TÜRKİYE'DE FELSEFENİN GELİŞİMİ II Dersi İSLAM FELSEFESİ-DİN FELSEFESİ soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Filibeli Ahmet Hilmi, İslam’ı anlayış tarzında ortaya çıkan yanlışlıkları nasıl açıklamıştır?


CEVAP:

İslam’ı anlayış tarzında ortaya çıkan yanlışlıklar: İslam’dan başka dinlerin çoğu, akla karşı bir nefret ve düşmanlık göstermektedirler. Mevcut dinler arasında tabiî din diye vasıflandırılmaya lâyık olan din, İslam’dır. İslam’ın bütün sosyal kuralları, insan tabiatına ve aklın muhakemelerine uygundur. Aynı zamanda, ilme değer veren ve onu yücelten bir başka din yoktur. Akıl ve ilim hakkındaki İslam’ın dini kaideleri, bir dereceye kadar mezheplerin ihtiyaçları nedeniyle ve diğer taraftan ise alimlerden bir kısmının benimsediği anlayış tarzı nedeniyle zedelenmiştir. İlim ve ilmin nakilcilik kısmı, akla tercih edilmiştir. Akıl ile doğrulanmayan bir şey, daima aklın hücumlarına maruz kalır ve sonunda da mağlup olur. İlim, yalnız ibadet ve hukuk kaideleriyle, tefsir ve hadislere dair bilgilerle sınırlandırılmıştır. Kozmik bilimler değersiz ve lüzumsuz görülmüş, hatta uhrevi saadet ve takvaya aykırı olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Filibeli’ye göre dinlere musallat olan iki bela, zühd (çile, inziva) ve ruhbanlıktır. Peygamber zühdü yasaklamıştır. Fakat kısa süre sonra bu ortaya çıkmıştır. İslamiyet’te ruhban yoktur ve hiçbir zaman da görülmemiştir. Fakat alimler, şeyhler ve din görevlilerinin seçkin bir sosyal sınıf halini alması ve sonra da bu sınıfın mensuplarının pek çok imtiyazlara sahip olması, ruhbanların bazı olumsuz özelliklerini görülmesine neden olmuştur. Zühdün taraftar bulması ve şekilciliğin benimsenmesi, toplumun uyuşuk, ümitsiz bir hale girme nedenleri arasındadır. İslam’da en büyük tahribatı yapan unsurlardan bir diğeri de kader anlayışıdır. Tembellik, cinayetler, sefalet, kabullenme, yanlış bir kanaat anlayışı, zillet gibi acınacak durumlar, kader anlayışın yanlış yorumundan doğmuşlardır. Kaderin yanlış yorumu, hürriyetin, özellikle de düşünce hürriyetinin önünü kestiği gibi, davranış ve fiillerin sorumluluğunu da ortadan kaldırmaya ön ayak olmuştur. Fert ve düşünce hürriyetinin hüküm sürmediği kavimler, ilerlemenin temel sebeplerinden mahrum, duraklama ve gerilemeye mahkum demektir. Bireyin yaptıklarından sorumlu olması, idare ve siyasetin, hükümet ve toplumsal yapının ruhudur. Sorumluluğun yalnız dışa karşı olması, yeterli değildir. Fert, kendi fiilinin sorumluluğunu vicdanen inanarak kabullenmelidir. Avamın kader anlayışı, buna imkan tanımamıştır. Hayır ve şerrin haktan olması akidesi de en fazla suiistimale, yanlış anlayışa uğrayanlardandır. Şerrin Haktan bilinmesi, şerre karşı mücadele hissini zayıflatmıştır. Kader anlayışıyla birleştirildiklerinde, şerre bir zaruret ve meşruiyet vermektedir.