aof.sorular.net
Eski Türk Edebiyatının Kaynaklarından Şair Tezkireleri
ESKİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARINDAN ŞAİR TEZKİRELERİ Dersi 16.YÜZYIL ŞAİR TEZKİRELERİ-I soru cevapları
ESKİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARINDAN ŞAİR TEZKİRELERİ Dersi 16.YÜZYIL ŞAİR TEZKİRELERİ-I soru detayı:
SORU:
Tezkirecilerin özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Osmanlı coğrafyasında ilk örneğine 1538 yılında Sehî Bey’in Heşt-Behişt adlı eseriyle rastladığımız şairler tezkiresi türü, Latifî’nin tezkiresi ile standart bir hüviyet kazanmıştır. Bu tezkirede yer alan Ahmet Paşa maddesi tezkirecilerin bir biyografiyi nasıl ele aldıklarını göstermesi bakımından sadeleştirilip önemli bölümleri açısından izah edilmiştir.
- Tezkirelerde biyografisi yazılan şairler, asıl isimleriyle değil, mahlaslarıyla bu kaynaklara girerler.
- Tezkireciler ele aldıkları kişinin şairlik konumu yanında onun sosyal statüsünü de dikkate alarak üsluplarını oluştururlar. Bu konumdaki şairlerin hayatlarını anlatırken daha süslü ve ağdalı dil kullanırlar.
- Biyografi yazarları eğer ele aldıkları kişi artık hayatta değilse mahlastan sonra ona rahmet dileyen bir dua cümlesi eklerler. Bu dua cümlesi genellikle şairin adı veya mevkii ile ilgili kelimelerden seçilir.
- Klasik Doğu biyografisi geleneğinde mahlastan sonra verilen bilgi doğum yeridir.
- Tezkireciler özellikle şairin kabiliyetini vurgulamak açısından cevher (çoğulu cevahir, Farsça, gevher, güher) kelimesini tanımlayıcı bir unsur olarak sıkça kullanırlar. İnci yakut gibi değerli taşlar anlamına gelen bu kelime dizmek anlam› taşıyan nazm kelimesi ile birlikte çok geçer. Bu yüzden şiirin asli maddesi ya da asıl şiir anlamında olmak üzere bu kelime tezkirelerde sık sık karşımıza çıkar.
- Rum kelimesi 16. yüzyıla kadar umumi olarak Anadolu anlamında kullanılmış bu tarihten itibaren de Rumeli’yi de içine alacak şekilde Osmanlı ülkesi anlamında kullanılmıştır. Tezkirelerde daima bu ikinci anlamı ifade eder.
- Türkçe yazılmış mensur eserlerde bazı ayet ve hadisler, Arapça özlü sözler, deyimler ve Farsça şiirler metnin bir parçası imiş gibi karşımıza çıkar. Her Osmanlı aydını bunları eğitiminin bir parçası olarak bilmektedir. Bunun dışında yazar düz yazıyla anlattıklarını bir ya da iki beyitle özetler. Doğu anlatım sanatlarına özgü bu uygulamaya bütün mensur örneklerde olduğu gibi tezkirelerde de sıkça rastlarız.
- Mensur metinler içinde manzum örneklere geçilirken bunlar çoğu zaman aynı satır içinde birbirinin devam› olarak yazıldığı için yazar okuyucuyu, sunacağı manzum metnin konumuna göre nazm, beyit, mısra, rubai, kıta, gazel, matla, makta, şiir gibi bir ifadeyle uyarır. Mısra yerine zaman zaman ayın veya mim harfleri de kullanılabilir. Eğer tezkireci kendi şiirlerini de metne eklemek isterse o zaman li-muharririhi veya li-mü’ellifihi ibarelerini kullanır.
- Bize özgü biyografi anlayışına göre ele alınan kişinin daha sonra eğitim durumu, hocaları ve görevleri ifade edilir.
- Tezkirelerde şairlerin babaları eğer önemli biri ise hemen daima belirtilir.
- Tezkireciler aile ile ilgili bilgilerden sonra söz konusu kişinin şairlik yönüne ve eserlerine dair bilgiler verirler.
- Her biyografide rastlanmamakla birlikte zaman zaman tezkireciler ele aldıkları kişinin hayatıyla ilgili çeşitli anekdotlara yer verirler.