ESKİ MEZOPOTAMYA VE MISIR TARİHİ Dersi MÖ İKİNCİ BİNYILDA MEZOPOTAMYA soru cevapları:
Toplam 20 Soru & Cevap#1
SORU:
Yazılı belgelerde Mezopotamya'da yer alan krallıklar hangileridir?
CEVAP:
Mezopotamya’da İsin, Larsa, Uruk, Kiş, Sippar, Mari, Eşnunna, Babil ve Assur
kentleri birer krallık olarak ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir kısmının egemenlik
süresi ve kralların faaliyetleri hakkında çok az bilgi olsa da yazılı belgelerde
adları geçmektedir.
#2
SORU:
Hurrilerin konuştuğu dil hangi dillerle akrabadır?
CEVAP:
Hurrilerin konuştuğu dil Sami veya Hint-Avrupa kökenli dillerle akraba değildir. Hurrice, MÖ birinci binyılda Doğu Anadolu’da bir devlet kuran Urartuların diliyle akrabaydı. Bu diller günümüzde Kuzeydoğu Kafkasya’da konuşulan bazı dillerle benzerlik gösterir.
#3
SORU:
Orta Mezopotamya'da siyasal anlamda önemli rol oynayan kentler hangileridir?
CEVAP:
Orta Mezopotamya’da öne çıkan ve siyasal arenada rol oynayan iki kent bulunmaktadır. Bunlardan biri Bağdat’ın kuzeydoğusunda, Dicle’nin kollarından Diyala Nehri vadisinde yer alan Eşnunna (Tel Asmar), diğeri de Fırat üzerindeki Mari’dir.
#4
SORU:
Eşnunna ve Mari kentleri stratejik olarak neden önemlidir?
CEVAP:
Eşnunna, Mezopotamya’dan Elam’a ulaşan anayolu denetleyen stratejik bir noktadır. İran ve doğu dünyasıyla bağlantılı yol üzerinde oluşu, özellikle kalay ticaretinin yoğunlaştığı ikinci binyılda kentin önemini artırmıştır. Anadolu ve Mezopotamya’da bulunmayan kalay, bakır ile karıştırılıp tunç yapımında kullanılan en temel malzeme idi. Bütün Tunç Çağı boyunca Afganistan ve Pakistan’dan gelen bu değerli madde, tarım aletleri ve silahların yapımında kullanılmaktaydı. Eşnunna söz konusu dönemde büyümüş ve gelişmiştir.
Mari (Tel Hariri) ise Güney Mezopotamya’dan Doğu Akdeniz yönünde Fırat boyunca ilerleyen ana ticaret yolu üzerinde, Suriye topraklarında yer alır. Akkad döneminde Naram-Sin’in seferleri sonucunda tahrip olan kent, önce yerel yöneticilerin/ kralların önderliğinde güçlenmiş, arkasından MÖ on sekizinci yüzyılda bir krallık merkezi haline dönüşmüştür. Kısa bir süre kuzeydeki Assur denetimine giren kent Zimri-Lim adlı kralı döneminde en parlak sürecini yaşamıştır. Mari, Fırat üzerinden sallarla yapılan hammadde ticaretinden büyük miktarlarda bir gelir elde etmekteydi. Ayrıca karayolu ticaretinin önemli duraklarından biriydi ve buraya Orta Anadolu’daki Kaniş (Kültepe) ile güneyde, körfez üzerindeki Dilmun’dan bile mal geliyordu.
#5
SORU:
Assur uygarlığı kaç yıl hüküm sürmüştür?
CEVAP:
MÖ ikinci binyılın başlarından MÖ 612 yılında son başkent Ninive’nin yıkılışına
kadar oldukça uzun süre varlığını koruyan Assur tarihi üç başlık halinde
incelenir: 1) Eski Assur (ikinci binyılın ilk yarısı, 2) Orta Assur (ikinci binyılın
ikinci yarısı) ve 3) Yeni Assur Krallığı (MÖ 1000-612). Yaklaşık olarak bin beş
yüz yıl devam eden Assur kültürü birçok bakımdan Sümerler döneminde oluşan
köklü geleneklerin devamı idi.
#6
SORU:
Eski Assur döneminde Anadolu ile yapılan kervan ticareti bölgede ne gibi bir değişim sağlamıştır?
CEVAP:
Eski Assur döneminin en önemli gelişmesi, 1950 yıllarında başlayarak 1750 yıllarına kadar süren Anadolu kervan ticareti ve bunun her iki bölgede neden
olduğu değişimlerdir. Anadolu, Mezopotamya kültürü, burada üretilen lüks tüketim malları ve yazı ile tanışmış, Assur ve ticarete katılan diğer kentler ise ticaret sayesinde ihtiyaç duydukları altın, gümüş ve diğer hammadde kaynaklarını sağlamışlardır.
