam süreleriyle belirlenirken yerli girişimcilerin kendileri ve hane üyeleri için daha fazla kaynak yaratma olanağı bulunmaktadır. Bu nedenle bu grup gelişmeye daha yakındır.

Göçmen İşçiler

Göçmen işçiler, bir turizm destinasyonuna göçle gelen ve farklı yollardan emek piyasasına katılan işçilerdir. Sosyolojik çalışmalarda göç teorisi insan hareketliliğini, itme ve çekme faktörleriyle açıklamaktadır. Çekme faktörlerine baktığımızda, öncelikle turizmin daha az gelişmiş ve küçük yerleşim alanlarında yoğunlaşması, kentsel bir ortama kıyasla göçmenlerin entegrasyonunu kolaylaştırır. Turizm sektörü genellikle düşük vasıflı ve düşük ücretli emeği istihdam ettiğinden, göçmen işçilerin deneyimsiz ya da eğitimsiz olması işe girmelerinde bir sorun yaratmaz, işverenlerin çoğu iş üstünde öğrenme sürecini tercih ederler. Göç, öncelikle erkeğin göç etmesi, daha sonra aile bireylerini yanına alması şeklinde oluşur. Turizm geliştikçe ihtiyaç duyduğu emek miktarı artar. Bu nedenle, yerel olarak mevcut emek, emek piyasasının talebini karşılamakta yetersiz kalabilir. Bu durumda da göçmen işçiler turizmdeki emek talebini karşılayan grubu oluşturur. İtme faktörlerine baktığımızda, göçmen işçilerin çoğu tarım ekonomisinin hâkim olduğu kırsal bölgelerden gelmektedir. Bu bölgelerde hızlı bir sanayileşme ya da turizm gelişmesi gerçekleşmediğinden iş olanakları yapısal olarak kısıtlıdır. Özellikle iç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden turizme yönelik bir göçün olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenlerden, çoğunlukla turizm sektörü bu göçmenlerin kapitalist üretim ve istihdam ilişkileriyle ilk tanışmasıdır. Göç teorisinden kaynaklanan itme ve çekme faktörleri dışında dikkat çeken bir unsur, bazı turizm destinasyonlarının yerli işçiden daha fazla göçmen işçi istihdam etmesidir. Göçmen işçilerin çalışma koşulları yerel işçilerden farklı değildir. Eğitim ve deneyim durumları da yerel işçilerle benzerlik gösterir. Yerel işçilerle benzer gelecek hedefleri olsa da, göçmen işçilerin sosyal koşulları ve istihdam durumları yerel işçilerden daha zordur.

Sonuç olarak göçmen işçilerin deneyimleri büyük oranda yukarıda anlatılan iki işçi türüyle benzerlik gösterse de kendine has birtakım özellikleri bulunmaktadır. Öncelikle bu işçilerin durumunu belirleyen en önemli unsur içinde yer aldıkları göç ağlarıdır. Bir tanıdık ya da hemşeri bağlantısı göçün yönünü ve koşullarını belirler. İkinci olarak memleketleriyle mesafeleri yeni yaşam alanlarında ne kadar kalıcı olacaklarını, memleketleriyle ilişkilerinin yoğunluğunu belirler. Zamanla bu ilişkiler zayıflayacak, yıllık izinlerle ya da bayram ziyaretleriyle sınırlanacaktır. Son olarak yeni yaşam alanlarında geçirdikleri süre emek piyasasında ne kadar kalıcı olacaklarını belirleyecektir.

Kent İşçileri

Küreselleşmeyle birlikte öne çıkan farklı turizm seçenekleri büyük kentlerde de turizmin gelişmesini beraberinde getirdi. Bu noktada kent işçileri, turizmin başka bir yüzünü göstermeleri ve farklı bir çalışma biçimi temsil etmeleri açısından önem taşımaktadır. Kentte çalışanların turizmle diğer hizmet alanları arasında gidip gelmeleri, iş değiştirmeleri mümkündür. Bu nedenle turizmdeki kent işçileri kategorisini kentte çalışan diğer gruplardan ayırmak oldukça zordur.

Kent işçileri yerel ya da göçmen olabilirler. Bu grup içinde vasıfsız olarak düşük ücret karşılığı çalışanlar olduğu gibi, yüksek vasıflı ya da eğitimli olup yüksek ücretlerle çalışan, diğer gruplara kıyasla yükselme potansiyeli taşıyan bir grup da vardır. Diğer grupların aksine tarımsal bir geçmişleri yoktur. Kent ekonomisinin rekabetçi yapısı, nüfus yoğunluğunun küçük yerlere kıyasla daha fazla olması; işe alınma sürecinde yaştan cinsiyete, eğitimden deneyime birçok unsurun belirleyici olması anlamına gelmektedir. Bu rekabetçi yapı içinde kent işçileri işverenle pazarlık yapmayı da öğrenirler. Diğer üç gruba kıyasla kent işçileri turizmin mevsimsel yapısından daha az etkilenirler. Bunun en önemli nedeni kent turizminin farklı turizm kollarını barındırması ve yıl boyu faaliyet göstermesidir.

