ÇAĞDAŞ FELSEFE II Dersi HEIDEGGER soru cevapları:

Toplam 34 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Heidegger'e göre felsefe nedir?


CEVAP:

Heidegger’e göre felsefe bilim değildir. 1930’larda felsefeyi, destrüksiyona tabi tutularak aşılması gereken metafizik bir gelenek olarak tanımlayan Heidegger, "düşünce"nin dönüştürücü ve kurtarıcı gücüne inanır.


#2

SORU:

Almanya’da Heidegger'in düşüncesine gösterilen ilginin tümüyle kaybolmasının nedeni nedir?


CEVAP:

1945 yılında, Freiburg, Fransız askeri yönetimine geçtiğinde Heidegger, Freiburg Üniversite Senatosu Arındırma Kurulu tarafından geçmişte (Nazizmin iktidara geldiği 1933 yılında Heidegger de Nasyonal Sosyalist Parti’ye üye olmuştur) nazi olduğu için yargılanır. Kurul Heidegger’i dinledikten sonra onun nazi olup olmadığı konusunda kesin bir karar veremez. En sonunda Karl Jaspers’ten Heidegger’in nazizme katkısı hakkında bir rapor yazması istenir. Bu rapor sonucunda Heidegger’in öğretim yapma yetkileri elinden alınır. Böylece, Heidegger’in öğrencilerle bağı kesilmiş olur. Almanya’da düşüncesine gösterilen ilgi tümüyle kaybolur.


#3

SORU:

Heidegger’in İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir filozof olarak yeniden önem kazanmasında kimler etkili olmuştur?


CEVAP:

Eski öğrencisi Hannah Arendt ve varoluşçuluk akımının yaratıcısı Jean Paul Sartre.


#4

SORU:

Heidegger’in düşüncesinin temelindeki unsurlar nelerdir?


CEVAP:

Heidegger’in düşüncesinin iki kökeni vardır: Aristoteles’in felsefesi ve Husserl’in fenomenolojisi. Onun düşüncesi, fenomenolojinin bir bilinç felsefesi olmaktan çıkarılması sürecinden olduğu kadar, Eski Yunan’ın fenomenolojik bir tarzda yorumlanması sürecinden doğmuştur.


#5

SORU:

Fenomenolojinin en önemli iddialarından biri nedir?


CEVAP:

"Şeyin kendisi"nin görünüşün ardında kalan, bizim hiçbir zaman ulaşamayacağımız bir varlık, bir öz olmadığıdır.


#6

SORU:

Husserl fenomenolojisinde varlık nasıl tanımlanmaktadır?


CEVAP:

Husserl fenomenolojisi varlığın kendisini kendisi olarak gösterdiğine inanır ve fenomenolojinin asıl sorununu varlığı çarpıtmadan onun bilince kendini nasıl veriyorsa öyle alımlanması olarak görür. Dolayısıyla, esas meselesi, bilincin, ona kendisini veren varlıkla ilişkisini nasıl kurduğudur.


#7

SORU:

Heidegger'in fenomenolojiyi yeniden düşünüşünde varlığı nasıl tanımlamaktadır?


CEVAP:

Heidegger, varlığın kendisini bize zaten verdiğini, fenomenolojinin esas sorununun varlığı görmenin doğru yolunu, yöntemini bulmak olduğunu reddeder. Heidegger’e göre bize belirenler varolanlardır, varolanın varlığı, hatta varlığın kendisi ise belirmez. Varolanın nasıl belirdiğini araştırmak için varolanın varlığını kurucu öğelerine çözümlememiz gerekir. Heidegger, Eski Yunan düşünürlerinin hakikati bir gizlilikten açığa çıkma (aletheia) olarak düşündüklerini vurgulayarak varlığın "hakikat" anlamını öne çıkarır.


#8

SORU:

Heidegger, hangi açıdan Kant’ın ve Husserl’in bir takipçisi sayılmaktadır?


