KBRN SAVUNMA VE GÜVENLİK Dersi KBRN Savunma ve Güvenlik Mevzuatı soru detayı:
SORU:
Kitle imha silahları(KİS) düzenlemeleriyle ilgili 1. ve 2. Dünya Savaşı yıllarında ne gibi gelişmeler yaşanmıştır?
CEVAP:
I. Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılının sonlarına doğru, daha çok savunma savaşları yaşanıyor olmasına rağmen, sağladığı avantajlar nedeniyle çatışmalarda zehirli gazlara sıklıkla başvurulmuş ve bu nedenle, ölü sayısında belirgin bir artış yaşanmıştır. Daha sonraları uluslararası hukukta bunun önüne geçmeye yönelik bir takım yeni girişimler görülmüştür. 1918 yılında Nobel Kimya Ödülünü kazanan “Kimyasal Savaşın Babası” olarak bilinen Alman General Fritz Haber, Lahey Boğucu ve Zehirleyici Gazlar Bildirisi’nin yalnızca ölümcül etkileri olan gazları kapsadığını belirtmiştir. Şekil 8.1’de I. Dünya Savaşı sürecinde çekilmiş bir fotoğraf görülmektedir.
1914-1918 yılları arasında devam eden I. Dünya Savaşında klorin ve hardal gazı tüplerinin bir fırlatma mekanizması sayesinde hedeflere ulaşması ile bir milyonun üzerinde insan bahse konu zehirli gazlara maruz kalmış ve maruz kalanlardan yaklaşık 100.000’ini yaşamını yitirmiştir. Lahey Barış Konferanslarının her ikisinde de silahsızlanma ve silahların azaltılması teşebbüsleri büyük hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştır. Ancak, I. Dünya Savaşı sırasında yaşanan vahşetin etkisiyle silahsızlanmaya yönelik teşebbüsler, I. Dünya Savaşı’nın ardından yeniden canlanmıştır. Dünya kamuoyunda, savaşa ve daha çok ağır silahlanmaya duyulan tepki silahsızlanma ve silahların azaltılmasına yönelik çalışmaları artmıştır. I. Dünya Savaşı’nın aksine, II. Dünya Savaşı’nda Çin ve Japonya arasında süren çatışmalarda kullanılan küçük çaplı bazı kimyasal silahlar dışında, kimyasal silah kullanımının olmadığı bilinmektedir. Ancak II. Dünya Savaşı’nda kimyasal silah kullanılmaması, kimyasal silahlardan vazgeçildiği anlamına gelmemektedir. Çünkü bu zaman aralığında, devletlerin sahip olduğu kimyasal silah çeşitleri ve sayıları sürekli artış göstermiştir. II. Dünya Savaşı süresince farklı özellikli kimyasal silahlar üretilmiş, depolanmış ve dağıtılmıştır ancak hiçbiri kullanılmamıştır. I. Dünya Savaşı sırasında sıklıkla kullanılan zehirli gazların savaşın bilançosunu daha da fazla artırmış olması nedeniyle, I. Dünya Savaşını sonlandıran birçok antlaşmada zehirli gazların bir savaş aracı olarak kullanılmasını sınırlayan bazı hükümlere rastlanmaktadır. Bu antlaşmalardan biri de Versay Antlaşması’dır. Söz konusu anlaşma ile zırhlı araç, tank, denizaltı, uçak ve zehirli gaz üretilmesi yasaklanmış ve sadece belli birkaç fabrikada silah ve cephane üretilmesine izin verilmiştir. Türkiye, 7 Ocak 1929 tarihli ve 1380 sayılı kanunla Cenevre Protokolü’ne taraf devletler arasında yer almayı uygun bulmuştur. Çin, Sovyetler Birliği İngiltere ve Fransa, Cenevre Protokolünü özellikle “söz konusu devletlerin herhangi bir kimyasal veya biyolojik silahın kendilerine karşı kullanılması tehdidi karşısında veya bu silahların kendilerine karşı kullandığı durumlarda, karşılık olarak kimyasal silah kullanma haklarının varlığı” ve “Protokole taraf olmayan devletlere karşı, meşru müdafaa amaçlı kimyasal silah kullanma hakkının varlığı” konularını çekince göstererek imzalamışlar ve bu çekinceler çerçevesince taraf olmuşlardır.