TÜRKİYE'DE FELSEFENİN GELİŞİMİ II Dersi DEVLET FELSEFESİ-TARİH FELSEFESİ soru detayı:
SORU:
Ali Fuad Başgil, laiklik sorununu nasıl incelemektedir?
CEVAP:
Ali Fuad Başgil, 1954 yılında yayınladığı Din ve Laiklik adlı kitabında laiklik sorununu çeşitli yönleriyle incelemiştir. Adı geçen kitapta Başgil’in belirttiğine göre, aydınların birçoğu kendilerini din konusunda Katolik misyonerleri kadar mütehassıs sanıyor, dinden Müslümanlıktan bahsediyor, birer ihtisas adamı gibi konuşup yazıyorlar. Ayrıca dindar vatandaşlara da hakaret savuruyorlar. Düzgünce konuşanlar, ilim çağı olduğunu dininin tarihe gömülmesi gerektiğini ileri sürerler. İlmin sözü, sözlerin şüphe götürmeyenidir. Ancak ilim alanına ilişkin sorularla ilgilidirler. Dinle ilgili soruların cevaplarını, müspet ilimler alanında bulunmaz, Kur’an ve Hadislere başvurulur. Bilimler, bilgilerinde ölçüler kullanırken, dine ilişkin konular ölçülemez olduklarından, bilimin bu alana karışmaması gerekir. Din, sadece inançtan ibaret değil, aynı zamanda ameli bir hayat yolu, emirler yasaklar, ihtiva eden ilahi bir kanundur. Dinin kanununa itaat etmeyen ve emirlerini yerine getirmeyen kimse, din nazarında, mücrimdir. Vatandaş olarak da devlete karşı vazifelerini yapmak durumundadır. Dolayısıyla din nedeniyle manevi ve hukuk nedeniyle maddi görevleri vardır. Devlet -din birlikteliğinde vatandaşın her iki görevi yapması kolaylaşmış ve her hangi bir sorun yaşanmamıştır. Din ile devlet birbirinden ayrılınca ve bunlardan her biri kendine mahsus sistemi, kanunları, emir ve nehiyleriyle diğerinin karşısına dikilince, ortaya birçok mesele ve müşkül çıkmakta, din ve devlet arasında, ister istemez çetin bir mücadele kopmaktadır. Başgil’e göre devlet ile dinin birbirlerini rakip gördükleri yolundaki açıklamalar doğru değildir. Bu iki unsur rakip olamazlar. Laiklik, her zaman din hürriyeti sorununu da birlikte getirdiğinden, ikisi birlikte ele alınmalıdır. Ancak Türkiye’de her iki sorun da yeterince incelenmemiştir. Din hürriyeti, dindar vatandaşların, din bahsinde haiz oldukları haklardan her birini serbestçe, korkusuz ve endişesizce kullanmalarını ve her birinden serbestçe faydalanmalarını gerektirir.