KBRN SAVUNMA VE GÜVENLİK Dersi Halk Sağlığı ve KBRN İlişkisi soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Agroterörizm nedir ve başlıca hedefleri nelerdir?


CEVAP:

Uzmanlar tarımsal terör amacıyla kullanılabilecek yüzlerce patojen ve böceğin bulunduğunu ancak bunlar arasında birkaç düzine kadarının ekonomik bir tehdit meydana getirebileceğini belirtmektedir. Tarımsal ürünlerin bir savaş hedefi olarak görülmesi sürpriz olarak görülmemelidir. Çünkü her türlü silah kullanılarak yapılan bir savaşta bile kaçınılmaz olarak askerleri besleyecek gıda maddelerine ihtiyaç vardır. Biyoterörizm hakkında korkular 1990’ların sonunda ortaya çıkmış ve tarıma yönelik potansiyel agroterörizm ile ilgili alınabilecek önlemler de yine bu zamana denk gelmiştir. Tarımsal terör savaş, özellikle ABD’de yaşanan 11 Eylül saldırılarından sonra gündeme gelen bir savaş yöntemi olarak görülmekle beraber esasında bu  yöntemin bir vasıta olarak kullanımının geçmişi uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. Bu yöntem genellikle savaşta zayıf olan tarafın güçlü olana karşı kullandığı bir vasıta olarak görülmektedir. Ancak pek çok agroterörizm vasıtasında, saldırı kaynağının daha gizlenebilir olmasından dolayı güçlü olan taraflarca da tercih edilen bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta teknolojik ve ekonomik olarak güçlü ülkelerin sahip olduğu mevcut bilimsel birikimler, onların bu sahada da bir adım ileride olmasını sağlayacak niteliktedir. Mevcut uluslararası antlaşmalar bağlayıcı nitelikte görülse bile, birçok ülkenin geçmişte ve günümüzde agroterörizm yöntemleri geliştirmek için çalıştıkları da bir gerçektir. Özellikle son yıllarda yaşanan bazı gelişmeler Biyolojik Güvenlik kavramını önemli hale getirmiştir. Biyolojik Güvenlik değişik tanımlara sahip olmakla beraber, FAO (Food and Agriculture Organization) tarafından yapılan tanım şu şekildedir: “Biyolojik güvenlik; çevresel riskleri de göz önüne alacak şekilde gıda güvenliği, hayvan hayatı ve sağlığı, bitki hayatı ve sağlığı alanlarındaki risk analizi ve risk yönetimine dair politika ve yasal düzenlemeleri (ekipman ve faaliyetler dâhil) kapsayan stratejik ve entegre bir yaklaşımdır. Biyolojik güvenlik, bitki hastalık ve zararlılarını, hayvan hastalık ve zararlılarını, hayvanlardan insanlara geçebilen hastalıkları, GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar)’ların ve bunların ürünlerinin bir ülkeye girişi ve kasti olarak salımını, salgın yapan yabancı tür ve genotiplerin bulaşması ve mücadelesini içine almaktadır”. Daha yalın bir tanıma göre ise, Biyolojik güvenlik, “ekonomi, çevre ve insan sağlığının hastalık ve zararlılardan korunmasıdır”. Biyolojik güvenlik; insan, hayvan ve bitkilerde doğal olarak gelişebilecek hastalık ve zararlılardan korunmayı sağlayabileceği gibi, bunların bir biyolojik silah olarak kullanılmaları durumunda da önleyici ve tedavi edici olarak rol oynayacak bir önlemler bütünü olarak görülebilir. 1925 yılında imzalanan Cenevre Protokolü ile birçok ülke biyolojik silahları savaşta kullanmama konusunda bir anlaşmaya varmışlardır. Protokol, biyolojik silah araştırmalarını sınırlandırmamıştır. ABD bu anlaşmayı 1975 yılında imzalamıştır. İnsan, hayvan ve bitkilerde hastalık ve zarar meydana getiren canlıların biyolojik silah olarak kullanılmaları fikri uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. Özellikle insanlarda hastalık meydana getiren çeşitli patojen mikroorganizmaların bir savaş vasıtası olarak görülmesi sık karşılaşılan bir yaklaşımdır. Diğer bir yaklaşım ise değişik organizmalar kullanılarak tarımsal kaynakların hedef alınmasıdır. Burada özellikle gıda maddesi olarak kullanılan hayvansal ve bitkisel ürünlerin yanında hedef ülkelerin ekonomisine zarar vermek de amaçlardan birisidir. Toplumsal panik yaratılması diğer bir amacı oluşturmaktadır. Hastalık ve zararlıların tarımsal ürünler üzerindeki tahrip gücü bazen tahmin edilenin ötesinde sonuçlara yol açabilmektedir. Örneğin, Patates Mildiyösü Hastalığı İrlanda’da 1 milyon insanın ölümüne ve diğer bir milyon insanın ise göç etmesine neden olmuştur. Gerek doğrudan insan sağlığı gerekse tarımsal üretimin hedef alınması amacıyla değişik organizmalar potansiyel değer taşımaktadır. İnsan, hayvan ve bitkilerde hastalık meydana getirebilen Bakteri, Virüs ve Fungus gibi organizmalar biyolojik silah olarak kullanılmaya uygun görülmektedir.