ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ II Dersi ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE UYGULAMA ESASLARI soru cevapları:

Toplam 52 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Türkiye’nin modern anlamda bir millî devlet olarak uluslararası alanda meşruiyet kazanması hangi olay ile gerçekleşmiştir?


CEVAP: Türkiye’nin modern anlamda bir millî devlet olarak uluslararası alanda meşruiyet kazanması Lozan Konferansı ile gerçekleşmiştir. 1923-30 yılları arasında Türk Dış Politikası, Lozan Konferansı’nda çeşitli nedenlerle kesin olarak sonuçlandırılamamış konuların, ulusal çıkarlara uygun biçimde çözümlenmesi üzerine odaklanmıştır. Bu konular İngiltere ile Musul Sorunu, Fransa ile Kapitülasyonlar, Hatay ve diğer sorunlar, Yunanistan ile Ahali Mübadelesi olarak sıralanabilir.

#2

SORU: I. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası ilişkilerde revizyonist olarak adlandırılan bir tutum benimsemiştir. Revizyonist tutum nedir?


CEVAP: I. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası ilişkiler, savaşı kazanan devletlerle kaybedenler arasındaki kutuplaşma çerçevesinde şekillenmişti. Galip devletler savaş sonrası oluşturulan uluslararası düzenin devamını isterken; mağlup devletler kendilerine dikte ettirilen ve ağır şartlar taşıyan anlaşmalara tepki gösteriyorlardı. Mağlup devletler, savaş sonrası anlaşmalar çerçevesinde oluşan statükoyu değiştirmek üzere revizyonist olarak adlandırılan bir tutum benimsemişler, buna karşılık galipler kendilerinin belirlediği mevcut durumun korunmasını sağlamaya çalışarak, anti-revizyonist bir tutum benimsemişlerdir. İki savaş arası dönemde ortaya çıkan bu kutuplaşmada Türkiye, savaştan yenik çıkanlar arasında bulunmasına rağmen revizyonist bir politika izlememiştir. Türkiye’nin böyle bir tutum benimsemesinde şüphesiz, verdiği millî kurtuluş mücadelesinin zaferle sonuçlanması ve Lozan’da yapılan anlaşma ile Sèvres Antlaşması’nı geçersiz kılacak bir sonuca ulaşmasının etkisi vardır.

#3

SORU: Türk Dış Politikasının temel amaçları nelerdir?


CEVAP: İlkesel olarak gerçekçilik, hukuka bağlılık, millî siyaset, yurtta sulh cihanda sulh prensipleri ile yürütülen Türk dış politikasının temel amaçları millî bir devlet kurmak, tam bağımsızlık, taklitçi olmayan bir demokratlaşma ve modernleşme, daha adil bir devletlerarası düzen olarak formüle edilebilir.

#4

SORU: Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri nelerdir?


CEVAP: Atatürk, modern batının gelişmişliğini örnek alıp, akılcı bir politika gütmenin ülke menfaatlerine uygun olacağı bilinci yanında, gerektiğinde ittifak arayışına girilebileceğini ifade ederek, o dönemlerde Türkiye’nin izlediği dış politika anlayışının bütün dünya devletlerince takdir edilmesini sağlamıştır. Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri: 1. Gerçekçilik 2. Bağımsızlık 3. Barışçılık 4. Güven Politikası ve İttifaklar sistemi 5. Batıcılık 6. Akılcılık

#5

SORU: Atatürk’ün Dış Politika İlkelerinden olan gerçekçilik ilkesi nasıl açıklanır?


CEVAP: Atatürkçülük her konuda olduğu gibi dış politikada da gerçekçidir. Atatürkçülükte asla hayallere kapılma yoktur. Dış politikadaki hedeflerin de diğer konularda olduğu gibi Gerçek ve ciddi olabilmesi, milletin maddi ve manevi ihtiyaçlarında kaynaklanması gerekir. Gerçekçilik ilkesi, dogmatik değil gerçekçi olmayı, sabit fikirlere göre hareket etmemeyi, daima gerçeği aramayı gerektirir.

#6

SORU: Tam bağımsızlık ilkesi ile amaçlanan nedir?


CEVAP: Bağımsızlık ilkesi ile diğer ülkelerle olan ilişkilerde genç cumhuriyetin bağımsızlığının korunmasına özen gösterilmesi hedeflenmiştir. Osmanlı döneminin iktisadî, siyasî, malî, kısacası her yönden dışa bağımlı yönetimlerini görmüş olan yeni Türkiye’nin kurucu kadrosu için, kurulan devletin gerçek bağımsızlığı öncelikli amaçtır. Bu bağımsızlık siyasi, iktisadi, mali, askerî ve kültürel açıdan bağımsızlığı kapsıyordu ve bunlardan ödün verilemezdi. Bu ilkeden hareketle, gerek Millî Mücadele süresince Batılı devletlerle yapılan görüşmelerde gerekse Lozan Barış görüşmeleri sonrasında, bağımsızlık ilkesine gölge düşürebilecek her konuda kararlı bir şekilde davranılmıştır.

