Dersi soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

İskitlerin Volga nehrini aşması ve Kimmerlerin Massagetler ile yaptıkları savaş Kimmeleri nasıl etkilemiştir? 


CEVAP:

İskitler, Volga Nehri’ni aşıp, batıya doğru geçmişler, Kimmerlerin ülkesini istila etmişlerdir. Bu istilayla İskitler, denize daha yakın, ormanlık alanların ve içerisinde çok sayıda nehirlerin bulunduğu bereketli bir ülkeye gelmişlerdir. İskitlerin Kimmerlerin ülkesine Massagetler adı verilen bir kavimle yaptıkları savaşı kaybetmelerinden sonra göç ettikleri bilinmektedir.


#2

SORU:

Kimmerler ve İskitlerin kökenleri hakkındaki görüş farklılıklarının nedenleri nelerdir?


CEVAP:

Kimmer ve İskitlerin Kökenleri Kimmerler, Antikçağ’ın Yunan kaynaklarında Kimmerioi; Assur kaynaklarında Gimirrai; Tevratta Gomer olarak anılmışlardır. İskitler ise; Yunan kaynaklarında Skythioi; Pers kaynaklarında Sakalar; Assur kaynaklarında Aşguzailer ve Urartu kaynaklarında ise İşkigulu olarak geçmektedir. Gerek Kimmerler gerekse İskitlerin kökenleri hakkında çok uzun zamandan beri bilim dünyasında farklı görüşler ortaya atılmaktadır. Görüş farklılıklarının nedeni, Kimmer ve İskitlerin kendi yazılı kaynaklarının olmaması ve bizim onların konuştukları dil hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olamamamızdan ileri gelmektedir. Kimileri bu toplulukların Hint-Avrupa kökenli kavimler olduklarını; kimileri yine Hint-Avrupa kökenli İran’la aynı soya sahip olduklarını; kimileri de onların Türk kökenli halklar olduklarını öne sürmüşlerdir. Örneğin, Taner Tarhan isimli Türk tarihçisi, Kimmerler ve İskitlerin Türk kökenli topluluklar olduğunu belirtmektedir. Aynı şekilde İlhami Durmuş adındaki diğer bir tarihçi, İskitlerin Eskiçağ’ın Türk halklarından birisi olduğunu belirtmektedir. Kimmer ve İskitlerin Türk kökenli olması şeklindeki görüşün hareket noktası bu toplulukların sahip oldukları inançları ve hayat tarzlarının Orta Asya Türk toplulukları ile yakın benzerlikler göstermesidir. Perslerin başkenti Sus’ta ele geçen bazı çivi yazılı metinlerde karşılaşılan İskitçe kelimelerin Türk lehçelerinde konuşulan kelimelerle büyük benzerlikler göstermesi durumu da diğer önemli bir dayanak noktasıdır. Aynı şekilde İskitlerdeki Tabiti (tapmak); Papaios (baba), Api (Ebe) gibi bazı tanrı adların da Türkçe kelimelerle benzeşmesi onların dillerinin Ural Altay dil ailesine ait olduğunu düşündürmektedir.


#3

SORU:

Anadolu'da hiçbir siyasi faaliyetin içine girmeyen Kimmerler hangi iki uygarlık arasında bir tampon bölge görevini üstlenmiştir?


CEVAP:

Lidyalılar-Medler


#4

SORU:

İskitlerin etkisiyle gerçekleşen göç hareketi Anadolu'yu nasıl etkilemiştir?


CEVAP:

