YAKINÇAĞ AVRUPA TARİHİ Dersi Napoleon Harpleri’nden Sonra Avrupa (1815-1848) soru detayı:
SORU:
İngiltere’de Sanayi Devrimi nasıl bir gelişme sergilemiştir?
CEVAP:
İngiltere, tarihsel tecrübeleri ve birikimi itibarıyla kendisini Kıta Avrupası’ndaki devletlerden ayıran bir seyir izledi. 1215 yılında kabul edilen Magna Carta’dan itibaren İngiliz siyaseti, parlamentonun giderek önem kazandığı ve Kral’ın yetkilerini sınırlandırdığı bir yapıya dönüştü. Özellikle Şanlı Devrim’den (1688) sonra parlamento, neredeyse Kral’a üstün konuma geçti. Parlamentonun böyle bir güce erişmesi, doğal olarak onu oluşturan mülk sahibi ve özellikle toprak sahibi kesim ile Londra merkezli tüccar sınıfının güçlü ilişkiler geliştirmesine yol açtı. 1688’den, 1832 yılına kadar İngiliz iktidarı genel olarak bu sınıfların egemenliği altında kaldı. Bu sınıflar arasındaki ittifak ise Sanayi Devrimi’nden önce gerçekleştirilmesi zorunlu olan bir başka değişimi, Tarım Devrimi’ni şekillendirdi. Zengin toprak sahipleri, tarım üretimini artırmak için yeni tohumlar ve ekim yöntemleri geliştirdiler. Yeni tekniklerin geliştirilmesi, sonucu olarak zengin toprak sahipleri, ihtiyaç duydukları sermayeye kavuşabilmek amacıyla parlamentodan Çitleme Yasası’nı (Enclosure Act) geçirdiler. Bu yasa ile ortak kullanılan pek çok arazi, büyük toprak sahiplerinin tapulu toprağı haline geldi. Batı ve Orta Avrupa’nın hiçbir yerinde görülmedik biçimde İngiltere’de toprağın büyük bölümü, zengin toprak sahiplerinin eline geçti. Toprağını kaybeden küçük toprak sahipleri için yaşamaya devam etmenin tek yolu, emeğini satmaktı. Nitekim bunların büyük bölümü ücretli isçiler olarak büyük toprak sahiplerinin çiftliğinde ya da sipariş yöntemi ile çalışan tüccarların el tezgâhlarında ve dokuma tezgâhlarında çalışmaya başladıkları gibi kadınlar da is yaşamına girmek zorunda kaldılar. İngiltere, 18. yüzyılın sonuna gelindiğinde büyük bir koloni imparatorluğu kurmayı başarmıştı. Ayrıca hem Avrupa’da hem de Amerika kıtasında geniş ticaret imkânlarına ve pazarlara kavuştu. İngiltere uzun yıllara mal olsa ya da başarısızlıkla sonuçlansa da yeni icatların önünü açabilecek tek ülkeydi.