CEVAP:

Husserl’e göre fenomen bize yalnızca görünüşleri değil, özü de a priori, kategorik görü yoluyla verebilir. Husserl’in Mantıksal Araştırmalar’ından etkilendiğini söyleyen Heidegger, deneyimin berisinde kalarak aşkın ve a priori olana doğru gitmeyi felsefi bir yöntem olarak benimsemiştir. Bu açıdan Kant’ın ve Husserl’in bir takipçisi olduğu söylenebilir.


#9

SORU:

Heidegger, varlığın zamanın ufkunda bir anlam taşıdığı sonucuna nasıl varmıştır?


CEVAP:

Heidegger'e göre, Eski Yunan felsefesi, varlığı açıklıkta mevcudiyet olarak ele almış ve bu mevcudiyeti “şimdi”den yola çıkarak betimlenmiştir. Bu, varlığın zamansal bir karakteri olduğunu göstermektedir. Bundan yola çıkarak, Heidegger, varlığın zamanın ufkunda bir anlam taşıdığı sonucuna varır.


#10

SORU:

Heidegger’in düşüncesinin en yeni ve en çığır açıcı taraflarından birisi nedir?


CEVAP:

O, fenomenolojinin a priori ve aşkın özlerini dönüştürmüş; yepyeni bir anlayış getirerek özleri “zamansallık” olarak yorumlamıştır. Buradaki iddia, bir şeyin varlığını onun zamansal karakterini, yapısını çözümlemek suretiyle anlayabileceğimizdir.


#11

SORU:

Heidegger “varlık” sözcüğünü nasıl kullanmaktadır?


CEVAP:

Heidegger, Varlık ve Zaman kitabında, Sein (olmak) ile seiende (olan, varolan) arasında bir ayrım yapar. Sein bir fiildir, oysa seiende bir addır. Heidegger varlığın (Sein) bir varolan (das Seiende) olmadığını ısrarla vurgular. Türkçe “varlık” sözcüğünde bir muğlâklık vardır, tek bir varolandan bahsederken bu sözcüğü kullanabiliriz: Mesela şu kalem, bu bardak, ilerdeki ağaçtan varlık olarak söz ederiz. Heidegger’in dilinde bu kullanım “varolan”a (das Seiende) karşılık gelir. Varlık sözcüğünü bütün varolanların varlığı anlamında kullanırız. İşte Heidegger’de varlığın anlamı sorusu bu üçüncü kullanımla ilişkilendirilebilir. Genel olarak, Heidegger’in varlığın anlamını zaman olarak yorumladığını öne sürebiliriz.


#12

SORU:

1935’le birlikte Heidegger’in varlık üzerine düşüncesinde nasıl bir dönüşüm olmuştur?


CEVAP:

Artık Heidegger varlığın anlamından değil, varlığın çeşitli çağlarda kendisini nasıl açığa vurduğundan (varlığın hakikatinden) bahseder. Burada varlık tarihinin yorumlanması, varlığın zamansallığı söz konusu olur. Bu dönemde Heidegger, “Dasein” terimini kullanmak yerine, “Menschentum” terimini kullanmakta, yani bizim kendisi olduğumuz varlığı, bu kez varlığın kendisini bir çağda belli bir biçimde açığa vurmasıyla bir durumda bulunan bir topluluk, bir kolektif olarak ele almaktadır.


#13

SORU:

Heidegger'in Husserlci anlamda aşkın fenomenolojiden uzaklaşmasının üçüncü adımında aşkın ve a priori öge hangi unsurda bulunur?


CEVAP:

Varlığın olay karakterinde. Olayın (Ereignis) varlığın yeri olarak düşünülür.


#14

SORU:

Türkçe'de tek bir varolandan bahsederken “varlık” sözcüğünü kullanabiliriz. Heidegger’in dilinde bu kullanım neye karşılık gelmektedir?