Göç hareketinden Anadolu’da ilk etkilenendevletler Urartu ve Assur devletleri olmuştur: Çünkü her iki devlet hem İskitlerin önünden kaçan Kimmerlerle hem de sonradan bizzat İskitlerle uğraşmak zorunda kalmışlardır. Birbirleriyle, büyüme ve toprak kazanma konularında sürekli rekabet içerisinde olan komşu Urartu ve Assur devletleri kendi çıkarları gereği bölgedeki İskit varlığını kabullenip, onlarla diplomatik yollardan ilişkilerini güçlendirmeyi ve bunu birbirlerine karşı koz olarak kullanmayı amaçlamışlardır. Örneğin Urartu kralı II. Rusa, (MÖ 685-645) İskit kralı Sagastara ile bir antlaşma yaparak İskitlerin Mannai’deki hâkimiyetlerini tanımış, karşılığında kendi topraklarına zarar gelmemesini sağlamıştır.
Mannai’yi kendisine yurt olarak seçen İskitler, zaman içerisinde Urmiye Gölü’nün güneydoğusunda yer alan Ziwiye adındaki yerleşim birimini merkez yapmışlardır. Burada yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılan görkemli yapılar bu durumu ispatlar niteliktedir. İskitler, Mannai ülkesindeki yerleşme sürecini tamamlarken, onlarla antlaşma imzalamış olan Urartu Kralı II. Rusa ileride olabilecek İskit saldırılarından da çekinmiştir. Bu nedenle İskitlerin sınırına yakın yerlerde örneğin Bastam, Danalu, Kaleoğlu, Kalesiyah, Kızkalesi ve Sangar gibi yerlerde hummalı bir şekilde askeri karakollar inşa ettirmiştir. II. Rusa’nın İskitlere duyduğu şüphe haklı çıkmış ve İskitler, Urartu ülkesine saldırarak ülkenin şehirlerini ve kalelerini istila etmişlerdir. Tuşpa, Bastam ve Argiştihinili yerleşmelerindeki yangın tabakalarında bulunan İskit ok uçları, at koşum takımları ve insan iskeletleri bu istilanın izleridirler. Sonuçta vaktiyle Kimmerler tehlikesini bir şekilde batıya doğru savuşturmasını bilen Urartular, İskitlerin sürekli saldırılarına dayanamayarak MÖ yedinci yüzyılın sonlarında yıkılmışlardır. Bu yıkım öylesine sert olmuştur ki, çoğu Urartu yerleşim birimleri bir daha kullanılmamak üzere terk edilmişlerdir.


#5

SORU:

İskitler ile Assurlar arasındaki ittifak çabaları nasıl sonuçlanmıştır?


CEVAP:

Göç hareketinden Anadolu’da ilk etkilenen devletler Urartu ve Assur devletleri olmuştur: Çünkü her iki devlet hem İskitlerin önünden kaçan Kimmerlerle hem de sonradan bizzat İskitlerle uğraşmak zorunda kalmışlardır. Birbirleriyle, büyüme ve toprak kazanma konularında sürekli rekabet içerisinde olan komşu Urartu ve Assur devletleri kendi çıkarları gereği bölgedeki İskit varlığını kabullenip, onlarla diplomatik yollardan ilişkilerini güçlendirmeyi ve bunu birbirlerine karşı koz olarak kullanmayı amaçlamışlardır. Örneğin Urartu kralı II. Rusa, (MÖ 685-645) İskit kralı Sagastara ile bir antlaşma yaparak İskitlerin Mannai’deki hâkimiyetlerini tanımış, karşılığında kendi topraklarına zarar gelmemesini sağlamıştır. Mannai’yi kendisine yurt olarak seçen İskitler, zaman içerisinde Urmiye Gölü’nün güneydoğusunda yer alan Ziwiye adındaki yerleşim birimini merkez yapmışlardır. Burada yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılan görkemli yapılar bu durumu ispatlar niteliktedir. İskitler, Mannai ülkesindeki yerleşme sürecini tamamlarken, onlarla antlaşma imzalamış olan Urartu Kralı II. Rusa ileride olabilecek İskit saldırılarından da çekinmiştir. Bu nedenle İskitlerin sınırına yakın yerlerde örneğin Bastam, Danalu, Kaleoğlu, Kalesiyah, Kızkalesi ve Sangar gibi yerlerde hummalı bir şekilde askeri karakollar inşa ettirmiştir. II. Rusa’nın İskitlere duyduğu şüphe haklı çıkmış ve İskitler, Urartu ülkesine saldırarak ülkenin şehirlerini ve kalelerini istila etmişlerdir. Tuşpa, Bastam ve Argiştihinili yerleşmelerindeki yangın tabakalarında bulunan İskit ok uçları, at koşum takımları ve insan iskeletleri bu istilanın  izleridirler. Sonuçta vaktiyle Kimmerler tehlikesini bir şekilde batıya doğru savuşturmasını bilen Urartular, İskitlerin sürekli saldırılarına dayanamayarak MÖ yedinci yüzyılın sonlarında yıkılmışlardır. Bu yıkım öylesine sert olmuştur ki, çoğu Urartu yerleşim birimleri bir daha kullanılmamak üzere terk edilmişlerdir.


#6

SORU:

İskitler'in Persler üzerindeki etkisi nedir?


