YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ - Ünite 1: İletişim Teknolojilerinde Yeni Özellikler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: İletişim Teknolojilerinde Yeni Özellikler

Giriş

Yeni iletişim teknolojileri ile birlikte sıkça duymaya başladığımız ilk kavram dijital sözcüğüdür. Dijital, kısaca, verilerin bir ekran üzerinde elektronik olarak gösterilmesidir ve sayı temeline dayanır. Dijital’in Türkçe karşılığı ise sayısal’dır. Tarihsel gelişimleri içinde, iletişim teknolojileri, analog ve sayısal olmak üzere iki evreden geçmiştir. Analog iletişim teknolojilerinde, elektrik sinyalleri sürekli olarak değişir ve belli sınırlar içinde her değeri alabilirler. Sayısal iletişim teknolojilerinde ise elektriksel sinyaller olduğu gibi iletilmez. Bu sinyallerin yerine bunlara karşı düşen rakamlar iletilir.

İletişim teknolojilerinin gelişmesi ile karşımıza çıkan iki kavram daha vardır: dijital veri veya dijital sinyal. Dijital veri, girişteki verinin saklanma veya aktarılma şeklinin değiştirilmesiyle elde edilir. Bir analog sinyalden belirli örnekler alınır ve analog sinyalin tam karşılığı olmayan dijital sinyal oluşturulur. Dijital veri ile analog veri arasındaki en önemli fark; analog verinin sürekli olan, sayısal verinin ise rakamlarla sürekli olmayan bir ölçekte var olmasıdır.

Dijital Dünyanın Ortaya Çıkışı

1950’li ve 1970’li yılları arasında mekanik ve analog teknolojin yerini dijital teknolojilerin almasıyla, bir dijital devrim yaşanmıştır.

Analog iletişim sistemleri, tarım ve endüstri alanında gelişmelere yol açarken, dijital devrim ise enformasyon çağını (information age) başlatmıştır. Bu gelişme ile birlikte dijital mantık devresi tasarımları ve ilişkili teknolojilerin toplu üretimlerinin yapılmaya başlanması, fiziksel olarak boyutlarının küçülmesi, ucuzlaması ve daha geniş bir kitle tarafından kullanılmaya başlanmasına yol açmıştır. Bu durum da 1980’li yıllardan bu yana bilgisayar, cep telefonu ve internet gibi temel iletişim teknolojilerinin gelişimine yol açmıştır. Örneğin, 1980’lerin sonunda tüm dünyada dijital formatta saklanan verinin oranı %1’den az idi. Bu oran, 2007 yılına gelindiğinde %94’e çıkarken, 2014’lü yıllarda ise neredeyse yüzde yüze ulaşmıştır.

Dijital Dünya Vatandaşlığı

Hızla gelişen iletişim teknolojileriyle karşımıza çıkan bir başka kavram da dijital dünya vatandaşlığı veya kısaca dijital vatandaşlıktır. Dijital vatandaş, iletişim teknolojilerini kullanırken eleştirebilen, çevrimiçi (online) davranışlarının etik sonuçlarını bilen, gerektiğinde ahlaki kararlar alabilen, iletişim teknolojilerini kötüye kullanmayan, dijital dünyada iletişim kurarken ve işbirliği yaparken doğru davranışı teşvik eden kişiyi ifade etmektedir.

Dijital vatandaşlığın dokuz bileşeni vardır. Bu bileşenler, eğitimcilerin dijital vatandaşlığı daha iyi anlamaları ve öğrencilerine en doğru biçimde aktarmalarını sağlamak için, Dr. Mike Ribble tarafından belirlenmiş bir çerçevedir. Bu çerçevenin en önemli özelliği, günümüz ve gelecek için öngörülen iletişim teknolojilerine odaklanması ve esnek bir yapıda tasarlanmış olmasıdır.

