ÇOCUK VE ERGEN BAKIMI Dersi Çocuklar ve Ergenlerle İletişim soru cevapları:
Toplam 64 Soru & Cevap#1
SORU:
İnsan gelişim basamaklarının ilki nedir?
CEVAP:
İnsan gelişim basamaklarından ilki doğum öncesi dönemdir.
#2
SORU:
Bir sosyal hizmet uzmanının doğum öncesi dönemle ilgili sahip olması gereken temel bilgiler nelerdir?
CEVAP:
Bir sosyal hizmet uzmanının genel olarak;
• Üreme ve biyolojik olarak doğum öncesi gelişim,
• Doğum öncesi dönemi etkileyen olumsuz ve olumlu faktörler,
• Doğum öncesi dönemde karşılaşılabilecek sorunlar ve çözümlerine yönelik olarak, sosyal hizmet uygulamaları bilgisine sahip olmaları gerekmektedir.
#3
SORU:
Döllenme nasıl meydana gelir?
CEVAP:
Kadın üreme hücresi yumurta ve erkek üreme hücresi spermdir. Yumurta ve sperm birleştiği zaman döllenme ile gebelik ortaya çıkar. Döllenmenin gerçekleşmesi için spermlerin kadın vajinası içine aktarılması gerekir.
#4
SORU:
Döllenme için en uygun aralıklar hangi zamanlardır
CEVAP:
Döllenme için en uygun aralık yumurtlama döneminden üç gün öncesi ile yumurtlama döneminden sonraki gündür. Çünkü sperm ve yumurta sınırlı bir zaman için canlı kalabilirler.
Yumurtlamanın ardından, yumurta fallop tüplerindeki fimbriaelar tarafından alınır. Yumurta fallop tüpünde 12 ile 24 saat arasında canlı ve işlevsel kalabilir. Bu süre içerisinden vajina içine aktarılan spermlerden bir tanesi fallop tüplerindeki yumurtaya ulaşır ve hücre zarını delerek yumurtanın içine girebilirse döllenme gerçekleşmiş olur.
#6
SORU:
Doğum öncesi gelişim aşamaları nelerdir?
CEVAP:
Doğum öncesi gelişim aşamaları şöyle sıralanabilir:
• Germinal dönem,
• Embriyonik dönem,
• Fetal dönem.
#7
SORU:
Germinal dönemde neler gerçekleşir?
CEVAP:
Germinal dönem, döllenme gerçekleştikten sonraki 2 haftayı kapsar. Bu dönemde zigot oluşur. Zigot fallop tüpünden hareket ederek rahime iner ve rahim duvarına tutunur. Zigot bu esnada hücrelerini artırmaya başlar. İlk olarak ikiye bölünür. Ardından bu iki parçada ikiye bölünür. Yalaşık üç gün sonra morula denilen çok hücreli yapıya sahip olur. Daha sonrasında bölünen hücrelerin iç katmanlarının oluşumu başlar.
#8
SORU:
Embriyonik dönemde neler gerçekleşir?
CEVAP:
Embriyonik dönem, doğum öncesi gelişimin ikinci basamağıdır ve 2 ile 8 haftalık bir süreye sahiptir. Bu dönemde hücrelerin bölünmesi artmıştır ve organlar görünür olmaya başlar. Bölünmüş hücreler yığınına artık embriyo denilmektedir. Embriyo genel olarak üç katmanda ele alınabilir:
• Embriyonun en iç katmanına endoderm denilir ve ileride bu kısım sindirim ve solunum sistemini oluşturacaktır.
• Orta katman olan mesoderm dolaşım sistemi, kemikler, kaslar, boşaltım ve üreme sistemlerini oluşturacaktır.
• En dıştaki katman olan ectoterm ise sinir sistemi, duyu organlarını ve deri üzerindeki parçalar (tırnak, saç vs.) hâline gelecektir.
Kısacası vücudun her bir parçası bu üç katmandan oluşacaktır.
#9
SORU:
Fetal dönemde neler gerçekleşir?
CEVAP:
Fetal dönem, döllenmeden sonraki ikinci aydan başlar ve yaklaşık olarak yedinci aya kadar devam eder. Kollar, bacaklar ve eller oluşmaya başlar ve hareket etmeye başlar. Kıkırdak dokunun yerini artık kemikler almaya başlar.
Bu dönemde artık bebeğe fetüs denilmektedir. Fetüsün hareketlerinin anne tarafından ilk kez hissedilmesi bu döneme rastlar. Yedinci aydan doğuma kadar fetüs sürekli bir hızda gelişimine devam eder.
#10
SORU:
Doğum öncesi dönemde en kritik dönem hangi aylardır?
CEVAP:
Doğum öncesi dönemde en kritik dönem gebeliğin ilk 3 ayıdır. İlk 3 ayda annenin sağlığına dikkat etmesi oldukça önemlidir.
#11
SORU:
Döllenmeden 1 yaşa kadar olan gelişim dönemleri hangi basamaklarda incelenmektedir?
CEVAP:
Döllenmeden 1 yaşa kadar olan gelişim dönem basamakları kısaca şöyle açıklanabilir:
• Döllenme: Yumurta ve spermin birleşmesi.
