CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİ Dersi MODERN ŞİİRE DOĞRU- GARİP HAREKETİ soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Garip hareketinin ortaya çıkışı nasıl olmuştur?


CEVAP:

Garip Hareketi veya Birinci Yeni şiiri, Orhan Veli Kanık (1914-1950), Oktay Rıfat
Horozcu (1914-1989) ve Melih Cevdet Anday (1915-2002)’ın birlikte başlattıkları şiir akımının adıdır. Sıklıkla “Orhan Veli ve arkadaşları” ifadesinin bu hareket için
kullanıldığı da görülür ki, bu söyleyişten Orhan Veli’nin bu yeni şiir anlayışında diğer iki arkadaşından daha çok hareketin öncüsü olarak görüldüğü sonucu çıkarılabilir. Kısacası, aynı yaşlarda ve okul arkadaşıyla başlayan dostluklarından ortak bir şiir, edebiyat anlayışı ortaya koymuş olan bu üç genç, Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde bir dönüşümün başlangıç noktasını oluşturmuşlardır.


#2

SORU:

Garip hareketinin ile eserlerinin özellikleri nelerdir?


CEVAP:

Üçlü, önce bu lisenin yayın organı olan Sesimiz dergisinde ilk ürünlerini yayımlarlar, ardından da 1936’dan itibaren Varlık dergisinde görünürler. İlk şiirlerinde vezinli kafiyeli biçimler kullanan bu genç şairler, Tanpınar, Kısakürek, Dıranas gibi dönemin ses ve duyuş bakımından etkili şairlerinin izlerini taşırlar. Bu etkilerin, onları aynı zamanda Ahmet Hâşim ile Baudelaire, Rimbaud, Verlaine gibi Fransız Sembolistlerine de yönelttiğini söylemek mümkündür. Bazı şiirlerinde Mehmet Ali Sel takma adını kullanan Orhan Veli özellikle 1936-1937 yıllarında yazdığı ilk şiirlerinde şekil, yapı ve muhteva bakımından başarılı bir hece şairi olarak görülmüştür (Okay, 1992:29). Fakat bu, kısa ve geçici bir devredir.


#3

SORU:

Orhan Veli’nin 1938’de yayımladığı “Kitabe-i Seng-i Mezar” şiirinin eleştirilmesinin nedeni nedir?


CEVAP:

Orhan Veli’nin 1938’de yayımladığı “Kitabe-i Seng-i Mezar” şiiri alayla karşılanan, eleştirilen bir metin olmuştur. Bu şiirde sıradan bir insan tipi olan “Süleyman Efendi”nin ve özellikle onun “nasır”ının konu edinilmiş olması tuhaf karşılanmıştır. Çünkü o güne kadar edebiyat›n ve özellikle de şiirin konusu yap›lan insan tipi, kahramanlaştırmaya, yüceltilmeye uygun düşen özellikler taşırdı. Şiirde işlenen duygular ve konular bu yüceltilme işlemine uygun olmalıydı.


#4

SORU:

Orhan Veli ve iki arkadaşının başlattığı şiir hareketine “Garip” adının verilmesinin sebepleri nelerdir?


CEVAP:

1941 yılında yayınladıkları Garip adlı ortak kitapla ve bu kitabın Orhan Veli tarafından yazıldığı bilinen “Önsöz”üyle şiirde değişiklik yapmak konusundaki tutumlarını kesin bir biçimde ortaya koydular. İstanbul Resimli Ay Matbaası’nda basılan kitabın kapağında Orhan  Veli, içinde ise Orhan Veli ile birlikte Oktay Rifat ve Melih Cevdet’in de isimleri bulunmaktadır. Kitabın kapağında ayrıca “bu kitap sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir” cümlesinin yazılı olduğu bir kuşak takılmıştır. Böylece, hareketin adı da bu kitaptan kaynaklanmış oldu.


#5

SORU:

Garip Hareketinin şiir dili özellikleri nelerdir?


CEVAP:

1937 sonrasında özellikle konuşma dilinin doğallığını şiire taşımak istedikleri görülür. Gerek söz dizimi bakımından, gerekse söz sanatlarının tamamen terk edilmesinden dolayı yalın bir dil ortaya çıkmıştır. Kendilerine gelene kadarki şiir anlayışında genel olarak, kendisinde önceden bir şiirsel değer bulunduğu düşünülen kelimeler, şiiri oluşturmakta önemli bir rol oynamaktaydı. Garipçiler “şairâne” olarak niteledikleri bu türden kelimelerden özellikle kaçınmışlar, şiirsel bir değer taşımayan, bu bakımdan da şiir dili içerisinde yıpranmamış olduğunu düşündükleri kelimeleri şiirin malzemesi yapmaya çalışmışlardır.


