TÜRKİYE'DE FELSEFENİN GELİŞİMİ II Dersi İSLAM FELSEFESİ-DİN FELSEFESİ soru cevapları:

Toplam 22 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

İslam felsefesi Türkiye’de felsefe çalışmalarında nasıl ele alınmaktadır?


CEVAP:

İslam felsefesi, en az iki açıdan Türkiye’de felsefe çalışmalarının gündemindedir. İlki, tarihimizin son bin yılını geçirdiğimiz İslam medeniyetinin felsefi mirasının anlaşılması ve bazı değerlerin geleneksel felsefe anlayışı çerçevesinde temellendirilmesidir. İkincisi, felsefe tarihinin bir dönemi ve felsefe anlayışını kavramaktır.


#2

SORU:

İslam felsefesi başlığı altında yayınlanan kitaplar nasıl sunulmaktadır?


CEVAP:

İslam felsefesi başlığı altında yayınlanan kitaplar, genellikle İslam düşünce tarihi şeklinde sunulmaktadırlar.


#3

SORU:

Hilmi Ziya Ülken, İslam Düşüncesi başlıklı kitabında hangi konulara yer vermiştir?


CEVAP:

Hilmi Ziya Ülken, İslam Düşüncesi başlıklı kitabında, İslam dininin temelleri, kelam, Allah, Fıkıh, rafizi doktrinler, tasavvuf, felsefe, Endülüs mektebi, İşraki mektebi, müstakil filozoflar, matematik ilimler, fizik ilimler gibi başlıklara yer vermiştir.


#4

SORU:

Nihat Keklik, Türk - İslam Felsefesi Açısından Felsefenin İlkeleri adlı kitapta Felsefe ve Filozoflar başlıklı bölümde hangi konuları ele almıştır?


CEVAP:

Nihat Keklik, Türk - İslam Felsefesi Açısından Felsefenin İlkeleri adlı kitapta, Felsefe ve Filozoflar başlıklı bölümde, felsefe, filozof, hikmet, bilgelik terimlerinin anlamı; felsefenin tarifleri; filozofların şahsiyetleri; hikmet binası; Türk İslam düşünürleri; İlkçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ filozofları; Türklerin felsefedeki yerleri; filozoflar arasındaki etkileşmeler konularına yer vermiştir.


#5

SORU:

Filibeli Ahmet Hilmi’nin İslam Tarihi başlıklı kitabında İslam ve İslam düşüncesi hakkında hangi görüşleri verilmektedir?


CEVAP:

Filibeli Ahmet Hilmi’nin İslam Tarihi başlıklı kitabı esas alınarak onun İslam ve İslam düşüncesi hakkında görüşleri verilmektedir. Adı geçen kitabın içeriğine bakıldığında, onun sıradan bir tarih kitabı olmadığı görülür. Konu başlıkları şunlardır: Tarih kavramının tanımı, tarihin dönemleri; din, felsefe, bilim başlığı altında felsefe akımları, bilimin yetkisi, felsefenin konusu; dinin tarihi, din duygusu, dinin gerekliliği ve faydaları; dinsizlik ve sonuçları; dinlerin tasnifi adını taşımakta ve Hegel, Hartmann, Tiele ve Seibeck gibi düşünürlerin dinler sınıflamasını tartışmaktadır; manevi değerler açısından dinlerin sınıflandırılması; Hıristiyanlık ve dinlerin eleştirisi; Müslüman olmayan tarihçiler ve tenkitçiler başlığı altında Voltaire, Henri de Bornie, Dozy, E. Renan, Carre de Vaux gibi kişiler ele alınmıştır; İslam öncesi Arap toplulukları; İslam’dan önce dünyanın durumu; Peygamber’in özellikleri, felsefe ve sosyoloji; İslam dini; İslam’da önemli sorunlar; ruhun özellikleri; dinlerin karşılaştırılması: yönetim şekli ve şuranın temel ilkeleri; İslam’ın ilk dönemlerindeki ihtilaflar; ilk halifeler; ilk hukukçu ve mezhepler; tasavvuf; Endülüs ve Afrika’da İslam; Türkler ve İslam; Moğollar ve İslam; Haçlılar; Tarikatlar; Osmanlı Türkleri; çöküş ve sebepleri; İslam’ın çöküşü; günümüzde İslam; reformlar ve istikbal.


#6

SORU:

Filibeli Ahmet Hilmi’ye göre, dinler hakkında görüş beyan etmenin tarzı nasıl olmalıdır?


