ULUSLARARASI ÖRGÜTLER Dersi Sui Generis Örgütler soru detayı:
SORU:
Arap Birliği örgütünü açıklayınız.
CEVAP: 1945’te kurulan Arap Birliği, isminde bir etnisite adı barındırması açısından sui generis bir uluslararası örgüttür. İmparatorlukların dağıldığı, sömürgeciliğin sürdüğü ve “merkezi” devletlerin “ulus” temelli olarak kurulmaya başladığı 20. yüzyılın ilk yarısında, nüfusunun çoğunluğu Arap olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde de çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır. Sömürgeciliğe ve manda sistemine karşı Arap dünyasının ortak mücadelesinin ancak tek bir Arap devleti (Pan-Arabizm) kurulmasıyla mümkün olduğunu dillendirilenler olsa da, kurulan ve kurulacak egemen ve bağımsız devletlerin yakın işbirliği esasında birlikte hareket etmesi fikri daha ağır basmıştır. Bunda geniş bir coğrafyaya yayılan ülkelerin ekonomik, toplumsal ve kültürel farklılıklarıyla iç ve dış politikalarındaki çıkar ve görüş ayrışmalarının da etkisi olmuştur. Ayrıca bölge dışı müdahaleler kadar özellikle Mısır gibi devletlerin ön plana çıkması olasılığının da bölge içinde kimi çekincelere neden olduğu söylenebilir. Bu gibi nedenlerle nihayetinde bir “uluslararası” örgüt olarak 1945’te kurulan Arap Birliği’nin çalış- malarında zamanla etkisi epey hissedilen sorunlar da olmuştur. Nitekim “Arap dünyasını bir bütün olarak ilgilendirdiği için” kurucu metinde özel olarak ele alınan Filistin sorunu kronikleştikçe, uluslararası politikadaki konumlarının da etkisiyle üyelerinin soruna yaklaşımları zamanla farklılaşmıştır. Ayrıca Bağ- lantısızlar Hareketi’nin en önemli ülkelerinden olan Mısır’ın kendi liderliğinde tek bir Arap devleti kurma arayışları da bölgede ilgiden çok endişe yaratmıştır. Nitekim 1958’de Mısır’la Suriye’nin “Birleşik Arap Cumhuriyeti” adı altında birleştirilmesi aslında Suriye’de bile tepki çekmiş, Yemen’in savaşla karşı çıkma- sıyla da bu girişim kısa sürede başarısız olmuştur. Öte yandan, Soğuk Savaş’ın etkisiyle 1950’lerde ABD ve Sovyetler Birliği’ne yakın bölge ülkeleri arasında oluşan mesafe, temel ilkeleri vahdet (Pan-Arabizm), hürriyet ve iştirakkiye (Arap sosyalizmi) olan Baas Partisi’nin 1968’de Irak, 1970’te de Suriye’de iktidara gelmesiyle daha da derinleşmiştir. 1973 krizi sonrasında petrolün artan öneminin de etkisiyle ekonomik imkânları ve siyasi çıkarları farklılaşan bölge ülkeleri, bağımsız varlıklarını korumaya daha fazla önem ver- miştir. Nihayet 1979’da Camp David Antlaşmaları’yla Mısır’ın İsrail politikasını değiştirmesi, bölge ülke- leri arasındaki çatlağı daha da büyütmüştür. Aslında kurucu Mısır’ın bir süreliğine üyelikten atılmasına ve örgüt merkezinin Kahire’den Tunus’a taşınmasına neden olan sorun 1989’a gelindiğinde aşılmıştır. Ancak Soğuk Savaş sonrasında uluslararası siyasette beraber bölge de belirsizlik içine girmiş, 2011’den itibaren de Arap Birliği’nin yaşadığı iç sorunlar daha da belirgin hale gelmiştir. Her ne kadar Suriye’nin üyeliğini as- kıya alma kararı 2011’de alınabilse de, Mısır, Libya, Yemen, Katar ve hatta Suriye krizlerinde oluşan görüş farklılıkları, bölge siyasetinde pek etkili olamadığı eleştirilerine hep konu olan Arap Birliği’nin etkinliğinin ve işlevinin daha fazla sorgulanmasına neden olmuştur.