• Morula: 3 gün sonra oluşan hücreler yığını.
• Blastocyst: 5 gün sonra oluşan, iç katmanları oluşmaya başlayan hücreler yığını.
• Trophoblast: Embriyonun ve plesentanın oluşumu
• Embriyo: Gebeliğin sekizinci haftasında gelişen insan.
• Fetüs: 9 haftadan doğuma kadar gelişen insan.
• Yenidoğan: Doğumdan itibaren 28 aylık olana kadar olan yeni doğmuş bebek.
• Infant: 1 yaşın altındaki bebek.
#12
SORU:
Düşük nedir?
CEVAP:
Sağlıklı bir doğum öncesi gelişim dönemi sonunda doğum gerçekleşir ama bazı durumlarda gebelikler kendiliğinden son bulabilir. Buna düşük denilmektedir. Düşük; gebelik sırasında gelişen organizmanın rahim dışında yaşayabilecek kadar gelişemediğinde gebeliğin sonlanmasıdır.
#13
SORU:
Düşükle ilgili genel betimsel bilgiler nelerdir?
CEVAP:
Gebeliklerin yaklaşık olarak %15 ile %20’si düşükle sonuçlanmaktadır ve bu düşükler genellikle ilk 3 ayda gerçekleşmektedir. En sık karşılaşılan düşük nedeni ise kromozomlardaki anormalliklerdir.
#14
SORU:
Kürtaj nedir?
CEVAP:
Türkiye Ceza Kanunu ise “gebeliğin ilk 10 haftasına kadar annenin gebeliğine kendi rızasıyla son vermesi hâlinde ceza öngörülmediği için” gebeliğin ilk 10 haftalık sürecinde kürtajı yasal kılmaktadır (Tuskan, 2013). Fakat 10 haftayı geçen gebelikler söz konusu olduğunda ancak kadının hayatını veya hayati organlarını tehdit eden tıbbi bir durum olduğunda kürtaj yapılabilir. Kadının bir cinsel saldırı sonucu oluşan gebeliğini 20 haftaya kadar bitirme hakkı vardır.
#15
SORU:
Doğum öncesi gelişimi etkileyen başlıca faktörler neleridir?
CEVAP:
Doğum öncesi gelişimi etkileyen başlıca faktörler şöyle sıralanabilir:
• Belenme,
• İlaç, uyuşturucu ve alkol kullanımı,
• Yaş,
• Stres,
• Annenin hastalıkları,
• Çevresel tehlikeler ve toksinler,
• Rh uyumsuzluğu.
#16
SORU:
Anne karnındaki bebeğin gelişiminin olumlu olası için beslenme konusunda nelere dikkat edilmelidir?
CEVAP:
Anne karnında gelişmekte olan fetüs, beslenmek için tamamen anneye bağımlıdır. Bu nedenle annenin sağlıklı beslenmesi önem taşımaktadır. Ne kadar kalori alındığı, vitamin, mineral ve protein alımı, dengeli beslenmek önemli kriterlerdendir.
Gebelik durumunda ne kadar kilo alınacağı annenin boyu, ağırlığı ve metabolizmasına göre farklılık gösterir. Annenin çok zayıf olması veya çok kilolu olmasının getirdiği bazı sorunlar vardır. Zayıf olmak düşük doğum ağırlığına, motor beceri geriliğine ve bebek ölümüne yol açabilirken aşırı kilo, fetüs ölümü, ölü doğum veya bebekte sinir sistemi rahatsızlıklarına neden olabilir. Ayrıca çok zayıf veya çok kilolu olmak annenin de sağlığını tehdit edebilir. Bu nedenle gebelik süresince annenin beslenmesine dikkat edilmesi gerekir.
#17
SORU:
Gebelik süresince ilaç, alkol ve uyuşturucu kullanımıyla ilgili bilinmesi gerekenler nelerdir?
CEVAP:
Her ilaç, gelişim sürecine olumsuz etki etmese de gebelik boyunca zorunlu hâllerde ilaç kullanımı doktor kontrolünde olmalı ve gebelikteki etkileri üzerine araştırmaları yapılmış ilaçlar olmalıdır. Fakat uyuşturucu maddeler, sigara ve alkol fetüsün gelişimine etki eder. Araştırmalar gebelik sürecinde uyuşturucu madde kullanan veya sigara içen annelerin çocuklarında düşük bilişsel gelişim, zayıf dil gelişimi ve düşük doğum kiloları gibi sorunların ortaya çıktığını göstermektedir. Gebelik döneminde yoğun alkol kullanan annelerin çocuklarında ise Fetal Alkol Sendromu denilen bir rahatsızlık görülebilir.
#18
SORU:
Fetal alkol sendromunun çocukta görülen belirtileri nelerdir?
CEVAP:
Fetal alkol sendromunun çocukta görülen belirtileri şöyle sıralanabilir:
• Kafa çevresi dardır,
• Kısa burun görülür,
• Üst dudak incedir,
• Burun ve dudak arası düzdür,
• Gözler az açılır,
• Gözlerin kenarında deri katlanmıştır,
• Yüz düzdür,
• Dar burun delikleri vardır.