#7
SORU:
Babil Krallığı nerede kurulmuştur ve hangi dönemlerde hüküm sürmüştür?
CEVAP:
Babil, Güney Mezopotamya’da hem bir kentin adı ve hem de burada MÖ ikinci
binyıl başlarında kurulan krallıktan sonra bölgenin adı olarak anılmaktadır. Babil
ülkesinde Sümerlerden sonra, Akkad ve Amurru kökenli toplumlar yerleşmiştir.
Eski Babil kralları Amurru kökenlidir. Babil tarihi de üç döneme ayrılmaktadır: 1) Eski Babil Krallığı, 2) Kassit Egemenliği (ikinci binyılın ikinci yarısı) ve 3) Yeni Babil Krallığı (MÖ 625-539).
#8
SORU:
Hamurabi'nin icraatlerini açıklayınız.
CEVAP:
Hammurabi’nin ilk yıllarında, Şamşi-Adad önderliğindeki Assur ve Zimri-Lim
önderliğindeki Mari etkin devletler arasındadır. Ancak uzun süre diğer kentlerin
varlıklarını tehdit edecek bir girişim bulunmamaktadır. Hammurabi ilk otuz yılı
boyunca Eşnunna Krallığı’na bağlı bazı kentlere saldırmak dışında önemli bir icraat yapmamıştır. Hammurabi, krallığının otuzuncu yılında, kırk bin kişi tarafından savunulduğu belirtilen eski Sümer ülkesindeki Larsa’yı ele geçirmiş ve eyalet haline dönüştürmüştür. Doğudan gelen Elam ordusunu yenmiş arkasından da Eşnunnna yağmalanarak yıkılmıştır. Kuzeydeki Assur üzerine de yürümüştür. Hammurabi, uzun süre karşılıkla anlaşmalarla dost olarak kaldığı Mari kentini, otuz beşinci yılında yakıp yıkmış ve harabeye çevirmiştir. Fetihlerle birlikte, kullandığı unvanlara “Dünyanın Dört Bir Yanının Kralı” ile “Sümer ve Akkad Kralı”nı da eklemiştir. Hammurabi’nin iktidarı kırk üç yıl kadar sürmüştür. Bütün hayatı boyunca yaptığı işleri ve toplumsal hayatı düzenlemek için koyduğu kanunları taş bir stel üzerine yazdırmıştır. Hammurabi’den sonra Babil yakaladığı bu genişleme sürecini devam ettirememiştir.
#9
SORU:
Eski Babil Krallığı kimler tarafından yıkılmıştır?
CEVAP:
Babil yaklaşık bin kilometre uzakta Orta Anadolu’da kurulmuş olan Eski Hitit Krallığı’nın ikinci kralı I. Murşili’nin 1595 yılında yaptığı bir seferle ele geçirilmiş ve yağmalanmıştır. Bu olay Eski Babil sülalesinin de sonu olmuştur.
#10
SORU:
Mitanni ve Kassit Krallıkları hangi bölgede hüküm sürmüştür?
CEVAP:
İkinci binyılın ikinci yarısında genel olarak Mezopotamya’nın kuzeyinde Mitanni
Devleti’nin, güneyinde ise Kassit kökenli kralların egemenliği görülür. Mitanniler
bu dönemde daha çok Hurri kökenli toplumun yaygın olarak yaşadığı bölgede
bir devlet kurmuş, Kassitler ise Babil ve çevresine yerleşerek Eski Mezopotamya
kültürünü benimsemişlerdir
#11
SORU:
Mitanni Krallığı nasıl sona ermiştir?
CEVAP:
Orta Assur krallarından I. Şalmaneser (1274-1245) krallığının başlarında Mitanni kralı II. Şattuara’yı yenerek Mitanni egemenliğine son vermiş ve topraklarını Assur’a katmıştır. Hurri ve Mitanni kökenli toplumların bu bölgede oluşturdukları kültür uzun süre varlığını korumuş ve genişleyen Assur Krallığı’nın gelişimine katkıda bulunmuştur.
#12
SORU:
Kassit egemenliği hangi uygarlık tarafından sonlandırılmıştır?
CEVAP:
Mezopotamya’daki Kassit egemenliği, Assur’un kısa süreli denetimi sonrasında
doğudan MÖ 1155 yılında gelen Elam kralı Şutruk-Nahhunte’nin saldırısı ile son bulmuştur. Babil’i yağmalayan Elam orduları, ünlü Akkad kralı Naram-Sin ve Eski Babil kralı Hammurabi’nin stellerini ülkelerine götürmüştür.
#13
SORU:
Eski Mezopotamya uygarlıklarında neden tehcir uygulaması yapılıyordu?
