AİLE SAĞLIĞI Dersi Aile İçi Şiddet soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Şiddet kavramı nedir? Açıklayınız.


CEVAP:

Sözlük anlamıyla şiddet; bir kişiye, güç veya baskı uygulayarak isteği dışında bir şeyi yapmak ya da yaptırmaktır. Şiddet, kişilere ya da nesnelere çeşitli boyutlarda zarar vermeyi içeren güçlü, kontrolsüz, aşırı, birdenbire, amaçsız olabilen, toplu ya da bireysel görülebilen bir olgudur. Şiddet çok boyutlu olup saldırganlığı da kapsar.


#2

SORU:

Şiddet sözcüğünün etimolojik kökeni nedir? Açıklayınız. 


CEVAP:

Şiddet Latince “Violentia” kelimesinden gelmektedir. Violentia, şiddet, sert ya da acımasız kişilik, güç demektir.

Türkçe’ye ise Arapça’dan geçmiş olan şiddet (violence) kelimesi, bir şeyde gücü ve kuvveti vurgulayan anlamına gelen “şedde” fiilinden türemiş- tir. Türkçe’de şiddet, zıt fikirde olunanlara karşı kaba kuvvet kullanma, sert davranma anlamlarına da gelmektedir.


#3

SORU:

Şiddetin nedenleri kaç başlıkta incelenmektedir? Maddeler halinde yazınız. 


CEVAP:

Şiddet nedenleri, çok çeşitli ve karmaşıktır. Ancak genel anlamda şiddet, özel anlamda aile içi şiddetin nedenleri üç başlıkta toplanmaktadır. Bunlar; 

* biyolojik nedenler

* psikolojik nedenler  

* sosyal nedenlerdir.


#4

SORU:

Şiddetin biyolojik etkileri nelerdir? Yazınız. 


CEVAP:

Biyolojik nedenler arasında, erkeklik hormonlarının etkisi, şizofreni, paranoid şizofreni gibi bazı akıl hastalıkları ile antisosyal kişilik bozukluğu gibi bazı ruhsal bozukluk- lar sayılabilir. Saldırgan, yani şiddeti uygulayan aile bireylerinin büyük oranlarda erkek oluşu ve bu saldırgan davranışların ilerleyen yaşla birlikte azalmaya başlaması, erkek- lik hormonlarının şiddet davranışında etkili olduğunu düşündürmektedir. Hezeyanlar, halüsinasyonlar, gerçeklikten uzaklaşma, duygusal cevapların kaybı, sosyal ilişkilerin bozulması gibi belirtilerle ortaya çıkan şizofreni ve bunun özel bir çeşidi olan şüphe, kıskançlık, kendini beğenmişlik gibi duyguların ön plana çıktığı paranoid şizofreni diye adlandırılan akıl hastalıkları da biyolojik nedenler arasındadır. Sorumsuz, tepkici ve dü- şüncesiz hareket etme, vicdansızca ve suç niteliğinde davranışlar gösterme ve bunlardan hoşlanma biçimindeki tutumların görüldüğü antisosyal kişilik bozuklukları da şiddetin biyolojik nedenlerindendir.


#5

SORU:

Şiddetin psikolojik nedenleri nelerdir?


CEVAP:

Duygusal baskı ve sorumluluklardan kurtulma, hayal kırıklıkları için çıkış yolu bulma, isteklerini gerçekleştirme, empati yeteneğinin olmaması ve aile içi şiddetin olduğu bir ailede büyüme gibi nedenler psikolojik nedenler olarak sayılmaktadır.


#6

SORU:

Şiddetin sosyal nedenleri nelerdir? 