#19
SORU:
Gebelik ve anne yaşı konusunda bilinmesi gereken önemli bilgiler nelerdir?
CEVAP:
Doğum öncesi dönem açısından annenin yaşı da önemli fakörlerdendir. Fetüsün sağlıklı gelişimi ve annenin sağlıklı olabilmesi bir miktar annenin yaşına da bağlıdır. Araştırmalara göre 16-34 yaş aralığındaki annelerin Down Sendromlu bebek dünyaya getirme ihtimali 40 yaş civarındaki annelere göre oldukça düşüktür. Ayrıca 30 yaşını geçmiş kadınlar, gebe kalma konusunda zorluk çekebilir.
#20
SORU:
Gebelikte stresin ne gibi sonuçları olabilir?
CEVAP:
Gebe bir kadın yoğun korku, endişe, stres veya diğer duyguları yaşarsa psikolojik birtakım sorunlar ortaya çıkabilir ve bu durum solunum yolu düzensizlikleri ile hormonsal artışlara neden olabilir. Bu artış ve düzensizlikler de fiziksel olarak birtakım rahatsızlıklara neden olabilir.
#21
SORU:
Gebelikte radyasyonun olası tehlikeleri nelerdir?
CEVAP:
Radyasyon, çeşitli kimyasallar, atıklar ve diğer çevresel tehlikeler sanayileşmiş toplumlarda anne ve fetüs sağlığına karşı risk üretmektedir. Radyasyona maruz kalındığında fetüste genetik mutasyonlar (değişim) ve kromozomlarda anormallikler ortaya çıkabilir. Gebelik süresi boyunca kimyasallara maruz kalmak zekâ geriliğine veya gelişim hızının yavaşlamasına neden olabilir.
#22
SORU:
Gebelikte Rh uyumsuzluğu nasıl meydana gelir?
CEVAP:
Eğer anne Rh negatif bir kan grubuna sahipse kanında protein yok demektir ve baba Rh pozitif kan grubuna sahip ise fetüste Rh uyumsuzluğu ortaya çıkar. Bu durumda annenin vücudu fetüse saldırması için antikorlar üretebilir.
#23
SORU:
İnfertilite nedir?
CEVAP:
İnfertilite (kısırlık), bir sene korunmasız cinsel ilişki yaşandıktan sonra gebelik oluşmaması olarak tanımlanır.
#24
SORU:
Kadınlarda kısırlık nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Kadınlarda genel olarak infertilite yumurtlama ile ilgili sıkıntılardan kaynaklanır. Buna ek olarak fallop tüplerinin herhangi bir iltihap, doku yaralanmaları, bazı cinsel yolla bulaşan hastalıklar, tümör ve doğuştan gelen kusurlara bağlı olarak tıkanması da önemli bir infertilite nedenidir.
#25
SORU:
Erkeklerde kısırlık nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Erkeklerde ise infertilite genel olarak düşük sperm sayısı ve düşük sperm hareketliliğinden kaynaklanır. Erkekte sperm sayısı ve kalitesini birçok faktör etkiler. Bunlar yaş, çevresel toksinlere maruz kalma, alkol, uyuşturucu, sigara, bazı ilaçların kullanımı, tıbbi problemler ve önceden geçirilmiş hastalıklar olabilir.
#26
SORU:
Kısırlık sorunu olan çiftlerin deneyebilecekleri yöntemler nelerdir?
CEVAP:
Kısırlık sorunu olan çiftlerin deneyebilecekleri yöntemler şöyle sıralanabilir: • Cerrahi işlemler,
• Doğurganlığı destekleyici ilaç tedavisi,
• Evlat edinme / koruyucu ailelik,
• Tüp bebek tedavisi,
• Yapay döllenme,
• Taşıyıcı annelik.
#27
SORU:
Tüp bebek tedavisi nasıl gerçekleştirilir?
CEVAP:
Kadından alınan yumurtalar ve erkekten alınan sperm laboratuvar ortamında döllenir ve belirli bir gelişim aşamasına geldikten sonra kadının rahmine yerleştirilir. Fakat her tüp bebek tedavisi başarılı olamadığı için tedavi sırasında çiftler duygusal ve fiziksel olarak stres yaşarlar
#28
SORU:
Yapay döllenme nedir?
CEVAP:
Yapay döllenme, erkeğin sperminin doğrudan kadının rahminin içine aktarılması işlemidir.
#29
SORU:
Taşıyıcı annelik nasıl gerçekleştirilir?
CEVAP:
Kadının yaşadığı sorunlardan dolayı çocuk sahibi olamayan bazı çiftler, taşıyıcı anneliği denemektedir. Kadın ve erkekten alınan sperm ve yumurta döllenerek sağlıklı bir başka kadının rahmine yerleştirilir. Doğumdan sonra taşıyıcı anne, çocuk üzerindeki yasal haklarından yazılı olarak vazgeçer. Fakat bu yöntem ülkemizde uygulanmayan bir yöntemdir.
#30
SORU:
İnfertilitenin neden olabileceği psikolojik sorunlar nelerdir?