CEVAP:
Tehcir, Eski Mezopotamya’da MÖ üçüncü binyılın sonlarından itibaren birçok krallık tarafından uygulanan nüfus nakli uygulaması. En yaygın biçimde birinci binyılda Yeni Assur ve Yeni Babil krallıkları tarafından uygulanmıştır. Bu yolla getirilen insanlar, kentlerin inşasında işgücü, tarım alanlarında işçi veya orduda asker olarak değerlendiriliyordu.
#14
SORU:
Orta Assur Krallığı göç dalgalarından nasıl etkilenmiştir?
CEVAP:
Mezopotamya’da kısa zamanda en güçlü devlet haline gelen Orta Assur Krallığı,
I. Tukulti-Ninurta’dan sonra, bölgede ortaya çıkan göç dalgaları yüzünden yeniden küçülmeye başladı. MÖ on üçüncü yüzyıl sonlarında meydana gelen ve Ege kıyılarıyla Doğu Akdeniz havzasını etkileyen karışıklıklar sürerken, Mezopotamya'da büyükgöç dalgaları yaşanmaktaydı. Bu dönemde Doğu Akdeniz kıyılarındaki önemli ticaret kentleri tek tek büyük yangınlarla tahrip olmuştur. Doğu Anadolu üzerinden güneye Muşki adlı bir toplumun göçü başlamıştır. Suriye’den ise Arami adlı Sami kökenli göçebe bir toplum Güneydoğu Anadolu ve Assur ülkesine doğru ilerlemeye başlamıştır. Bu bölgedeki bütün kentler, Assur eyalet merkezleri bu göç dalgasından etkilenmiştir. Aynı yüzyılda Babil’deki Kassit egemenliği son bulmuştur. Bu süreçte Assur’u en çok etkileyen Aramilerin göçü idi. Amurrular gibi Batı Sami kökenli bir dil konuşan Aramiler kabileler halinde bölgeye gelmekteydiler. Orta Assur döneminin son güçlü kralı I. Tiglat-pileser, öncelikli hedefi olarak Aramileri seçmiş olmasına rağmen sonuç alamamıştır. Krallığı boyunca yirmi sekiz sefer yapmakla birlikte, Aramiler Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu’daki nüfus dengesini bozacak kadar çoğaldılar. Tiglat-pileser kuzeyden gelen Muşkilere karşı da savaşmıştır.
#15
SORU:
Mezopotamya'da ticari mallar nereden karşılanırdı?
CEVAP:
Tunç yapımı için gerekli olan kalay ve takı yapımında kullanılan değerli taşlara duyulan ihtiyaç Doğu dünyası ile kesintisiz bir bağın kurulmasını zorunlu hale getirmişti. Afganistan ve Pakistan’dan gelen değerli taşlar, Mezopotamya’daki kentlerde kurulmuş atölyelerde işleniyor ve elit sınıfın beğenisi için değerli takılar yapılıyordu. Mavi bir taş cinsi olan lapis-lazuli gibi yarı değerli taşlar prestijli takılarda kullanılıyordu. Kereste, bakır ve diğer hammaddelere duyulan ihtiyaç ise büyük oranda Anadolu’dan karşılanıyordu. Mezopotamya’daki ticari faaliyetler MÖ ikinci binyılın başlarında daha organize bir biçimde Assur’un kontrolünde gelişmiştir.
#16
SORU:
Kayseri/ Kültepe'nin (Kaniş/Neşa) Eski Assur ve tarih süreci için önemini açıklayınız.
CEVAP:
Eski Assur kralları, Anadolu’daki yerli beylerle anlaşarak güvenli ticaret için uygun ortam oluşturmuşlardır. MÖ 1950-1750 yılları arasında gerçekleşen örgütlü ticaret iki bölgeyi kültürel olarak daha da yakınlaştırmıştır. Anadolu’daki en önemli ticaret merkezi yerel bir beyin denetimindeki Kayseri/ Kültepe (Kaniş/Neşa) idi. Burada, Assurlu tüccarların evleri ve dükkânlarını da içine alan büyük bir pazar yeri (karum) oluşturulmuştu. Kültepe’de çoğu Assurlu tüccarların ticari yazışmalarının belgeleri olan yirmi binin üzerinde çivi yazılı tablet günümüze ulaşmıştır. Bunlar Anadolu’da tarihi sürecin başlangıcına işaret eden en eski yazılı belgelerdir. Bu ticarete ikinci binyıl boyunca Mezopotamya’da varlığını koruyan bütün kentlerin bir şekilde katıldığı anlaşılmaktadır. Ana yollar üzerindekiler ise kervanlara sundukları hizmetlerden aldıkları pay nedeniyle oldukça zenginleşmişlerdir.
#17
SORU:
Eski Assur, Orta Assur ve Babil dönemlerinde tarihleme nasıl yapılırdı?
