Sendikacılık Final 1. Deneme Sınavı
Toplam 3 Soru1.Soru
Türkiye’de en fazla üyeye sahip olan memur konfederasyonu aşağıdakilerden hangisidir?
Memur-Sen |
Birleşik Kamu-İş |
BASK |
KESK |
Türkiye Kamu-Sen |
Memur-Sen
2.Soru
Türkiye’de İşçi ve Kamu görevlileri Konfederasyonları ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
İşçi ve memur konfederasyonları siyasi ve ideolojik görüş farklılıkları nedeniyle birden fazla sayıda faaliyet göstermektedir. |
Türkiye’deki en eski ve en fazla üyeye sahip olan işçi konfederasyonu DİSK'tir. |
En az üyeye sahip olan memur konfederasyonu Memur-Sen’dir. |
Türk-İş İslami akımların ve partilerin işçi hareketi içindeki uzantısı olarak kurulmuştur. |
Günümüzde DİSK siyasi yelpazenin solunda yer almaya devam etmekle birlikte tek bir siyasi partiye angaje olmuş durumdadır. |
Türkiye’de sendika özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak sendika çokluğu görülmekte ve sendikalar arasındaki siyasi ve ideolojik görüş farklılığı nedeniyle birden fazla işçi ve memur konfederasyonu faaliyet göstermektedir. 2018 yılı itibarıyla Türkiye’de dört konfederasyonu (Türk-İş, DİSK, Hak-İş ,Birlik-İş ve Tüm-İş) ve dokuz memur konfederasyonu (KESK, Türkiye Kamu-Sen, Memur-Sen, BASK, Hak-Sen, Birleşik Kamu-İş, Çalışan-Sen, Tüm Memur-Sen ve Anadolu-Sen) faaliyet göstermektedir. Aşağıda en fazla üyeye sahip olan üç işçi konfederasyonu (Türk-İş, DİSK ve Hak-İş) ve üç memur konfederasyonu (KESK, Türkiye KamuSen ve Memur-Sen) hakkında kısa bilgiler verilecektir (Uçkan, 2002, ss.87-119; Mahiroğulları, 2011, ss.244-246; Uçkan, 2013, ss.109-125). • Türk-İş (1952). Türkiye’deki en eski ve en fazla üyeye sahip olan işçi konfederasyonudur (Tablo 7.5). ITUC ve ETUC’a üye olan Türk-İş, Temmuz 2018 itibarıyla yaklaşık 950.000 sendikalı işçiyi temsil etmektedir. Türk-İş’e bağlı sendikaların hepsi toplu pazarlık yetkisini elde edecek güce sahip bulunmaktadır. Türk-İş ana tüzüğünde 1973 yılında yapılan 9. Genel Kurula kadar yer alan kuruluş ve gelişme dönemlerinde benimsediği partiler üstü politika ilkesine ve hâlen yer almakta olan partilere karşı bağımsızlık ilkesine rağmen birkaç istisnai durum (özellikle darbe sonrası kurulan ANAP hükûmetine karşı takındığı tutum ve 1987 genel seçimlerinde ANAP’a oy verilmemesi için başlattığı kampanya) dışında kurulduğu yıldan bu yana iktidarla iyi geçinme politikası yürüten bir konfederasyondur. 1971 yılında tabandan gelen sosyal demokrat hareket, Türk-İş’in bu politikasına bir tepki olarak ortaya çıkmışsa da bu hareket üst yönetim tarafından bastırılmıştır. İzlediği bu politika ile Türk-İş, 12 Eylül 1980 askerî darbesinde faaliyeti durdurulmayan ve kapatılmayan tek işçi konfederasyonu olmuştur. Türkİş izlediği iktidarla iyi geçinme politikası sonucunda ağırlıklı olarak kamu sektöründeki işçileri örgütlemiştir. • DİSK (1967). DİSK, programı Marksist bir çizgide olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile dolaylı da olsa bir iş birliği sonucunda kurulmuştur. Türkİş’in izlediği pragmatik ve partiler-üstü politika ilkesine bir tepki olarak Türk-İş’ten kopan sendikalar tarafından kurulan DİSK, demokratik kitle ve sınıf sendikacılığını benimsemiştir. ITUC ve ETUC’a üye olan DİSK, Temmuz 2018 itibarıyla yaklaşık 160.000 