  1. Dijital Erişim: Bireyin, dijital toplumun bir parçası olabilmesi demektir. İletişim teknolojilerinden yararlanma konusunda tüm bireylere eşit fırsatlar sunulması gerekmektedir. Toplumdaki hiçbir bireyin dijital dışlanmışlık (digital exclusion) yaşamaması gerekir.
  2. Dijital Ticaret: Bireyin, e-ticaret ile ilgili risk ve problemlerin farkında olması gerekmektedir. Bunun için, bireylerin eleştirel düşünce becerilerinin gelişmiş olması zorunludur. Bu sayede son kullanıcılar iletişim teknolojileri üzerinden ticari işlemler yaparken, yaptıkları işlemin sonucunu fark edebilir ve sorumluluk alabilirler. Dahası, bireyler, çevrimiçi ortamda yaptıkları alışverişin kendilerine sağlayacakları fayda ve zararların farkına varabilirler. eTicarette dikkat edilmesi gereken nokta da ülkenin konuya ilişkin yasa ve düzenlemeleridir. Dijital vatandaşın hem kendi haklarını koruma hem de yasalara uygun davranma konusunda bu kanuni düzenlemeleri bilmesi gerekir.
  3. Dijital İletişim: Bireylerin, iletişim teknolojileri aracılığıyla eşit ve adaletli bir biçimde bilgi alış verişi yapma fırsatına sahip olmaları gerekir. Öte yandan, bireylerin, iletişim teknolojilerini kullanırken farkında olmaları gereken kurallar ve etik değerler de vardır. Bu kurallara uyulmadığında, bireyler dijital zorbalığa maruz kalabilmektedirler.
  4. Dijital Okuryazarlık: Bireylerin iletişim teknolojilerini etkili ve verimli kullanabilmeleri için, konuya ilişkin giriş düzeyinde yeterli bilgi, beceri ve deneyimlerinin olması gerekir. 2016’lı yıllarda bireyin sadece dijital okuryazar olması yetmemekte; aynı zamanda dijital akıcılığının (digital fluency) da olması zorunlu hale gelmiştir.
  5. Dijital Etik: Bireyin, dijital toplumda davranış kurallarına uyması anlamına gelmektedir. Bireylerin, iletişim teknolojilerini kullanırken, başkalarının var olduğunu ve onları olumlu veya olumsuz etkileyebileceklerinin farkında olmaları gerekir. Farklı toplumlarda yaşayan insanların, kendi kültürlerine ilişkin farklı görüş, inanç ve değer sistemine sahip olabilecekleri unutulmamalıdır.
  6. Dijital Hukuk: Birey, dijital dünyadaki her bir eyleminden sorumludur. Bu nedenle, iletişim teknolojilerini kullanırken diğerlerinin haklarının ihlal edilmemesi gerekir ve bu konunun farkında olunması bir zorunluluktur.
  7. Dijital Haklar ve Sorumluluklar: Birey, dijital dünyada herkesin sahip olduğu özgürlüklere sahiptir. Bu nedenle, bireyler son kullanıcılar olarak, iletişim teknolojilerini kullanırken hak ve sorumluluklarının bilincinde olmak zorundadırlar. Ancak bu şekilde üretici olabilirler.
  8. Dijital Sağlık: Bireyler, dijital dünyada fiziksel ve psikolojik olarak rahat olmak zorundadırlar. Diğer taraftan bireylerin internet ve bilgisayar oyunları gibi iletişim teknolojilerine bağımlılıkları çağımızın önemli hastalıklarındandır. Bu bağımlılık, obezlik, gözde yaşanabilecek hasarlar gibi fiziksel sorunlara yol açabildiği gibi, bireyin ruhsal dengesini de bozabilmektedir.
  9. Dijital Güvenlik: Bireyin kendini ve kişisel bilgilerini dijital ortamlarda güvenlik altına alması gerekir. Bireylerin, konuya ilişkin bilgi sahibi olmaları zorunludur. Bu nedenle, yukarıda sözü geçen sekiz boyut konusunda yetkin olmaları ve virüs koruma programları gibi önleyici programları kullanmalarında yarar vardır.