#6

SORU:

Orhan Veli şiiri hangi yapılara karşı cıkmıştır?


CEVAP:

Orhan Veli şiiri, iki temel yapıya karşı çıkmıştır: Geleneksel şiirin sahip olduğu estetik özellikler ve bu özelliklerin bağlı bulunduğu sosyal değerler. Estetik özellikler bilindiği gibi şiirin yapısını oluşturan bütün ögeleri, sosyal değerler ise kendisinden önceki şiirde mevcut insan anlayışının temsil ettiği bütün değerleri kapsamaktadır.


#7

SORU:

Garip şairlerine göre “şairâne” sözü ne anlam ifade etmektedir?


CEVAP:

Geleneksel şiirde kendisinde önceden bir değer bulunduğu düşünülen sözcükler yapıyı oluşturmakta önemli bir rol oynamaktaydı. Garipçiler “şairâne” olarak niteledikleri bu türden sözcüklerden özenle kaçındılar... Eski şiirin bir özelliği de kelimelerin belirli biçimlerde söylenebilmesi, kendi edâlarını kendilerinin belirlemiş olmasıdır. Bunun ad› ise “şairâne”dir.


#8

SORU:

Garip şairleri 1937-1945 arasında yazmış oldukları şiirlerinde yapıyı hangi tekniklerle kurmuşlardır?


CEVAP:

1937-1945 arasında yazmış oldukları şiirlerinde yapıyı genellikle şu tekniklerle kurmaktadırlar:

a. Konuşma dilinin sözcüklerini, günlük dildeki anlam yapısı içerisinde kullanmak. Böylece kendilerinden önceki şiirde görülen ve şairâne olarak eleştirdikleri sözcük seçimlerinden uzak durmuşlardır. 
b. Dizeyi geleneksel işlevinden koparmak. Bu uygulama ile Türk şiirinde öteden beri bağımsız bir değer olarak görülen, şiir içinde kendisine özerk bir alan oluşturmuş bulunan dize önemini kaybetmiş, sözcük ve/veya hece sayıları değişken dizeler bir dinamizm oluşturduğu gibi anlamın şiirin bütününe yayılmasını da sağlamıştır. Böylece şiirin bütününe önem verilmiş, şiir belirli bir finale doğru gidecek biçimde düzenlenmiştir. Bu amaçla şiirlerde sık sık cümle yapısında devrikleşme ve vurguyu şiirin son dizesine kaydırma dikkati çeker.

c. Yinelemelere anlam vurgusunu oluşturan temel bir işlev yüklemek. Elbette geleneksel şiirin düzenli, sistemli formlarıyla değil, tamamen şairin seçtiği özel uygulamalar biçimindeki yinelemeler öncelikle anlamı belirginleştirmek, anlamın etkisini artırmak amacıyla kullanılır.
d. Anlam simetri ve karşıtlıkları oluşturmak. Şiirin biçimi anlamın simetrik veya karşıt düzenlemelerle verilmesini amaçlar.
e. İroni, parodi gibi mizah ögelerine şiirde asli bir yer vermek. Garip şiirinin en çok dikkati çeken özelliği mizahî dili başarıyla kullanması olmuştur. 

f. Öyküleme tekniğine başvurmak. Öyküleme (tahkiye, narration) şiir içerisinde bir olay veya durumu anlatma demektir. Yeni Türk edebiyatında hemen akla gelen şiir içerisinde öyküleme örnekleri olarak Tevfik Fikret’in “Balıkçıar”, Mehmet Âkif’in “Küfe”, “Seyfi Baba” gibi manzumeleri gösterilebilir. Şiirde öyküleme, anlatılan olay veya durumun ögelerini şiir dilinin gerekleri çerçevesinde titiz eksiltmelerle gerçekleştirilerek, öykü türünden uzaklaşır. Bu konuya Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar”, “Montör Sabri” gibi şiirleri örnek verilebilir.
g. Duygusal söylem de Garip şairlerinin bir başka özelliğidir. Daha önceki maddelerde özetlediğimiz ve daha ziyade zekânın yönlendirmeleri ile belirlenen söyleyiş özellikleri, onların şiirde duygu ögesine yer vermelerine engel olmamıştır. Orhan Veli’nin “Anlatamıyorum” başlıklı şiiri bu konuyu en iyi veren örneklerden birisidir.


