SOSYAL PSİKOLOJİ II Dersi Kültür ve Psikoloji soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Hofstede'nin değerler çalışmasına göre dört boyut ortaya çıkarılmıştır. Bu kapsamda Hofstede’nin kültürel boyutları nelerdir?


CEVAP:

Hofstede uzun yıllar uluslararası bir şirkette (IBM) çalışmış ve elli ülkeden gelen altmış altı farklı milliyetten 116.000 kişiye değerler üzerinden hazırlanan bir ölçek uygulamıştır. Hofstede’nin bu çalışmasında dört boyut ortaya çıkarılmıştır. Hofstede’nin saptadığı kültürel boyutlar kültürleri/ulusları karşılaştırmada kullanıldığı gibi kurumsal örgütlerin kültürel özelliklerini kıyaslamak için de kullanılmaktadır. Hofstede’nin kültürel boyutları:

1. Güç Mesafesi: Bir toplumun ya da sosyal yapının üyelerinin güç dağıtımı ile ilgili düşüncelerinin sorgulandığı boyuttur. Bu boyutun gücün dengesiz dağıtıldığı ve eşit dağıtıldığını varsayan iki ucu vardır. Ölçeği dolduran kişilerin bu iki uçtan hangisine yakın oldukları bilgisine ulaşılır. Güç mesafesinin yüksek olması gücün dengesiz dağıtıldığını, güç mesafesinin düşük olması gücün daha eşitlikçi dağıtıldığını betimler. Örneğin Hofstede’nin çalışmasına göre Batı ülkelerinde güç mesafesi düşük, Asya ülkelerinde güç mesafesi yüksektir. Düşük güç mesafesi olan toplumlarda/kültürlerde bu boyutta öne çıkan değerler şöyle sıralanabilir: Toplumların eşitsizlik düzeyi düşüktür. İnsanların bağımlılık düzeyleri eşittir. Güç kullanmak yasaldır. Güçlüler ile güçsüzler uyum hâlindedir. Güçsüzler iş birliği yapar. Çocuklara aile bireyi gibi davranılır. Ayrıcalıklar ön plana çıkmaz. Yüksek güç mesafesi olan toplumların/kültürlerin bu boyutta öne çıkan değerleri şunlardır: Güçlülerin ayrıcalıkları belirgindir. Güçsüzler güçlülere bağımlıdır. Doğruyu ve yanlışı güçlü olan belirler. Güçlüler ile güçsüzler çatışma hâlindedir. Güçsüzler düşük düzeyde iş birliği yapar. Çocuklara itaat öğretilir. Ayrıcalıklar sürekli vurgulanır.

2. Bireycilik/Toplulukçuluk: Bireylerin gruba/topluma ne kadar ait hissettiklerinin sorgulandığı bir boyuttur. Bireycilik ucunda kişinin kendini toplumdan ayrı bir birey olarak görmesi, toplulukçuluk ucunda ise kişinin kendisini grubun/toplumun bir üyesi/parçası olarak görmesi söz konusudur. Bu boyutun kullanıldığı kültürler arası karşılaştırmalarda daha çok Kuzey Avrupa ülkeleri ve ABD bireyci uçtadır. Bu bireyci kültürlerde bireysel ihtiyaçlara ve başarılara çok önem verilir. Bu kültürlerde bireyler kendilerini bağımsız ve biricik görürler. Bunun tersine toplulukçu (kolektivist) kültürlerde bireyler kendilerini aile, kabile ya da ulus gibi toplulukların içinde tanımlarlar. Bu kültürlerde rekabetten çok iş birliğine önem verilir ve bireysel başarılardan çok grup başarıları önemlidir. Pek çok Asya, Afrika, Güney ve Orta Amerika ülkesi bu boyutta ölçülen kültürel özellikler açısından toplulukçu kültürler olarak görülür. 