#7

SORU: Yurtta Sulh Cihanda Sulh sözüyle Atatürk’ün vurgulamak istediği tema nedir?


CEVAP: Atatürk dönemi dış politikasının bir başka özelliği ise barışı esas almasıdır. Bunun en güzel örneği, Millî Mücadele yıllarında verilmiştir. Savaş ortamı içerisinde bile görüşmeler yoluyla barışın sağlanması için her türlü çaba sürdürülmüştür. Atatürk’ün barışçılığı yine onun söylediği Yurtta Sulh Cihanda Sulh sözüyle Türk dış politikasının bir ilkesi hâline gelmiştir. Atatürk tüm siyasi hayatı boyunca, mantık ölçüleri içerisinde asla ütopyaların peşinden koşmadan tam manasıyla gerçekçi bir dış politika anlayışı izlemiş dış politikanın iç politika ve iç huzurdan bağımsız olamayacağı düşüncesine dayalı olarak da yurtta barış dünyada barış ilkesini uygulamaya koymuştur. Daima barıştan yana taraf olmak, bütün dünyanın huzur ve sosyal adalet içinde olması görüşünü daima ön planda tutmak, bu nedenle de Yurtta barış, Cihanda barış prensibini benimsemek Atatürk’ün temel hedeflerindendir.

#8

SORU: Atatürk‘ün Türk Dış Politikasında akılcılığa verdiği önem nedir?


CEVAP: Milletimizin siyasi, sosyal hayatında, milletimizin fikri terbiyesinde de rehberimiz, ilim ve fen olacaktır. esasına uyarak Yurtta ve Dünyada barışa önemli katkısı olacak dış politikanın tertiplenmesinde ve uygulanmasında, akılcılık, bilim ve teknoloji yol gösterici olarak alınmaktadır. Teknoloji bütün milletleri birbirine benzeten ve yaklaştıran mal ve hizmetleri gerçekleştirdiğinden milletleri birliğe ve barışa götüren önemli bir vasıtadır. Ayrıca bilim, teknolojinin ulaştığı düzey milletlerin daha iyi koşullarda yaşamasına imkân verecek durumdadır. Dış politikada ve diplomasinin uygulanmasında bilim, teknolojinin Türkiye’ye getirilmesi ve yaygınlaştırılması esas amaçlardan biridir. Ayrıca bilim ve teknolojinin sağladığı esaslar, kaideler, usuller ve akılcılık dış politikamızın yürütülmesinde tek yol göstericidir.

#9

SORU: Türkiye’nin 1923-1930 dönemi dış politikasının özellikleri nelerdir?


CEVAP: Türkiye’nin 1923-1930 dönemi dış politikasının özelliklerini: Komşu devletlerle iyi ilişkiler kurma, sorunları barışçı yollarla çözme, Batı devletleriyle ilişkilerini güçlendirme ve Lozan Barış Antlaşması’ndan geriye kalan sorunları çözme olarak sıralayabiliriz.

#10

SORU: Mustafa Kemal, cumhuriyetin kendini koruyabilmesi için ulusal ve uluslararası güvenlik önlemlerini almanın gerekliliğini görmüştü. Bu konuda alınan önlem ve tedbirler nelerdir?


CEVAP: Mustafa Kemal, cumhuriyetin kendini koruyabilmesi için ulusal ve uluslararası güvenlik önlemlerini almanın gerekliliğini görmüştü. Bu bakımdan, askerî harcamalar ve ordunun modernleştirilmesi, ülkenin ekonomik yapılanması ile eş zamanlı olarak yürütülmüştür. Barışın korunması için Türkiye’nin salt kendi gücünün yetersiz kalabileceği durumlarda ülkenin güvenliğini sağlamak için uluslararası politikanın gereği olarak yürütülecek denge politikaları çerçevesinde bölgesel barışın korunması için başka devletlerle ittifaklar yaparak ülkenin güvenliğini sağlamak ilke olarak benimsendi. Barışın korunmasında gösterdiği hassasiyet, hiç de pasif bir dış politikayı ön görmemekteydi; tam tersine bunun yanında gösterilen kararlılığın, güvenlik ile ilgili hazırlıkların yapılması ile tamamlanabileceğine olan inanç, aktif bir dış politikayı da beraberinde getirdi.

#11

SORU: Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye ile İngiltere arasındaki gerginlik nasıl sona ermiştir?


CEVAP: Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye ile İngiltere arasındaki gerginlik Musul sorununun çözümlenmesi ile son bulmuştur.

#12

SORU: İngiltere kaç yılında Musul’u işgal etmiştir?


CEVAP: Osmanlı topraklarının paylaşılmasını esas alan ve I. Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletleri arasında yapılan gizli antlaşmalar doğrultusunda İngiltere bölgeye olan ilgisini hayata geçirmiş ve Türk birliklerinin kontrolünde olan bölgeyi Mondros Mütarekesi’ne aykırı olarak 15 Kasım 1918 tarihinde işgal etmiştir. Ancak, son Osmanlı Mebusân Meclisi’nin kabul ettiği Misak-ı Millî belgesinde Musul, vatanın bir parçası sayılmış ve Anadolu’da kurulan hükûmet her platformda bu bölgeyi Türkiye’den koparan şartları içeren Sevr Antlaşması’nı tanımadığını açıklamıştır.