1945’te kurulan Arap Birliği, isminde bir etnisite adı barındırması açısından sui generis bir uluslararası örgüttür. İmparatorlukların dağıldığı, sömürgeciliğin sürdüğü ve “merkezi” devletlerin “ulus” temelli olarak kurulmaya başladığı 20. yüzyılın ilk yarısında, nüfusunun çoğunluğu Arap olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde de çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır. Sömürgeciliğe ve manda sistemine karşı Arap dünyasının ortak mücadelesinin ancak tek bir Arap devleti (Pan-Arabizm) kurulmasıyla mümkün olduğunu dillendirilenler olsa da, kurulan ve kurulacak egemen ve bağımsız devletlerin yakın işbirliği esasında birlikte hareket etmesi fikri daha ağır basmıştır. Bunda geniş bir coğrafyaya yayılan ülkelerin ekonomik, toplumsal ve kültürel farklılıklarıyla iç ve dış politikalarındaki çıkar ve görüş ayrışmalarının da etkisi olmuştur. Ayrıca bölge dışı müdahaleler kadar özellikle Mısır gibi devletlerin ön plana çıkması olasılığının da bölge içinde kimi çekincelere neden olduğu söylenebilir. Bu gibi nedenlerle nihayetinde bir “uluslararası” örgüt olarak 1945’te kurulan Arap Birliği’nin çalış- malarında zamanla etkisi epey hissedilen sorunlar da olmuştur. Nitekim “Arap dünyasını bir bütün olarak ilgilendirdiği için” kurucu metinde özel olarak ele alınan Filistin sorunu kronikleştikçe, uluslararası politikadaki konumlarının da etkisiyle üyelerinin soruna yaklaşımları zamanla farklılaşmıştır. Ayrıca Bağ- lantısızlar Hareketi’nin en önemli ülkelerinden olan Mısır’ın kendi liderliğinde tek bir Arap devleti kurma arayışları da bölgede ilgiden çok endişe yaratmıştır. Nitekim 1958’de Mısır’la Suriye’nin “Birleşik Arap Cumhuriyeti” adı altında birleştirilmesi aslında Suriye’de bile tepki çekmiş, Yemen’in savaşla karşı çıkma- sıyla da bu girişim kısa sürede başarısız olmuştur. Öte yandan, Soğuk Savaş’ın etkisiyle 1950’lerde ABD ve Sovyetler Birliği’ne yakın bölge ülkeleri arasında oluşan mesafe, temel ilkeleri vahdet (Pan-Arabizm), hürriyet ve iştirakkiye (Arap sosyalizmi) olan Baas Partisi’nin 1968’de Irak, 1970’te de Suriye’de iktidara gelmesiyle daha da derinleşmiştir. 1973 krizi sonrasında petrolün artan öneminin de etkisiyle ekonomik imkânları ve siyasi çıkarları farklılaşan bölge ülkeleri, bağımsız varlıklarını korumaya daha fazla önem ver- miştir. Nihayet 1979’da Camp David Antlaşmaları’yla Mısır’ın İsrail politikasını değiştirmesi, bölge ülke- leri arasındaki çatlağı daha da büyütmüştür. Aslında kurucu Mısır’ın bir süreliğine üyelikten atılmasına ve örgüt merkezinin Kahire’den Tunus’a taşınmasına neden olan sorun 1989’a gelindiğinde aşılmıştır. Ancak Soğuk Savaş sonrasında uluslararası siyasette beraber bölge de belirsizlik içine girmiş, 2011’den itibaren de Arap Birliği’nin yaşadığı iç sorunlar daha da belirgin hale gelmiştir. Her ne kadar Suriye’nin üyeliğini as- kıya alma kararı 2011’de alınabilse de, Mısır, Libya, Yemen, Katar ve hatta Suriye krizlerinde oluşan görüş farklılıkları, bölge siyasetinde pek etkili olamadığı eleştirilerine hep konu olan Arap Birliği’nin etkinliğinin ve işlevinin daha fazla sorgulanmasına neden olmuştur.