DİN PSİKOLOJİSİ Dersi DİN, DİNDARLIK VE BOYUTLARI soru cevapları:

Toplam 31 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Dindarlık kavramı araştırmacılar tarafından nasıl açıklanmıştır?


CEVAP: Dindarlık hem kişinin bağlı olduğu dine ait inançlar ve değerlerle ilgilenme ve etkinliklerle meşgul olma düzeyi ve hem de bireysel ya da grup düzeyinde bunların yapılaşmış biçimlerini ihtiva eden bir kavramdır. Bir diğer açıklamaya göre dindarlık, bir kişinin ya da grubun günlük hayatında dinin önemini ifade eden, dine inanma ve bağlanma derecesini gösteren bir kavramdır.

#2

SORU: Dindarlık ne ifade etmektedir?


CEVAP: Dindarlık, belli bir dinin inanç ve öğretilerinin belli bir zaman ve şartlarda belli bir kişi, grup ya da toplum tarafından yaşanmasını ifade etmektedir.

#3

SORU: Din psikologlarının görevleri nelerdir?


CEVAP: Din psikologlarının görevi dinin kendisini değil, insan tecrübesinde ortaya çıkan dinî tezahürleri incelemektir. İnsan zihninde, toplumda ve kültürde dinî biliş, duyuş ve davranışı, psikolojik bakış açısıyla araştırmaktır.

#4

SORU: Dinin birey ve topluma yönelik etki ve işlevleri nelerdir?


CEVAP: 1. İnanılması gereken doğruları açıklar; Allah’la ilişki kurmanın yol ve yöntemlerini, kurallarını verir. 2. Hayat, ölüm, kader, acı, mutluluk gibi temel varoluşsal sorunlarla ilgili açıklamalarıyla insana bütüncü bir dünya görüşü kazandırır. 3. Din, varoluşu ve gerçekliği yorumlayarak kimliğin bir tanımı vasıtasıyla insanı bu bütünlüğün içerisine yerleştirir. Böylece bireyin hayatını anlamlı kılar; anlam arayışına bir cevap oluşturur. 4. İnsana sınırlarını ve görevlerini bildirerek, vicdanında büyük bir sorumluluk duygusu uyandırır. Nasıl yaşanması gerektiğine dair bir hayat rehberi sunarak insanı aydınlatır, belirsizlikten kurtarır. 5. Kişinin kendi öz karakteri, duygu ve gönül dünyasında yer tutar; arzu ve ihtiyaçları, korku ve ümitleri, eksikliği ve sınırları ile ilgilenir. Değer ve anlamın en üst ilkesi olarak kişide köklü değişimlere ve gelişmelere yol açar. 6. İnanan bireyler arasında bir gönül birliği, ortak amaç ve hedefler belirleyerek dini grup, cemaat ve birliklerin oluşumuna imkân sağlar. Toplumun değişik kesimleri arasındaki bütünleşmeyi ve dayanışmayı güçlendirir. 7. İşlevsel olarak din hayattaki önemli amaçların pek çoğu için bir araştırma yapmayı temsil etmektedir. Bu bakımdan din, statik, donuk bir varlığa sahip değildir. Dini varış noktası ve dini yollar kutsalla bağlantılıdır ve hem bireysel hem sosyal dini ifadeleri kuşatmaktadır. Din gönül huzuru, hayatın anlamı, kontrol, bu konuda uzmanlaşma, kendini geliştirme, iyi bir fiziksel sağlık gibi bireysel amaçları kapsamaktadır. Bununla beraber din, Allah’la yakınlık arzusu, diğer insanlarla dostluk, dini bir cemaate üyelik, dünyada huzuru ve adaleti hâkim kılma amacı gibi sosyal hedefleri de içermektedir. 8. Dini metotlar ve amaçlar yüce değerleri de yıkıcı ve geriletici davranışları da kapsamaktadır. Örneğin bazı kişiler, diğer insanları harcama, kendini yüceltme, sosyal yükseliş gibi dindar olmayan veya dindarlığa karşıt olanların en nihai ihtiraslarını başarmak üzere birtakım dinî yolları (mesela bir dinî gruba katılma) kullanabilirler. Üstelik insanlar önemli varış noktalarına doğru yıkıcı dinî yollar kadar kendilerini geliştirici dinî yolları da takip edebilirler. Örneğin belli bir dinî cemaatin amaçları daha geniş bir cemaat içerisinde diğer insanları kucaklama çabaları olabileceği gibi; bir başka dinî cemaatin amaçları görüşleri farklı olan insanlara zulmetme, dar kafalılık ve hoşgörüsüzlük de olabilir.