CEVAP:
Çocuk sahibi olmak psikolojik ve biyolojik bir ihtiyaçtır. Genel olarak çiftlerin çocuk sahibi olması sosyal ve kültürel olarak yaygın bir inanıştır. Bu nedenle de çocuk sahibi olmak konusunda sorunlar yaşayan çiftlerin baskıyla karşı karşıya kalması kaçınılmaz olmaktadır. Bu baskı eşler arasında olabileceği gibi aile, akrabalar, sosyal çevre ve genel olarak toplumsal da olabilir. Ayrıca anne-baba rollerine hazırlanarak yetiştirilen insanların çocuk sahibi olmak konusunda zorluklarla karşılaşmaları da çok önemli bir stres faktörü yaratır. İnfertilite tanısı almış olan çilerde suçluluk duyma, hayal kırıklığı, psikolojik rahatsızlıklar, boşanma korkusu ve stres gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Tüm sorunlarla beraber çiftin sosyal ilişkileri, aile ilişkileri veya birbirleri ile olan ilişkileri de sarsılabilir.
#31
SORU:
İnfertilite tanısı konulan çiftler genellikle hangi duyguları yaşamaktadırlar?
CEVAP:
İnfertilite tanısı konulan çiftlerin genellikle yaşadığı duygular şöyle sıralanabilir:
• Şok ve İnanmama,
• Yadsıma,
• Anksiyete,
• Öfke,
• Kontrol Kaybı,
• Yalnızlık ve Yabancılaşma,
• Suçluluk,
• Depresyon,
• Çözülme.
#32
SORU:
İnfertilitenin kültürel olarak farklı yorumları ne gibi sonuçlar doğurabilir?
CEVAP:
İnfertilite hem erkek hem kadından kaynaklı olabilir. Fakat kültürel, toplumsal ve sosyal etmenler ve inanışlar nedeniyle birçok toplumda infertilite kadınları daha fazla etkilemektedir. Dahası anne olmak ve kadın olmak bazı kültürlerde aynı anlama gelir şekilde kullanılmaktadır. Bu nedenle anne olamayan bir kadının toplumsal statüsünde sarsılmalar görülür. Hatta bazı toplumsal yapılar içinde infertilite için kadınlar suçlanmakta ve kadınlar oldukça fazla psikolojik baskı altında kalmaktadırlar.
#33
SORU:
İnfertilite tanısı almış kadınlar kendilerini nasıl tanımlamaktadır?
CEVAP:
İnfertilite tanısı almış olan kadınlarla yapılan araştırmalarda kadınların kendilerini üzüntülü, mutsuz, hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair umutsuz, boşanmaktan korkan, ailesi ve eşine karşı utanç duyan kişiler olarak tanımladıkları görülmektedir.
#34
SORU:
Bir sosyal hizmet uzmanı infertilite konusunda çiftlere nasıl destek olabilir?
CEVAP:
İnfertilite (çocuk sahibi olamama) çiftler için oldukça karmaşık ve psikolojik olarak zorlayıcı bir sürecin başlangıcı anlamına gelmektedir. Bu nedenle bu alanda ve bu kişilerle çalışacak sosyal hizmet uzmanlarının doğurganlık, üreme sağlığı ve infertilite hakkında bilimsel bilgiye sahip olması ve bunu müracaatçıları ile paylaşması gerekir. Ayrıca sosyal hizmet uzmanı, infertilitenin çiftleri psikolojik ve sosyal olarak nasıl etkileyeceğine dair de bilgiye sahip olmalıdır. İnfertil çiftlerin sağlıklı olarak bilgilendirilmesi, yönlendirilmesi ve tedavi süreçlerinde karşılıklı ilişkilerinin zarar almadan devam edebilmesi için danışmanlık almaları oldukça önemlidir.
#35
SORU:
Gebelikte sıklıkla karşılaşılan ruh sağlığı problemleri nelerdir?
CEVAP:
Depresyon ve anksiyete gebelikte görülen ruh sağlığı sorunlarının başında gelmektedir. Ayrıca anksiyete bozuklukları ve tokophobia denilen doğum yapmaktan aşırı derecede korku duymak rahatsızlığı ortaya çıkabilir. Yeme bozuklukları olan kadınlarda veya vücut kilosu ile ilgili sorunları olan kadınlarda ise gebelikten kaynaklanan kilo alma durumu oldukça ciddi bir risk oluşturabilir. Gebelik öncesinde psikoz, şizofreni veya bipolar bozukluk tanısı olan kadınlarda bu rahatsızlıkların gebelik döneminde tekrar etmesi ihtimali diğer dönemlere göre daha yüksektir.
#36
SORU:
Gebelikte karşılaşılan ruh sağlığı sorunlarının başlıca etmenleri neler olabilir?
CEVAP:
Gebelikte karşılaşılan ruh sağlığı sorunlarının başlıca etmenleri şöyle sıralanabilir:
• Önceden geçirilmiş olan ruh sağlığı rahatsızlıkları,
• Bu rahatsızlıklara yönelik görülen tedavi,
• Kadının sosyal çevresinde yaşanmış güncel stres yaratabilecek olaylar,
• Gebelik hakkında kadının ne hissettiği.