#13

SORU: Musul sorunu, Milletler Cemiyeti konseyi tarafından kaç yılında görüşülmeye başlamıştır?


CEVAP: Musul sorunu, Milletler Cemiyeti konseyi tarafından 30 Eylül 1924’te görüşülmeye başlandı. Bu görüşmeler sürerken Türk-İngiliz ilişkileri iyice gerginleşti ve Milletler Cemiyeti Türkiye ile İngiltere arasındaki sınır anlaşmazlığına, 29 Ekim 1924 Türkiye-Irak geçici sınırını tespit ederek çözüm buldu. Daha sonra sorunu çözmek üzere, ilgili devletlerle görüşmeler yapmak için bir uluslararası komisyon oluşturuldu.

#14

SORU: Türkiye neden 17 Aralık 1925’te Sovyetlerle bir tarafsızlık ve saldırmazlık anlaşması imzaladı?


CEVAP: Musul sorunu ile Türkiye bir kez daha Millî Mücadele döneminde olduğu gibi uluslararası platformda yalnız kaldığını ve Batılı devletlerin savaş yolu ile elde edemediklerini, baskı yolu ile elde etmeye çalıştıklarını gördü. Bu yalnızlıktan kurtulmak için 17 Aralık 1925’te Sovyetlerle bir tarafsızlık ve saldırmazlık anlaşması imzaladı.

#15

SORU: Akdeniz paktı nedir?


CEVAP: 1936’da İtalya’nın Balkanlar ve Orta Doğu’da tehditlerini artırması üzerine, önce Fransa’yla anlaşan İngiltere, bir İtalyan saldırısı karşısında İspanya, Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye’ye garanti vermiştir. İspanya’nın bu garantiyi reddetmesine karşılık, diğer devletlerle birlikte, Türkiye bu garantiyi kabul etmiştir. Ayrıca, bu üç devlet de İngiltere’ye garanti vermiştir. Bu karşılıklı garantiler sistemine Akdeniz Paktı adı verilmiştir.

#16

SORU: Türkiye ile Fransa arasındaki anlaşmazlıklar cumhuriyet kurulduktan sonra hangi anlaşma/sözleşme ile çözümlenmiştir?


CEVAP: Türkiye ile Fransa arasındaki meseleler Ankara Anlaşması’nın gerektirdiği komisyon çalışmaları yapılamadığı için bir müddet askıda kalmıştır. İkili ilişkiler ancak Mayıs 1926’da imzalanabilen Dostluk ve İyi Komşuluk Sözleşmesi ile rayına oturtulabilmiştir. Buna göre taraflar aralarındaki anlaşmazlıkları barışçı yollarla çözecekler ve taraflardan birine silahlı bir saldırı hâlinde, diğeri tarafsız kalacaktır. Bu antlaşma 18 Şubat 1926’da parafe edilmekle beraber, Fransa imzaya hemen yanaşmamış, Türkiye ile İngiltere arasındaki Musul anlaşmazlığının çözümlenmesini beklemiştir. Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin kararını kabule karar verdikten sonra Fransa, sözleşmeyi 30 Mayıs 1926’da imzalanmıştır.

#17

SORU: Fransa’ya bırakılan Suriye, Lübnan ve Sancak’taki manda yönetimi Milletler Cemiyeti tarafından kaç tarihinde tasdik edilmiştir?


CEVAP: Fransa’ya bırakılan Suriye, Lübnan ve Sancak’taki manda yönetimi Milletler Cemiyeti tarafından 29 Eylül 1923’te tasdik edilmiştir. Böylece bölgede oluşturulan bu Fransız manda yönetimi birtakım düzenlemelerle 1936 yılına kadar devam etmiştir.

#18

SORU: Türkiye, yabancı okullar, Suriye sınırı ve Osmanlı borçları konusunda hangi devlet ile gerginlik yaşamıştır?


CEVAP: Türkiye, yabancı okullar, Suriye sınırı ve Osmanlı borçları konusunda Fransa ile gerginlik yaşamıştır.

#19

SORU: 1936 yılından itibaren Hatay sorununun gündeme gelmesinde etkisi olan olay nedir?


CEVAP: 1936 yılından itibaren Hatay sorununun gündeme gelmesinde etkisi olan olay Fransa’nın Suriye ve Lübnan’a bağımsızlık vermesidir. Bağımsızlığını kazanan Suriye ile Hatay meselesi ve sınır meseleleri bu dönemde gündeme gelmiştir.

#20

SORU: Osmanlı’nın en çok dış borcu olduğu ülke hangisidir?


CEVAP: Fransa, 19. yüzyıl ve öncesinde Osmanlı’nın ticaret yaptığı önemli bir batılı ülkeydi. Bundan dolayı Osmanlı’nın en çok borcu olduğu ülke Fransa’ydı. Bu dış borçların ödenmesi için 1926-1933 yılları arasında Fransa ile görüşmeler yapılmış ve ödemelerin taksitle yapılması karara bağlanmıştır. Ancak 1929’de patlak veren Dünya Ekonomik Buhranı nedeni ile ödemeler 1954’e kadar sürmüş, 1983’e kadar faiz ödenmiştir.

