PARA TEORİSİ Dersi Para Talebi ve Para Piyasasında Denge soru detayı:
SORU:
Friedman ve Keynes'in para talebi teorileri arasındaki farklar nelerdir?
CEVAP:
Friedman’ın para talebi teorisi ile Keynes’in para talebi teorisi arasında birçok
benzerlik bulunmasına karşın önemli farklılıklar da bulunmaktadır. Bu farkların
açıklanması her iki teoriyi de daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Friedman
paraya alternatif teşkil eden diğer alternatifleri de para talebi fonksiyonuna dâhil
ederek genel ekonominin işleyişinde birden fazla faiz oranının önem taşıdığın kabul
etmektedir. Keynes ise paranın dışındaki aktiflerin hepsini tahvil kategorisi
altında toplamıştır. Keynes’in bunu yaparken öne sürdüğü gerekçe, söz konusu
diğer aktiflerin getirilerinin genellikle birlikte değişim göstermesidir.
Friedman’ın teorisinin Keynes’in teorisinden farklılaştığı bir diğer nokta ise
Friedman’ın arsa bina gibi reel varlıkları da para talebi fonksiyonuna dâhil etmesidir.
Friedman’ın teorisinde, ekonomik birimler ellerinde ne kadar para tutacağına
karar verirken reel varlıkların getirilerini de göz önünde bulundururlar.
Eğer reel varlıkların beklenen getirisi yüksekse elde tutulmak istenen para
miktarı azalacaktır.
Friedman kendi yaklaşımı ile Keynes’in likidite tercihi teorisi arasındaki temel
farklardan birinin paranın getirisine yönelik yaklaşımlar olduğunu belirtmiştir.
Keynes paranın getirisinin sıfır olduğunu kabul etmiştir. Buna karşılık,
Friedman’ın analizinde elde para tutmanın getirisi pozitiftir ve bu getiriyi belirleyen
iki faktörden söz etmek mümkündür:
Bunlardan birincisi, paraya ödenen faizdir. Vadesiz mevduat hesaplarına ve
para tanımına dâhil edilen diğer mevduatlara faiz ödemesi yapılmaktadır. Ödenen
bu faiz yükseldiği zaman paranın getirisi de artar. İkinci olarak bireylerin paralarını
para arzına dâhil edilen mevduat hesaplarında tutmaları için bankalar birçok
farklı hizmet geliştirmektedir. Örneğin bankalar vadesiz mevduatlarda tutulan
para miktarını arttırmak için otomatik fatura ödemeleri veya internet bankacılığı
gibi hizmetler geliştirmektedir. Sunulan hizmetlerin artmasına bağlı olarak paranın
getirisi de artacaktır.
Bankaların daha fazla kredi yaratabilmek için mevduatlara ihtiyaçları vardır.
Ekonomideki para dışındaki varlıkların faiz oranları yükseldiğinde bankaların
verdikleri kredilerin faizleri de yükselecektir. Faizlerdeki yükselişe bağlı olarak
kredilerden elde ettikleri kazançları artan bankalar daha fazla mevduat çekebilmek
için mevduatlara ödedikleri faiz oranlarını arttıracaktır. Yani piyasadaki faiz
oranları arttığı zaman bankalarda mevduatlara daha fazla faiz ödeyecekler ve paranın
getirisi artacaktır. Bu durumda, Friedman’ın para talebi denkleminde yer
alan (i– iM) değişkeni göreceli olarak sabit kalacaktır. Bu açıklamalar kapsamında
Keynes’in yaklaşımı ile Friedman’ın yaklaşımı arasındaki en önemli farka ulaşabiliriz.
Para ve para dışındaki varlıkların faiz oranları arasındaki farkın göreceli
olarak sabit kalması, faiz oranının para talebi üzerindeki etkisinin nispeten küçük
olması anlamına gelmektedir. Hatırlayacağınız gibi, Keynes’in para talebine getirdiği
en önemli yeniliklerden birini faiz oranları ile para talebi arasındaki negatif
yönlü ilişkiyi ortaya koyması olarak belirtmiştik. Friedman’ın yaklaşımı ise
bu etkinin oldukça küçük olduğunu savunmaktadır. Bu durumda, Friedman’ın
yaklaşımında sürekli gelir (Y*) para talebinin asıl belirleyicisi olacaktır. Para talebi
ile faiz oranları arasındaki ilişkinin oldukça küçük olduğunu kabul etmek aynı
zamanda Keynes’in paranın dolaşım hızının faiz oranları ile birlikte dalgalanacağı
teorisinin de geçersiz olması anlamına gelmektedir.