#5

SORU: Dinin sembolleri ile karşılaşan bireylerin kişisel dindarlıkları nasıl oluşmaktadır?


CEVAP: Belli bir ortamda dinin sembolleri ile karşılaşan bireyler onlarla girdikleri iletişime bağlı olarak, kendi kişisel dindarlıklarını oluştururlar. Örneğin; kulağına ezanın okunmasıyla dinî olguyla karşılaşan bir Müslüman çocuğu, evde aile üyelerinin konuşma ve uygulamalarında yer aldığı şekliyle dinin tecrübesine sahip olur. Onun iç dünyasında öznel bir hayat olarak din yerini almaya başlar. Böylece dış dünyada var olan dinî olgular, bireylerin iç dünyasında da bir gelişme süreci içerisinde varlık ve yapı kazanırlar.

#6

SORU: Manevi yaşamın ele alınışlarında kaç farklı türü ya da anlamı vardır ve bunlar nelerdir?


CEVAP: Manevi yaşamın şimdiye kadar ki ele alışlarda üç farklı türü ya da anlamı olduğu görülmektedir. Bunlar: 1. Teolojilerdeki düşünce ve pratiğin nedeni olarak ileri sürülen, hem geniş hem de dar olarak tasavvur edilen Tanrı- yönelimli bir manevi yaşam. 2. Bir kimsenin çevrebilim ya da tabiat ile ilişkisini vurgulayan dünya yönelimli bir manevi yaşam. 3. İnsan’ın başarısını ya da potansiyelini vurgulayan “humanistik” (ya da insan - yönelimli) bir manevi yaşam.

#7

SORU: İç güdümlü dindarlar için din nasıl bir değerdir?


CEVAP: İç güdümlü dindarlar için din, benliğin hizmetinde olması sebebiyle dıştan gelen bir değer değil, daha çok kişiyi bütünüyle aşan ve ilahi iradeye uygun yönde kişiyi değişime sevk eden, benlikten daha geniş bir alana yayılan, içten doğma bir değerdir.

#8

SORU: Dış güdümlü bir dindarlık yönelimi taşıyan inşalar için dini değerler nasıl bir anlam ifade etmektedir?


CEVAP: Dindarlık yaşantılarında dış güdümlü bir dindarlık yönelimi taşıyan kimseler için dinî değerler, birinci derecede önem ve anlam taşıyan bir konuma sahip değildir. Daha çok, kişisel ya da grupsal istek ve amaçlara ulaşmada elverişli ve yararlı bir araç durumundadır.

#9

SORU: İnsanlarda kişisel anlamda “dindarlık” denilen yaşantı nasıl ortaya çıkar ve yapılanmaya başlar?


CEVAP: Hayata gözlerini açan her insan, kendisini bir dinî geleneğin ve kültürün içerisinde bulur. Dinî sözler ve telkinlerle karşılaşır, dinî nesne ve mekânları müşahede eder, dindar kimselerle görüşür ve onlarla iletişim içerisinde hayatını sürdürür. Din hakkında ailesinden, çevresinden çeşitli bilgiler öğrenir; dinî ibadetlerini yerine getiren insanları görür ve zaman zaman bu ibadetlere kendisi de katılır. Sorular sorar, araştırmalar yapar, dinî söz ve kavramları kullanmaya yönelir. Böylece kişisel anlamda dindarlık denilen yaşantı ortaya çıkmaya ve yapılanmaya başlar.