CEVAP:

Şiddet uygulama, öğrenilebilen bir davranıştır. En önemli öğrenme kaynağı ise şiddeti uygulayan kişinin kendi ailesidir. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde, aile içi şiddetin uygulandığı bir ortamda yetişenlerin, şiddet gösterme eğilimine sahip oldukları gös- terilmiştir. Ayrıca şiddetin, toplum tarafından paylaşılan bir değer yargısı olarak kabul edilmesi ve kuşaktan kuşağa aktarılması da sosyal bir neden olarak kabul edilmektedir. Toplumların sahip oldukları iletişim becerilerinin yetersizliği, duygu ve düşüncelerin kışkırtıcı biçimlerde ifade edilmesi alışkanlığı, bilinçsizce yapılan suçlamalar, katı namus ve ahlak anlayışları da şiddetin sosyal nedenleri arasında sayılabilir. Yoksulluk, hayat karşısında şanssız olmak, beklentilerin ve kazanılmış niteliklerin yoksunluğu gibi sos- yo-ekonomik baskı unsurları da şiddet uygulamasına neden olabilir. Alkol ve madde bağımlılığı olan kişiler ise gerek bu sosyal faktörlerin gerekse kullandıkları bağımlılık yaratan maddelerin neden olduğu ruhsal etkiler sonucunda şiddet uygulamaya daha çok yatkındırlar.


#7

SORU:

Dünya Sağlık Örgütü şiddeti nasıl sınıflandırmaktadır? Açıklayınız.


CEVAP:

Dünya Sağlık Örgütü’nün, 2002 Şiddet ve Sağlık Raporu’nda kullanılan sınıflandırmaya göre şiddet üç şekilde ele alınmıştır.

Kendine Yönelik Şiddet
a. İntihar
b. Kendini ihmal

Kişiler Arası Şiddet
a. Aile İçi Şiddet: Eş istismarı, çocuk İstismarı, yaşlı istismarı.
b. Topluluk Şiddeti: Yerleşik nüfusa yönelik şiddet, yabancılara yönelik şiddet

Kollektif Şiddet
a. Toplumsal şiddet
b. Politik şiddet
c. Ekonomik şiddet


#8

SORU:

Dünya Sağlık Örgütü şiddeti uygulanışına göre kaç boyuta ayırır? Bu boyutlar nelerdir?


CEVAP:

Uygulanışına göre şiddet 4 boyutta ele alınmaktadır. Bunlar;

* fiziksel

* duygusal (psikolojik),

* ekonomik

* cinsel olarak ayrımlanmaktadır. 


#9

SORU:

Fiziksel, Duygusal, Ekonomik ve cinsel şiddet kavramlarını açıklayınız. 


CEVAP:

Fiziksel Şiddet: Aile içi şiddetin en sık olarak uygulanan biçimidir. Sarsma, hırpalama, tokat atma, dayak atma, bireye cisimler atma, duvarlara vurma, saçından tutup yerlerde sürükleme, itme, sopa ve odun ile dövme, ellerini kollarını bağlama, kesici delici aletlerle üzerine yürüme ve bunları kullanarak kişiyi yaralama, ateşli silahlar kullanma, kişileri öldürme gibi du- rumlar fiziksel şiddet uygulamalarıdır.

Duygusal Şiddet: Duygusal şiddet, duyguların ve duygusal ihtiyaçların karşı tarafa baskı uygulayabilmek için tutarlı bir şekilde istismar edilmesi, bir yaptırım ve tehdit aracı olarak kullanılmasıdır. Duygusal şiddetin amacı, kurbanın kendine ait saygısını kaybettirmek, korkut- mak, kendini güçsüz hissetmesini sağlamaktır.

Cinsel Şiddet: Cinsel şiddet, kişinin isteğine aykırı olarak cinselliğin bir sindirme, denetleme ve tehdit aracı olarak kullanılmasıdır. Kadınla zorla ilişkide bulunmak, aşırı kıskançlık, evlilik içi tecavüz, ensest ve ayrıca kişiye bir eşyaymış gibi davranmak, cinselliği bir cezalandırma yöntemi olarak kullanmak, duygusal baskı kurarak cinsel ilişkiye zorlamak, tecavüz et- mek, istenmeyen cinsel pozisyonlara zorlamak, fuhuşa zorlamak gibi davranışlar cinsel şiddete örnek olarak verilebilir.