#37
SORU:
Gebe kadınlarda hangi endişeler ortaya çıkabilir?
CEVAP:
Gebe kadınlarda ortaya çıkan endişeler şöyle sıralanabilir:
• Sadece eş rolünde olan bir kadının gebelikle birlikte anne olma rolünün ortaya çıkması,
• Bu değişimle bağlantılı olarak sosyal ilişkilerde de değişimler,
• İyi bir anne olup olamayacağı endişesi,
• Gebelik süresince veya bebek ile ilgili sorunların ortaya çıkmasından duyulan korku,
• Doğum ile ilgili korkular.
#38
SORU:
Gebelik döneminde sosyal hizmet uzmanları annelere ve çiftlere ne tür destekler sunabilir?
CEVAP:
Gebelik döneminde sosyal hizmet uzmanları; stresi azaltma, başa çıkma mekanizmalarının geliştirilmesi, güçlendirme, çift terapisi, sosyoekonomik destek sağlama, sosyal destek sistemlerini harekete geçirme ve toplum kaynaklarını harekete geçirme gibi mesleki çalışmalar yürütebilir.
#39
SORU:
Bağlanma nedir?
CEVAP:
Bağlanma; anne veya bakım veren ile bebek arasında kurulan karşılıklı duygusal etkileşimdir. Bu etkileşimde hem anne veya bakım veren hem de bebek aktif birer katılımcıdır.
#40
SORU:
Bağlanma kategorileri ve bunların özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Bağlanma kategorileri kısaca şöyle açıklanabilir:
• Güvenli bağlanan bebek; annesini çevreyi araştırmak için kullanır ve güvende hisseder. Anneden ayrı kaldığında kaygı hissetse de anne geri döndüğü zaman kolayca çevreyi araştırmaya devam edebilir. Kaygılı/kaçınan bağlanma geliştiren bebekler ise annenin yanından ayrıldıktan sonra geri döndüğünde annesinden kaçınarak güvensizlik davranışı gösterir. Örneğin, annesini görmezden gelir, bakışlarını kaçırır.
• Kaygılı/kaçınan bağlanma geliştiren bebekler, yalnız kaldıklarında diğer bebeklere oranla daha az sıkıntı çekerler.
• Kaygılı/dirençli bağlanma geliştiren bebekler ise anneden ayrı kalınan zamandan sonra annelerine karşı direnç göstererek güvensizlik davranışları gösterir. Bu bağlanma tipinde bebek annesine sıkı sıkı tutunur ama aynı zamanda yakınlık davranışlarına karşı savaşır. Hem anneye yakın olmak ister gibi görünürler hem de anne kendilerine yöneldiğinde yumruklarını savurur veya tekme atabilirler. Bu bağlanma tipindeki bebeklerin annelerinden ayrı kaldıkları süreçten sonra sakinleşmeleri daha zor olmaktadır.
#41
SORU:
Yapılan araştırmalara göre annenin bebeğe bağlanmasını etkileyen faktörler nelerdir?
CEVAP:
Yapılan araştırmalara göre annenin bebeğe bağlanmasını etkileyen faktörler;
• Gebeliği planlamak,
• Gebeliği hissetmek,
• Gebeliği kabul etmek,
• Bebeğin hareketlerini hissetmek,
• Anne karnındaki bebeği ayrı bir birey olarak kabul etmek,
• Doğum yapmak,
• Bebeği görmek,
• Bebeğe dokunmak ve
• Bebeğe bakım vermektir.
#42
SORU:
Bebeklik döneminde sağlıklı bağlanmanın önemi nedir?
CEVAP:
Doğum öncesi dönemden başlayarak doğum sonrası dönemde de devam eden bağlanma; bebeğin/çocuğunun ileriki yaşlarında kuracağı sosyal ilişkilerini de büyük oranda etkilemektedir. Hayatlarının erken yıllarında anne veya bakım verenlerle sağlıklı ve güvenli bağlanma kurmuş olan bireyler yaşları ilerlediğinde daha yakın arkadaşlıklar kurabilmektedir. Sağlıklı bağlanan çocuklar güven duygusunu, güvenmeyi ve sağlıklı etkileşimde bulunmayı öğrenmiş olmaktadır. Benzer şekilde, sağlıklı bağlanma geliştiremeyen çocukların ise ileriki yaşlarında sosyal ilişkilerinde ve psikososyal iyilik hâllerinde sorunların ortaya çıktığı söylenebilir.
#43
SORU:
Gebelik döneminde olan müracaatçılarla çalışan bir sosyal hizmet uzmanının hangi bilgilere sahip olmalıdır?
CEVAP:
İlgili sosyal hizmet uzmanının sahip olması gereken bilgiler şöyle sıralanabilir:
• İnsan gelişimi bilgisi,
• Doğum öncesi gelişim bilgisi,
• Kültürel hassasiyet,
• Evlat edinme,
• Kürtaj,
• Gebelik ve doğumla alakalı güncel yasal uygulamalar ve kanunlar,
• Etik bilgisi,
• Gebelik, doğum ve doğum öncesi dönemi etkileyen faktörler hakkında bilgi,
• Gebelik psikolojisi.
