SORU: Aristoteles, Platonun sanatın taklide dayanan bir etkinlik olduğu görüşünü ve sanatı değersizleştirmesini nasıl eleştirmiştir?
CEVAP: Aristoteles, hocası Platon’un sanatın taklide dayanan bir etkinlik olduğu görüşünü paylaşmakla birlikte estetik edimin ve deneyimin özerk olduğunu savunur. Bu görüş farklılığı, Aristoteles’in sanatı insan psikolojisi çerçevesinde temellendirmesinde yatar. Ona göre, özel olarak şiir sanatı genel olarak tüm sanatlar varlıklarını insan doğasında bulunan iki temel nedene borçludurlar: • Bunlardan birincisi insanda doğuştan var olan taklit içtepisidir. İnsanı diğer hayvanlardan ayıran bu yeti veya eğilimin epistemik boyutu da vardır. İnsan taklit yetisi sayesinde ilk bilgilerini kazanır. • İkinci temel neden ise taklit ürünleri karşısında duyulan hoşlanmadır. Aristoteles bu ikinci temel nedene kanıt olarak günlük yaşamda insanların sanat yapıtları karşısında takındıkları tutumları gösterir. Ona göre, normalde hoşlanmayarak baktığımız bir nesne sanat yapıtı olarak ortaya çıktığında ona hoşlanarak bakıyorsak bunun nedeni öğrenmenin verdiği derin bir hoşlanmadan kaynaklanır. Bu tür bir hoşlanma filozoflara özgü bir yeti değil, tüm insanların sahip olduğu bir yetidir. Aristoteles Poetika’nın girişinde destan, trajedi, komedi, dithrambos şiiri, flüt ve kitara sanatlarının ortak özelliğinin taklide dayanmaları olduğunu söyler. Resim gibi figüratif sanatlar da taklide dayanır. Bu sanatlar sadece taklit ettikleri nesne bakımından, taklit etmek için kullandıkları araçlar bakımından ve taklit etme biçimleri bakımından birbirlerinden ayrılırlar. Tüm sanatlarda taklit genel olarak ritim, söz ve harmoni ile gerçekleşir. Aynı anda üçünün de tüm sanatlarda bulunması gerekmez. Örneğin, flüt ve kitara sanatlarında harmoni ve ritim kullanılırken bir edebi düz yazıda söz kullanılır ya da dansta sadece ritim ön plandadır. Aristoteles’in sanatlar sınıflamasında en üstün yeri tragedya alır. Tragedya, belli bir ahlaki duyarlılığı olan, olup bitmiş, başı ve sonu belli, belli bir uzunluğu olan,sanatsal bir dile sahip soylu bir eylemi taklit eder. Tragedyanın altı temel elemanı vardır: Öykü, karakterler, dil, düşünce, dekorasyon ve müzik. Öykü, karakter ve düşünce taklit nesnesini; dil ve müzik taklit araçlarını oluştururken; dekorasyon taklit tarzını oluşturur. Bunlar arasında en önemlisi tragedyanın temeli ve aynı zamanda ruhu olan öyküdür. Aristoteles sanatta eylemin taklidinden bahsederken bununla sadece estetik ve ya ahlaki değeri olan bir eylemi değil, aynı zamanda genel doğruluğu olan bir eylemi kast eder. Platon’un mimetik etkinliklere yönelik eleştirisini hatırlayalım: Platon, bu tür etkinliklerin genel olanla ilgili olmadığını, aksine tek tek şeylerin sanılarıyla sınırlı olduklarını; bu nedenle hiçbir şeyin doğru bilgisini vermediklerini düşünür. Buna karşın, Aristoteles’e göre mimetik veya taklide dayalı etkinlik, genel olan üstüne, mümkün olan üstüne bilgi veren bir etkinliktir. Bu açıdan şiir, tek tek olanı anlatan tarihe göre, geneli ve olması gerekeni anlatan felsefeye daha yakındır. Aristoteles’in mimesis kavramını düşünürken iki noktayı göz önünde bulundurmalıyız: • Birincisi, mimetik temsil şiirde olduğu gibi gerçekliğin farklı yönlerinin imgesel canlandırmasını ve seyirciye aktarılmasını içerir. Bu yüzden de Aristoteles’in kuramında taklit veya benzetme gerçeklikten ve onun bilgisinden yoksun değildir. • İkincisi, mimetik etkinlik Platon’da olduğu gibi sadece dış dünyada olan estetik nesneyle ilgili değil, aynı zamanda estetik öznenin iç dünyasıyla ve duyuşsal doğasıyla da yakından ilgilidir. Aristoteles bu ilişkiyi mimetik bir etkinlik olan tragedyanın en karakteristik özelliğini açıklarken verir. Ona göre, “tragedya salt bir öykü değildir. Tragedyanın ödevi, uyandırdığı acıma ve korku duygularıyla ruhu tutkulardan temizlemektir (katharsis)”.