Ekonomik Şiddet: Ekonomik şiddet, ekonomik kaynakların ve paranın kişi üzerinde bir yaptırım, tehdit ve kontrol aracı olarak düzenli bir şekilde kullanılmasıdır. Örneğin; kadının gelirine malla- rına el koymak, kadını ailesinden katkı sağlamaya zorlamak, kadının gelirini kumarda, içkide harcamak, kadının ve çocukların ihtiyaçlarını karşılamamak, kazancı olduğu hal- de erkeğin kadını ve çocuklarını yokluk içinde bırakması gibi tutumlardır.


#10

SORU:

Aile içi şiddet kavramını tartışınız. 


CEVAP:

Kişinin beden ve ruhsal açıdan zarar görmesine, yaralanmasına veya sakat kalmasına; fiziksel ya da ruhsal travma yaratmasına neden olan davranışlar aile içinde gerçekleşiyorsa; “Aile içi şiddet” söz konusudur. Bu türlü şiddetin mağdurları nadiren erkekler olsa da çoğunlukla kadınlar ve çocuklar ile bakıma muhtaç yaşlılardır.

Kişilerin beslenme ve bakım gereksinimlerini karşılayan, güven duygusu veren, beden ve akıl sağlığını koruyan ve geliştiren bir birim olması gereken aile, çoğu kez, her çeşit şiddetin beslendiği ve uygulandığı tek odak olmaktadır.

Aile dışında gerçekleşen şiddet için toplum sorumlu tutulurken, aile içinde oluşan şid- det gizli kalmakta, özel hayat olarak kabul edilmekte, çoğu kez de olağan ve yasal olarak karşılanmaktadır. Aile içi şiddet ile ilgili olarak gelişen kamuoyu bilinci ise çok değişkendir. Böyle bir şiddetin varlığına inanmama ve inkâr etme şeklinde görüşler olabildiği gibi, bu tür bir şiddeti onaylayan görüşler de olabilmektedir.


#11

SORU:

Türkiye'de aile içi şiddet üzerine yapılan çalışmalardan çıkarılan sonuçlar nelerdir?


CEVAP:

Türkiye’de aile içi şiddet konusunda pek çok araştırma yapılmıştır. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun 1995 yılı araştırmasına göre, araştırmaya katılanların %57,7’si uğradığı şiddetin ilk evlilik günlerinde başladığını, %18’lik bir kısım şiddetin ilk çocukluktan sonra başladığını belirtmiştir. Aynı araştırmada; kadınların %61’i çok uzun süreden beridir şiddet gördüklerini açıklamışlardır. Yine bu araştırmaya göre kadınların %84’ü sözel şiddete, %78’i fiziksel şiddete uğradıklarını %17’si ise ekonomik şiddete maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Aylık gelir durumu düştükçe eşe yönelik fiziksel şiddet eğilimi artmaktadır. Eşin dövülmemesi gerektiğini en çok vurgulayanlar aynı araştırmaya göre sağlık sektöründe ve eğitim sektöründe çalışanlardır.


#12

SORU:

Morçatı vakfı ne gibi faaliyetler yapmaktadır? Vakıf hakkında bilgi veriniz. 


CEVAP:

Morçatı, erkek şiddetine yönelik bir kadın hareketi olarak 1990 yılında kurulmuş, kadına şiddeti ve aile içi şiddeti azaltmaya dönük çabalar gösteren bir vakıftır. Tam adı, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’dır.