CEVAP:

Siyasi anlamda İskitlerin faaliyetleri hakkındaki en önemli bilgiler, MÖ altıncı yüzyılın sonlarından gelmektedir: MÖ 550’de Medleri; MÖ 546’da Lidya’yı; MÖ 539’da da Babil’i yıkan Persler; İran, Anadolu ve Mezopotamya’nın tek hâkimi olmuşlardır. Persler, kralları I. Dareios’un (MÖ 522-486) önderliğinde ülkelerinin kuzeyini tehdit eder düşüncesiyle İskitlere MÖ 513 senesinde sefer düzenlemişlerdir. Perslerin bu seferi İskitler bertaraf edilemediği için sonuçsuz kalmıştır. Çünkü Persler ilerledikçe önlerinden kaçan İskitler, yolları üzerindeki su kaynaklarını doldurup, arazi üzerindeki yiyecekleri yok etmişlerdir. Bu şekilde Perslerle doğrudan bir savaştan kaçınan İskitler, onların İskit ülkesinde yorgun ve aç kalmalarını sağlamışlardır. Sonuçta Persler ilerlemekten vazgeçip, seferlerini sona erdirmişlerdir. Ancak Persler bu sefer sayesinde Trakya’yı egemenlikleri altına almışlar ve devletlerinin Tuna bölgesindeki sınırlarını askeri açıdan güçlendirmişlerdir


#7

SORU:

Anadolu'daki İskit kalıntıları nelerdir?


CEVAP:

İskitlere ait kalıntıları ve bunların buluntu yerlerini alfabetik sıra içerisinde aşağıdaki gibi vermek mümkündür: Altıntepe’de (Erzincan) at koşum takımına ait parçalar; Ayanis’de (Van) ok uçları; Çavuştepe’de (Van) geme bağlantıyı sağlamaya yarayan yanaklık adı verilen koşum takımına ait parçalar ve ok uçları; Değirmentepe’de (Malatya) ok ucu; Kargamış’ta (Gaziantep) ok ucu; Kayalıdere’de (Muş) ok ucu; Muş’ta savaş baltaları; Sultantepe (Şanlıurfa), Toprakkale (Van), Yukarı Anzaf Kalesi (Van) ve Zincirli’de (Gaziantep) ele geçen ok uçları


#8

SORU:

Kimmerler ve İskitlerin yönetim anlayışı nasıldır? 


CEVAP:

Geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Kimmer ve İskit halklarının güvenliği ve iaşesi krallık makamı tarafından sağlanmaktaydı. Krallar şüphesiz kabileler halinde yaşayan halklar üzerinde de adaleti tesis etmekle sorumluydu. Kralların geniş coğrafya üzerindeki kabileleri itaati altına alması, ancak diğer kabile reislerinin üzerinden mümkün olmuş olmalıydı. Herodotos’un, ölen İskit kralların diğer İskit kabilelerinin yanına arabayla taşınarak gezdirilmesi şeklinde verdiği bilgi, bu kabilelerin krala olan sadakatiyle ilgilidir. Bu bilgi aşağıda ölü gömme konusunda ele alınmıştır. İskit krallarının İskit kabileleri üzerindeki etkisi ve saygınlığı öylesine büyüktür ki, halk kendi aralarındaki en önemli konularda kralları üzerine yemin etmişlerdir. Ayrıca İskit toplumu krallarının hükümranlık haklarının tanrılar tarafından verildiğini düşünmekteydiler. Gerek İskitlerde ve gerekse Kimmerlerde kralın yanında bir danışma kurulunun varlığı hakkında açık bir bilgi bulunmamaktadır. İskitler, Kimmerlerin ülkesine MÖ sekizinci yüzyılda yöneldiklerinde Kimmerler, kralları başkanlığında toplanıp İskit göçünü görüşmüşlerdir. Düşünce ayrılıklarının yaşandığı toplantıda kral ve hanedan yurtlarında kalıp kendilerini İskitler karşı korumak düşüncesini savunmuşlardır. Halkı temsil eden insanların görüşü ise, İskitlerin önünden kaçıp, ülkeyi terk etmek olmuştur.


#9

SORU:

İskilerdeki din anlayışı ile Mısır, Yunan ve Roma medeniyetlerindeki din anlayışı ile nasıl bir benzerlik ve farklılık göstermektedir?