CEVAP:

Filibeli Ahmet Hilmi’ye göre, dinler hakkında görüş beyan etmenin tarzı felsefe ekollerine göre değiştiğinden, öncelikle akımların tanınması gerekmektedir. Avrupalılara ait son eserler hep bilimsel bir kılığa bürünmüş olduklarından, bilim teriminin tutkunu olanların bilimsel olmayan düşüncelere kapılması da mümkündür. Filibeli, çeşitli felsefe akımlarını kısaca tanıtıp, ilim ile felsefenin genel özelliklerini bildirerek, din hakkındaki görüşlerini açıklamıştır.


#7

SORU:

Filibeli Ahmet Hilmi, dini nasıl tarif etmektedir?


CEVAP:

Ahmet Hilmi, dinin tarifinin zor olduğunu belirtmiş, özellikle “din düşüncesi”nin tarifinin zorluğuna işaret etmiştir. Ona göre din, iki ucun birleşmesinden meydana gelen düşüncedir. Bu iki ucun biri, içtimai topluluk veya fert, diğeri insanlıkla ilişkide olan ve ona adeta zorunlu olarak ilham veren tabiatüstü bir gerçektir. Başka bir deyişle din, bir insanın kendinden üstün ve muhtaç olduğu bir kudreti anlaması ve itiraf etmesidir.  Dinin dayandığı üç esası şöyle sıralamıştır: 1- Bizim üstümüzde olan ve bize uyması gerekmeyen bir gücün varlığını itiraf. 2- Bu gücün kontrolü altında ve ona bağımlı olduğunu hissetme. 3- Bu güçle insan arasındaki ilişki (kulluk, mabutluk veya vahdet). Bu esaslar dinin temel yapısını ortaya çıkarmaktadır. Filibeli böylelikle dini, mabudu hissetmek, anlamak ve bilmekten ibarettir şeklinde tanımlanmıştır.


#8

SORU:

Filibeli Ahmet Hilmi, Osmanlıları da kapsayarak İslam’ın çöküşünü nasıl ele almıştır?


CEVAP:

Filibeli Ahmet Hilmi, Osmanlıları da içeren İslam’ın çöküşünü iki açıdan ele almıştır: 1- İslam’ı anlayış tarzında ortaya çıkan yanlışlıklar. 2- Diğer medeniyetlerden gelen yıkıcı unsurlar.


#9

SORU:

Filibeli Ahmet Hilmi, İslam’ı anlayış tarzında ortaya çıkan yanlışlıkları nasıl açıklamıştır?


CEVAP:

İslam’ı anlayış tarzında ortaya çıkan yanlışlıklar: İslam’dan başka dinlerin çoğu, akla karşı bir nefret ve düşmanlık göstermektedirler. Mevcut dinler arasında tabiî din diye vasıflandırılmaya lâyık olan din, İslam’dır. İslam’ın bütün sosyal kuralları, insan tabiatına ve aklın muhakemelerine uygundur. Aynı zamanda, ilme değer veren ve onu yücelten bir başka din yoktur. Akıl ve ilim hakkındaki İslam’ın dini kaideleri, bir dereceye kadar mezheplerin ihtiyaçları nedeniyle ve diğer taraftan ise alimlerden bir kısmının benimsediği anlayış tarzı nedeniyle zedelenmiştir. İlim ve ilmin nakilcilik kısmı, akla tercih edilmiştir. Akıl ile doğrulanmayan bir şey, daima aklın hücumlarına maruz kalır ve sonunda da mağlup olur. İlim, yalnız ibadet ve hukuk kaideleriyle, tefsir ve hadislere dair bilgilerle sınırlandırılmıştır. Kozmik bilimler değersiz ve lüzumsuz görülmüş, hatta uhrevi saadet ve takvaya aykırı olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Filibeli’ye göre dinlere musallat olan iki bela, zühd (çile, inziva) ve ruhbanlıktır. Peygamber zühdü yasaklamıştır. Fakat kısa süre sonra bu ortaya çıkmıştır. İslamiyet’te ruhban yoktur ve hiçbir zaman da görülmemiştir. Fakat alimler, şeyhler ve din görevlilerinin seçkin bir sosyal sınıf halini alması ve sonra da bu sınıfın mensuplarının pek çok imtiyazlara sahip olması, ruhbanların bazı olumsuz özelliklerini görülmesine neden olmuştur. Zühdün taraftar bulması ve şekilciliğin benimsenmesi, toplumun uyuşuk, ümitsiz bir hale girme nedenleri arasındadır. İslam’da en büyük tahribatı yapan unsurlardan bir diğeri de kader anlayışıdır. Tembellik, cinayetler, sefalet, kabullenme, yanlış bir kanaat anlayışı, zillet gibi acınacak durumlar, kader anlayışın yanlış yorumundan doğmuşlardır. Kaderin yanlış yorumu, hürriyetin, özellikle de düşünce hürriyetinin önünü kestiği gibi, davranış ve fiillerin sorumluluğunu da ortadan kaldırmaya ön ayak olmuştur. Fert ve düşünce hürriyetinin hüküm sürmediği kavimler, ilerlemenin temel sebeplerinden mahrum, duraklama ve gerilemeye mahkum demektir. Bireyin yaptıklarından sorumlu olması, idare ve siyasetin, hükümet ve toplumsal yapının ruhudur. Sorumluluğun yalnız dışa karşı olması, yeterli değildir. Fert, kendi fiilinin sorumluluğunu vicdanen inanarak kabullenmelidir. Avamın kader anlayışı, buna imkan tanımamıştır. Hayır ve şerrin haktan olması akidesi de en fazla suiistimale, yanlış anlayışa uğrayanlardandır. Şerrin Haktan bilinmesi, şerre karşı mücadele hissini zayıflatmıştır. Kader anlayışıyla birleştirildiklerinde, şerre bir zaruret ve meşruiyet vermektedir.