#21

SORU: Nüfus Mübadelesi nedir?


CEVAP: Lozan Barış Antlaşması imzalanmadan önce 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklularla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine dair sözleşme ve protokol imzalanmıştır. Tarihte ülkeler arasındaki bu tür nüfus değişimleri gönüllülük esasına dayanmışken, Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleştirilen bu nüfus değişimi, ilk zorunlu nüfus değişimi olarak tarihteki yerini almıştır.

#22

SORU: Türkiye ile Yunanistan arasındaki nüfus mübadelesinde/ değişiminde hangi kesimler mübadele kapsamı dışında bırakılmıştır?


CEVAP: Batı Trakya Türkleri ve İstanbul Rumları mübadeleye tabi olmamışlardır. Bunun dışında Orta Anadolu’da yaşayan Türkçe konuşan, Millî Mücadele döneminde Ankara Hükûmeti yanında yer alarak Papa Eftim liderliğinde Yunan işgaline ve Rum ayaklanmalarına karşı koyan Karamanlı Ortodoks Türkler de kendilerinin mübadele dışı tutulacağı fikrine sahipken, anlaşmada özellikle dinî kimliğe atıf yapılmış olması dolayısıyla mübadeleye tabi tutularak Yunanistan’a gönderilmişlerdir. Yunanistan’da mübadillerin yaşadığı uyum sürecinde, özellikle Türkçeden başka bir dil konuşmamaları âdet, gelenek, görenek ve taşıdıkları öz Türkçe isimleri ile Karamanlı Ortodoksların Yunan toplum yapısına uyumları daha da zor olmuştur. Sözleşmeye göre, elde tam olarak istatistikî bir veri olmamakla birlikte, yaklaşık 1.200.000 Ortodoks Anadolu’dan Yunanistan’a, Yunanistan’da yaşayan 500.000 Müslüman Türk de Anadolu’ya zorunlu olarak göç etmişlerdir.

#23

SORU: Türk-Yunan ilişkilerinde établi (yerleşik veya oturmakta olan) meselesi olarak tarihe geçen mesele nedir?


CEVAP: 1912 kanunuyla sınırlandırıldığı biçimde, İstanbul şehremaneti daireleri (İstanbul belediye sınırları) içinde 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerleşmiş bulunan bütün Rumlar İstanbul Rumu ve yine 1913 tarihli Bükreş Antlaşması’nın koymuş olduğu sınır çizgisinin doğusundaki bölgeye yerleşmiş bulunan Müslümanlar, Batı Trakya’da oturan Müslümanlar sayılacaklardı. Bu maddenin uygulanması ile ilgili olarak ortaya çıkan anlaşmazlık, iki ülkeyi savaşın eşiğine kadar getirmiştir. Söz konusu anlaşmazlık Türk-Yunan ilişkilerinde établi (yerleşik veya oturmakta olan) meselesi olarak tarihe geçmiştir.

#24

SORU: Türk-Yunan ilişkilerinde établi (yerleşik veya oturmakta olan) meselesi olarak tarihe geçen mesele nasıl çözümlenmiştir?


CEVAP: İki ülke 10 Haziran 1930 yılında Ankara’da bir antlaşma imzalamışlardır. Antlaşmaya göre doğum yerleri ve geliş tarihleri ne olursa olsun İstanbul’da bulunan Rumlar mübadeleden muaf tutulmuşlardır. Mübadillerin ayrıldıkları ülkelerde bıraktıkları malların mülkiyet hakkı bırakılan ülkeye ait olacaktır.

#25

SORU: Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkiler nasıl bir tarihsel süreç içerisinde başlamış ve bu ilişkiler de belirleyici faktörler neler olmuştur?


CEVAP: 26 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Paşa’nın V. İ. Lenin’e gönderdiği mektup, Türk – Sovyet ilişkilerinin başlangıç noktası kabul edilmektedir. M. Kemal’in gönderdiği bu mektupta iki hükümet arasında diplomatik ilişkilerin tesisi teklif ediliyor ve Anadolu’daki harekete Sovyetlerin destek vermesi, emperyal devletlere karşı müşterek bir mücadelenin gerekliliğinin altı çiziliyordu. Böylelikle Türk hükümetini ilk tanıyan devlet olarak Sovyetlerle ilişkiler tesisi edilmiş, özellikle 1920 yılı Temmuz’unda Moskova’da başlayan ve Ağustos’ta devam eden müzakereler Sovyet Rusya ile yakın ilişkiler kurulmasını beraberinde getirmiştir. Bu müzakereler Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey ve Sovyet Rusya Dış İlişkiler Komiseri Çiçerin idaresinde yürütülmüştür. Her ne kadar bu ilk dönemde istenilen diplomatik ilişkiler kurulamamışsa da Sovyetlerin Türkiye’yi tanıyan ilk ülke olması bununla birlikte Mustafa Kemal’in bu ilişkilerin gelişmesi için gösterdiği gayret ve bunun sonucunda Sovyetlerin yardımını alması önemli bir husustur.