CEVAP:

İskitler, diğer Eskiçağ topluluklarında olduğu gibi çok tanrılı bir inanç sistemine sahiptiler. Mısır, Yunan ve Roma medeniyetlerinde olduğu gibi onlar da çeşitli ruhlara inanmışlardır. Bu ruhlar onlara göre yardım eden veya yardım etmeyen şeklinde ikiye ayrılmışlardır. İskitlerin söz konusu bu ilahi ruhları hangi isimle adlandırdıklarını bilemiyoruz. İskitlerin geniş bir coğrafyaya yayılmış olmaları, sürekli hareket halinde ve diğer medeniyetlerle ilişki içerisinde olmaları, İskit pantheonu üzerinde etkili olmuştur. Bu etkileşim sonucunda taptıkları ilahi varlıkların sayısı ve inanç sistemlerinde bölgesel farklılıklar oluşmuştur. Bu bağlamda özellikle Yunan kentleri ile girmiş oldukları münasebet belirleyici bir rol oynamıştır. İskitlerin tanrıları da, Yunanlıların tanrıları gibi farklı cinsiyetlerden oluşan ve çeşitli görev alanlarına sahip yüce varlıklardır: İskitler, ocak tanrıçası Tabiti’ye; savaş tanrısı Ares’e; gökyüzünün tanrısı Papaios’a; toprak tanrıçası Abi’ye; Işık tanrısı Oitosyros’a; güzellik ve aşk tanrıçası Argimpasa’ya ve denizlerin tanrısı Thagimasadas’a tapmıştırlar. Yukarıda sayılan bu tanrılar arasında en çok tapınım gören ilahi varlıklar, ocak ve ateş tanrıçası Tabiti ile savaş tanrısı Ares’tir. Ural ve Dinyeper arasındaki kalan bölgede tanrıça Tabiti’ye ait çok sayıda heykelcik bulunmuştur. Adı geçen tanrıçanın bazı heykelleri kolları arasında çocuk taşıyan bir kadın biçimdedir. Ancak İskit tanrılar dünyasında Ares, çok daha önemli bir yer tutmuşa benzemektedir. Herodotos’un bildirdiğine göre, İskitler savaş tanrıları Ares’in dışında hiçbir tanrı ve tanrıça için tapınak veya kutsal bir mekân tasarlamamışlardır. 


#10

SORU:

"Hayvan Üslubu" kavramı ne için kullanılmaktadır? 


CEVAP:

Doğuda Altay Dağlarından batıda Tuna bölgesine kadar uzanan geniş bir sahadaki Bozkır sanat eserleri en çok Don Nehri ve Tuna bölgeleri arasında kalan alanda araştırılmıştır. Ayrıca bu bölge nicelik olarak çok sayıda buluntu vermektedir. Söz konusu buluntular incelendiğinde İskitlerin en çok altın, gümüş ve bronzu işlemede ustalaştıkları görülür. Onlar sanat eserlerinde çoğunlukla “Hayvan Üslubu” adı verilen kendilerine özgü bir üslubun yaratıcıları olmuşlardır. Günlük hayatta kullandıkları nesnelerin, silahların, vazoların, koşum takımlarının, aynaların, bilezik ve kolye gibi ziynet eşyalarının üzerlerine hayvan motiflerini betimlemişlerdir. En çok tasvir edilen hayvanlar arasında at, geyik, panter, aslan, kartal, balık ve dağ keçisi gelmektedir. Onlar özellikle de yırtıcı hayvanları canlı ifadelerle, hareket halinde tasvir etmişlerdir. Örneğin yırtıcı hayvanları ağızları açık, dişleri görülür bir şekilde betimlemişlerdir. İskitlerin hayvanları betimleme durumu, doğayla iç içe yaşayan bozkır toplumu olma özelliğinden ileri gelmektedir. Bozkır kültüründeki insanlar doğada resmedilebilecek en önemli ve en estetik modellerin hareket halinde olan yırtıcı ve güçlü hayvanlar olduğunu düşünmüşlerdir. Üstelik onlar, hayvanları dinsel bir çerçeveye bağlı kalmadan sıklıkla betimlemişlerdir. Hayvan üslubunun en güzel şekilde yansıtıldığı örneklerden bir tanesi, Tostaja Mogila kurganından ele geçen bir kolyedir. Kolye üzerinde kırkın üzerinde hayvan tasvir edilmiş. Bazı hayvanların birbirleriyle olan mücadeleleri, bir atın yavrusunu sütüyle emzirmesi dikkat çeken sanatsal anlatımlardır.