#10

SORU: Bir insanın dindarlığı nasıl ortaya çıkmaktadır?


CEVAP: İnsanlar dinlerine çeşitli derecelerde bağlanırlar ya da dinin farklı unsurlarından kendilerince bir din anlayışı oluştururlar. İşte bu dinî algılamalar ve bunların etkilerinin arkasında yatan olumlu ya da olumsuz psikolojik unsurlar gözlemlendiğinde, bu gerçekler psikolojik olarak anlamlı olurlar. Psikolojik bakımdan din hem insanların duygu ve düşüncelerinde, ifade ve davranışlarında hem de kültürel dünyada bir referans çerçevesi olarak vardır. Bir kimsenin dindarlığı bu karşılıklı ilişki ve etkileşim içerisinde ortaya çıkar.

#11

SORU: Öznel bir gerçeklik olarak dini meydana getiren unsurlar nelerdir?


CEVAP: ? Dinî yetenek ve eğilimler ? Dinî güdüler ? Dinî inançlar ? Dinî sözler, ifadeler, kavramlar ? Dinî yargılar ? Dinî tasavvurlar ? Dinî tutumlar ? Dinî duygu ve heyecanlar ? Dinî uygulama, eylem ve etkinlikler.

#12

SORU: Kültürel bir gerçeklik olarak din, birçok unsurdan oluşan bir bütünlük oluşturur. Bu bütünün başlıca unsurları nelerdir?


CEVAP: ? Dinî Topluluk ve Gelenek ? Dinî Kurumlar ? Din Dili ? Dinî Şahıslar ? Dinî Nesneler ? Dinî, Zaman ve Mekânlar ? Dinî Törenler.

#13

SORU: Dindarlığı, çok boyutlu bir tarzda tanımlama ve araştırma düşüncesi birçok bilim adamı tarafından az çok farklı şekillerde dile getirilmiştir. Bunlar içerisinde en çok kabul görenleri nelerdir?


CEVAP: Dindarlığı, çok boyutlu bir tarzda tanımlama ve araştırma düşüncesi birçok bilim adamı tarafından az çok farklı şekillerde dile getirilmiştir. Bunlar içerisinde Glock ve Stark’ın ortaklaşa ve Stark’ın kendisinin yalnız olarak yaptığı araştırmalar sonucunda ortaya koydukları dindarlığın beş boyutlu tanımlaması yaygın bir kabul görmüştür.

#14

SORU: Dış güdümlü kişiler dini nasıl görürler?


CEVAP: Dış güdümlü kişiler dini, her durumda gözetilmesi gereken aşkın ve evrensel bir değer değil, kendisinden yararlanılan bir kaynak olarak görürler.

#15

SORU: Din ile maneviyatçılık arasındaki kutuplaşmayı gerçekleştiren unsurlar nelerdir?


CEVAP: Dış-güdümlü, kurumsallaşmış din; bireysel, karşılıklı ilişkiye dayalı maneviyatçılıkla zıtlık oluşturmaktadır. Katı, dogmatik din, fonksiyonel maneviyatçılıkla zıtlık teşkil etmektedir. Din olumsuz olarak ele alınırken, maneviyatçılık ise olumlu olarak değerlendirilebilmektedir. Sonuçta dindarlık, insan potansiyellerine kurumsal engeller olarak veya sıradan, sıkıcı bir iman olarak yerilmekteyken, maneviyatçılığın daha yüksek insan potansiyelini ve yaşamın daha yüce yönünü somutlaştırdığına inanılmaktadır.

