HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI II Dersi İdare Hukukunun Esasları soru detayı:
SORU:
İdarenin Yargı Dışı Yollarla Denetlenmesi yollarından idarenin yargısal denetimi nasıldır?
CEVAP: İdarenin Yargısal Denetimi
İdarenin yargısal denetimi, adli idare sisteminin uygulandığı Anglo-Sakson ülkelerinde genel mahkemelerde gerçekleştirilirken, idari rejimin uygulandığı Türkiye’nin de dahil olduğu kara Avrupasında genel mahkemelerden ayrı bir yargı düzeninde, idari yargıda gerçekleştirilmektedir (Gözler- Kaplan, 2018, s.748). Türkiye’de idari yargı örgütlenmesi üç dereceli olup; ilk derece mahkemeleri idare ve vergi mahkemeleri ile Danıştay Kanunu’nun 24. maddesinde sayılan uyuşmazlıklar için Danıştay Dava Daireleridir. İstinaf mercii bölge idare mahkemeleri ile temyiz mercii Danıştay’dır.
İdari yargıda iptal davası ve tam yargı davası olmak üzere iki dava türü bulunmaktadır. İdari sözleşmelere ilişkin davalar da İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda (madde 2/c) ayrı bir dava türü olarak düzenlense de sözleşmelere karşı açılacak davaların da iptal ya da tam yargı davası olarak açılması nedeniyle ayrı bir dava türü olarak kabul edilmemektedir (Yıldırım, 2017, s.97). İptal davası idari işlemlere karşı hukuka aykırılık iddiasıyla açılan davalardır (İdari Yargılama Usulü Kanunu, madde 2/a).İptal davalarıyla idarenin yapacağı bireysel ve düzenleyici işlemlerin hukuka uygunlukları denetlenmek ve hukuka aykırı işlemleri iptal edilmek suretiyle hukuk devleti ilkesine işlerlik kazandırılmaktadır. Nitekim idarenin yargısal yolla denetlenmesi ve bu çerçevede özel olarak iptal davaları, hukuk devleti kavramının sadece bir unsuru olarak değil onunla eşanlamlı olarak ele alınmış, hukuk devleti, idare hukuku ve idari yargı arasında özdeşlik kurulmuştur (Özay, 2002, s.17). İptal davası açmak için menfaat ihlali koşulunun yeterli sayılması ve menfaatin geniş yorumlanması halinde idarenin yargısal yolla hukuka uygun hareket edip etmediğinin denetlenmesinin kolaylaştırılması suretiyle hukuk devleti ilkesine işlerlik kazandırılmaktadır (Özay, 2010, s.152). Ayrıca iptal davası sonucu verilen iptal kararlarının geriye yürüyerek hukuka aykırı işlemi yapıldığı andan itibaren hükümsüz kılması ve düzenleyici işlemlere karşı verilen iptal kararlarının üçüncü kişileri de etkilemesi hukuk devleti ilkesine etkinlik kazandıran diğer özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte idari işlemler başlığında ele alındığı üzere anayasa koyucunun iradesiyle hukuk devleti ilkesine aykırı şekilde bazı işlemlere karşı iptal davası yolu kapatılmak suretiyle iptal davasının etkinliği azaltılmıştır.
Tam yargı davaları ise idari işlem ya da eylemlerden dolayı kişisel hakkı zarara uğrayanların açtıkları idari davalardır (İdari Yargılama Usulü Kanunu, madde 2/b). Tam yargı davası açabilmek için iptal davasında olduğu gibi menfaat ihlali yeterli sayılmamakta, bir hakkın ihlal edilmesi gerekmektedir. Tam yargı davası hakkın yerine getirilmesi ya da uğranılan zararların tazmini olarak tanımlansa da (Gözübüyük ve Tan, 1999, s.611) uygulamada idarenin ihlal edilen hakkın yerine getirilmesine değil verdiği zararların tazminine mahkûm edildiği tazminat davaları olarak karşımıza çıkmaktadır (Yıldırım, 2017, s.109). İdarenin mali sorumluluğu, kusurlu hareket etmesi halinde hizmet kusuruna ya da hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak kusuru olmasa dahi kimi durumlarda verdiği zararlardan sorumlu tutulmasını içeren kusursuz sorumluluk esasına dayanmaktadır.