#26

SORU: Balkan Antantı, hangi gelişme ile fiilen sona ermiştir?


CEVAP: Balkan Antantı (antlaşması, ittifakı), Almanya ve İtalya’nın saldırgan bir tutum izlemeye başlaması üzerine, mevcut sınırları korumak amacıyla 1934’de Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanmıştır. Kısa bir süre sonra, Yugoslavya’nın İtalya, Romanya’nın da Alman yanlısı politika izlemeye başlamaları üzerine amacından sapmış, II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla da sona ermiştir.

#27

SORU: Sadabad Paktı kaç tarihinde hangi ülkeler arasında imzalandı?


CEVAP: 1937 yılında İran ile Türkiye arasında çeşitli konularda iş birliğini amaçlayan anlaşmaların imzalanmasından sonra Orta Doğu’da Türkiye’nin faaliyetleri artmıştır. 7 Nisan 1937’de Mısır ile bir Dostluk Anlaşması imzalanmış, nihayet, İran ile Irak arasındaki sınır anlaşmazlıkları Türkiye’nin gayretiyle ortadan kalkmıştır. Bu esnada, Afganistan da anlaşmaya katılacağını bildirince, 8 Temmuz 1937’de Tahran’da Sadabad Sarayı’nda Türkiye-İran-Irak ve Afganistan arasında Sadabad Paktı adını alan anlaşma imzalandı.

#28

SORU: Sadabad Paktı’nda alınan kararlar nelerdir?


CEVAP: 5 yıl süreyle imzalanan bu anlaşmayla taraflar; Milletler Cemiyeti ve Briand-Kellog Paktına bağlı kalmayı, birbirlerinin içişlerine karışmamayı, ortak sınırlara saygı göstermeyi, birbirlerine karşı herhangi bir saldırıya girişmemeyi taahhüt ediyorlardı. Öte yandan bu ittifak karşılıklı yardım ve askerî yükümlülükler içermiyordu. Böylece Türkiye, batıda ve doğuda bir güvenlik sistemi kurmuş ve kendisi için önemli olan bu iki bölgede barış politikasını kuvvetlendirmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar varlığını sürdüren Pakt, 1955’te Bağdat Paktı’nın kurulması üzerine önemini yitirecektir. 1979 yılında Afganistan’da kurulan yeni rejim ve 1980 tarihinde yaşanan İran-Irak Savaşı Pakt’ı ortadan kaldıran gelişmeler olacaktır.

#29

SORU: Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girişi nasıl gerçekleşmiştir?


CEVAP: Türkiye’nin Mustafa Kemal önderliğinde yürüttüğü çok taraflı dış politika, Misak-ı Millî konusunda Lozan’da tam anlamıyla tatmin olmasa da savaş sonrası dünya düzeninde hoşnut ülkeler arasında, yani statükocu devletler safında yer alıyordu. Türkiye sorunlarını karşılıklı görüşmeler ve uluslararası mutabakatla gerçekleştirme yolunu seçiyordu. İki savaş arası dünyada Milletler Cemiyeti ilkelerinin ihlal edildiği bir ortamda, Türkiye’nin barışçı tavrı Batılı ülkelerin, özellikle de İngiltere’nin takdirini kazanıyordu. Ayrıca Türkiye, 1928 tarihli Briand-Kellogg Misakını imzalamış ve silahsızlanma konferansına da katılmıştı. Türkiye’nin cemiyete girişi, anılan bu gelişmeler sonrasında, İspanya temsilcisinin girişimi ve Yunan temsilcinin desteği üzerine, üyelerin çoğunluğunun 6 Temmuz 1932’de Genel Kurula sunduğu önergenin oy birliğiyle kabulüyle gerçekleşmiştir. Süreç, 18 Temmuz 1932 yılında Genel Kurulun oy birliğiyle aldığı kararla tamamlanmıştır. Dış politikasını Milletler Cemiyeti’ne üye olmadığı süreçte bile Cemiyetin ilkeleri doğrultusunda belirleyen ve uygulayan Türkiye, üye olduğunda da Cemiyet misakına sadık kalmış ve Cemiyetin kararlarını özenle uygulamaya çalışmıştır.

#30

SORU: Montrö Sözleşmesi’nin Önemi nedir?


CEVAP: Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türk-Sovyet ilişkilerinde ayrılığın ilk adımını oluşturmuştur. Türkiye’nin Rusya ve İngiltere ile ilişkilerinde yeni gelişmelerin başlangıcı olmuş, Türkiye eski dostu Sovyetler Birliği’nden çok yeni dostu İngiltere’ye bağlanmıştır. Montrö Konferansı’nda gerçekleşen Türk- İngiliz yakınlaşması konferansta en önemli gelişmelerden biri olmuştur. İngiltere’nin rızası olmasaydı Boğazlarla ilgili değişikliklerin kabulü bu derece hızlı ve mümkün olamazdı. İngiltere’nin Türkiye’ye karşı bu yakın davranışı İtalya’nın Doğu Akdeniz’de ortaya çıkardığı tehditten doğmuştur. Bu nedenle İngiltere, Türkiye’yi kendi tarafına çekmek istemiştir.