CEVAP:

Türkçe “varlık” sözcüğünde bir muğlâklık vardır, tek bir varolandan bahsederken bu sözcüğü kullanabiliriz: Şu kalem, bu bardak, ilerdeki ağaçtan varlık olarak söz ederiz. Heidegger’in dilinde bu kullanım “varolan”a (das Seiende) karşılık gelir.


#15

SORU:

Heidegger, Varlık ve Zaman kitabına hangi soruyla başlar?


CEVAP:

Varlığın anlamı sorusunu yeniden sorgulamaktadır.


#16

SORU:

Heidegger'e göre "anlamak" nedir?


CEVAP:

Heidegger anlamayı epistemolojik bir tarzda bilincin bir yetisi olarak tarif etmemiştir; anlama bilme kapasitesi olan bir öznenin zihninde meydana gelen bir hâl, bir olay, bir sentez değildir, Dasein’ın temel hali olan “dünyada olma”nın (In-der-Welt-Sein), “orada olma”nın kurucu bir ögesidir. Başka deyişle, anlama epistemolojik değil, ontolojik bir biçimde açıklanabilir. Anlama dünyadaki varoluşumuzda, orada olmada meydana gelir.


#17

SORU:

"Dasein" nedir?


CEVAP:

“Dasein” Heidegger’in “bizim kendisi olduğumuz varolan”a verdiği addır. Dasein Almanca’da gündelik dilde herhangi bir varolanın orada var olduğunu anlatmak için kullanılabilecek bir sözcüktür. Ancak Varlık ve Zaman’da eşyaların varlığını veya kuramsal bir yönelimle ilişki kurduğumuz varolanların varlığını “Dasein” olarak nitelemeyiz. İnsan kullanılabilecek bir araç, bir eşya olabilir ama insanın varlığını eşyanın veya aracın varlığına indirgeyerek anlayamayız. Ama insanı kuramsal bir tavır takınıp ondaki fizyolojik veya psikolojik süreçlere odaklanıp incelediğimizde de anlayamayız.


#18

SORU:

Heidegger'e göre Dasein’ın varlığının birliğini veren şey nedir?


CEVAP:

Heidegger, Dasein’ın varlığının birliğini veren şeyin "ilgi" (cura) olduğunu söyler. Dasein’ın dünya içre olanlarla ve başka Dasein’larla ilişkisinin, onlara yönelişinin ontolojik temeli "ilgi"dir.


#19

SORU:

Heidegger'e göre Dasein’ın varlığının bütünsel yapısı hangi açılardan görülebilir?


CEVAP:

Heidegger, onun bütünsel yapısını üç veçheden seyredebileceğimizi söyler. Birinci veçheden baktığımızda “dünya”nın
fenomenolojik bir tarzda betimlenmesiyle karşılaşırız. İkinci veçheden baktığımızda Dasein’ın kim olduğu sorusunu tartışırız. Üçüncü veçheden baktığımızda ise Dasein’ın “orada”sını kuran egzistansiyalleri (anlama, duygulanım, konuşma) açımlarız. 


#20

SORU:

Heidegger dünyayı nasıl tanımlamaktadır?


CEVAP:

Dünyayı bir sürü nesneyi taşıyan bir büyük nesne olarak tahayyül ederiz, oysa bu, bilimin dünyayı temsil etme biçimidir. Fenomenolojik olarak bakıldığında dünya Dasein’ın ikâmetgâhıdır. Dünyada karşılaştığımız varolanların hepsine “şey” olarak bakmamız da bir varlık yorumunun düşünme biçimimiz üzerinde ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. 


#21

SORU:

Heidegger'in Varlık ve Zaman’da “insan” terimini kullanmaktan neden kaçınmaktadır?


CEVAP:

Heidegger'in, yaptığı Dasein analitiğinin bir felsefi antropoloji olmadığını düşünmesi ve hümanist metafiziğin kavramlarını kullanmak istememesidir.