#10

SORU:

Filibeli, İslam’da sorunları hangi boyutlarla sorgulamıştır?


CEVAP:

Filibeli sorunların toplumsal boyutlarını sorgularken, aynı zamanda düşünsel boyutunu da sorgulamıştır. İslam Tarihi adlı kitabında, felsefenin alanını, ilimle karşılaştırmalı olarak ele almıştır. Filibeli’ye göre ilim, bir şeyin nasıl olduğunu incelerken, niçin öyle olduğunu inceleme görevi de felsefeye aittir. İlim olayı bilmektedir ve ikinci derecedeki sebepleri de görebilir, ancak en büyük sebebi, gayeyi, hikmeti göremez ve “niçin” sorusuna cevap veremez.


#11

SORU:

Din felsefesi nedir?


CEVAP:

Din felsefesi, felsefenin din konularıyla ilgilerini ortaya koyan bir çalışma disiplinidir.


#12

SORU:

Şekip Tunç’a göre din felsefesinin görevi nedir?


CEVAP:

Şekip Tunç’a göre din felsefesi, din meselesini metotlu bir düşünce ve muhakeme ile aydınlığa çıkarmaya, anlaşılmasını kolaylaştırmaya çalışır.


#13

SORU:

Şekip Tunç’a göre ruh ve mana nasıl kavranmalıdır?


CEVAP:

Dinin temel unsurları olan ruh ve mananın kavranmaları, ancak dinin bütünlüklü bir açıklamasını yapmakla mümkün olur. Bu açıklamayı yapmak da din felsefesine düşmektedir. Din felsefesinin mantığı, tamamen kendi konusuna göredir. Yapılacak incelemelerde, her şeyden evvel, bu özel mantığın ortaya konması gerekir. Bu yapılınca görülecektir ki, doğa bilimleri bakımından yanlış bulunacak düşünceler, din felsefesinin dünya görüşünde çok manalı ve elzem yer alırlar.


#14

SORU:

Tunç’a göre din felsefesi nasıl bir varlığa sahiptir?


CEVAP:

Tunç’a göre din felsefesi, hukuk, sanat bilim felsefeleri gibi bir varlığa sahiptir. Din felsefesinin var olması da, diğer felsefe disiplinleri gibi din tarihi çerçevesinde oluşur.


#15

SORU:

Şekip Tunç, dini nasıl yorumlamaktadır?


CEVAP:

Ona göre din hakkında iki yoldan düşünülür: 1- İlahiyat ya da kelam yoluyla. 2- Din felsefesi yoluyla. Birinci yolda, dinin sunduğu öğütler, ilham ettiği fikirler, konu yapılır. İkinci yolda, dinin kendisi konu edinilir. Birinci yolu kelamcılar ikinci yolu din filozofları tercih ederler. Din felsefesinin ortaya çıkış şartlarında, manevi hayatın bozulmuş, hayatın birlik ve uyumunun kaybolmuş olduğu görülmektedir. Böyle bir durumda dinin önemi sarsılmış, hükümsüzleşmiştir.


#16

SORU:

Şekip Tunç’a göre din felsefesinin görevi nedir?


CEVAP:

Din felsefesinin görevi, manevi kültürümüzün hal ve istikbaldeki şartlarında dinin bu görevinin o nispette devam edebileceğini tayin etmeye çalışmak olacak. Din felsefesi bu görevi yerine getirirken, malzemelerini bilimlerin verilerinden alacaktır.


#17

SORU:

Tunç’a göre din felsefesinin çalışma prensibi nedir?