#31

SORU: Lozan’da kurulan boğazlar komisyonunun kaldırılması ve boğazlar üzerinde kesin egemenliğin sağlandığı anlaşmanın adı nedir?


CEVAP: Lozan’da kurulan boğazlar komisyonunun kaldırılması ve kesin egemenliğin sağlandığı anlaşmanın adı Montrö Sözleşmesi’dir.

#32

SORU: Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Türkiye’ye sağladığı yararlar nelerdir?


CEVAP: Türkiye’nin gerektiğinde boğazları silahlandırabilmesi, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin uluslararası güç dengesindeki öneminin artması, Türkiye’nin egemenliğini sınırlandıran unsurların ortadan kalkması, Boğazların tamamen Türkiye’nin denetimine girmesi, olarak sıralayabiliriz.

#33

SORU:

Türkiye’nin modern anlamda bir millî devlet olarak uluslararası alanda meşruiyet kazanması hangi konferansla gerçekleşmiştir?


CEVAP:

Türkiye’nin modern anlamda bir millî devlet olarak uluslararası alanda meşruiyet kazanması Lozan Konferansı ile gerçekleşmiştir.


#34

SORU:

Atatürk dönemi'nde yürütülen dış siyasetin temel ilkeleri nelerdir?


CEVAP:

Teorik olarak ele alındığında Türk dış politikasında Asya, Orta Doğu, Batı (Balkanlar) eksenlerini içeren tarihî ve kültürel boyut dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra Türkiye’nin konuşlandığı jeostratejik konum ve buna bağlı olarak gündeme gelen bölgesel güvenlik perspektiflerini içeren stratejik boyut ve tarihsel, aktüel ve ideolojik yönleri olan içyapısal boyut gibi unsurlar söz konusudur. İlkesel olarak gerçekçilik, hukuka bağlılık, millî siyaset, yurtta sulh cihanda sulh prensipleri ile yürütülen Türk dış politikasının temel amaçları ise “millî bir devlet kurmak, tam
bağımsızlık, taklitçi olmayan bir demokratlaşma ve modernleşme, daha adil bir devletlerarası düzen” olarak formüle edilebilir.


#35

SORU:

Atatürk'ün dış politikadaki uygulama esaslarından "gerçekçilik" in kapsamı nedir? 


CEVAP:

Atatürk’ün dış politikası gerçekçidir, maceradan uzak durmayı hedefler. Bu anlayışa uygun olarak, Türk milletinin gücünü ve imkânlarını bilmek kadar, karşısındaki devletlerin ne yapacaklarını veya ne yapamayacaklarını, gerçekçi ve doğru
şekilde değerlendirmiş olan bir uygulama görülür. Şüphesiz bu gerçekçilik, şartlar
ne olursa olsun sonuna kadar direnmeyi öngören cesur ve onurlu duruştan taviz
vermeyen bir gerçekçiliktir. Asla, teslimiyetçilik ve yılgınlık yoktur.


#36

SORU:

Atatürk'ün dış politikadaki uygulama esaslarından "Tam Bağımsızlık" ın kapsamı nedir?


CEVAP:

Bağımsızlık ilkesi ile diğer ülkelerle olan ilişkilerde genç cumhuriyetin bağımsızlığının korunmasına özen gösterilmesi hedeflenmiştir. Osmanlı döneminin iktisadî, siyasî, malî, kısacası her yönden dışa bağımlı yönetimlerini görmüş olan yeni Türkiye’nin kurucu kadrosu için, kurulan devletin gerçek bağımsızlığı en önde gelen amaçtır. Bu bağımsızlık siyasi, iktisadi, mali, askerî ve kültürel açıdan bağımsızlıktı ve bunlardan ödün verilemezdi. Bu ilkeden hareketle, gerek Millî Mücadele süresince Batılı devletlerle yapılan görüşmelerde gerekse Lozan Barış görüşmeleri sonrasında, bağımsızlık ilkesine gölge düşürebilecek her konuda kararlı davranılmıştır.


#37

SORU:

Atatürk'ün dış politikadaki uygulama esaslarından "Barışçılık" ın kapsamı nedir?


CEVAP:

Atatürk dönemi dış politikasının bir başka özelliği ise barışı esas almasıdır. Bunun en güzel örneği, Millî Mücadele yıllarında verilmiştir. Savaş ortamı içerisinde bile görüşmeler yoluyla barışın sağlanması için her türlü çaba sürdürülmüştür.
Atatürk’ün barışçılığı yine onun söylediği “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözüyle
Türk dış politikasının bir ilkesi hâline gelmiştir. Bu temel yaklaşıma uygun olarak bölgesinde barışı korumada üzerine düşeni gerçekleştiren genç cumhuriyet,
teslimiyetçi ve pasifist bir politika da izlememiştir. Yani, barış içinde yaşamak için
gerekli hazırlıkları yapmak, gerekirse barış için savaşa hazır olmak kararlılığıyla
hareket edilmiştir.


