SORU: Din sosyolojisi açısından tabakalaşmayı açıklayınız.
CEVAP: Bir din ortaya çıktıktan ve yayılmaya başladıktan sonra toplumsal yapıya etkisi ve toplumu dönüştürme gücü mevcut toplumsal tabakalaşmanın çerçevesinde değerlendirilir. Ancak bir dinin mesajının niteliği ve muhtevasının toplumsal yapıda ciddi dönüşümlere ve yeni şekillenmelere yol açtığı ve hatta toplumsal düzeni sarsarak kendi muhtevasına uygun bir toplumsal yapı ortaya çıkardığı da yadsınamaz bir tarihsel durumdur. Özellikle dinler tarihçilerinin ve din sosyolojisinin, evrensel dinler adını verdikleri, mesajları belirli bir zümreye, kabileye veya kente dönük olmayan, cihanşümul bir muhtevaya sahip olan dinler, bu anlamda, toplumsal yapıyı değiştirici roller oynamış ve oynamaya da devam etmektedirler. Bu durum sadece söz konusu dinlerin ortaya çıktıkları dönem için geçerli değildir. Günümüzde bile örneğin kamusal alan tartışmaları o kamuyu belirleyen dinin kurumsal veya simgesel önemi göz önüne alınmadan yürütülememektedir. Dolayısıyla bir din, toplumsal yapıda muhtevasını ve mesajını bir şekilde sunabilecek mekanizmalar bulabilmekte ve bunu toplumsal katmanlara ulaştırabilmektedir. Bu anlamda, özellikle Batı’da post-seküler denilen günümüz dünyasında din, bütün bir toplumu ya kurumsal veya simgesel olarak alakadar etmeyi sürdürmektedir. Dinin bu alakasında ise toplumsal tabakalaşmanın belirli unsurları değil, bütün bir toplum dikkate alınmaktadır. Dinin bu özelliğini sosyolojik olarak ilk fark eden klasik sosyologlardan birisi, Max Weber’dir. Weber’e göre, bir toplumdaki ekonomik veya siyasal etkiler dinî muhtevadan; o dinin kaynaklarından amaç ve vaatlerinden ayrı olarak çözümlemek olası değildir. Ancak buradaki ilişki tarzının karşılıklı olduğunu da unutmamak gerek. Bir yandan cihanşümul mesajlar ihtiva eden bir din, toplumda o an mevcut olan bütün sınıflara, statülere, mesleklere veya zümrelere hitap ederken bu hitabı muhatap olarak kabul etmiş sınıflar, statüler, meslekler veya zümreler de dinin muhtevasındaki unsurları kendi toplumsal tabakalarına göre biçimlendirmekte veya şekillendirmektedirler. Bir dinin muhatabı olan normal ve doğal gruplar dışında özellikle ayrı şekilde tabakalaşmış dinî grupların ortaya çıkmasının her dinin kendi içindeki yapısına göre çeşitli nedenleri olabilir ve her din bu anlamda kendi mekanizmasını oluşturabilir. Ancak genel olarak bakıldığında toplumsal yapı ve toplumsal tabakalaşmayı etkilemeleri açısından bu tür gruplaşmaların ortaya çıkmasında görülebilen belirli başlı nedenler şunlardır: Öncelikle, her dinin toplumsal bir mesajı olduğundan ve tabi gruplardan muhatapları bulunduğundan dinin akidesini, ibadetini veya muamelatını bu tabi gruplara ulaştıracak mekanizmalar gerektirir. Bu mekanizmaların bir kısmı bizatihi dinin ortaya çıkışı esnasında teşekkül eder. Bir kısmı ise ihtiyaca binaen sonrada oluşur (Hristiyanlık için burada bir parantez açmak ve Hristiyanlığın akait, ibadet ve muamelatının ortaya çıkışından çok sonraları teşekkül ettiğini; bunda özellikle akaide dair bölünmeler neticesinde ortaya çıkan mezheplerin hayli etkin olduğunu söylemek gerek. ikinci olarak, dinin doğal muhatabı olan kitlelerin genişliği ve büyüklüğü göz önüne alındığında dinin ibadetlerini, ayinlerini ve ritüellerin nasıl uygulanacağı ve aralarındaki insicamın nasıl sağlanacağı sorusu ortaya çıkmıştır. Din içinde farklı bir gruplaşmayı oluşturan bu nedenden dolayı, örneğin Hristiyanlıkta ruhban sınıfı ortaya çıkmış ve bu kesim eliyle Kiliselerin kabullendiği uygulamalar kitlelere uygulatılmaya çalışılmıştır. İslam’da ve Yahudilikte ruhban sınıfı olmamakla birlikte, uygulamada söz sahibi olan dinî hüviyeti sahip kurumlaşmalara gidilmiştir. Bu dinlerde bu tür uygulamalar kimi dönemlerde toplumun saydığı ve hürmet ettiği kimseler yürütülmüşse de toplum karmaşıklaştıkça ve büyüdükçe din içinde bu tür ihtiyaçları deruhte eden kurumsallaşmalara gidilmiştir. Diğer yandan ise her bir dinin hem kendi öğretilerinden kaynaklanan ve hem de bu toplumsallığı sürdürebilmesi için gerekli olan kendi içinde bir hiyerarşi kurulmuştur ki bu da ayrı bir tabakalaşma çeşididir. Bu tabakalaşmanın da elbette toplumsal etkileri vardır. Ancak bu tabakalaşma, öncelikle dinin toplumsallığının daha kurumsal ve örgütlü bir biçimde yaşanabilmesi için zorunlu olan din içi bir hiyerarşi biçiminde ortaya çıkmıştır.