Kısacası bireylerin kendilerine saygı duymaları, kendilerini eğitmeleri ve kendilerini korumaları dijital vatandaş olmanın üç temel özelliğidir. Öte yandan, iletişim teknolojilerinin giderek yaygınlaşması sonucunda karşımıza çıkan iki önemli dijital vatandaşlık türü vardır:

  • Dijital Yerliler
  • Dijital Göçmenler

Dijital yerliler, iletişim teknolojiyle oldukça küçük yaşlarında, hatta anne karnındayken, tanışmış kişilerdir. Dijital yerlilerin ana dilleri bilgisayar, video oyunları ve internetin dijital dilidir. Bu genç neslin 2016’lı yıllarda genellikle 15 ile 25 yaşları arasında olduğu söylenebilir. Dijital yerlilerin, 1985’ten önce doğan dijital göçmenlerle etkileşimleri algılayışları ve bunları kullanma şekilleri açısından farklılık gösterdiklerine inanılmaktadır. Öte yandan, 2016’lı yıllarda yeni iletişim teknolojilerinin kullanımının hızla artması ve yaygınlaşması sonucunda bu iki grup arasındaki uçurum kapanmakta, kimi zaman da dijital yerliler ve dijital göçmenleri birbirinden ayıran çizgiler ortadan kalkmaktadır.

Dijital Yerliler için yapılan herhangi bir ürün veya tasarımın, onların ihtiyaçlarını hızlı bir şekilde karşılayacak şekilde yapılması gerekir. Dikkatlerini toplayabilmeleri için, ürünün veya tasarımının sade olması, olabildiğince az metin ve çok görsel içermesi ve eğlenceli bir özelliğinin bulunması gerekir.

Analog dünyada doğmuş, dijital kültür ile sonradan karşılaşmış ve ona ayak uydurmaya çalışan nesli ifade eden dijital göçmenlerin özellikleri ise aşağıdaki gibidir:

  • 1985 yılından önce doğmuş bireylerdir.
  • Yirmili yaş ve sonrasında teknoloji, internet ve Web ile tanışmışlardır.
  • Teknolojik araçların kullanımı, teknoloji tabanlı öğrenmede güçlükler ve çeşitli uyum sorunlarıyla karşılaşabilen, teknoloji okuryazarlığı düşük bireylerdir.
  • Yeni iletişim teknolojilerine uyum sağlayabilmektedirler; ama bu uyum her zaman çok kolay olmayabilir.
  • Teknoloji dilini aksanlı kullanırlar.
  • Dijital medya araçlarını etkin bir şekilde kullanamamaktadırlar.
  • Aynı anda pek çok iş yapmak yerine, bu işleri belli bir sıraya koyma eğilimindedirler.
  • Sabırlıdırlar ve beklemeyi bilirler.
  • Acele etmenin onları hataya götürebileceği düşünürler.
  • Uzun bir metni sıkılmadan tamamını okuyabilirler.
  • Analog dönemden kalma alışkanlık olarak, bilgiyi aramak için çoğunlukla fiziksel ortamları tercih ederler.
  • Teknolojiyi kullanma amaçları, genellikle, belli bir bilgi gereksinimlerini karşılamak veya aradıkları bilgiye ulaşmak içindir.
  • İletişim teknolojilerinin hızla yaygınlaşmasından dolayı eğlence ve iletişim amacıyla da teknolojiyi kullanmaya başlamışlardır.
  • İletişim teknolojisi kültürünün getirdiği yeniliklerden yararlanırlar; ancak, bu yenilikler yaşam biçimlerinin bir parçasına dönüşmez.
  • Bilgiye ulaşmada birincil kaynak olarak basılı kaynakları kullanırlar.
  • Dijital kaynaklara güvenmezler.
  • Öğrenmenin eğlendirici olması gerektiğine inanmazlar.

Dijital yerliler ve dijital göçmenler, iletişim teknolojilerinin hızla yayıldığı 21. yüzyılda birbirleriyle sürekli etkileşim içindedirler ve birlikte çalışmak durumundadırlar. Bu nedenle, birbirlerinden öğrenecekleri noktalar vardır.

  • Dijital yerliler dijital göçmenlere;

- Çok farklı kültürden çok farklı insanlarla, sosyo-kültürel sınırları kaldırarak işbirliği yapmayı,

- Değerler için hayatta yer edinmeyi,

- Yatay olarak çözüm yollarını üretmeyi öğretebilirler.

  • Dijital göçmenler dijital yerlilere;

- Hedeflere çabucak ulaşmayı,

- Kaynaklara odaklanarak, ölçekli bir şekilde amaçları inşa etmeyi,

- Mevcut kurumları canlandırmayı veya amaçlarını yeniden gözden geçirmeyi öğretebilirler.

