OSMANLIDA İSKAN VE GÖÇ Dersi OSMANLI DEVLETİ'NDE İSKAN soru detayı:
SORU:
Osmanlı Devleti'nde aralarında veya yerleşik gruplarla anlaşmazlık olan cemaat ve aşiretlerin iskânlarında ne tür politika izlenmiştir?
CEVAP:
Osmanlı Devleti’nde konar-göçer hayat yaşayan zümrelerin yaşam tarzından
dolayı bazen kendi aralarında veya yerleşik ahaliyle sıkıntılar çıkabilmekteydi. Konar-göçerlerin tarım arazilerine verdikleri zarar genelde küçük ölçekli olup yeni bir iskân için gerekçe oluşturmaz, zararlar tazmin olunarak mesele çözülürdü. Ülkede huzur ve güvenliğin olmasını, üretimin devam etmesini isteyen devlet daha büyük olaylarda ise iskân metodunu uygulamıştır. Mesela, Balis sancağına tabi Arap Ka’ini ve Domanha Yörüklerinin dağılarak yaşadıklarından çevreye zarar verdikleri tespit edilince, boş ve harabe yerlere iskânları uygun görülmüştür. Öte yandan bu iskân sırasında adı geçen taifelere haksızlık yapılmaması ve başka bir isyana sebep olunmaması hususunda yetkililer uyarılmıştır. Hatta devletin, böyle durumlara fırsat vermemek için tedbirler aldığı dahi oluyordu. Nitekim kurak mevsimlerde konar-göçerlerin yerleşik alanlara zarar vermesinden çekinen merkezî idare yerel idarelerden gerekli tedbirleri önceden almalarını istiyordu. Keza Simav ahalisi ile Dağözü suhteleri arasındaki anlaşmazlığı çözümleme adına Kütahya’da
Germiyanoğlu zaviyesi iskâna açılmıştır. Yine Halep ile Adana arasında mukim
Danişmentli Türkmenlerinden olan bir kaç cemaat, yerleşiklere zarar vermeleri
üzerine boş ve harap olan topraklarda iskâna tabi tutulmuştur. Göçebeler ile yerleşikler arasında birbirini tamamlayan bir paralellik vardı. Göçerler ürettikleri her nevi eşyayı yaylak pazarlarında satıyorlardı. Bununla birlikte
devlet tarafından kendilerine bir güzergâh çizilmesine rağmen, bu sınırları
aşıp ekili dikili alanlara zarar verdikleri de oluyordu. Devlet, bu konuda göçebe
zümreye sert davranmıştır; çünkü yerleşiklerin topraklarına göçebelerin müdahalesi demek devletin büyük bir vergi kaybına neden olması demekti. Özellikle de devlet ekonomisinin tarıma dayanması ve büyük gelir kaynaklarının çiftçilerin üretimine bağlı olması devletin bu alanlar için özel önlemler almasını gerektirmişti.