Türkiye’de mevcut aile içi şiddet üzerine en önemli istatistiklerden biri de Morçatı’ya başvuran kadınlara ait istatistiklerdir. “Morçatı”ya başvuran kadınların %12,7’ sinin tek bir şiddet türüne maruz kaldıkları görülmektedir. Diğerleri ise birden fazla şiddet türüne bir arada maruz kaldıklarını belirtmişerdir. Kadınların %7,8’i yalnızca fiziksel şiddete, %3,5’i de yalnızca duygusal şiddete maruz kaldıklarını söylemişlerdir. Bu rakamlar, Türkiye’de yaşanan aile içi şiddet olayına ilişkin yeterli olmamakla beraber genel bir fikir vermek noktasında önemli birer delil durumundadırlar.


#13

SORU:

Türk Medeni Kanununda aile içi şiddete başvuran bireylere yaptırımda bulunan maddeler nelerdir? Açıklayınız. 


CEVAP:

5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanununun 232. Maddesi;
“Aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” demektedir. Aynı Maddenin 2. Bendi ise “ İdaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası verilir”. Denmektedir. Buna göre çocuğa kötü muamele eden ebeveyn hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

2771 sayılı Türk Medeni Kanunu Madde 162; “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”


#14

SORU:

Aile ici şiddet ya da diğer şiddet türlerinin temelinde ne olduğu düşünülmektedir? Açıklayınız. 


CEVAP:

Aile içi şiddetin ve genel olarak tüm şiddet türlerinin kaynaklandığı koşulların altında iletişim eksikliğinin ve iletişimin tam olarak kurulamamasının yattığı görülmektedir. İletişimsizlik, şiddet eğilimini artırma yönünde etkide bulunurken; iletişim becerilerinin geliştirilmesi ve farkında olarak iletişim davranışının sergilenmesi, şiddetin önlenmesinde önemlidir. Empati yeteneğinden yoksun, içinde bulunduğu durumu açıklamaktan aciz ve iletişimin öneminin bilincinde olmayan bireyler ile kurulan iletişimde; ortaya sorunların çıkması ise yadırganacak bir durum değildir.


#15

SORU:

İletişim nedir? Tanımlayınız. 


CEVAP:

İletişim; en basit haliyle, bilgi, tutum, duygu ve düşüncelerin bir birey ya da grup tarafından diğer birey ya da gruba semboller aracılığıyla aktarılmasıdır. Ancak sadece aktarım olarak iletişimi tanımlamak; iletişimi anlamak ve aile içi iletişimde işlevlerini ortaya koyabilmek için yeterli değildir. İnsanlar bir arada yaşama gereksinimi duyan sosyal varlıklardır. Bir arada yaşama, insanlar, gruplar ve toplumlar arasında bağlantının kurulması anlamına da gelmektedir. Kişilerin birbirleriyle ilişki kurması, ilişkinin başlaması ya da kopması gibi durumlar üzerinde etkili olan unsur, iletişimdir. İletişim kurmakta bireyin temel amacı, karşı tarafı etkileme ve ondan etkilenme; istenen yönde davranış değişikliği oluşturmadır.


#16

SORU:

Sözsüz iletişim elementleri nelerdir? Açıklayınız.


CEVAP:

Dökmen (2006), sözsüz iletişimi dört gruba ayırarak açıklamaktadır:

  1. Yüz ve beden: Yüz ifadesi, el ve vücut hareketleri, vücudun duruşu ve göz teması, iletişimin söz dışı boyutunun kodlarıdır. Yüz ve beden ifadeleri, niyet edilerek ya da niyet edilmeden yapılır. İnsanlar, niyet edilen ifadeler yoluyla birbirlerine birtakım anlamları iletirler. Başı evet ya da hayır anlamında sallamak, kaşları kaldırmak yoluyla katılmadığını ifade etmek, dudakları büzmek yoluyla “belki” demek, ya da omuzları kaldırarak umursamazlığı kodlamak niyetli ifadelerken, niyet edilmemiş olan yüz ya da bedenin ifadeleri çoğunlukla iç dünyanın yansıması biçiminde ortaya çıkmaktadır.