Dijital Gizlilik

Dijital gizlilik, gün geçtikçe daha büyük kitlelerin dikkatini çeken bir konudur ve internetteki kimlik, fotoğraf, arama geçmişi gibi kaydettiğimiz verilerin kimler tarafından ve nasıl kullanıldığı konusunu kapsamaktadır. İletişim teknolojilerini kullananların haklarını korumayı amaçlayan dijital gizlilik açısından, bireylerin aşağıdaki dört ana başlıkta bilgi sahibi olmaları gerekmektedir:

  • Dijital Akıcılık
  • Dijital Ayak İzleri
  • Dijital Hırsızlık
  • Dijital Zorbalık

Dijital okuryazarlık, daha önce de değindiğimiz gibi iletişim teknolojilerinin bilgiyi bulmak, ulaşmak, kullanmak ve oluşturmak için etkili bir biçimde kullanılmasıdır. Dijital akıcılık ise dijital, bilişsel ve sosyal becerilerin, dijital alanlara yönelik hedeflere ulaşmak amacıyla, farklı teknolojik araçlar ve bunların sürekli gelişimlerine ve değişen özelliklerine ayak uydurmak amacıyla kullanılmasıdır. Dijital akıcılık, dijital veya teknik yeterlik (teknoloji ve teknolojik sistemi anlama, seçme ve kullanma), dijital okuryazarlık (okuma, değerlendirme, karar verme, teknik becerileri işe koşma gibi bilişsel ve entelektüel yeterlikler) ve sosyal yeterlik (diğerleriyle etkili bir biçimde ilişki ve iletişim kurabilme yeteneği) kavramlarının etkileşimi sonucunda oluşmuştur.

Dijital akıcılığa sahip olanların dikkat etmesi gereken bir özellik de dijital ayak izleridir. İletişim teknolojilerini kullanırken, tıpkı karın üzerinde bıraktığımız izler gibi, ayak izlerimizi bırakırız. Dijital ayak izinizi oluşturan unsurlar arasında fotoğraflar, ses ve görüntü kayıtları, blog yazıları ve arkadaşlarınızın sosyal medya sayfalarına yazdığınız yazılar gibi unsurlar vardır. Sizinle ilgili tüm bu bilgiler, daima internet üzerinde kalabilir.

Dijital ayak izlerinin, pasif ve aktif olmak üzere iki çeşidi vardır. Pasif ayak izleri, kullanıcının internet ve/veya sosyal medya üzerindeki tüm bilgi paylaşımları ve etkileşimleri sırasında oluşan bilginin, kendisinin bilgisi olmadan toplanmasıdır. Aktif dijital ayak izlerinde ise kullanıcı iletişim teknolojilerini kullanırken bıraktığı izlerin farkındadır.

Dijital ayak izlerinize dikkat etmediğinizde, dijital itibarınıza zarar gelmesinin yanı sıra, dijital hırsızlık ve dijital zorbalık gibi iki önemli durumla da karşı karşıya kalabilirsiniz. Dijital hırsızlıkta dikkat edilmesi gereken bir başka nokta kimlik hırsızlığı veya kimlik avıdır.

Dijital hırsızlık bağlamında, iletişim teknolojileri kullanıcılarının maruz kaldığı en kötü durumlardan biri de dijital zorbalıktır. Dijital zorbalık, genellikle, bir çocuğun veya ergenin, başka bir çocuk veya ergen tarafından iletişim teknolojileri kullanılarak tehdit edilmesi, aşağılanması, utandırılması, taciz edilmesi veya işkence edilmesi olarak kabul edilmektedir. Öte yandan, bu durum giderek yetişkinler arasında da yayılmaktadır. Dijital zorbalık yoluyla bireyler tehdit edilebilir, küçük düşürülebilir, tacize uğrayabilir veya istemedikleri durumlara düşürülebilirler.

