SORU: Kurban kesme yerine bedelinin verilemeyeceği görüşünü savunanların dayanakları nelerdir?
CEVAP: Bu görüşü savunanlar, sadaka ile kurbanın fıkhî hükümlerini karşılaştırmaktadırlar. Sadaka vermek genel itibariyle nafile (tatavvu) bir davranıştır. Kurbanın hükmü ise fıkıh âlimlerince vacip veya müekked sünnet olarak değerlendirilmiştir. Vacip veya sünnetin nafileye üstünlüğü tartışma götürmez bir gerçektir. Bu sebeple kurban kesme süresinde kurbanını kesemeyenlerin sorumlulukları devam etmektedir. Fıkıh kitaplarının içeriği belirli bir sistematik içerisinde sıralanmaktadır. Bu sıralanış fıkhî hükümleri anlamada insanlara yardımcı olmaktadır. Fıkıh kitaplarında zebâih denen ve hayvan kesme usullerini anlatan bir bölüm vardır. Bu bölümden sonra genelde kurban bölümü yer almaktadır. Böylece hayvan kesmede genelden özele geçilmektedir. Konunun bu biçimde ele alınışı bile kurbanın ancak hayvanları kesmek suretiyle gerçekleşen bir ibadet olduğunu göstermektedir. Kan akıtmak kurbanının rüknü olarak kabul edilmektedir Çünkü kurban kesmenin öncelikli amacı et elde etmek, onu ikram etmek veya ihtiyaç sahiplerine et dağıtmak değildir. Bunlar sonuçlardır. Temel hedef Allah’ın emrine itaatin bir göstergesi olarak belirli niteliklere sahip olan hayvanı kesmektir. İhtiyaç sahiplerine yardım, senenin her anını kuşatabilecek bir sosyal yardımlaşma biçimi iken, kurban sadece belirli zaman dilimi içerisinde yerine getirilebilecek bir kulluk görevidir. Hz. Peygamber hicretin ikinci yılından ömrünün sonuna kadar sürekli kurban kesmiştir. Sadece bu gerçek bile kurbanın bağlayıcılığını göstermede yeterli bir delildir. Hz. Peygamber’in Müslümanların kurban kesmekle sorumlu olunduğunu belirttiği ve kendisinin de kesintisiz uyguladığı kurban kesmenin bağlayıcılığı hususunda ittifak vardır.