#44
SORU:
Gebelik dönemindeki çiftlerle çalışan sosyal hizmet uzmanının çiftlerin kültürel özelliklerini iyi bilmesi neden önemlidir?
CEVAP:
Gebelik ve çocuk sahibi olmak farklı kültürlerde farklı anlamlara gelmekte ve anne ve baba adaylarından beklentilerin değişmesine neden olmaktadır. Bazı durumlarda bu beklentiler anne ve baba üzerinde baskılar oluşmasına ve onların iyilik hâllerinin etkilenmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle gebelik döneminde olan çiftlerle çalışan sosyal hizmet uzmanlarının müracaatçılarının içinde bulundukları kültürü ve özellikleri tanıması oldukça önemlidir.
#45
SORU:
İletişimin unsurları nelerdir?
CEVAP:
İletişimin unsurları aşağıdaki gibidir:
a) iletişim birimleri (kaynak/gönderici ve hedef/alıcı birim),
b) iletişim ortamı (bağlam),
c) geri bildirim,
d) ileti (mesaj) ve
e) kod
#46
SORU:
İletişim neidr?
CEVAP:
İletişim; en az iki birim (kaynak ve hedef birim) arasındaki mesaj (düşünce, duygu ve bilgi)
alışverişi olarak tanımlanmaktadır.
#47
SORU:
İletişimin unsurlarından kanal ne demiktir?
CEVAP:
Kaynak ve alıcı birimler arasında yer alan iletinin gitmesini sağlayan yola kanal denir. Kaynak birimden gelen ileti, bir araç ya da yöntem yardımıyla kanaldan geçerek, alıcının duyu organlarından en az birine iletilir. Kaynak tarafından kanala gönderilen iletilere girdi (gönderi), kanaldan alıcıya gidenlere ise çıktı (geri bildirim) denir.
#48
SORU:
İletişimin unsurlarından kod ne demektir?
CEVAP:
Kaynak birim (gönderici) ve hedef birim (alıcı) arasında yapılan iletişimin her iki birim tarafından da
bilinen yapıya sahip olmasıdır. Örneğin millet ya da kültürlerde konuşulan diller, trafik işaretleri, televizyon yayınlarının içeriyle ilgili bilgilendirici semboller vb.
#49
SORU:
Transaksionel (TA) modele göre transaksiyon ne demektir?
CEVAP:
TA kuramı, ego durumlarının herhangi birinden (kaynak birimden) bir iletinin gönderilip hedef birimi konumundaki ego durumlarından bir iletinin kaynak birimine gelmesine Transaksiyon (etkileşim) adını vermektedir.
#50
SORU:
Sibernetikte nedir?
CEVAP:
Sibernetikte, bir bilgi kaynağından tek yönlü bilgi iletimidir.
#52
SORU:
İletişimin kuralları nelerdir?
CEVAP:
İletişimin kuralları şöyle sıralanabilir.
1. İletişim kişiye değil, kişi ile gerçekleşir. Bu kural, iletişimin çift yönlü olmasına ve daha çok da karşılıklı etkileşimin gerçekleşmesi gerektiğine vurgu yapar.
2. İletişim bilgiden farklıdır; iletişim eylem, bilgi içeriktir. Bu kural, iletişimde sözsüz iletişimin önemine vurgu yapar. Diğer bir anlatımla, aktarılan konu bilgiyi içerirken anlatış tarzı bir eylemdir. Yani bir konunun nasıl anlatıldığının, anlatma biçiminin önemini vurgular. Dolayısıyla eylem olmadan var olan bilginin iletişimi sağlayamayacağını açıklar.
3. İletişim tekrarlanamaz. Bu kural, iletişimde, kaynak ya da hedef birim tarafından iletişimde gönderilen mesajın ya da geri bildirimin gönderildikten sonra geri alınamayacağına işaret eder. Bu bağlamda günlük yaşamdaki bazı hatalı iletişimlerde “söylenmemiş farz et” ya da “haydi iletişimi baştan alalım” cümlesi mantıklı ve anlamlı değildir. Aristo’nun “Akıllı insan, düşündüğü her şeyi söylemez, ama her söylediğini düşünür” sözü adeta bu kural için söylenmiş gibidir.
4. İletişimde mesaj bir BÜTÜN olarak ele alınır. İletişimin bu kuralı da iletişimde mesajın hem sözel hem sözsüz mesajlarla bir bütün olarak gerçekleştiğini vurgular.
#53
SORU:
TA kuramındaki transaksiyon türleri nelerdir?
CEVAP:
TA kuramında üç tür transaksiyon vardır. Bunlar:
• Tamamlayıcı (bütünleyici) Transaksiyonlar
• Karşıt Transaksiyonlar
• Gizil Transaksiyonlar'dur.
#54
SORU:
İletişimin temel özellikleri nelerdir?
CEVAP:
İletişimin temel özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür.
1. İletişim iki yönlüdür. İletişimde iki yönlülük, iletişim tanımının bir parçası olacak kadar esastır. Bir iletinin veya mesajın sadece gönderilmesi veya alınması iletişimi oluşturmak için yeterli değildir. Konuşan bir kişiyi dinleyen başka biri olmadığı sürece iletişim gerçekleşemez.