Dijital İletişimin Özellikleri

Dijital iletişimin, kendine has özellikleri vardır ve bu özellikler onları diğer iletişim türlerinden ayırırlar:

  • Dayanıklılık (Persistence): Yapılan tüm eylemler, gelecek nesiller için kayıt altına alınır.
  • Aranabilirlik (Search-ability): Bir tık ile neredeyse dünyanın diğer ucundaki kişi veya kaynaklara ulaşılabilir.
  • Tekrarlanabilirlik (Replicability): Herhangi bir içeriği kopyalama ve çoğaltma ve/veya başka bir yerde saklama ve depolama imkânı vardır.
  • Görünmez Kitleler (Invisible Audiences): Sizin kim olduğunuz bilinemeyebilir veya kimlerin sizi izlediğini tam olarak bilemezsiniz.
  • Hap Bilgi (Bitesize): Konu uzmanından, bir konu hakkında püf noktalarını, kitaplarda yazmayan bilgileri kısa sürede edinebilirsiniz.
  • Göreceli Olan Bilgiyi Yayma (Misinformation): Bilginin doğru olup olmadığını araştırmadan, bilgiyi yayma imkânı vardır.
  • Bilinçli Olarak Yanlış Bilgi Yayma (Disinformation): Bir kişi veya grup, iletişim teknolojilerini kullanan insanları bilinçli olarak yanıltmak için bilgi yayabilirler. Bu grubun en iyi bilinenleri trollerdir.

İletişim teknolojilerindeki gelişmeler, ağ toplumlarını da yapılandırmıştır. Castells 21. yüzyıla ilişkin yaşanmakta olan gelişmeleri toplumsal yapıdaki bir dönüşüm olarak değerlendirir ve bu toplumsal yapıyı da Ağ Toplumu (The Network Society) kavramıolarak tanımlar. Ağ Toplumu anlayışı, gelişmiş iletişim teknolojileri temelinde dünya çapında birtakım ağların çerçevesinde toplumsal yapının yeniden şekillenmesine dayanmaktadır.

Ağ toplumlarının merkezinde yer alan en temel özellik, içerisinde medyanın da yer aldığı iletişim teknolojilerindeki dönüşümdür. Bu dönüşümün birincil tanımlaması, ağ iletişiminin birçok noktadan birçok noktaya doğru bir iletişim sürecini ifade eder. Bu durum, hem bireyler arası iletişimin noktadan noktaya hem de kitle iletişiminin noktadan kitleye olan süreçlerinin birleşimidir.

Kısacası, iletişim teknolojileri etkileşimlidir ve bireylerin her zaman her yerden enformasyona ulaşmalarını sağlarlar. Öte yandan, yeni iletişim teknolojileri, herhangi bir konuya veya duruma ilişkin bilgi, duygu ve düşünceyi çok kısa zaman içerisinde, dünya üzerinde istenilen bir veya birden fazla noktaya ulaştırılabilirler. Böylece, iletişim etkinlikleri yerelden küresel boyuta taşınmıştır. Bu küreselleşme sürecinde, yeni iletişim teknolojileriyle iletişimde bulunan bireyler, aynı zamanda kendi yerel kültürlerini de küresele ulaştırmaktadırlar. Bu ise toplumların küresel (küresel + yerel) yapılara bürünmesine yardımcı olmaktadır.

Gelişen ve sürekli değişim içinde olan iletişim teknolojileri ile bireyler, kolay, hızlı ve güvenli bir şekilde iletişim kurabilir, eğitim alabilir, sosyal ortamlara katılabilir, arama motorları ile istenilen bilgiye erişebilir, bilgi paylaşabilir veya alışveriş yapabilirler. Bu açıdan her bir kullanıcı kendi bakış açısı ve ilgi alanına göre iletişim teknolojilerini farklı amaçlar için kullanmaktadırlar.

Dijital teknolojiler kullanıcılarına etkileşim imkânı verdiği için, 2000’li yıllar sonrasında kullanımları artmıştır ve giderek de artmaktadır. Yeni iletişim teknolojileri, kullanıcılarına çok yönlü, eşzamanlı ve eşzamansız ve bilgisayar-insan ve insan-insan etkileşimlerini sunabilmektedirler. Öte yandan iletişim teknolojilerine, sadece günümüzde değil, gelecekte de ihtiyaç duyulacağı da unutulmamalıdır. Bu nedenle, ağ toplumlarının ve dijital vatandaşların günlük ve anlık çözümler yerine, uzun vadeli planlamalara odaklanmaları zorunludur. Böylece, iletişim teknolojileri gelecek nesillerin de beklentilerini karşılayacak şekilde ve sürdürülebilir bir sistem bütünlüğü içinde yapılandırılabilirler.