#16

SORU: Dini tanımlamak isteyen araştırmacılar, dinin hangi yönlerini ele alarak tanımlama yapmışlardır?


CEVAP: Çeşitli din tanımlarında dinin bilişsel yönüne önem verenler olduğu gibi, duygusal, sosyal ya da davranışsal/uygulamalı yönünü ön plana çıkaranlar da olmuştur. Kimileri dini bireysel kimileri de daha çok toplumsal, ilişkisel yönden anlamak istemişlerdir. Ayrıca dini, onu oluşturan asıl unsurlar açısından ele alan “özsel tanımlar” yanında, birey ve toplumun hayatında yerine getirdiği işlevler açısından ele alan “işlevsel tanımlar” ortaya konulmuştur.

#17

SORU: Manevi yaşam içerisinde yer alan bütün yaşantılar hangi maddeler altında toplanmaktadır?


CEVAP: 1. Yaşamda bir anlam arama 2. Aşkınlıkla (yücelikle) bir karşılaşma 3. Bir bağlanma hissi 4. Nihai bir gerçek ya da en yüksek bir değer arama 5. Gizemli bir varlığa saygı ve minnettarlık 6. Kişisel bir değişim.

#18

SORU: Din ile karşılaştırıldığında maneviyatçılık hangi noktalarda eleştirilmektedir?


CEVAP: 1. “Bireysel” maneviyatçılık, manevi meselelerle istekli bir tarzda ilgilenen büyük dinî kurumların ve geleneklerin var olduğu gerçeğine hemen hemen hiç önem vermemektedir. Tek başvuru kaynağı olarak insanın iç dünyasını esas almaktadır. 2. Biçimsel dinî uygulamalardan ziyade duygusal coşkunluk ve manevi haz elde etme maneviyatçılıkta ön planda gelmektedir. Bazı gruplarda, yoğun duygusal yaşantılar bireyi Allah’a yaklaştırmada daha etkili olabilmekte iken, diğer bazı gruplarda bu amaç gücünü kaybetmiş olarak bir belirsizlik ve boşluğa, sapkınlık ve kuralsızlığa yol açabilmektedir. 3. Maneviyatçılığın kavrama gücü, neredeyse felsefi içerikli ilhamları, varoluşla ilgili soruları, doruk deneyimleri, bireysel değerleri, manevi arayışları kuşatmış olsa da bu konular hususunda oldukça düşük düzeyde iletişim kurmaktadır. Kutsal ve katı dogmatik bir çekirdeği olmaksızın fonksiyonel maneviyatçılık aşırı derecede yüzeysel ve akışkan olmaktadır. 4. Bir ayırım yapmaksızın her tür maneviyatçılığın “iyi” olarak kabul edilmesi, büyük sayıdaki bilgi ve uzman grubunun, potansiyel olarak manevi yaşamın yıkıcı yönünü ihmal etmesine öncülük etmektedir. İnsanlar etkili ya da etkisiz, yararlı ya da zararlı bir takım unsurları içeren pek çok farklı metotlar vasıtasıyla en yüce ve en asıl manevi amaçların peşine düşmektedirler. Tarih, en uç düzeyde kendini-öldüresiye her türlü dünyevi zevkten ve işten kendini soyutlayarak Tanrı’yla yakınlık kurmaya çalışan bireylerin ve grupların öldürücü mücadelelerinin, tehlikeli intihar eylemlerinin örneklerini ortaya koymaktadır.

#19

SORU: Manevi yaşamın başlıca özellikleri nelerdir?


CEVAP: Manevi yaşam kuralcı değildir; manevi yaşam için kişinin kendi iç dünyasının özellikleri önemlidir. Bu özellikleri yargılamadan, değiştirmeden daha da geliştirmek, kişiyi daha çok kendisi yapmak ister. Dışarıdan hiçbir ölçüt, kıyaslama ve başvuru kaynağı kullanarak kişiyi yargılamaz. Onun olduğu gibi değerli olduğunu kabul eder ve kendi özellikleri içinde bilincini derinleştirerek, evrendeki ilişkiler ağı içinde yerini bilmesine doğru kişiyi götürür.

