YENİ TÜRK EDEBİYATINA GİRİŞ II Dersi Birinci Meşrutiyet’in İlanı soru detayı:

PAYLAŞ:

SORU:

Osmanlı’da Meşrutiyet öncesinde rejim değişikliği ile ilgili atılan adımlar nelerdir?


CEVAP:

Osmanlı, Tanzimat Fermanı (1839) ile resmen haber verdiği rejim değişikliğini, başka bir söyleyişle meşrutiyeti, fermanın daha öncesindeki yıllardan, hemen hemen 19. yüzyılın başlarından itibaren gerçekleştirme çabası içerisine girer. Fakat Osmanlı dünyasında monarşi dışındaki devlet yönetim biçimlerinden ilk bahis, bu tarihlerden çok daha önce ve Usûlü’l Hikem fi Nizamü’lÜmem (1731) iledir. Usûlü’l Hikem fi Nizamü’l-Ümem, İbrahim Müteferrika tarafından yazılmıştır ve III. Ahmet’in fermanı (5 Temmuz 1727) ile İstanbul’da kurulan Matbaa-i Âmire’de basılan ilk kitaplardandır. İbrahim Müteferrika’nın bu kitabı, Osmanlı Devleti’nin bundan sonraki yüzyıllık zamanda gerçekleştireceği hedefleri belirleyen uzak görüşlü bir çalışma olarak değerlendirilmelidir. Kitap ilk olarak bir ülke için ordunun ne denli önemli olduğundan bahsederek Osmanlı ordusunda düzenlemeler yapılması fikrinin kapısını aralamıştır. Bundan sonra Osmanlı’da bütün bir 18. yüzyılı içerisine alan ve 19. yüzyıl başlarında Yeniçeri Ocağı’nın kapatılıp yerine Âsakir-i Mansure-i Muhammediye’nin (1826) kurulmasına kadar uzanan bir askerî dönüşüm başlar. Diğer yandan yine Usûlü’l Hikem fi Nizamü’l-Ümem’de bir devletin çevresindeki ülkelerin nasıl yönetildiklerini bilmesinin faydalı olacağı görüşüne işaret eden İbrahim Müteferrika, kendisi için yönetim biçimlerinden dolayısıyla da aristokrasi, monarşi ve demokrasiden söz etme fırsatı yaratmıştır. Bu vesileyle Osmanlı dünyasında bir devletin nasıl yönetilmesi gerektiğiyle ilgili bir bilgi alanı oluşmasına ve belki de Osmanlı’nın süregelen devlet yönetimiyle ilgili sorgulamaların başlamasına katkıda bulunduğu düşünülebilir. Devlet yönetimindeki yeniliğin, modernleşmenin ilk basamaklarından olduğuna vurgu yapan İbrahim Müteferrika, bir rejim değişikliğinin önünü açmıştır. Hemen hemen aynı yıllarda Avrupa’ya gönderilen sefirlerin bir rapor niteliğinde hazırladıkları sefaretnamelerde de ülkelerin yönetim biçimlerine dikkat çekildiği hatırlanmalıdır. Şüphesiz hem sefaretnamelerin hem de başta Usûlü’l Hikem fi Nizamü’l-Ümem olmak üzere Matbaa-i Âmire’de basılan kitapların Osmanlı tebaası tarafından hemen okunarak paylaşıldığı ve geniş bir etki alanı oluşturduğu düşünülemez. Ancak alınan kararlar ve hayata geçirilen uygulamalar değişimin en azından devlet katında kabul gördüğünü düşündürmektedir. Bu, önce Tanzimat’a sonra da Meşrutiyet’e giden süreçte birtakım direnişlere rağmen kararlı şekilde devam edilmiş olunmasından çıkarılabilecek bir sonuçtur.