#11

SORU:

MÖ 500-300 arasında İskitlerin kendilerini de betimlediği eserler neledir?


CEVAP:

Doğuda Altay Dağlarından batıda Tuna bölgesine kadar uzanan geniş bir sahadaki Bozkır sanat eserleri en çok Don Nehri ve Tuna bölgeleri arasında kalan alanda araştırılmıştır. Ayrıca bu bölge nicelik olarak çok sayıda buluntu vermektedir. Söz konusu buluntular incelendiğinde İskitlerin en çok altın, gümüş ve bronzu işlemede ustalaştıkları görülür. Onlar sanat eserlerinde çoğunlukla “Hayvan Üslubu” adı verilen kendilerine özgü bir üslubun yaratıcıları olmuşlardır. Günlük hayatta kullandıkları nesnelerin, silahların, vazoların, koşum takımlarının, aynaların, bilezik ve kolye gibi ziynet eşyalarının üzerlerine hayvan motiflerini betimlemişlerdir. En çok tasvir edilen hayvanlar arasında at, geyik, panter, aslan, kartal, balık ve dağ keçisi gelmektedir. Onlar özellikle de yırtıcı hayvanları canlı ifadelerle, hareket halinde tasvir etmişlerdir. Örneğin yırtıcı hayvanları ağızları açık, dişleri görülür bir şekilde betimlemişlerdir. İskitlerin hayvanları betimleme durumu, doğayla iç içe yaşayan bozkır toplumu olma özelliğinden ileri gelmektedir. Bozkır kültüründeki insanlar doğada resmedilebilecek en önemli ve en estetik modellerin hareket halinde olan yırtıcı ve güçlü hayvanlar olduğunu düşünmüşlerdir. Üstelik onlar, hayvanları dinsel bir çerçeveye bağlı kalmadan sıklıkla betimlemişlerdir. Hayvan üslubunun en güzel şekilde yansıtıldığı örneklerden bir tanesi, Tostaja Mogila kurganından ele geçen bir kolyedir. Kolye üzerinde kırkın üzerinde hayvan tasvir edilmiş. Bazı hayvanların birbirleriyle olan mücadeleleri, bir atın yavrusunu sütüyle emzirmesi dikkat çeken sanatsal anlatımlardır.


#12

SORU:

Tolstaja Mogila, Pazırık, Kimmer kurganları hakkında bilgi veriniz?


CEVAP:

Bölgede en iyi araştırılmış mezar, Tolstaja Mogila kurganıdır. Bu kurganda; merkezde bir erkek gömüsü, yan taraftaki mezar odasında bir kadın, bir çocuk, bir hizmetçi, bir koruyucu ve bir arabacının iskeleti tespit edilmiştir. Ayrıca bu kurganda ölülerin yanında altın ve bronzdan birtakım ziynet eşyaları, ok ve bıçaklar bulunmuştur. Birçok mezarda ölen kralın naaşını taşıyan araba kalıntılarına rastlanılmıştır. Aynı durum, Tolstaja Mogila kurganındaki merkezi mezarın girişinde bulunan araba kalıntıları için de geçerlidir. Üzerinde durulması gereken gereken diğer bir kurgan Altay dağlarında Ukok vadisinde yer alan Pazırık vadisindeki dünyaca ünlü Pazırık kurganıdır. Bu kurgan içerisinde günümüze ulaşmayı başarabilmiş olan mumyalanmış dövmeli insan ve at kalıntıları tespit edilmiştir. Ayrıca Pazırık’daki ölüler, koşum takımlarına ait parçalar, at-geyik maskeleri, çizmeler, giysiler ve halılar gibi birçok değerli eşyalarıyla birlikte defnedilmişlerdir. Anadolu’daki kurganlara Amasya Gümüşhacıköy’deki Kimmer kurganı örnek olarak gösterilebilir. Bu kurgan maalesef kaçak kazılarla ciddi bir şekilde hasar görmüştür. Anlaşıldığı kadarıyla kurgan; içine gömü, at, bronz balta, ok uçları, kılıç gibi birtakım eşyalarla birlikte yapılmıştır.


#13

SORU:

Nekropol nedir?


CEVAP:

Bu eski Yunanca sözcük, ölüler şehri demektir. Bu sözcükle ölülerin defnedildikleri mezarlıklar anlatılmaktadır.