  2. Temas: Günlük yaşamda çeşitli mesajlar, temas yoluyla aktarılmaktadır. Birinin elini öpüp başa koymak, karşı tarafa saygı ve büyüklük atfedildiği anlamını ortaya çıkarır. Tokalaşma sırasında temasın düzeyi ve şekli de anlamların aktarımında mesajları karşı tarafa iletmektedir. Dostluk ve samimiyet gösterme amaçlı olarak karşıdaki kişinin koluna ve omuzuna dokunmak da bu türden ilişki kod- lama tipidir.

  3. Mekân kullanımı: İnsanlar, kendi çevrelerinde oluşturdukları boş mekanlar yoluyla da iletişimde anlam yaratmaktadırlar. Diğerleriyle konulan mesafe, ilişkiye ilişkin ipuçlarını da taşımaktadır. Bireyler, sevdikleri ve yakın hissettikleri kişileri kendilerine daha yakına çekme çabası içindeyken; daha az sevilenleri uzaklaştırma yönünde tavır sergilemektedirler.

  4. Araçlar: Bireylerarası iletişimde iletiyi aktarma amacı taşıyan yöntemlerden bir diğeri ise takı ve aksesuar kullanımını ifade eden birtakım araçlardır. Rozetler, takılar ve kişiliği aktarma amacı taşıyan bazı diğer aksesuarlar iletişimin söz dışı boyutuna ilişkindir. Ayrıca sürülen kokular da anlam yaratmada etkilidir.


#17

SORU:

Aile ici şiddetin önlenmesinde iletişimin rolü nedir? Açıklayınız. 


CEVAP:

Etkili iletişim sağlıklı bir aile ve dolayısıyla sağlıklı toplumu yaratır. İnsanlarla iletişim kurmayı bilmek, iletişim tekniğini, kurallarını ve inceliklerini tanımak hayatta başarılı ve mutlu olmanın yanı sıra aile içi olumlu atmosferin de belirleyicisidir. İletişim, önce- likle karşıdaki kişiyi anlamak ve aktarılan iletiyi doğru anlamlandırmak ile etkili olabilir. Kuşkusuz, iletileri doğru aktarmak da iletişimin karşılıklılığı ilkesi için gerekliliktir. Etki- li iletişim kurabilmek için ise iletişim becerilerinin geliştirilmesine gerek vardır. İletişim becerisi denildiğinde ilk akla gelen ise kuşkusuz “empati”dir. Bir insanın karşısındakinin ne hissettiğini o anda anlayabilme ve ona bu hususta hak verebilme yeteneği olarak ifade edilen empati, sağlıklı ve etkili iletişimin kalbidir.

Aile içinde iletişimin istenilen biçimde işlememesi, iletişim kopukluklarına yol aça- caktır. İletişimin kopuk oluşu, duygu ve düşüncelerin açık biçimde dile getirilememesi anlamına gelmektedir. Sonuç olarak sürekli sürtüşme ve çekişmelere dayalı bir aile ortamı oluşacak; bu durum ise sevgisizlik ya da sevgiden yoksun büyüme sonucunu doğuracaktır. Sevgisizlik ve iletişimin kopukluğu, ilerleyen aşamalarda fiziksel ya da ekonomik olarak güçlü olanın diğerine istemediği davranışları yaptırma ya da yaptırmaya zorlama sonucunu ortaya çıkaracaktır.


#18

SORU:

Çatışma nedir? Aile içi şiddet kavramı çerçevesinde açıklayınız.