Kent işçileri arasında iş değiştirme oranı göreli olarak daha yüksektir, kent işçileri daha iyi bir iş bulduklarında kolaylıkla başka bir işe geçebilirler. Turizm sektöründeki işlerine bağlılıkları daha azdır. Kent ekonomisi içinde farklı çalışma alanlarının bulunması kolaylıkla başka bir işe geçmelerini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, kent işçilerinin diğer gruplar kadar köklü bir sosyal değişim geçirdiğini söylemek mümkün değildir. Onlar için turizm tarımdan bir kopuş değildir, piyasadaki işlerden herhangi birisidir.

Türkiye’de Turizm İstihdamında Karşılaşılan Sorunlar

Turizm sektöründe çalışan ya da iş arayanlar emek piyasasında birbirleriyle rekabet içindedirler. Türkiye gibi nüfusu büyük ve yapısal olarak işsizliğin yaygın olduğu ülkelerde, emek piyasasındaki rekabet çalışanların düşük çalışma standartlarına, güvencesiz istihdam biçimlerine razı gelmelerine neden olur. İşverenlerin yüksek vasıflı, meslek sahibi olmalarına rağmen okullu iş gücü tercih etmemesi, bunun yerine daha ucuza ve güvencesiz çalıştırabilecekleri ancak daha düşük vasıflı ya da vasıfsız alaylı elemanları tercih etmesidir. İşverenlerin ücret ve maliyet kaygısı, eğitimli iş gücünün emek piyasasının dışına itilmesine yol açmaktadır. Okullu elemanlar, ya başka iş alanlarına kaymakta ya da sahip oldukları bilgi ve becerileri kullanamayacakları alanlarda istihdam edilmektedir. Bu durumda sektörde hizmetlere yönelik bir uzmanlaşma oluşmamaktadır. Bu tercihin bir başka sonucu da turizm hizmetlerinde kalifiye eleman çalıştırılmamasından dolayı kalitenin düşmesidir.

Sektördeki bir diğer sorun ise üniversite sektör iş birliği eksikliğidir. Turizm eğitimi Türkiye’de ortaöğretimde, yükseköğretimde ve meslek edindirme programlarındaki yeri ile en yaygın eğitim alanlarından biridir. Eğitim ağının bu kadar yaygın ve farklı düzeyde olduğu bir yapı içinde eğitim iş gücü arzında sıkıntı yaşanmayacağı açıktır. Bir başka deyişle, kaliteli hizmet sunmayı hedefleyen işletmeler bu alanda istihdam edebilecekleri kalifiye elemanlara ulaşabileceklerdir. Ancak yukarıda da vurgulandığı gibi, iş gücü maliyetlerini düşük tutmayı hedefleyen işverenler vasıflı eleman çalıştırmaktan kaçınmaktadır. Bu yaklaşım ancak işverenlerin de bir turizm bilinci geliştirmesi, kaliteli hizmet için kaliteli eleman istihdam etmesi ya da elemanlarını vasıflandırmaya yönelik eğitimlere yönlendirmesi gerekmektedir.

Turizm sektörünün yapısal özelliklerinden söz ederken mevsimsellik, esneklik ve kayıt dışılık üzerinde durulmuştu. İstihdam biçimlerindeki bu özellikler, çalışanların aynı işte uzun süre çalışmasına engel oluşturmaktadır. Esnek istihdam ve güvencesiz çalışma olarak tanımladığımız kayıt dışı istihdamda çalışanların iş değiştirme kararlarında etkili olan unsurlardır. Sektörün istihdam yapısı göz önüne alındığında, yüksek iş değiştirme oranları daha çok vasıfsız ya da yarı vasıflı çalışanlar için yaygın olmaktadır. Yapılan çalışmalar; çalışanların kendi istekleriyle işten ayrılmalarının yanı sıra yönetim tarafından işten çıkarılmalarının da yüksek iş değiştirme oranlarına neden olduğunu ortaya koymaktadır. Yüksek iş değiştirme oranlarında belirleyici olan dört temel değişken; yönetim, işin niteliği, iletişim ve ücret ve kazançlar olarak belirlenmektedir. Bu dört değişkenin yüksek iş değiştirme oranındaki etkisi göz önüne alınarak bu alanlarda yapılacak değişiklikler ve iyileştirmeler süreç içerisinde yapısal dönüşüme yol açabilir ve bu sayede emeğin daha uzun sürelerle aynı işte istikrarlı istihdamı sağlanabilir. Ancak böyle bir beklenti, turizm gelişmesinin de bütünsel olarak sürdürülebilir olduğu bir durumda gerçek olacaktır. Yüksek iş değiştirme oranları, çalışanın motivasyonunu kırmakta ve verimliliğini azaltmaktadır. İşveren açısından bakıldığında, her yeni çalışan bir uyum süreci ve yeni iş yerindeki düzeni öğrenme aşamasından geçtiği için bu durum üretkenliklerini düşürmekte ve dolaylı bir maliyet yaratmaktadır. Yüksek iş değiştirme oranlarının makul bir düzeye çekilmesi ve istihdamda sürekliliğin sağlanması, sektörün kaliteye yönelik gelişimi açısından da önemli bir dönüm noktası olacaktır.