KBRN SAVUNMA VE GÜVENLİK Dersi Halk Sağlığı ve KBRN İlişkisi soru detayı:
SORU:
Biyolojik savaş ajanı yaralanmalarına müdahale ederken nasıl bir ilaç tedavisi uygulanır?
CEVAP:
Biyolojik saldırı olasılığında geniş spektrumlu antibiyotikler kemoproflaksi (önceden ilaçla koruma) için sıklıkla kullanılan yöntemdir. Bir biyolojik saldırı riski varsa bölgedeki personele kemoproflaksi için antibiyotik verilmesi tercih edilir ancak bir tehdit yoksa böylesi bir uygulama hem pratik değildir hem de tehlikelidir. Bazı biyolojik ajanlara maruziyette ajanla karşılaşmanın hemen sonrasında antibiyotik alımı hayat kurtarıcıdır. Kuluçka dönemleri bilgisi ve hastalık patogenezinin (bir hastalığın kaynağı ve gelişmesi sırasında organizmada meydana gelen değişiklikler bütünü) bilinmesi, biyolojik ajanlara karşı verilen ilacın dozunun ve zamanlamasının düzenlenmesi için gereklidir. Bazı durumlarda (örneğin, inhalasyon şarbonu), antibiyotiklerin maruziyet sonrası aşılama ile birlikte kullanımı, daha önce aşılanmamış olanlara en iyi alternatif tedavidir. Bazı durumlarda ise antibiyotik kullanımı inkübasyon periyodunu uzatır (Q ateşi). Bu nedenle, maruz kalma sonrası profilaksi (hastalık meydana gelmeden hastalığın önlenmesi) kullanma kararında dikkatli olunmalıdır. Hâlihazırdaki tek “geniş spektrumlu” antiviral ilaç (virüsler ile meydana gelen enfeksiyonların tdavisinde kullanılan ilaç) Ribavirin’dir. Bu bileşik, bazı potansiyel viral tehditler doğal koşullar altında oluştuğunda (Lassa Ateşi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Böbrek Sendromlu Kanamalı Ateşi vb.) tedavide yararlı olmuştur. Araştırmalar bu bileşiğin influenza, Junin Virüsü, Rift Vadisi Ateşi (RVF) Virüsü gibi birçok virüs için de antiviral etkinliğe sahip olduğunu göstermektedir. Ancak filovirüsler, togavirüsler gibi etkisiz olduğu virüsler de vardır. Amantadin, asiklovir ve azidotimidin gibi antiviraller ise virüse özel üretildiğinden dar kullanım alanlarına sahiptir. Antitoksin tedaviler de mevcuttur ancak antitoksin kullanarak yapılabilen geniş çaplı bir tedavi söz konusu değildir. Bazı biyolojik ajanlar için antiserum kullanımı olası tek tedavi durumudur. Belirli durumlarda pasif immünizasyonda immünoglobulin kullanımı tercih edilmektedir. İmmünoglobulin kullanımı, yeterli kaynak ve malzeme miktarının sınırlı olması, sınırlı koruma süresi ve insan kökenli olmayan antiserumla ilişkili serum hastalığı riski nedeniyle sınırlanmaktadır. Günümüzde pasif immünoproflaksi için insan monoklonal antikorlar gibi yeni geliştirilen yöntemlerin kullanımı ön plana çıkmaktadır.