2. Herkes iletişim kurar. İletişim kurmaya çalışmadığımızda bile iletişim kurarız. Bilinçli veya bilinçsiz olarak her an herkes iletişim hâlindedir. Örneğin; iletişim kurmak istemediğiniz birisi size gülümsediğinde, görmezden gelerek bile iletişim kuruyor çünkü kendisiyle iletişim kurmak istemediğinizi belirten bir davranış sergiliyorsunuzdur.
3. İletişim hâlinde olan kişiler aynı zamanda etkileşim hâlindedirler. İletişim kuran kişiler etkileşim hâlindedirler. Sözlü, sözsüz, görsel veya yazılı iletişim esnasında gönderilen mesaj, alıcı üzerinde
bir etki sağlar. Bu etkinin büyüklüğü veya kalıcılığı birçok etken tarafından değişebilir fakat her iletişim, aynı zamanda bir etkileşimdir. Örneğin; somurtan bir adamın, parkta yürürken gördüğü bir bebeğin ona gülümsemesi sonrası onun da bebeğe tebessüm etmesi gibi.
4. Gönderilen mesaj her zaman alınan mesajla aynı olmayabilir. Her birey kendi gerçekliğiyle yaşamaktadır. Bireyler arasındaki gerçeklik anlayışı ve görüş farklılıkları, iletilen mesajın istenilenin dışında bir anlamlandırma sürecinden geçmesine yol açabilir. Sözlü, sözsüz, yazılı ve görsel mesajlar
5. İletişim birden fazla düzeye dönüştürülebilir. Farklı iletişim türleri farklı seviyelerde iletişim
sağlar. Sözlü bir iletişim esnasında kendiliğinden sözsüz bir iletişim de meydana gelmektedir. İletişim hâlinde olan kişiler aynı zamanda bir ilişki kurmakta veya var olan bir ilişkiyi devam ettirmektedir. Örneğin; en yakın arkadaşına yaşadığı bir sıkıntıyı dile getiren bir kişi, bir yandan sözlü olarak yaşadıklarını ve hissettiklerini ifade eder, bu sözlü iletişim sırasında sözsüz bir iletişim gerçekleşmektedir,
arkadaşlıklarının geçmişinden taşınan mesajlar da bu iletişime dahil olur ve aynı zamanda hayatlarındaki olumsuzlukları paylaşıyor olmak dostluklarını pekiştirmektedir. Birçok farklı düzeyde iletişim kurmuşlardır.
#55
SORU:
İletişim süreci nasıl gerçekleşir?
CEVAP:
İletişimin işleyiş sürecinde kaynak birim bir duygu veya düşünceyi mesaj olarak sözlü ya da başka biçimde kanala iletir. Kanaldan çıkan mesaj alıcı tarafından alınır ve anlamlandırılır. Alıcı, aldığı mesajdan anladıkları üzerine geri bildirim içerikli yeni bir mesaj oluşturur ve kanala iletir. Kanal, iletiyi iletişimi başlatan kaynağa ulaştırır. Geri bildirimin kaynakla buluştuğu noktada iletişim sağlanmıştır.
#56
SORU:
Sosyal zeka nedir?
CEVAP:
Sosyal zekây “başkalarını doğru dinleme, doğru anlama ve sosyal durumlarda akıllıca davranma yeteneği” olarak tanımlamıştır.
#57
SORU:
Etkin dinlemenin kuralları nelerdir?
CEVAP:
Etkin dinlemenin kuralları şunlardır:
1. Fiziksel olarak, karşıdaki kişiyle birlikte olunduğunu gösteren bir beden duruşunu
almak (kolları bağlamadan karşıdakine dönük durmak).
2. Konuşanın yüzüne dönük olmak koşuluyla gözlerine bakmak. Bu, karşıdakine ilgilenildiğini gösteren temel bir duruştur ve şu mesajı verir “Ben seni dinliyorum ve dinlerken de öylesine bakmıyorum”.
3. Karşıdakinin sözünü kesmeden sonuna kadar ama anlamaya çalışarak dinlemek.
4. Dinlemeye hazır olmak. Bu hem fiziksel hem de psikolojik olarak dinlemeye hazır bulunmayı ifade eder. Yani dinleyenin fiziksel veya düşünsel olarak bir şeyle meşgul olmamasını, meşguliyeti var ise bitirmesini
ya da bitirdikten sonra dinleyebileceğini ve o zaman dinlemesi gerektiğini ifade eder. Çünkü fiziksel ve zihinsel olarak rahatlayamayan birey dinlemeye odaklanamayacaktır.
5. Konuşmacıya kendini rahat hissettirmek. Bu kural, özellikle, ön yargılı olmadan, yargılamadan, öğüt vermeden, akıl okumadan, anlatılan konuyu hafife almadan, küçümsemeden dinleme gerçekleştiriliyor ve beden dili ile de bu tutum bütünleşiyor ise gerçekleşebilir.