3. Belirsizlikten Kaçınma: Toplumların değişimin çok hızlı olduğu, bilginin az ya da yetersiz olduğu durumlarda yaşanan belirsizlikten duydukları kaygı ya da tedirginliğin sorgulandığı boyuttur. Bir uç, belirsizliğe toleransın düşük olması, diğer uç ise belirsizliğe toleransın yüksek olmasıdır. Belirsizliği kabul etme kapasitesi düşük olan toplumlarda kaygı yüksektir ve bu yüzden formel kuralların koyulmasına ihtiyaç duyulur. Belirsizliği kabul edebilen toplumlarda belirsizlikten doğan kaygı düşüktür. Böyle toplumlar/kültürler değişime açıktır ve yeni fikirleri kabul etme düzeyleri daha yüksektir. Belirsizlikten kaçınma düzeyinin düşük olduğu toplumlarda/kültürlerde şu değerler ön plana çıkar: Belirsizlikten kaçınılamaz. Duygular gizlenmemelidir. Karmaşık durumlarda risk alınmalıdır. Kurallar esnek olmalıdır. Farklı olanlara karşı merak vardır. Bireyler tartışma ve öğrenmeye açıktır. Kurallar gerektiği için vardır. Dakiklik ve titizlik öğrenilmelidir. Tembellik yapmaktan rahatsız olunmamalıdır. Birden fazla doğru olabilir. Törensel davranışlar azdır. Gençlere yönelik tutum olumludur. Belirsizlikten kaçınmanın yüksek düzeyde olduğu toplumlarda/kültürlerde ise öne çıkan değerler şunlardır: Belirsizlik tehlikelidir ve azaltılması gerekir. Duygular gizlenmelidir. Karmaşık durumlar önlenmeli ve risk almaktan kaçınılmalıdır. Kurallar katı olmalıdır. Farklılık tehdit olarak görülür. Bireyler düzen ve doğruluk peşindedir. Kuralların gerekip gerekmediği düşünülmez. Dakiklik ve titizlik insan doğasında vardır. Devamlı meşguliyet durumu vardır. Doğru tektir. Törensel davranışlar çoktur. Gençlere yönelik tutum olumsuzdur.

4. Erkeksilik/Kadınsılık: İşle ilgili hedeflere (para kazanma, yükselme) ve girişkenliğe vurgu yapma derecesine karşı kişiler arası hedeflere (arkadaşça atmosfer, patronla iyi anlaşmak) ve şefkatliliğe yapılan vurgunun derecesinin tanımlandığı bir boyuttur. “Girişkenlik”, “iddiacılık”, “rekabet”, “hırs” gibi değerler “erkeksi”; “eşitlik”, “dayanışma”, “nezaket”, “merhamet” gibi değerler “kadınsı” değerler olarak tanımlanmıştır. 

Daha sonra Hofstede bu dört boyuta iki boyut daha eklemiştir:

5. Uzun ve Kısa Döneme Yönelme/Zaman Yönelimi: Toplumların veya sosyal organizasyonların zaman ufuklarının sorgulandığı ve geleceğe yönelik kısa veya uzun vadeli hedef ya da planlarının ölçüldüğü boyuttur. Bir uç uzun döneme yönelme, diğer uç kısa döneme yönelmeyle betimlenir. Buna göre kısa döneme yönelik kültür, statik ve geçmiş ya da şimdiki zamana odaklanan dar bir bakış açısını temsil eder. Uzun döneme yönelik kültür ise dinamik ve geleceğe yönelik daha geniş bakış açısını kapsar. Uzun dönem odaklı toplumlar/kültürler ya da sosyal organizasyonlar geleceğe yönelik planlarına göre çıkarlarını belirlemekte ve değerler de bu çıkarlarla şekillenmektedir. Bunun tersine kısa dönem odaklılık daha çok geçmişe ve şimdiye vurgu yapar. Bu tür kültürlerde geçmişten gelen değerlere saygı ve şu andaki toplumsal sorumluluklar önem taşır.

6. Heveslilik/Kendini Kısıtlama: Toplumdaki bireylerin istek ve heveslerini gerçekleştirmede kendilerini ne derece özgür bıraktıkları ya da kısıtladıklarının sorgulandığı boyuttur. Bir uçta toplumdaki bireyler heves ve istekler açısından kendilerini görece daha özgür bırakmakta, diğer uçta bu heves ve istekleri kısıtlayan ve katı kurallarla kontrol altına alan eğilim vardır. Karaağaç (2017) örneğin Güney Amerika toplumlarının heves ve isteklerini gerçekleştirme açısından daha özgür hissettiklerini, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’da bunun daha az olduğunu aktarmaktadır.