#14

SORU:

İskitlerin savaş anlayışı nasıldır?


CEVAP:

İskit toplumunda hayatta kalabilmenin en önemli yollarından biri, iyi dövüşmek ve savaşmaktır. Savaşlardan sonra ganimet kazanma da onlar için önemliydi. Bunun için hem erkekler hem de genç kızlar savaşçı bir biçimde yetiştiriliyorlardı. Erkekler zamanlarının büyük bir bölümünü at üzerinde, avcılık ve dövüş sporlarında geçirirlerdi. Onlar küçüklüklerinden itibaren özellikle okçuluk ve ata binme konularında kendilerini yetiştirmektedirler. Erkekler kadar olmasa İskit kızları ve kadınları da ata binmesini, ok ve mızrak atmasını biliyorlardı. Ayrıca İskit kanunlarına göre, İskit kızları, üç adet düşman öldürmedikçe bir erkekle evlenemiyorlardı. İskitlerin savaşçı özelliklerini gösteren diğer bir durum da, onların kazanılan bir zaferden sonra ganimetten pay alabilmeleri için öldürdükleri düşmanlarının kafasını kesip krala götürmeleriydi. Bozkır savaşçılarının uzak dövüşte kullandıkları en önemli ve en yaygın savaş araçları ok ve yaydır. Uzunlukları çoğunlukla 70 cm’nin altında olan küçük ebatlardaki oklar, rahat bir şekilde kullanılıyordu. Zaman içerisinde ok uçları giderek daha uzun ve daha sivri bir şekilde üretilmeye başlanmıştır. Küçük ebatlarda olması ve sürekli sivrileşen ve hedefi tutturan bir görünüm kazanmasıyla bozkır savaşçıları avda veya savaşta oklarını yanlarından eksik etmemişlerdir. Bu yüzden ister yaya, isterse at üzerinde olsun, sanat eserleri üzerinde İskitli bir savaşçıyı çoğunlukla ok ve yayı ile birlikte görmek mümkündür. Onlar ok ve yayı gorytos adı verilen bir muhafazalığın içinde saklamışlar ve bu muhafazalığı bellerindeki kuşağın sol tarafına asmışlardır. İskitlerin okçuluk konusundaki hünerleri diğer devletler tarafından da takdir görmüştür. Örneğin MÖ beşinci yüzyılda bir takım İskitli okçu Atina kentinin asayişini temin eden bir polis gücü teşkilatında çalışmışlardır. Oktan sonra severek kullandıkları en önemli silah akinakes adı verilen kısa bir kılıçtır. Yakın dövüşte ihtiyaç duydukları bu silahların uzunluğu takriben 50 cm. olup, iki kenarı da keskindir. Bu silahlar da oklar gibi savaşçının belindeki kuşağına asılı bir şekilde taşınmıştır. Yaygın olarak kullanılan kılıçlar aynı zamanda İskitlerin savaş tanrılarının kutsal eşyasıdır. Yakın dövüş esnasında kullandıkları diğer yaygın bir savaş aleti ise savaş  baltalarıdır. İskitli savaşçılar, baltalarıyla düşmana son öldürücü darbeyi vurmaktaydılar. Onların diğer hücum araçları arasında sanat eserleri üzerinde betimlenen kamçılarıdır. Bozkır savaşçılarının kendilerini savunmada ve düşmanı belli bir uzaklıkta tutmaya yarayan araçları ise uzun mızraklarıdır. Boyları üç metreyi bulan mızraklar, daha üst düzeydeki soylu savaşçılar tarafından taşınmaktaydı. Sanat eserleri üzerinde görülebildiği
kadarıyla savaşçıların kalkanları bazen yuvarlak bazen  dikdörtgenimsi bir şekle sahiptirler. İskitlerin kalkanları genellikle hafiftir. Kalkanlar ahşaptan yapılmış ve üzerleri deriyle kaplanmıştır. Savaşçılar başlarını korumak için miğferler giyinmişlerdir. İskit miğferlerinde bazı farklılıklar göze çarpmaktadır. Erken dönemlerde yuvarlak biçimli, bronz miğferler kullanılmıştır. Daha sonraki devirlerde Karadeniz’in batı kesimlerinde yaşayan savaşçılar, MÖ beşinci yüzyıldan itibaren Yunan taklitli sorguçlu miğferleri kullanmaya başlamışlardır. İskitler ayrıca kendi bedenlerini ve atlarının bedenlerini örtmesi amacıyla pul şeklinde, madeni plakalarla örülmüş, zırhlar üretmişlerdir.