#22

SORU:

Heidegger "Dasein"ın varlığı ile "anlamak" arasında nasıl bir ilişki kurmaktadır?


CEVAP:

Dasein bir varolandır. Ancak ne kuramsal tavırla yaklaşıp baktığımız, seyrettiğimiz bir varolanın varlığı ne de kullandığımız bir aletin varlığı, onun varlığını anlamada bizim için model oluşturabilir çünkü o, bizim kendisi olduğumuz varolandır. Onu diğer varolanlardan ayıran şey, varlık sorusunu sorabilmesidir. Zaten bu soruyu sorabiliyor olması, onun varlığı anladığını gösterir. Ancak burada “anlamak”, Dasein’ın varoluşunda varlıkla kurulan bir ilişkiden başka bir şey değildir. Anlama Dasein’ın varlığına
ait olduğu için bu ilişki de onun varlığına aittir. Heidegger’e göre bir şeyi anladığımızın göstergesi, onu açıklayabiliyor olmamız değildir. Anlama açıklamanın bir önkoşuludur; ancak Dasein henüz açıklayamadığını da anlıyor olabilir. Heidegger her yorumun bir anlamayı açımladığını vurgulamıştır. Anlama, Dasein’ın kendi imkânlarını anlaşılması hedeflenen her neyse ona fırlatmasıyla meydana gelir. Dağarcığımızdaki imkanlar, geçmişten beri görüp anladıklarımız, dünyaya ilişkin deneyimlerimiz, zaten bizde varolan kanılar, bilgiler vs., anlaşılacak olanla ilişkiye girerler, onun ne olduğuna ilişkin bir tahmin oluşmasını sağlarlar
fakat burada anlaşılacak olanın kendini göstermesiyle bu dağarcığın sorgulandığı ve daha önce anlamayı belirleyen imkânların geri çekilip yerine yenilerinin geçtiği bir harekete de girilebilir.


#23

SORU:

Heidegger’e göre duygulanım ile anlama arasında nasıl bir ilişki vardır?


CEVAP:

Heidegger’e göre duygulanım ile anlama iç içe geçer; bunlar aslında aynı şeylerdir. Sevinç, hüzün, sıkıntı, endişe gibi duygulanımların içinde bize dünyanın kendisi ve bu dünyada nasıl olduğumuz, dünyadaki hâlimiz bize verilir. Çoğunlukla bu
hali açıklıkla ifade edemeyebiliriz. Örneğin ekonomik bir kriz yaşayan, işsizliğin çok fazla olduğu bir ülkeye gittiğinizde sokaklarda umutsuzluğu hissedersiniz. Bu duygulanım diğer insanlardan ayrı bir kişi olarak sizde değil, şimdi sizin de kısmen ait olduğunuz oradaki dünyada olmadadır


#24

SORU:

Varlık ve Zaman’da, Heidegger’in özel bir önem verdiği temel duygulanım nedir? Bunu nasıl tanımlamaktadır?


CEVAP:

Varlık ve Zaman’da Heidegger’in özel bir önem verdiği, hatta temel bir duygulanım olarak gördüğü hal endişe (Angst)dir. Heidegger endişeyi bir şeyden korkma duygusundan ayırt eder. Varlık ve Zaman’da Dasein’ın nedensiz yere endişe yaşamasını onun sonlu (fani) bir varlık olmasına bağlar. Son kertede endişe hâlinde dünya anlamını kaybeder, anlamsızlaşır. Endişe, Dasein’ı kendi ölümlülüğüyle yüzleştirir. Dasein gündelikliğinde çoğunlukla ölümü unutarak yaşar. Dünyadaki meşgalesine kapılmış, kendisini kaybetmiştir. Heidegger insanın gündelik hayatında anonim varoluşa kapıldığını, kendisi olmadığını saptar. 