6. Sessizliklere zaman tanımak, sabırlı olmak. Bazen konuşmacı söyleyeceklerini doğru ifade edebilmek ya da toparlayabilmek adına kendine sessizlik zamanları tanıyabilir. Dolayısıyla sessizlik, uzun dahi olsa konuşmacının söylemek istediklerini bitirdiği anlamına gelmeyebilir.
7. Sözsüz iletilere dikkat etmek. Yıllardır yapılan çalışmalar göstermiştir ki sözsüz iletiler iletişimde sözlü iletilerden daha fazla öneme sahiptir bu nedenle göz ardı edilmemelidir.
8. Sadece kelimeleri değil, ardında yatan duygu ve düşünceleri dinlemek. Kelimelerin altında yatan duygusal ve düşünsel anlamları kavrayabilmek, etkin bir dinleyicinin başarması gereken en zor görevdir. Bu görev ancak ve ancak konsantrasyon sağlamak, dikkat dağıtıcı unsurlardan arınmak ve iletişime odaklanmak sayesinde yerine getirilebilir.
#58
SORU:
Sağlıklı ailelerde görülen beş temel özgürlük nelerdir?
CEVAP:
Sağlıklı ailelerde kuralların konuşulmasına, tartışılmasına, her bireyin düşüncesini dile getirmesine, kendini önemli ve değerli hissetmesine olanak sağlayan beş temel özgürlük vardır. Bunlar;
1. Şimdi ve burada olanı algılama özgürlüğü
2. Düşüncelerin olduğu gibi ifade edilme özgürlüğü
3. Duyguların olduğu gibi ifade edilme özgürlüğü
4. Bir şeyi kendi arzusuna göre isteme ya da reddetme özgürlüğü
5. Kendi özünü gerçekleştirme özgürlüğüdür.
#59
SORU:
TA kuramına göre dört temel otantik duygu nelerdir?
CEVAP:
TA kuramına göre doğuştan gelen ve evrensel olan dört temel otantik duygu vardır. Bireyin varlığını tehdit eden herhangi bir durumda yaşanan korku; bireyde hoşnutluk yaratan herhangi bir durumda yaşanan
memnuniyet; istek ve beklentilerin gerçekleşmemesi durumunda yaşanan üzüntü ve bireye zarar veren herhangi bir durum karşısında yaşanan kızgınlık. Bu duygular otantik olarak yaşandığında problem çözmeye yöneliktir.
#60
SORU:
Anne babaların çocuklarıyla hatalı iletişim biçimleri nelerdir?
CEVAP:
Anne ve babaların çocuklarıyla olan hatalı iletişim biçimleri şunlardır:
1. Emir vermek, yönlendirmek
2. Uyarmak, göz dağı vermek
3. Ahlak dersi vermek
4. Öğüt vermek, çözüm ve öneri getirmek
5. Öğretmek, nutuk çekmek, mantıklı düşünceler önermek
6. Yargılamak, eleştirmek, suçlamak
7. Övmek, aynı düşüncede olmak
8. Ad takmak, alay etmek, utandırmak
9. Yorumlamak, analiz etmek, tanı koymak
10. Güven vermek, desteklemek, avutmak, duygularını paylaşmak
11. Soru sormak, sorgulamak, sınamak, çapraz sorgulamak
12. Konuyu saptırmak, şakacı davranmak, oyalamak
#61
SORU:
TA kuramına göre yararlı koruyucu (doğal) ebeveyn ego durumu nedir?
CEVAP:
TA kuramına göre yararlı koruyucu (doğal) ebeveyn ego durumu, karşıdaki kişinin ihtiyaçlarına karşı duyarlıdır, normları, içinde bulunulan gerçekliği ve olasılıkları dikkate alarak ihtiyaçları karşılamaya özen gösterir.
#62
SORU:
Kuşaklararası çatışmanın nedenleri nelerdir?
CEVAP:
Kuşaklararası çatışmanın nedenleri şunlardır:
- Kuşakların birbirine ön yargı ile yaklaşması
- Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler
- Uzmanlaşmaya giden yolda eğitim-öğretim sürelerinin uzaması
- Topluma yabancılaşma
- Yetişkinlerin gerekli görmelerine rağmen değişimi gerçekleştirememeleri
#63
SORU:
Kuşaklararası çatışmanın çözüm yolları nelerdir?
CEVAP:
Kuşaklar çatışması “Yaşam boyu eğitim” yöntemiyle de yumuşatılabilir. Yetişkinler yeni gelişmeleri öğrenip toplumsal değişime ayak uydurabilir. “Yaşam boyu eğitim” yöntemi sayesinde birey, yeni gelişmeden mahrum kalmamış, beceriler geliştirmiş dolayısıyla “ergenin dünyası” na yabancı kalmamış olur ve bu da kuşaklar arası çatışmayı iyileştirebilir. Böyle bir proje bir devlet politikası olarak tüm yerel yönetimler, eğitim-öğretim kurumları ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
#64
SORU:
TA kuramına göre yararlı eleştirel ebeveyn ego durumu nedir?
CEVAP:
TA kuramına göre yararlı eleştirel ebeveyn ego durumu normları, içinde bulunulan gerçekliği ve olasılıkları dikkate alarak, başkalarının da haklarını koruyacak şekilde davranır, iletişimde bulunur.