CEVAP:

Bireyler arasında amaçlar, değerler, görüşler, ihtiyaçlar ve beklentiler açısından farklılıkla- rın bulunması halinde ortaya çıkan, kişinin diğer kişiler ile anlaşmazlığı ve uyumsuzluğu durumudur. Bu anlaşmazlık ve uyumsuzluk durumunun tarafların amacına erişmesini engelleyecek biçimde eyleme dönüştürülmesi de çatışma kapsamında değerlendirilir. Sanılanın aksine çatışma, doğal bir durumdur ve insanların düşündükleri gibi gitmeyen veya bekledikleri gibi olmayan durumlarda çatışma kaçınılmazdır. Çatışmanın olmaması için tarafların her söylenilene şartsız uyması gerekir ki böyle bir durum söz konusu değil- dir. İnsanların iç dünyasında yaşanan gelişmeler, deneyimleri ve bilgileri, belirli konulara farklı tepkiler vermesi sonucunu ortaya çıkarır. Bu tepkilerin ise her zaman ve herkesin kabul edebileceği nitelikte olması beklenemez. Kişilerin birbirlerinin tutumlarından, görüşlerinden, düşüncelerinden ya da iletişim biçimlerinden hoşnutsuzluğunun bir sonucu olarak çatışma, kişilerin olumsuz duygularının doğal bir dışa vurumudur.


#19

SORU:

Bir ailenin günlük hayatında çatışma yaratan durumlar neler olabilir? Açıklayınız. 


CEVAP:

Çatışmaların doğru yönetilmesi için öncelikle günlük yaşam- da ortaya çıkan çatışmaların bilinmesi gerekir. Dökmen (2006) günlük yaşamda çatışma yaratan durumları aşağıdaki gibi sıralamaktadır:

Kişinin kendisine gönderilen mesajı, mesajın gönderiliş şeklini ya da mesajı göndereni, kendisine uygun bulmaması,

Kişinin kendisine gönderilen mesajı, dinleyememesi,

Kişinin mesajı yanlış yorumlaması,

Mesajın içeriğine karşı olması

Kişinin mesaja verdiği geribildirimin; karşısındaki kişiye uygun olmaması.


#20

SORU:

Aile ici çatışmaların çözülmemesi nelere sebep olabilir? Çatışmalar nasıl çözülmelidir?


CEVAP:

Çatışma, bireyler üzerinde stres, gerilim yaratır ve bireyler tarafından arzulanmayan bir durumdur. Özellikle eşler arasında ortaya çıkan ve genellikle üstü örtülen çatışma durumları, mutlak çözülmesi gereken niteliktedir. Çatışmanın çözümlenmemesi, ruhsal rahatsızlıklara yol açabilme potansiyeline de sahiptir.

Çatışmanın çözülmesi öncelikle yerinde uygun yöntemle ve zamanında iletişime bağlıdır. Aile içi iletişimin geliştirilmesi ve bu duruma eşlerden başlanması, başta çocuklar ile etkili iletişimin gelişimine katkıda bulunması olmak üzere sorunların iletişim aracılığıyla çözülmesine katkıda bulunacaktır. 

İletişim çatışmalarının büyük bir kısmı, iletişim becerisinin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. İletişim kurarken hataların farkına varmak ve bu hataları kabul edip düzeltmek yoluyla çatışmalar doğru çözülebilir. Diğer taraftan sorunlardan kaçarak ya da hasıraltı ederek çatışmanın çözülemeyeceği de bilinmelidir. Sürekli ötelenen ya da üstü örtülen sorunlar, bireyin şiddete yönelmesi sonucunu ortaya çıkarabilmektedir. İleti- şimi kullanarak sorunları çözmek ya da çatışmayı başarılı biçimde yönetebilmek, kişinin toplumsal yaşam içinde önce kendini tanımasını sağlamak ve empatisini geliştirmek ile mümkündür. Çatışmanın çözülmesi için öncelikle iki tarafın da çözüme katkıda bulunması gerekmektedir. Kişilerin çatışma çözme yönünde istekli olmaları ve iletişim becerileri konusunda kendilerini geliştirmeleri, çatışmanın çözümü için gereklidir. Bazı durumlarda çatışmanın çözümü için profesyonel yardım alma yoluna da gidilmelidir.