SORU: On dokuzuncu yüzyılın sonlarında gelişip yirminci yüzyıla damgasını vurmuş olan ve felsefe tarihinde “dile dönüş” adıyla anılan dönemin en belirgin özelliği nedir?
CEVAP: Bu dönemin en belirgin özelliği dilsel çözümleme yönteminin felsefe sorunlarının tartışılmasında merkezi bir konuma getirilmesidir. Çoğu geleneksel felsefe probleminin dilin yanlış kullanımından kaynaklandığını savunan bazı filozoflar, kavramsal çözümlemeyi felsefenin en temel yöntemi olarak görürler. Bu dönemde yeşermeye başlayan dil felsefesi çalışmalarında dile dair geleneksel bir görüş olduğunu görüyoruz. Özellikle Wittgenstein’ın Tractatus döneminde açık bir biçimde savunduğu bu görüşe göre dil dünyayı betimlemek için bir araçtır. Doğru bir önerme, Wittgenstein’a göre bir “resim”dir; dünyanın bir olgusunu resimler. Bu şekilde dil dünyayı açıklar, onu betimler, ve gerçekliği bize yansıtır. Bu görüş o dönem yaygın kabul gören pozitivist akımın bir uzantısı olarak da görülebilir. Nitekim Wittgenstein’ın başını çektiği Viyana Çevresi filozoflarının kurduğu akım Mantıkçı Pozitivizm olarak anılır.