#25

SORU:

Heidegger'e göre iletişim teknolojileri Dasein'ı nasıl etkilemektedir? 


CEVAP:

Günümüz iletişim teknolojileri bu anonim varoluşu daha yüksek bir boyuta taşır. Kanaatlerimiz bu teknolojiler tarafından üretilir, yönlendirilir. Bir bakarız ki tüketici olarak inşa edilmişiz, kendimizi neyi tüketebildiğimiz neyi tüketemediğimize göre anlıyor, değerlendiriyoruz. Ya da kendimizi eğitimimiz, toplumsal statümüz, bankadaki paramız, işimizdeki konumumuz, akrabalık ilişkilerimiz, başarılarımız ve başarısızlıklarımız ile tanımlarız. Ama bunlar beni kendim yapar mı, yoksa bana kendimi kaybettirmenin yolları da olabilirler mi? Dasein nasıl kendisi olur, kendisine has imkânlar hakkında sahih bir kavrayışa nasıl sahip
olur?


#26

SORU:

Heidegger'e göre, kişinin kendisi için neyin önemsiz olduğunu anlamasına, neden vazgeçmesine ve neyin peşinden gitmesi gerektiğini fark etmesini sağlayan şey nedir?


CEVAP:

Ölüm imkânıyla ilişki kurmak son derece özgürleştirici de olabilir çünkü bu ilişkiyi kurar kurmaz aslında neyin benim için önemli neyin ise önemsiz olduğunu anlarım, neden vazgeçmem ve neyin peşinden gitmem gerektiğini fark ederim. Endişede kişi bir karar anına doğru ilerler. Son kertede kendisi olmak ile kendisini kaybederek yaşamaya devam etmek arasındaki bir seçimdir bu.


#27

SORU:

Heidegger'in varlığın tarihi veya yazgısı dediği şey neyi ifade etmektedir?


CEVAP:

Varlığın çeşitli çağlarında varlık çeşitli adlar altında söylenir, Platon ona idea, Aristoteles ousia, energeia, Ortaçağ Tanrı adını uygun görmüştür, modern çağ ise onu cogito, bilinç, aşkın bilinç, istem, güç istemi olarak düşünür. Varlığa bir ad veren, onu bir terim bularak düşünen ilkin filozoflar veya düşünürler olduğu halde; tüm bir çağ eninde sonunda varlığın bu anlaşılma tarzının hâkimiyeti altına girer. Metafizik günlük hayata da sirayet eder, metafizikten bihaber sıradan bir insanın da varolanlarla kurduğu tüm ilişkileri etkiler. Bu adların değişme sürecini Heidegger varlığın tarihi veya yazgısı (Geschick des Seins) olarak düşünür. Yazgı bir adresten bir başkasına yollanan ve alıcısına ulaşana dek birçok kez açılıp okunmuş bir mektuba benzer.


#28

SORU:

Heidegger'e göre teknoloji çağında varlığın hakikati nedir?


CEVAP:

Teknoloji makineleşmeden ibaret değildir: Teknolojinin özü varlığı bir açığa vurma, bilme tarzıdır. Varlığı enerji kaynağı olarak görme veya açığa çıkarma, varlığın başka bir şey olarak belirmesini, açığa çıkmasını da engeller. Teknoloji çağında varlığın hakikati Gestell, yani çerçevelemedir.


#29

SORU:

Heidegger'e göre teknoloji çağının asıl sorunu nedir?


CEVAP:

Heidegger’in hiçbir şeyin tamamen araçsallaştırılamayacağını düşünmesidir. İnsanlar en kötü şartlarda yaşadıkları hallerde, mesela kamplarda bile araçsallaştırılamayacak bir an vuku bulur, bir resim, bir oyun, bir şarkı çıkıverir ortaya. Aslında en korkuncu insanın kendi kendisini araçsallaştırmasıdır, kendisine, farkında bile olmadan, bir enerji kaynağı olarak bakmasıdır.