#38

SORU:

Atatürk'ün dış politikadaki uygulama esaslarından "Akılcılık" ın kapsamı nedir?


CEVAP:

Akılcılık ilkesi doğrultusunda yeni devlet uluslararası hukuka bağlı kalmıştır. Atatürk Türkiye’sinin dış politika anlayışı ideolojik doğmalara, ön yargılı saplantılara
değil, akıl üzerine oturtulmuştur. Uluslararası ilişkilerde, tarihî dostluk ve tarihî
düşmanlık yerine, değişen şartlar ve karşılıklı yarar ilişkileri esas alınmıştır. Nitekim Atatürk bu doğrultuda, siyasal, toplumsal ve ekonomik düzenleri çok farklı
olan ülkelerle dostluklar kurabilmiştir.


#39

SORU:

İtilaf Devletleri hangi anlaşmayı yok sayarak Musul'u işgal etmiştir?


CEVAP:

I. Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletleri arasında yapılan gizli antlaşmalar doğrultusunda İngiltere bölgeye olan ilgisini hayata geçirmiş ve Türk birliklerinin kontrolünde olan bölgeyi Mondros Mütarekesi’ne aykırı olarak 15 Kasım 1918 tarihinde işgal etmiştir.


#40

SORU:

Türkiye için Musul Meselesi nasıl sonuçlanmıştır?


CEVAP:

Misak-ı Millî sınırları içerisinde yer alan Musul’u geri almak için Türkiye açısından, güce başvurmaktan başka çare kalmamıştı. Bununla birlikte ülke içerisinde yaşanan yeni yapılanma ve yukarıda değindiğimiz Şeyh Sait İsyanı gibi iç nedenlerle Misak-ı Millî’den taviz sayılabilecek geri adımı atmak zorunda kalan Türkiye, 5 Haziran 1926’da yaptığı anlaşma ile (Türkiye, İngiltere ve Irak Hükûmeti) Musul’u, İngiltere’nin mandasındaki Irak’a bıraktı. Buna karşılık, Türkiye’ye Musul petrollerinden 25 yıl süre ile %10 pay verilecekti. Ancak, daha sonra yapılan bir düzenleme ile Türkiye bu paydan 500.000 İngiliz lirası karşılığında vazgeçmiştir.


#41

SORU:

Türkiye ve Fransa arasında sorun olan konular nelerdi?


CEVAP:

Türkiye’deki Fransız misyoner okulları konusudur. Türk hükûmeti hazırladığı bir yönetmelikle, yabancı okullarda okutulan Tarih ve Coğrafya gibi derslerin Türkçe olarak ve Türk öğretmenler tarafından okutulması ilkesini getirmiştir. Fransa ise buna itiraz etmiştir. Fransa ile Türkiye arasında sorun olan diğer bir konu ise Osmanlı borçları konusudur. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nin en fazla borç aldığı
ülke Fransa idi ve Lozan Konferansı’nda borçların ödeme şeklinin, borçlu olunan
ülke ile Türkiye arasında yapılacak görüşmeler sonucu çözüme kavuşturulmasına
karar verilmişti.Adana-Mersin demiryolunun satın alınmasıyla ilgilidir. Türkiye’nin iktisadi bağımsızlık politikası doğrultusunda 1929’da çıkarılan bir kanunla, Fransız şirketi tarafından işletilen Adana-Mersin demiryolunu satın almak istemiştir.1930’lu yıllarda iki ülke ilişkileri Hatay sorunu etrafında şekillenmiştir.


#42

SORU:

Hatay sorunu nasıl sonuçlanmıştır?


CEVAP:

Eylül 1938’de kurulan Hatay Devleti bir yıl kadar bağımsız kaldıktan sonra, 29
Haziran 1939’da Hatay Meclisi son toplantısını yaparak, oy birliğiyle Anavatan’a
katılma kararı alacaktır.


#43

SORU:

"Megali İdea" nedir?


CEVAP:

Anadolu’da Rum nüfusun yaşadığı bölgelerin Yunanistan’a ilhâkı, diğer bir deyişle Megali İdea kapsamında Yunanlıların kaybettikleri toprakların elde edilmesi teşkil etmiştir. Bu politikanın, yani anavatan dışında yaşayan soydaşların bulundukları toprakları devlet sınırlarına dâhil etme politikasının (irredantizm/ kurtarımcılık) savunusunu uzun yıllar başbakanlık mevkiinde oturan, Lozan Barış görüşmelerinde Yunanistan temsilcisi olan, Liberal Parti başkanı Eleftherios Venizelos yapmıştır.


#44

SORU:

Tarihteki ilk zorunlu nüfus mübadelesi hangi devletler arasında gerçekleşmiştir?


CEVAP:

Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleştirilen bu nüfus değişimi, ilk zorunlu nüfus değişimi olarak tarihteki yerini almıştır.Ekim 1923 tarihinde çalışmalarına başlayan komisyonun denetiminde bir yıllık süre içerisinde Türkiye’deki Ortodokslarla Yunanistan’daki Müslümanların değişimi sağlanmıştır.