İdarenin Yargısal Denetimi
İdarenin yargısal denetimi, adli idare sisteminin uygulandığı Anglo-Sakson ülkelerinde genel mahkemelerde gerçekleştirilirken, idari rejimin uygulandığı Türkiye’nin de dahil olduğu kara Avrupasında genel mahkemelerden ayrı bir yargı düzeninde, idari yargıda gerçekleştirilmektedir (Gözler- Kaplan, 2018, s.748). Türkiye’de idari yargı örgütlenmesi üç dereceli olup; ilk derece mahkemeleri idare ve vergi mahkemeleri ile Danıştay Kanunu’nun 24. maddesinde sayılan uyuşmazlıklar için Danıştay Dava Daireleridir. İstinaf mercii bölge idare mahkemeleri ile temyiz mercii Danıştay’dır.
İdari yargıda iptal davası ve tam yargı davası olmak üzere iki dava türü bulunmaktadır. İdari sözleşmelere ilişkin davalar da İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda (madde 2/c) ayrı bir dava türü olarak düzenlense de sözleşmelere karşı açılacak davaların da iptal ya da tam yargı davası olarak açılması nedeniyle ayrı bir dava türü olarak kabul edilmemektedir (Yıldırım, 2017, s.97). İptal davası idari işlemlere karşı hukuka aykırılık iddiasıyla açılan davalardır (İdari Yargılama Usulü Kanunu, madde 2/a).İptal davalarıyla idarenin yapacağı bireysel ve düzenleyici işlemlerin hukuka uygunlukları denetlenmek ve hukuka aykırı işlemleri iptal edilmek suretiyle hukuk devleti ilkesine işlerlik kazandırılmaktadır. Nitekim idarenin yargısal yolla denetlenmesi ve bu çerçevede özel olarak iptal davaları, hukuk devleti kavramının sadece bir unsuru olarak değil onunla eşanlamlı olarak ele alınmış, hukuk devleti, idare hukuku ve idari yargı arasında özdeşlik kurulmuştur (Özay, 2002, s.17). İptal davası açmak için menfaat ihlali koşulunun yeterli sayılması ve menfaatin geniş yorumlanması halinde idarenin yargısal yolla hukuka uygun hareket edip etmediğinin denetlenmesinin kolaylaştırılması suretiyle hukuk devleti ilkesine işlerlik kazandırılmaktadır (Özay, 2010, s.152). Ayrıca iptal davası sonucu verilen iptal kararlarının geriye yürüyerek hukuka aykırı işlemi yapıldığı andan itibaren hükümsüz kılması ve düzenleyici işlemlere karşı verilen iptal kararlarının üçüncü kişileri de etkilemesi hukuk devleti ilkesine etkinlik kazandıran diğer özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte idari işlemler başlığında ele alındığı üzere anayasa koyucunun iradesiyle hukuk devleti ilkesine aykırı şekilde bazı işlemlere karşı iptal davası yolu kapatılmak suretiyle iptal davasının etkinliği azaltılmıştır.
Tam yargı davaları ise idari işlem ya da eylemlerden dolayı kişisel hakkı zarara uğrayanların açtıkları idari davalardır (İdari Yargılama Usulü Kanunu, madde 2/b). Tam yargı davası açabilmek için iptal davasında olduğu gibi menfaat ihlali yeterli sayılmamakta, bir hakkın ihlal edilmesi gerekmektedir. Tam yargı davası hakkın yerine getirilmesi ya da uğranılan zararların tazmini olarak tanımlansa da (Gözübüyük ve Tan, 1999, s.611) uygulamada idarenin ihlal edilen hakkın yerine getirilmesine değil verdiği zararların tazminine mahkûm edildiği tazminat davaları olarak karşımıza çıkmaktadır (Yıldırım, 2017, s.109). İdarenin mali sorumluluğu, kusurlu hareket etmesi halinde hizmet kusuruna ya da hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak kusuru olmasa dahi kimi durumlarda verdiği zararlardan sorumlu tutulmasını içeren kusursuz sorumluluk esasına dayanmaktadır.