İKTİSADİ DÜŞÜNCELER TARİHİ Dersi Sosyalist Düşüncenin Doğuşu ve Marksizm soru detayı:
SORU:
Joseph Proudhon kimdir, açıklayınız.
CEVAP:
Anarşizmin kökleri daha eskiye kadar götürülebilmekle beraber temel olarak bu düşünce 19. yüzyılda filizlenmiştir. Temel prensibi bireyin özgürlük alanının olabildiğince geniş tutulmasıdır. Bu nedenle bireyi kısıtlayan hukuki, ahlaki, dinî ve toplumsal nitelikli bütün kuralların ve bu kurallar ile oluşturulmuş bulunan devletin tamamen ortadan kaldırılmasını savunmaktadır. Anarşizme göre
adı devlet olsun ya da olmasın, her türlü otorite er ya da geç kendi içinde bulunmayanları yönetip kontrol altına alacak araçları ortaya çıkaracak bir yapıya sahiptir. Otoriteye karşı gösterilen sert tavrın temel sebebi budur. Proudhon, kronolojik olarak kendini anarşist ilan eden ilk sosyal devrimcidir. Sorunlara aradığı çözümlerde kesin ve kısa yolları tercih etmeyişi onu zamanının diğer düşünürlerinden ayırır. Proudhon’da devlete ve kurumlarına ve din kurumuna
karşı bir güvensizlik duygusu hâkimdir ve bu nedenle devletin ve bir kurum olarak dinin varlığına karşıdır. Ona göre sorunların kendisi kadar çözümleri
de karmaşık olacaktır. Proudhon bilinen tanımıyla özel mülkiyete karşı çıkmış ve bu tip mülkiyeti hırsızlık olarak addetmiştir. Aynı zamanda kollektivist düşünceye de karşı çıkmıştır. Proudhon mülkiyete kökten karşı değildir, meşru bir mülkiyet hakkı tanınmasında ona göre bir sakınca yoktur. Proudhon’a göre liberal düşüncenin ortaya çıkardığı mülkiyet hakkı ve bölüşüm sistemi doğru işlememektedir ve adaletsizdir. Doğru olan, herkesin üretime katkısı kadar mal üzerinde mülkiyet hakkının olmasıdır. Toprak ise mülkiyet hakkı tanınamayacak bir varlıktır. Herkese kredi kanalının faizsiz olarak açık olduğu anarşist bir toplum öngörür. Devletin ortadan kaldırılması gerektiğini savunan Proudhon federatif yapıya sahip bir oluşuma ve bireyler arası anlaşma özgürlüğünün sağlanmasına değer vermiştir. Dönemin anlamıyla devletin ortadan kaldırılmasından Proudhon’un anladığı, devletin sadece temsili demokrasi olarak değil, aynı zamanda otoriter sosyalizm ya da komünizm olarak da ortadan kaldırılmasıdır.