RADYO VE TELEVİZYON PROGRAMCILIĞININ TEMEL KAVRAMLARI Dersi Televizyonda Program Yönetmek soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Çekimlerin planlanması da görsel işitsel bir iletişim sürecinin planlanmasıdır, her çekim için izlenmesi gereken planlama süreçlerini açıklayınız.


CEVAP:

Çekimlerin planlanması da görsel işitsel bir iletişim sürecinin planlanmasıdır. Her çekim için aşağıdaki planlama süreçlerinin yürütülmesi gerekir:
• Çekimlerin iletişim işlevlerini yerine getirebilecek şekilde planlanması
• Çekimlerin filmin dramatik yapısını destekleyecek şekilde tasarlanması
• Çekimlerin filmin estetik bütünlüğünü yapılandıracak şekilde desenlenmesi
Ekranda ya da beyazperdedeki bir görüntünün yönetmen tarafından kontrollü bir şekilde yapılandırılmasında bu üç temel öğe önem taşır. Yönetmen bu üç öğeyi kontrol ederek ve yönlendirerek görsel bir dil oluşturabilir, yazılı olarak kodlanmış bir senaryoyu görsel bir metin haline dönüştürebilir.
Bu öğelerden ilki kompozisyon bilgisi ve yaratıcı kompozisyonlar oluşturabilme becerisidir. Kompozisyon bilgisi görüntüde yer alan nesnelerin ya da görsel öğelerin birbirleri ile ilişkisidir. Bir görüntünün diğerine göre daha güzel, daha dinamik, daha dingin ya da daha enerjik gibi algısal tanımlarla ifade edilmesinin altında kompozisyon bilgisi yatar. Yönetmen için kompozisyon oluşturmada en önemli değişkenlerden biri, izleyicinin algısının ve dikkatinin ekranda ya da beyazperdede kalmasının sağlanmasıdır. İzleyicinin ekran ya da beyazperde ile olan görsel iletişiminin sürdürülebilmesi için en önemli gereksinim, izleyicinin belirli süreler içerisinde görsel iletilere olan dikkatinin devam ettirilmesidir.

Ekran ya da beyazperdedeki görüntünün düzenlenmesinde yönlendirilebilecek ikinci öğe ise çekim ölçeğidir. Çekim ölçeği, izleyicinin nesnelere ne kadar yakından ya da uzaktan baktığıyla ilgilidir. Ve nesnelerin görüntüde ne kadar yer kaplayacağını belirler. Yönetmen, izleyicinin görüntüdeki nesneye olan mesafesini çekim ölçeği ile belirler. İzleyiciye göstermek istediği kadarını, göstermek istediği büyüklükte gösterir. Bu görsel dili kurmak için de çekim ölçeklerinden yararlanır. Çekim ölçekleri kendi başlarına anlamlı oldukları kadar birbirleri ile olan ilişkileri ile de farklı bir anlam oluşturur. Ardı ardına gelen çekim ölçekleri yönetmenin kurduğu dili belirleyen temel öğelerin başında gelir. Ayrıca yine ardı ardına
gelen farklı çekim ölçekleri ile görsel bir ritim oluşturmak da mümkündür. Kamera nesneye yaklaşıp uzaklaştıkça belirli bir görsel ritim oluşur ve farklı ölçekteki görüntülerin art arda sıralanması izleyicinin dikkatinin görüntüde olmasını sağlar. Aynı ya da benzer çekim ölçeklerinin sıralanması ise monoton bir
dizgi yaratacağından izleyicilerin dikkatinin görüntüde kalmasını sağlamakta yetersiz kalabilir. Öte yandan artarda gelen çekim ölçekleri arasındaki farklılık, genel çekimden ayrıntı çekime geçiş gibi büyük zıtlıklar içerirse, ortaya çıkacak olan görsel yapı, devingen bir ritimden çok sıçramalı bir kurgu oluşturur.
İzleyenlerin algıları kolaylıkla dağılabilir. İzleyici ile görüntülenen arasındaki anlamsal bağ parçalanır. İzleyici anlamlı bir bütünlük kuramaz ve ilgisi dağılır. Bu tür bir görsel yapı örneğin bir video klip için rahatlıkla kullanılabilecekken, geleneksel bir sinematografik anlatım için fazlaca radikal bir deneme
sayılabilir. Sinema tarihinde benzer denemelere rastlanabilecek olsa da, görsel bir yapı oluştururken zıt çekim ölçeklerini ardı ardına sıralamak ciddi bir risk almak demektir ve zaten sinema tarihindeki başarılı örnekler de bu riski ustalıkla yönetebilen yönetmenlerin ellerinden çıkmıştır.

Görsel bir dil oluşturmada dikkate alınacak üçüncü öğe ise çerçevelemedir. Çerçeveleme, görüntünün kompozisyonu ve çekim ölçeği ile doğrudan ilişkilidir; ancak eşanlamlı değildir. Çerçeveleme, görsel bir anlatım yöntemi kullanırken, kullanılan aracın özelliklerine uygun ve içeriği tam olarak yansıtabilecek
görsel öğelerin belirli bir çerçeve içinde sınırlandırılması anlamını taşır. Sadece nesneye olan uzaklık ya da yakınlık gibi kavramlar değil, nesneye hangi açıdan bakıldığı, ne kadarının ne kadar süre ile yer aldığı ile ilişkilidir. Çerçeveleme bir yönetmen için bir senaryonun çekim senaryosu haline getirilmesi sürecinde başlar. Bu süreç içindeki ilk adım olan görselleştirme konusunun da ana başlığını oluşturur. Belirli bir senaryo yapısı içinde yazılı bir metin olarak var olan öyküler yönetmenin görselleştirme süreci içerisinde öncelikli olarak yönetmenin zihninde görsel bir karşılık bulur. Bu görsel karşılık, nesnelerin, kişilerin, olayların ya da durumların temsillerinin bir ortam aracılığı ile üretilmesi için ortaya konan tasarım sürecinin ilk aşamasıdır. Yönetmenin zihninde görselleşen metinler, gerektiği durumlarda görselleştirme kağıtlarında fiziki bir yapıya büründürülür. Böylelikle yönetmenin kafasında canlandırdığı imgeler, proje
kapsamında çalışacak tüm ekip için anlamlı görüntülere dönüşür. Görselleştirme kağıtlarının iki farklı işlevi vardır. İlk işlevi yönetmenin kafasında canlandırdığı görüntülerin kağıt üzerinde sabitlenmesini sağlar. Böylelikle yönetmen unutsa bile, görselleştirme kağıdındaki görüntüler her zaman hatırlanmaya yardımcı olacak şekilde varlıklarını sürdürürler. İkinci işlevi ise yönetmenin kafasında oluşan görüntülerin proje kapsamında çalışan diğer kişilere aktarılmasıdır. Görsel üretim süreçlerinde fikirlerin yazılı değil de görsel olarak ifade edilmesi ve aktarılması her zaman büyük önem taşır. Görselleştirme kağıdında sabitlenen görüntüler hala tam olarak bitmiş çerçevelemeler değildir. Yönetmenin zihninde
oluşan bu tasarım, aydınlatma yönetmeninin yarattığı çekim ortamı, sanat yönetmeninin oluşturduğu dekor ve görüntü yönetmeninin optik aracılığı ile ortaya koyduğu görselleştirme sonucunda nihai hale gelir. Senaristin yazdığı fikir, karmaşık süreçlerden ve bir ekibin ortak çalışma disiplininden geçtikten sonra son halini alır.