#45

SORU:

Türkiye hangi Balkan ülkeleriyle dostluk anlaşmaları imzalamıştır?


CEVAP:

Türkiye, Arnavutluk (19 Aralık 1923), Bulgaristan (18 Ekim 1925) ve Yugoslavya (28 Ekim 1925) ile Dostluk Antlaşmaları imzalanmıştı.


#46

SORU:

Balkan Paktı'nı imzalayan devletlerin birbirlerine karşı sorumlulukları nelerdi?


CEVAP:

Bu anlaşma ile Türkiye-Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya sınırlarını karşılıklı olarak garanti ediyorlar, birbirlerine danışmadan herhangi bir Balkan devletiyle birlikte bir siyasi harekette bulunmamayı ve herhangi bir siyasi anlaşma yapmamayı taahhüt ediyorlardı.Antant ile birlikte imzalanan bir gizli anlaşmaya göre, taraflardan biri Balkanlı olmayan bir devletin saldırısına uğrarsa ve Balkanlı bir devlet de saldırgana yardım ederse diğer taraflar bu Balkanlı devlete karşı birlikte savaşa gireceklerdi. Fakat Türkiye, eğer bir Romen-Rus çatışması çıkarsa Romanya’ya yardım etmeyeceğini Sovyet Rusya’ya bildirmiş, Yunanistan ise protokolün kendisini İtalya ile bir çatışmaya götürmeyeceği konusunda teminat vermiştir. 


#47

SORU:

Sadabad Paktı'yla taraflar birbirlerine hangi konularda taahhütte bulunuyorlardı?


CEVAP:

5 yıl süreyle imzalanan bu anlaşmayla taraflar; Milletler Cemiyeti ve BriandKellog Paktına bağlı kalmayı, birbirlerinin içişlerine karışmamayı, ortak sınırlara
saygı göstermeyi, birbirlerine karşı herhangi bir saldırıya girişmemeyi taahhüt ediyorlardı. Öte yandan bu ittifak karşılıklı yardım ve askerî yükümlülükler içermiyordu. Böylece Türkiye, batıda ve doğuda bir güvenlik sistemi kurmuş ve kendisi için önemli olan bu iki bölgede barış politikasını kuvvetlendirmiştir.


#48

SORU:

Mac Donald planının içeriği nedir?


CEVAP:

Kasım 1932’de İngiliz hükûmetince hazırlanan ve Aralık ayında Fransa, Almanya, İtalya, ABD ve İngiltere tarafından kabul edilen ve “herkes için eşit güvenlik
sistemi çerçevesinde silahlanma eşitliğini tanıyan” Mac Donald planının kabul
edilmesiyle Türkiye, Boğazların silahsızlandırılması ile ilgili hükümlerin iptal edilmesini ilk kez ve resmen talep etmiştir. Ancak Türkiye’nin talebi silahsızlanma konferansı ile doğrudan ilgili görülmediği için kabul edilmemiştir. Türkiye’nin talebi
reddedilmekle beraber, özellikle İngiltere hükûmetinin stratejik sorunlar gündemine Türk Boğazlarının da girmesine neden olmuştur. Nitekim, Amirallik Dairesi,
“Lozan Konferansı’ndan sonra koşulların değiştiğine işaret etmekle beraber, Boğazları tahkim etmenin Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki iş birliğine ve böyle
bir gelişmenin bu hükûmete büyük bir askeri güç kazandıracağına dikkat çekmiştir


#49

SORU:

Günümüzde Boğazlardan geçen gemi trafiğinin denetimsizliğinin yarattığı sorun Montrö Boğazlar sözleşmesinin hangi maddesinden kaynaklanmaktadır?


CEVAP:

“Barış zamanında, ticaret gemileri, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, (sağlık denetimi dışında), hiç bir formaliteye tabi tutulmaksızın Boğazlardan
geçiş ve gidiş-geliş tam özgürlüğünden yararlanacaklardır. Boğazların bir limanına uğramaksızın transit geçerken, Türk makamlarınca alınması işbu sözleşmenin
I sayılı ekinde öngörülen vergilerden ve harçlardan başka, bu gemilerden hiçbir
vergi ya da harç alınmayacaktır. Kılavuzluk ve yedekçilik isteğe bağlı kalmaktadır”


#50

SORU:

Montreux Boğazlar Sözleşmesi hangi tarihte imzalanmıştır?


CEVAP:

20 Temmuz 1936’da ise Montreux Boğazlar Sözleşmesi düzenlenen törenle imzalandı.


#51

SORU:

Sadabad Paktı hangi tarihte ve nerede imzalanmıştır?


CEVAP:

8 Temmuz 1937’de Tahran’da Sadabad Sarayı’nda Türkiye-İran-Irak ve Afganistan
arasında Sadabad Paktı adını alan anlaşma imzalandı.


#52

SORU:

Balkan Paktı hangi tarihte imzalanmıştır?


CEVAP:

Balkanlarda Türkiye’ninönderliğini yaptığı statükocu devletler, aralarında yaptıkları ikili anlaşmaları birleştirerek dört devletin katılımıyla Balkan Paktı’nı imzaladılar (9 Şubat 1934).