SORU: İbadiyyenin görüşleri nelerdir?
CEVAP: İbâdîler devlet başkanı belirlemenin dinî bir görev olduğunu söylerler. İbâdiyye, imamın bazı istisnalar dışında seçim (biat) yoluyla başa geçirilmesi gerektiği inancındadır. İbâdiyye, imamet makamına getirilecek şahsın vasıfları konusunda Ehl-i Sünnetten tamamen ayrılır ve imamların Kureyşten olması yolundaki anlayışı kesinlikle reddeder. Onlara göre imamet için soy değil mü’min vasfını taşıdıktan başka ilim, zühd ve adalet sahibi olmak önemlidir. Bu nitelikleri taşımak suretiyle itaate lâyık olan herkes imam olabilir. Bu görüşlerinden dolayı pek çok Arap olmayan unsurun Haricî saflarına katıldığı bilinmektedir. İmametin vasiyet veya tayinle değil cemaatin ittifakı, yani serbest seçimle gerçekleşeceği hususu İbâdiyyenin temel prensiplerindendir. Allah’ın sıfatlarının zâtından ayrı olmadığını söylemeleri, Kur’an’I mahluk kabul etmeleri ve ahirette şefaati inkar etmeleri İbâdîler’in Mu‘tezile etkisinde kaldığını göstermektedir. Ancak kulların fiileri konusunda Mu‘tezile’den ayrı düşündükleri anlaşılmaktadır. İbâdiyye’ye göre hayır da şer de Allah’tandır. Kulların fiilleri, Allah’ın dilemesi ve yaratmasıyla meydana gelir. Büyük günah meselesinde İbâdiyye mutedil bir yol izleyerek diğer Hâricî gruplardan ayrılmıştır. İbâdiyye’ye göre amel, imandan bir parka olmakla birlikte, amelsizlik ya da büyük günah bir Müslümanı dinden çıkarmaz, onu doğrudan kafir yapmaz. Amelsizlik ve günahkarlık yine küfür olarak adlandırılmaktadır; fakat bu küfür “nankörlük” anlamında “nimet küfrü”dür. Bu çeşit küfür insanı bu dünyada dinden çıkarmaz. Tevbe ederse Müslümanlığa döner ve ebedî ahiret cezasından kurtulur. Tevbe etmez ise ahirette ebedî cezaya müstehak olur. Nimet küfrü halinde olan Müslümanın canı, malı, ırzı diğer Müslümanlara haramdır. Bu dünyada dinden çıkaran küfür ise, bilinen manasıyla Allah’ı, O’nun birliğini, nübüvveti, Kur’an’ı inkar manasında “şirk küfrü”dür. Bu küfür üzere olan insanlarla emr bi’l-maruf uyarınca bu dünyada mücadele edilir. Bu görüşüyle İbâdiyye, elmenzile beyne’l-menzileteyn teorisini savunan Mu‘tezile mezhebiyle benzeşmektedir. İbâdîler’in ibadetler ve muamelât konusunda, Uman ve Kuzey Afrika’da beraber yaşadıkları Sünnî Müslümanlarla herhangi bir mühim farklılığı bulunmamaktadır. Bu sebeple devam ettikleri camileri ayrı değildir. Mezhep ayrılığı gözetmeksizin birbirleriyle evlilik münasebeti kurabilmektedirler.