#9

SORU:

İroni ne demektir?


CEVAP:

“İronie” Yunanca’da “söylenenin tam tersini kastetmek, lafı ters yüz etmek, alaya almak” anlamlarına gelmektedir. Edebiyatta dolaylı ve alaylı bir anlatım sağlamak amacıyla, söylenenin tersini kastetme, neden-sonuç bağını kopararak olması gerekenden farklı bir sonuç yaratma, bilmezden gelme gibi ironi tanımına uygun uygulamalara sıkça başvurulmuştur.


#10

SORU:

Parodi türünün özellikleri nelerdir?


CEVAP:

“Parodi” ise, Eski Yunanca “yanında, boyunca, hilafına, tarafından” anlamlarına gelen para edatı ile “türkü, şarkı” anlamına gelen aoidê sözcüklerinden oluşmuştur. Eğlenceli, alay eden, şaka dolu şarkılara parodi denilmektedir. Sanat ve edebiyatta ise ciddi bir durum veya bir eseri taklit ederek alaya almak, gülünç duruma düşürmek anlamlarına gelir. Edebiyatta ciddi sayılan bir eserin bir bölümünü veya bütününü alaya alarak, biçimini bozmadan ona bambaşka bir öz vererek biçimle öz arasındaki bu ayrılıktan gülünç etki çıkaran, böylece ilk eseri gülünçleştirerek zayıflatan yıpratan anlatım yolu ve bu anlatım yolunu kullanan tür olarak tanımlanmıştır.


#11

SORU:

Orhan Veli’nin Şubat 1945 yılında yayımladığı Vazgeçemediğim kitabı Garip Hareketi açısından ne tür bir önem taşır?


CEVAP:

Bununla birlikte Orhan Veli’nin Şubat 1945 yılında yayımladığı Vazgeçemediğim kitabı, içinde bulunan “İstanbul Türküsü” başlıklı şiir dolayısıyla Garip hareketinin dönüm noktası kabul edilmiştir. Bu şiirden sonra Orhan Veli belirgin bir biçimde halk şiiri ögelerini kullanmaya başlamıştır. Nitekim 1946’da yayımladığı Destan Gibi kitabında bulunan “Yol Türküleri” başlıklı uzun şiirde kullanılan halk türküleri, daha sonra yazdığı “Pireli şiir”, “Gelirli şiir”, “Delikli şiir” gibi metinlerinde görülen halk şiiri kafiye anlayışları ve söyleyiş özellikleri dikkati çeker. 


#12

SORU:

Garip şiirinin Türk edebiyatında yaptığı en önemli yenilik nedir?


CEVAP:

Garip şiirinin Türk edebiyatında yaptığı en önemli yenilik, şiirin konu sınırını ortadan kaldırmak olmuştur. Şiiri biçimiyle ve özüyle basitleştirmek isteyen Orhan Veli ve arkadaşları, bu anlayışla uygun olarak her şeyin şiirin konusu olabileceğini gösterdiler. Bunun yolu olarak da, şiirlerinin öznesi olan insanı, toplumun alt gelir gruplarında bulunan sıradan, alelâde, günlük geçiminin, küçük tasaların peşinde koşan küçük adamlardan seçmeyi gördüler. Böylece bu insana bağlı olarak işlenecek diğer konular da kendiliğinden basitleşti.


#13

SORU:

Garipçilerin şiirlerinde dikkatini çeken içerik ögeleri nelerdir?


CEVAP:

Garipçilerin şiirlerinde başta bu “küçük adam” olmak üzere, toplumsal eleştiri, aşk-cinsellik, çocukluk duygu ve bakış açısı, yaşama sevinci ve boşluk duygusu gibi içerik ögeleri dikkati çeker.


#14

SORU:

Orhan Veli’ye göre şiirde vezin ve kafiye kullanmanın ne zararı vardır?


CEVAP:

Vezin ve kafiye şairin duygu ve düşüncelerini serbestçe ortaya koyabilmesine engel olduğu gibi, şiir dilinin doğallığını da bozmaktadır.


#15

SORU:

Orhan Veli, Ahmet Hâşim’in “şiir sözle musıki arasında bir ara dildir.” şeklinde özetlenebilecek görüşüne niçin karşı çıkıyor?