sendikalı işçiyi temsil etmektedir. İşçilerin kendi partileri içinde görev almalarını, kendi partilerinin iktidara gelmesi için mücadele vermelerini savunan DİSK, işçi sınıfının ekonomik mücadelesinin yanında siyasal ve ideolojik açıdan da mücadele etmesine inanmaktadır. Nitekim DİSK, 1971 yılında TİP’in kapatılmasına kadar TİP’i desteklemiş, sonrasında ise 1980 yılına kadar seçimlerde CHP’yi desteklemiştir. Dolayısıyla özellikle 1980 öncesi dönemde DİSK’in siyasi kimliği sendikal kimliğinin önünde yer almıştır. 12 Eylül 1980 askerî darbesi ile birlikte DİSK’in öncelikle faaliyetleri durdurulmuş, sonrasında da kapatılmıştır. 1991 yılında Türk Ceza Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle birlikte DİSK 1992 yılında tekrar faaliyete geçmiştir. Ancak 5 176 Sendikacılık 12 yıl boyunca kapalı kalan DİSK, önemli bir güç kaybına uğramıştır. Günümüzde ise DİSK siyasi yelpazenin solunda yer almaya devam etmekle birlikte tek bir siyasi partiye angaje olmuş değildir. DİSK özellikle özel sektörde faaliyet gösteren işyerlerinde örgütlenmektedir. • Hak-İş (1976). İslami akımların ve partilerin işçi hareketi içindeki uzantısı olarak kurulmuştur. Millî Selamet Partisi (MSP) önderliğinde kurulan Hak-İş, 1980 yılına kadar özellikle MSP’nin etkili olduğu bakanlıklara bağlı kamu kuruluşlarında örgütlenerek güç kazanmıştır. ITUC ve ETUC’a üye olan Hak-İş, Temmuz 2018 itibarıyla yaklaşık 650.000 sendikalı işçiyi temsil etmektedir. Hak-İş sınıf sendikacılığını reddederek işçi ve işveren arasında denge sağlamaya ve iş birliğini geliştirmeye yönelik bir sendikacılık anlayışını benimsemiştir. Eş deyişle Hak-İş, salt ücret ve sınıf sendikacılığı yerine, menfaat paralelliğine dayanan dayanışmacı ve işbirlikçi bir sendikacılık anlayışını öngörmektedir. 1980 öncesi dönemde dar bir İslami sendikacılık anlayışını benimseyen Hak-İş, 1980 sonrası dönemde de radikal olmamakla birlikte muhafazakâr siyasi kimliğini korumaya devam etmektedir. 1980 sonrasında bir dönem Anavatan Partisi (ANAP) ile ve Refah Partisi (RP) ile yakın ilişkiler kuran Hak-İş’in günümüzde de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile yakın bir ilişki içinde bulunmaktadır. Hak-İş, ağırlıklı olarak kamu sektöründe örgütlü bulunmaktadır.
3.Soru
İlk kez 1999 yılında Hollanda’da İş Kanunu reformu sonrasında kullanılmaya başlanan, “eş zamanlı olarak ve belirli bir koordinasyon içinde, bir taraftan işgücü piyasalarında, iş organizasyonlarında ve çalışma ilişkilerinde esnekliği güçlendirmek, diğer taraftan da, özellikle işgücü piyasası dışında kalmış zayıf grupların güvenliğini -istihdam ve sosyal güvenlik- artırmaya yönelik politik bir strateji olarak tanımlanan kavram aşağıdakilerden hangisidir?
Güvenceli esneklik |
İstihdam güvencesi |
İş esnekliği |
Sosyal güvenlik |
Esnek işgücü |
İlk kez 1999 yılında Hollanda’da İş Kanunu reformu sonrasında kullanılmaya başlanan, “eş zamanlı olarak ve belirli bir koordinasyon içinde, bir taraftan işgücü piyasalarında, iş organizasyonlarında ve çalışma ilişkilerinde esnekliği güçlendirmek, diğer taraftan da, özellikle işgücü piyasası dışında kalmış zayıf grupların güvenliğini -istihdam ve sosyal güvenlik- artırmaya yönelik politik bir strateji olarak tanımlanan kavram güvenceli esnekliktir.