#20

SORU: Dinin özsel-işlevsel tanımı nedir?


CEVAP: Üçüncü bakış açısı din olgusunun hem özsel hem de işlevsel özelliklerini birleştirerek, bir bütün olarak bunları bir araya getirmeye çalışan tanımlardır. Buna örnek olarak ta şu tanım verilebilir: “Din, genel bir varoluş düzenine ilişkin kavramlaştırmalar formüle ederek insanlarda güçlü, yaygın ve uzun süreli ruh halleri ve güdüler yaratan ve bu kavramlaştırmaları bir gerçeklik halesine bürüyerek söz konusu hallerin ve güdülerin eşsiz bir şekilde gerçekmiş gibi görünmesine yol açan bir semboller sistemidir.”

#21

SORU: Batı Hristiyan toplumlarında kurumsallaştırılmış din son 40 yıldır nasıl görülmektedir?


CEVAP: Batı Hristiyan toplumlarında kurumsallaştırılmış din, son 40 yıldır, önemsiz ve değişime bir engel, aşkın’ın bireysel tecrübesini geliştirmesinden ziyade onu engelleyen bir unsur olarak nitelendirilmektedir.

#22

SORU: Araştırmacılar dinin özsel tanımlarını nasıl yapmışlardır?


CEVAP: Bu bakış açısı dinî olguları, kültür içerisinde yer alan kendine özgü bir gerçeklik olarak kabul eder. Dinin, asli ve değişmez bazı unsurları vardır ve bunların başka bir sosyal ve kültürel alana indirgenmesi mümkün değildir. Kendine ait dünyası içerisinde din: “Tabiatüstü (aşkın; müteâl) ilahi ve kutsal bir varlık (Tanrı, Allah, ilah) ile ilişkili olan inançların, tasavvurların, tecrübelerin, duyguların, işaretlerin, dilin ve davranışların bütünü” olarak tanımlanır. Benzeri bir başka tanım da şöyledir: Din; Tanrı/kutsal/aşkın olana az veya çok bilinçli bağlılıktır. Bu bağlılık ve teslimiyet bireyin kişiliğinde tecrübeler, inançlar ve düşünceler şeklinde tezahür eder ve kişinin ibadetleri, ahlaki davranışları ve diğer etkinliklerini güdüler.

#23

SORU: Dindarlığın başlıca özellikleri nelerdir?


CEVAP: 1. Dindarlık tek biçimli, değişmez/sabit bir durum değil, kişi ve gruplara göre değişen, gelişen dinamik bir yapı ve süreçtir. (Çocuk, genç, yetişkin, yaşlı kişinin dindarlığı; muhafazakâr dindarlık/ yenilikçi dindarlık, vb.) Dinin etkisi kişiye, kişinin bağlandığı dine, ait olduğu mezhebe ya da cemaate, dine kendini verme derecesine, sosyo-kültürel çevreye, kişinin fiziksel ve ruhsal sağlığına ve daha birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterebilmektedir. 2. Bireylerin ve grupların hayatında çeşitli faktörlere bağlı olarak ( yaş, cinsiyet, bilgi seviyesi, ekonomik durum, siyasi ve toplumsal olaylar ve durumlar vb.) dine bağlanma, dini inanç ve değerlere kendini verme, yaşantı ve uygulamaya dönüştürmenin değişen ve gelişen dereceleri vardır. Bazı özel olaylar ve durumlar (doğal felaketler, toplumsal baskı, dindar bir şahıs ya da kaynakla karşılaşma, yeni bir tecrübe, rüya ve ilham vb.) dinî bağlılığı artırabilir ya da azaltabilir. Kültürel gelenekler ve insan gruplarına göre değişik tarzlarda algılanan ve uygulanan çok çeşitli dindarlık tip ve tarzları kendisini gösterir. Kişi ve grupların din anlayışları belli değerlere ve uygulamalara verdikleri öneme göre farklılaşabilmektedir. Bu yüzden bir kişinin ya da grubun dindarlığı hakkında kesin yargılarda bulunmak son derce zordur. Ancak, kişilerin “nasıl” bir dindar ya da “hangi yönelimde dindar” oldukları ile ilgili tasvir edici anlatımlar yapılabilir. 3. Dindarlık birey ve toplumun hayatında belli bir alanla sınırlı olmayıp, hayatın her alanında etkisini gösterir. İnanç, ibadet, duygu, bilgi, ahlaki değer ve tutumlar, toplumsal ilgi ve ilişkiler, tutum ve davranışlar olarak geniş bir alanda dindarlığın varlığını ve etkilerini görmek mümkündür. Dindarlığın gerek derinlemesine gerekse genişlemesine, gerek dikey ve gerekse yatay düzlemde oluşan çeşitli boyutlarından söz edilebilir.