#15

SORU:

Anadolu'da Kimmelere mi İskitlere mi ait olduğu tam oalrak belirlenmeyen eserler neledir?


CEVAP:

Ayrıca kalıntılarının kesinlikle Kimmerlere mi? yoksa İskitlere mi? ait oldukları belli olmayan buluntu
yerleri vardır: Sadece ok uçlarının bulunmuş olduğu yerler arasında Alacahöyük (Çorum), Alişar (Yozgat),
Boğazköy (Çorum), Gavur Kalesi (Ankara), Gözlükule (Mersin), Kaman-Kalehöyük (Kırşehir), Kerkenes
Dağ (Yozgat) Pazarlı (Çorum), Sivas Müzesi, Sultanhan (Kayseri) ve Taşova-Ladik (Amasya-Samsun arası)
arasındaki yerleşim birimleri bulunmaktadır. Bunların dışında İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde kayış dağıtıcıları ve bir balta mevcuttur. Maşathöyük’te (Tokat) ok
uçları ile at iskeleti ve Norşuntepe’de (Elazığ) koşum
takımına ait kayış dağıtıcıları, at iskeletleri, mızrak
uçları, balta ve hançer kalıntıları saptanmıştır.


#16

SORU:

İskit ve Makedonya Krallığı ilişkisini açıklayınız?


CEVAP:

Perslerle olan mücadeleden sı-onra İskitlerin yeni düşmanları Makedonya Krallığı olmuştur. Bu dönemdeki kralları Aetas zamanında İskitler batıya doğru toprak kazanmak istemişlerdir. Bu istek doğrultusunda, Tuna bölgesinde kral II. Philippos (MÖ 359-336) önderliğindeki Makedonya ordularıyla çarpışmışlardır. Kendi kralları Aetas bu savaşlar esnasında hayatını kaybetmiştir. Ancak bu savaşlardan vazgeçmeyen İskitler, ünlü Makedonya Kralı Büyük İskender (MÖ 336-323) zamanında da Makedonya ordularıyla çarpışmışlardır. Bu dönemde Makedonyalılar İskit ülkesinde Kırım’ın kuzeybatısında yer alan Olbia’ya kadar ilerlemeyi başarmışlardır. Ancak Makedonya ordusu geri dönerken İskitler tarafından yok edilmiştir. Bu başarılarının ardından İskitler, Karadeniz’in batı kıyısında yer alan Dobruca bölgesini kendi topraklarına katmışlardır. MÖ 330 dolaylarında İskitler, Büyük İskender’le barışmayı tercih etmişlerdir. Çünkü Büyük İskender, Persleri birkaç kere yenmek suretiyle Anadolu, İran, Mısır ve Mezopotamya’nın yeni sahibi olmuştur. Onun zamanında Makedonya krallıktan çıkmış, bir dünya imparatorluğu halini almıştır. İşte bu özelliğinden dolayı İskitler, Büyük İskender’e İskitli bir prensesle evlenmesini önermişlerdir. Tarihçi Flavius Arrianus, İskender’in bu öneriyi reddettiğini ve aslında onun İskitlere karşı bir sefer yapmayı ve orada Azak Denizi’nin kuzeydoğusunda yer alan Tanais civarında bir kent kurmayı planladığını belirtmektedir.


#17

SORU:

Akropolis kavramı ne demektir?


CEVAP:

Akropolis
Yukarı şehir manasına gelmektedir. Bu kelimeyle etrafındaki yerleşim birimine hâkim olan ve üzerinde, kentlerin en önemli dini, idari ve mali binalarının yer aldığı tepe anlatılmaktadır.


#18

SORU:

Dugdamme dönemini kısaca açıklayınız?