CEVAP:

Din felsefesi, emsalleri gibi, felsefenin genel yöntemine uygun çalışmaktadır. Söz konusu yöntemler bilgi teorisi, psikoloji, ahlak ve sosyoloji üzerinde yapılan incelemelere bağlıdır. Dolayısıyla, din felsefesinin konuları, bilgi teorisi, psikoloji, sosyoloji ve ahlak olmak üzere dört bölümden ibarettir.


#18

SORU:

Mehmet Aydın’a göre din felsefesi nedir?


CEVAP:

Mehmet Aydın’a göre din felsefesi, dinin felsefe açısından ele alınması, başka bir deyişle din hakkında düşünme ve tartışmadır.


#19

SORU:

Mehmet Aydın, din felsefesinin özelliklerinden bahsederken hangi temel sorunları öne çıkarmaktadır?


CEVAP:

Aydın, din felsefesinin özelliklerinden bahsederken iki temel sorunu öne çıkarmaktadır: Felsefi bakış tarzı ve dinin mahiyeti. Felsefi bakış tarzının özelliği olarak şunları belirtmiştir: Din felsefesi yapmak, dinin temel iddiaları hakkında rasyonel, objektif, genel ve tutarlı bir tarzda düşünmektir. Tasvir edilen bu tarz, felsefi tarzın temelini oluşturmaktadır. Aydın’a göre dinin mahiyeti şu unsurları içermektedir: Sami dinleri göz önüne alındığında, inançlar, ibadetler ve ahlak olmak üzere üç husus öne çıkmaktadır. İyi bir din tanımı bu üç unsuru içinde barındırmak durumundadır. Din, ferdi ve içtimai yanı bulunan, fikir ve tatbikat açısından sistemleşmiş olan, inananlara bir yaşama tarzı sunan, onları belli bir dünya görüşü etrafında toplayan bir kurumdur.


#20

SORU:

Aydın’a göre din felsefesinin problemleri nelerdir?


CEVAP:

Aydın, din felsefesinin problemleri olarak şunları sıralamıştır: 1- Metafizik ve kozmolojik problemler: Tanrı varlığı hakkında lehte ve aleyhte deliller, alemin yaratılışı, insanın alemdeki yeri ve önemi, vahyin imkanı, ölümden sonra hayat ve ruhun ölümsüzlüğü. 2- Epistemolojik Problemler: Evrene ilişkin bilgilerimizden Tanrı’nın bilinmesine gitme çabalarının epistemolojik değeri. Bir bilgi kaynağı olarak vahiy ve dini tecrübe. İnanma, bilme, şüphe etme, zan, yakın ve benzeri kavramların epistemolojik tahlil ve tenkidi. Temel dini hükümlerin doğrulanması veya yanlışlanması. 3- Dini hükümlerin dil ve mantık açısından tenkit ve tahlili. Din dilinin mantık statüsünün belirlenmesi. 4-Dinin ahlak, sanat, ilimle münasebeti: Bütün beşeri tecrübelerin organik bir bütünlüğe kavuşturulması ve yeni dini tefekkür sistemlerinin kurulmasına ilişkin çabalar. 5- Dini sembolizmin anlam ve önemi.


#21

SORU:

Mehmet Aydın’a göre kelam nedir?


CEVAP:

Konusu itibarıyla din felsefesine en yakın kelamdır. İslam medeniyetinde kelam, akli ve nakli delillere başvurarak temel dini hükümleri açıklayan, sistemleştiren ve savunan bir disiplin şeklinde görülmüştür. Din felsefesi, sistematik kelamla daima dirsek teması halindedir. Birincinin ikinciyi büyük ölçüde içerdiği de söylenebilir.


#22

SORU:

Mehmet Aydın’a göre din felsefesinin yararlandığı alanlar nelerdir?


CEVAP:

Din felsefesi, dinler tarihi, din psikolojisi, din sosyolojisinden de önemli ölçüde faydalanmaktadır. Bilimlerin dinle ilişkisinin ideal boyutu, dinle uğraşan insan bilimlerinin nesnel olmaları, tasvir ve açıklama işiyle yetinmeleriyle gerçekleşebilir. Dinin hakikati ve onun bu açıdan değerlendirilmesi, dini hükümlerin haklılığının gösterilmesi insani bilimlere düşmez. Tarihi, sosyolojik, antropolojik ve psikolojik yaklaşımlardan farklı olarak, filozof değer ve hakikat problemini, dini inanç ve uygulamaların menşei, onların toplumsal fonksiyonları, insanın inanma ihtiyacı ve benzeri problemlerden ayrı düşünür. Filozof için önemli olan, ontolojik delilin iddiasının doğruluğudur.