#30

SORU:

"Ereignis" nedir?


CEVAP:

Ereignis düşüncesi zamanı varlığın ufku olarak değil, kökeni olarak görür.  Ereignis bir varolan değildir. Ereignis’i “olay” olarak çevirmek de sorunlu olabilir, eğer olay varolanların yeni bir ilişkilenmesi veya zaten varolan ilişkilerin bozulması anlamına geliyorsa. Ereignis bir olay olarak görülebilmesi için buradaki ilişkinin iki veya daha çok varolan arasında değil, varlığın ta kendisiyle insan arasında olduğunu söylemek gerekir. 


#31

SORU:

Heidegger'e göre Ereignis nedir?


CEVAP:

Ereignis, Heidegger’e göre, varlıkla düşüncenin birbirini sahiplenmesi olayıdır. Bu öyle bir olaydır ki, içinde bizi varlık tarihinin dışına çıkaracak, yeni a priori’leri, varolanların deneyimlenmesini önceleyen ön kavrayışı taşır. Başka deyişle, artık tüm varolanlarla ilişkilerimizi dolayımlayacak olan bir tarzı icat eder, ilk kez ortaya çıkarır.  Ereignis öznenin kendi iradesiyle meydana getirdiği bir olay değildir, “olay olur” “başa gelir.” Fakat Heidegger onda bir geri çekilme, geriye doğru bir adım olduğunu da belirtir. Ancak bu geriye bakış bizi varlık tarihinde bir temel araştırmasına sevketmez, Ereignis’in gerisinde bir temel olmadığını, onun zemininin bir uçurum olduğunu (Abgrund) göstermeyi hedefler. 


#32

SORU:

Heidegger düşüncesinde dil nasıl tanımlanmaktadır?


CEVAP:

Heidegger’in dili, Ereignis’in ilksel mekânı olarak düşünmeye giriştiğini fark ederiz. Dil hayatta kalmaya yarayan önemli bir
araçtan ibaret değildir, onda insanın varolanların tümüyle nasıl ilişki kuracağını örgütleyen bir öz, bir anlayış hüküm sürer. Dahası, bu öz düşünceyle sürekli bir karşılıklı birbirini sahiplenme ilişkisi içinde bulunduğundan dinamik ve hareketlidir. Bu sayede yeniçağlar açar, başlattığı çağlarda değişir ve dönüşür.


#33

SORU:

Heidegger için şiirin en yüksek sanat olmasının nedeni nedir?


CEVAP:

Şiir Hegel için olduğu gibi Heidegger için de en yüksek sanattır, çünkü sanatın özünü en iyi ifşa eden sanattır. Başka deyişle, diğer sanatlar da aynı yeni birliği ararlar, bize yeni bir ikamet etme tarzını düşündürmeye çalışırlar. O hâlde çağımızın ötesine bir sıçrama yapma imkânını bize sanat verir. Ereignis, ilksel, orijinel sözü söyleyiş olayıdır; bu sayede bir yer açar. Bir yerin açılması, bir beliriş yerinin aydınlanması, varolanların bu ışık altında belirmesi için gereklidir. Burada fenomenolojik bir sahne açılır, bu sahne gerçeğin taklidi olarak görülebilecek bir oyunun sergilendiği bir sahne değildir. İlksel bir biçimde anlamlı olan dünya şiirsel sözün sahnelediği bir dünyaya benzer.


#34

SORU:

Heidegger nasıl bir etik anlayışına sahiptir?


CEVAP:

Heidegger felsefede fizik, mantık, etik gibi ayrımların metafizik geleneğe ait olduğunu ve felsefenin ekolleşmesi ve dallara ayrılmasını önceleyen varlık düşüncesinde bu ayrımların bulunmadığını vurgular. Onun için etik meseleler varlık
düşüncesinden ayrılmaz.