CEVAP:

Assur belgelerinden öğrendiğimize göre Kimmer kralı Dugdamme bu dönemde Assur Devleti’nin kuzey batı sınırlarına da saldırılar düzenlemiştir. O, ilkin MÖ 640 yılında Assur’un müttefiki olan Tabal Devleti’ni Assur’dan ayırmayı başarmıştır. Sonra da kendisi Assur Devleti’nin sınırlarını aşarak Adana civarına gelmiş, fakat şiddetli Assur saldırıları karşısında Orta Anadolu’ya çekilmiş ve Assur’la bir saldırmazlık antlaşması yapmıştır. Ancak çok geçmeden bu antlaşmaya da sadık kalmayan Dugdamme, bir hücum daha gerçekleştirmek istemiştir. Ancak bu son hücumunda hastalanarak ölmüştür. Assurlular Kimmer Kralı Dugdamme’nin Assur’un tanrıları tarafından hak ettiği bir biçimde cezalandırıldığına inanmışlardır. Dugdamme’den sonra Kimmer tahtına oğlu Sandaksatru geçmiştir. Onun zamanında Assur Devleti’ne karşı tutunamayacağını anlayan Kimmerler Orta Anadolu’ya geri dönmüşlerdir. Bu tarihten sonra Kimmerler, bir kez daha Lidyalılar ile savaşmışlardır. Lidya’nın o dönemdeki kralı Alyattes (MÖ 609-560) Kimmerleri yenerek onları doğuya Kızılırmak civarına kadar püskürtmüştür. Bunu takip eden süreçte, (MÖ
altıncı yüzyılın başları), Kimmerler, Anadolu’da hiçbir ciddi siyasi faaliyetin içine giremeden Lidyalılar ve Medlerin arasındaki tampon bölge olan Kızılırmak havzasında sıkışıp kalmışlardır. Böylece Kimmerlerin yavaş yavaş güçten düştükleri ve tarih sahnesinden silindikleri düşünülmektedir. 


#19

SORU:

Kimmer Frig Devleti ile arasındaki ilişkiyi açıklayınız.


CEVAP:

Assurluların Kimmerlere karşı dirençli bir tutum izlemesinden sonra Kimmerler batıya doğru ilerleyerek Frig Devleti’nin başkenti Gordion’u yağmalamışlardır. İstila sonrasında Frig kralı Midas intihar etmiş, Frig Devleti ağır darbe almıştır. İstila öylesine şiddetli olmuştur ki, Gordion halkı günlük hayatta kullandıkları eşyalarını kurtaramadan kentten ayrılmışlardır. Antikçağ tarih yazarları bu yıkımın ne zaman olduğuna dair iki farklı tarih vermektedirler: MÖ 696/695 veya MÖ 676. Böylece Kimmerler, Orta Anadolu’yu kendi hâkimiyetleri altına almışlardır. Daha sonra Kimmerler Anadolu’nun kuzeyinde Karadeniz sahillerinde yeni ganimetler ve topraklar kazanmaya çalışmışlardır. Karadeniz’de tehdit ettikleri yerleşimler, çoğunlukla Büyük Yunan Kolonizasyonu adı verilen dönemde, MÖ sekizinci yüzyılın ortalarından itibaren kurulmuş Yunan kentleridir. Kimmerler batıda Karadeniz Ereğlisi’nden; doğuda Trabzon’a kadar olan sahil kesimini ellerine geçirmişler, Karadeniz’in önemli ve işlek liman kenti Sinop’u yağmalamışlardır. Sonrasında Kimmer halkının bir kısmı Sinop civarına yerleşmiştir


#20

SORU:

Kimmerler ve Lidya devleti arasındaki ilişkiyi açıklayınız.


CEVAP:

Bu aşamadan sonra Kimmerler, Batı Anadolu’da hüküm süren Lidya Devleti ile Ege Bölgesi’nin sahil kesiminde bulunan Yunan kentleriyle komşu olmuşlardır. Şimdi Kimmer tehlikesinden korkma sırası Lidya Devleti ve kıyı Yunan kentlerine gelmiştir. Lidya Kralı Gyges, (MÖ 680 644) Assurlularla Kimmerlere karşı birlikte hareket edilmesi gerektiğini düşünmüştür. Assurluların Lidyalılara ne şekilde yardım ettiklerini bilemiyoruz. Ancak ilk Kimmer akınlarını başarıyla atlatmasını bilen Lidya Kralı Gyges almış olduğu esirleri Assur Kralı Aşurbanipal’e (MÖ 668-627) işbirliğinin bir sonucu olarak göndermiştir. Ancak bilinmeyen bir nedenle bu tarihten sonra Gyges, Assur’la işbirliğine son vermiş ve hatta Assur’a karşı cephe almıştır. İşte böyle bir ortamda Kimmerler, Lidya’ya yaptıkları ikinci bir saldırıda Lidya Kralı Gyges’i MÖ 644 yılında öldürmüşler ve Lidya’nın başkenti Sardes’i akropolü dışında yağmalamışlardır