#24

SORU: Dış güdümlü kişiler dua ve ibadeti nasıl algılarlar?


CEVAP: Dua ve ibadeti, Allah’a karşı sorumluluk ve tapınma görevinin bir gereği olmaktan çok, başları sıkıştığında başvurulan geçici bir ilişki olarak algılarlar.

#25

SORU: Yapılan araştırmalar sonucunda dindarlık en çok hangi boyutlar çerçevesinde ele alınıp tasvir edilmiştir?


CEVAP: 1. İdeolojik (İnanç) Boyut 2. Törensel (İbadet ve uygulama) Boyut 3. Tecrübe (Duygusal) Boyutu 4. Zihinsel (Bilgi) Boyut 5. Etki Boyutu.

#26

SORU: Manevi yaşam (spirtuality), uzmanlar tarafından nasıl ifade edilmiştir?


CEVAP: Manevi yaşam (spirtuality) kavramı ile anlatılmak istenen şey uzmanlar tarafından değişik şekillerde ifade edilmiştir. Buna göre manevi yaşam, “Aşkın”’la ilgili eksiksiz bir farkında oluş tecrübesi veya bireyin olgun bir var olma tarzıdır. Bu, kendilik (self), yaşam gibi kesin tanımlanabilen değerler vasıtasıyla karakterize edilen bir var oluş tarzıdır. Bir başka deyişle, her ne olursa olsun insanın nihai olan bir gücü düşünmesidir. Böylece manevi yaşam daha çok insan tecrübesindeki aşkın bir boyuta yönelik ilgiyi ifade etmektedir.

#27

SORU: Geertz’e göre özü itibariyle dini inançların nasıl bir işlevi vardır?


CEVAP: Geertz’e göre özü itibariyle dini inançların üçlü bir işlevi vardır: 1. Sıra dışı, akıl ötesi olay ve deneyimler için açıklamalar getirme, 2. İnsanın acı ve sefaletini anlama ve duygusal destek verme; 3. Şeylerin nasıl olduğu ile nasıl olmaları gerektiği arasındaki süreksizliği (kopukluğu) açıklamak için işe yarar ahlaki ölçütler sağlama yolunda anlam üretme.

#28

SORU: Dindarlıktaki farklı yönelimler ilk kez kim tarafından ve nasıl tanımlanmıştır?


CEVAP: İnsanların kendilerini dine veriş derecesi, dinî hayatı yaşamadaki dikkat, ilgi, samimiyet ve yoğunluğu şu ya da bu düzeyde olabilir. Fakat bundan daha önemlisi belki de dininin gereklerini yerine getirmedeki asıl niyet ve ulaşılmak istenen amaçtır. Dinî niyetin saf ve katışıksız olması kadar, dindışı başka amaçlar elde etmeye yönelik olması da mümkündür. Genel olarak dindarlıktaki bu farklı yönelimler ilk olarak G.W. Allport tarafından iki temel tip halinde ele alınıp tanımlanmıştır. Bir bakıma dindarlık yaşantısındaki samimiyet ve içtenlik farklılığına dayalı bu yönelimler dış güdümlü (intrinsic) dindarlık ve iç güdümlü (intrinsic) dindarlık olarak adlandırılmıştır.