CEVAP:

Her sanat dalının kendine özgü özellikleri ve ifade araçları vardır. Şiirde müzik, resim sanatlarına öykünmek zayıf sanatçıların işidir. Şiiri şiir yapan yalnızca edasındaki özelliktir ve o da manaya aittir. Sanatların birbirinin içine girmesine karşı çıkarlar. Böylece şiirde müzik dedikleri, ritim ve ahenk ögelerini; resim dedikleri tasviri reddederler. Bu düşünceler Ahmet Hâşim’in “şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” başlıklı yazısında belirttiği “şiir sözle musıki arasında sözden ziyade musıkiye yakın bir ara dil”dir şeklindeki görüşlerine karşı söylenmiş gibidir.


#16

SORU:

Orhan Veli ve arkadaşlarının bir çıkış noktası olarak gördükleri otomatizm nedir?


CEVAP:

“Şiiri en saf, en basit halde bulmak için insan tahteşşuurunu karıştırma ameliyesi”nin sembolistlerin kabul ettiği gibi içimizdeki bir takım gizli tellere dokunma ya da Valery’nin yaratıcı faaliyeti açıkladığı “gayri şuurda olma” görüşü ile karıştırılmaması gerekir. Bu konuda bizim arzumuza en çok yaklaşan sanat akımı sürrealizmdir. Otomatizm yöntemi sadece bir çıkış noktasıdır. Sanatçının ustalığı bilinçaltının doğallığını, saflığını kendi yetenek ve çabası ile taklit etmedeki başarısına bağlıdır. Bilinçaltına inerek saf ve basit şiire ulaşmak ile sembolistlerin bu konudaki görüşlerini karıştırmamak gerekir.


#17

SORU:

Garip önsözünde belirtilen poetik görüşler nelerdir?


CEVAP:

Garip önsözü, şiir dilinin doğallaşmasını, bu sebeple geleneksel bütün sanatların şiirden çıkarılması gerektiğini; şiire özgü kelime seçimi ve söz dizimi olamayacağını; şiirin toplumsal sorunların ifade aracı olduğunu; şiirle diğer sanatların birbirine karıştırılmaması gerektiğini; şiirde bilinçaltını kültür, toplum, gelenek vb. her türlü baskıdan uzak bir biçimde aktarmak gerektiğini; şiirde önemli olanın kelime veya dize gibi parça güzelliği değil bütünün güzelliği olduğunu; şiirin özelliğinin anlamda olduğunu ileri sürmektedir.


#18

SORU:

Edebiyatta modernizm kavramı nasıl açıklanır?


CEVAP:

Modernizm sanat ve edebiyatta genellikle sembolizm sonrası akımları karşılamak için kullanılır. Dadaizm, empresyonizm, ekspresyonizm, sürrealizm, fütürizm vd. Sembolizm sonrası sanat akımlarının ilk belirgin özelliği ise genellikle iki dünya savaşı arasındaki bunal›m dönemine ait olmanın getirdiği eleştirel tutumdur.


#19

SORU:

Modernizmin Türk edebiyatına yansımasında garipçilerin rolü nedir?


CEVAP:

Sürrealizm, Garipçilerle ilişkilendirilmiştir. Ancak Garip şairlerinin bütün şiirlerinde bu akımın bütün özelliklerini izledikleri söylenemez. Bununla birlikte özellikle ilk çıkışlarındaki geleneğe tümüyle karşı olan tavırları onları Türk edebiyatında modernist atılımın öncüsü yapmaktadır.


#20

SORU:

Garip şiirinin edebiyatımızdaki sonuçları nelerdir?


CEVAP:

Şiirin bütün edebî sanatlardan uzaklaştırılmak istenmesi Garip esprinin öne çıkmasına yol açmış, özellikle öncü üçlüyü izleyenlerde basit nüktelerle şiir yazılabileceği gibi bir sanı oluşmuştur. Bu yeni bir şairâne olarak eleştirilmiştir. Ayrıca “küçük adam”ın şiirini yazmak isterken, şiirin bütün zamanlardaki ilgi merkezi olan genel insan trajedisini şiirden çıkarmış oldukları söylenmiştir. Özellikle Attila İlhan’ın Mavi Hareketi çerçevesinde yaptığı eleştiriler; Garipçileri “bobstil” olmakla, meselesizlikle suçlaması etkili olmuştur. Nihayet 1950’lerin ortalarında onların açtığı yoldan gelişen İkinci Yeni şairleri, Garip’in akla çok bağlı, düz anlatımlı şiirinin yerine imaja dayalı bir anlayış geliştirerek akımın edebiyat üzerindeki etkisini ortadan kaldırdı.