#29

SORU: Dinin tanımlarında göze çarpan ve dini oluşturan başlıca unsurlar nelerdir?


CEVAP: ? Dinde esas olan şey, tabiatüstü ile bir ilişkidir. Din tabiatüstü ve kutsal olduğuna inanılan bir varlığı temel alır. “Tabiatüstü” ifadesi, doğal dünyanın güçleri ve insanî arzulardan bağımsız, onları aşan ve kendi bağımsız hakikati ile var olan bir Yüce Varlık anlamındadır. Dinde insana nispetle bu “aşkın” özelliği ile dinin ana konusu Allah’tır. Fakat Allah, ya da “tabiatüstü” gerçeklik bilimsel çalışmanın doğrudan konusu değildir. Allah, dindar insanın kendisine başvurduğu her yerde ve durumda bilincin bir konusu ve davranışlarımızın etkili bir faktörü olarak varlığını hissettirmesi bakımından bilimsel incelemeye konu olur. ? İnsanın ötesinde “nesnel” bir gerçeklik olduğuna inanılan Allah aynı zamanda dindar insanın kendisiyle şu veya bu anlamda ilişkide bulunduğu, kendisine bağlı olduğunu hissettiği içsel, şahsî bir gerçekliktir. Böylece inanan kimsenin iç dünyasında etkili kutsal bir güç, kişisel ve öznel bir gerçeklik olması bakımından “içkin” olma özelliğine de sahiptir. Buna bağlı olarak din bireyin hayatında belli tarzda ve ölçüde inanç ve uygulamalar, düşünce ve tasavvurlar, duygu ve tecrübeler, tutum ve davranışlar bütünü olarak kendisini ortaya koyar. ? Psikolojik anlayışa göre din en azından genelleştirilmiş düşünceleri, inançları ve tasavvurları, insanların varlığı manevi ve soyut yönden bütüncül bir algılama tarzını, gerçekliğin bir tanımını ve anlamını içerir. Kişilerde bağlılık ve sadakat uyandırır ? Din inanç, öğreti, ahlak ve kutsalla ilgili tutum ve davranışlardan oluşur.

#30

SORU: E. Fromm’a göre işlevsel dinin tanımı nedir?


CEVAP: E. Fromm’a göre din, bir grup tarafından paylaşılan, o grup üyelerine kendilerini adayabilecekleri bir hedef sunan ve onlara ortak bir davranış biçimi veren bir sistemdir.

#31

SORU: Dinin tanımlanmasındaki zorluklar nelerdir?


CEVAP: Dinin tanımlanmasındaki zorluğun iki önemli sebebi vardır. Birincisi, dinin çok yönlü, çok boyutlu bir gerçeklik olması ve basit hiçbir unsura indirgenmeye imkân vermemesidir. Dini, düşünmenin, hissetmenin, davranışın ve ilişki kurmanın bir yolu olarak düşünürsek, o insan ve toplum hayatının her boyutunda yer alır. Bu yüzden de bütün boyutlarıyla dinin tek bir tanım altında ortaya konulması oldukça güç gözükmektedir. İkincisi de, bilim adamlarının ele alışlarında din kendi kişisel anlayış ve eğilimleri doğrultusunda bir sınırlılık içerisinde görülmüş olmasıdır. Burada daha çok dinin belli bir boyutu ya da işlevinin merkeze alınması ve bütün bir dinî geçekliğin buna indirgenerek kavramlaştırılması söz konusudur.