CEVAP:
MÖ ikinci binyılda özellikle Babil ve Assur ülkesinde kayıt sisteminin gelişerek
devam ettiği görülür. Bu devletlerin özellikle başkentlerindeki tapınaklarda ve saraylarda ihtiyaç duydukları yazıcı sınıfını yetiştirmek için geleneksel eğitim sistemi devam etmektedir. Devlet bürokrasisinde yazıcılık ayrıcalıklı bir sınıf oluşturmuştur. Yazıcıların bir bölümü bu dönemde tapınak ve saray dışındaki alanlarda hizmet vermekte ve bu yolla geçimlerini sağlamaktaydılar. Özellikle ticari yazışmaların belli kâtipler kiralanarak yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Eski Assur Krallığı’nın ekonomik ve siyasal anlamda güçlenmesi, kayıt sistemindeki
gelişmeler belli standartların oluşturulmasına zemin hazırlamıştır. Tutulan
kayıtlara tarih koyulmaya başlanması bu sürecin ürünüdür. Bu dönemde
uygulanmaya başlayan sistemde, her yıl seçilen bir yüksek devlet görevlisi limmu
olarak tayin edilir ve yıla onun adı verilirdi. Görevli limmular bir listede alt alta
yazılarak kayıt altına alınırdı. Geçmiş yıllardan söz edilirken “filanın limmu senesinde” biçiminde tarih düşülüyordu. Bu sistem Mezopotamya’da III. Ur Sülalesi döneminde de uygulanmıştı.
Orta Assur döneminde başlatılan yıllık (annal) yazma geleneğinde de tarihler
limular esas alınarak verilmiştir. Yıllıklar, kralların hayatları boyunca yaptıkları
işleri bir tablet veya stel üzerinde arka arkaya anlatan yazıtlardır. Burada limular
yanında ikinci bir tarihleme sistemi daha uygulanmıştır. Her yılın olayları “krallığımın şu yılında filanın limu olduğu zaman” diye başlamaktadır. Bu yazıtlar Assur krallarının yaptıkları seferleri izledikleri yolları, konakladıkları yerleri, ele geçirdikleri ganimetleri, tasarladıkları büyük projeleri kronolojik bir biçimde izleme olanağı verir. Anallar bütünüyle kralı yüceltmek amacıyla yazılmışlardır ve yalnızca başarılardan söz eder. Hiçbir anal başarısızlıktan ve yenilgiden söz etmez.
Güney Mezopotamya’da Babil ülkesinde ise, yılın en önemli olayı tarihlemelerde kullanılıyordu. Belgelerde bir olaydan söz edilirken örneğin “Mari’nin yıkıldığı yıl” gibi tarih düşülüyordu. Yazılı belgelerde geçen bu türde tarihlemeler, bölgenin tarihi açısından önemli olayların birçok belgeye not edilmesini sağlamıştır.
#18
SORU:
Hammurabi Yasaları'nda genel olarak bahsi geçen konular nelerdir?
CEVAP:
Hammurabi ve Tanrı Şamaş’ın kabartmasının altında 282 maddeden oluşan yasalar sıralanmıştır. Babil’de en çok karşılaşılan suçlar ve bunların karşılığında hangi cezanın verileceğini belirten maddeler genel olarak ticaret, tarım, aile, kölelik, ahlak dışı davranışlarla ilgilidir. Yazılış biçimi, “eğer şu yapılırsa şu ceza verilir” biçimindedir. Hammurabi Yasaları’nın birkaçı şu biçimdedir: “Eğer bir kişi bir başkasını ölüm cezası gerektirecek bir suçla itham eder ancak kanıtlamazsa suçlayan kişi ölüm cezasına çarptırılır. Eğer bir kişi hırsızlık yapar ve yakalanırsa o kişi ölüme mahkûm edilir. Eğer bir avilum bir muşkenumun gözünü çıkarır veya kemiğini kırarsa bir gümüş mina öder. Eğer bir inşaatçı bir avilum için yaptığı evi dayanıklı yapmaz ve ev çöküp sahibi ölürse, inşaatçıya ölüm cezası verilir. Eğer ev sahibinin oğlunun ölümüne neden olmuşsa inşaatçının oğlu öldürülür”
#19
SORU:
Eski Mezopotamya'da halk kaç sınıfa ayrılırdı?
CEVAP:
Eski Mezopotamya’da toplum birçok sınıftan oluşmaktaydı. Devlet görevlileri,
tapınaklarda çalışan rahipler ve yardımcıları, tüccarlar, yazıcılar, kentin yerlileri,
dışarıdan gelenler ve köleler gibi. Özgür yurttaşlar “avilum”, kentte yaşayan ancak belli dereceye kadar hakları olanlar “muşkenum”, köleler ise “vardum” olarak adlandırılıyordu. Eski Mezopotamya’da köle, bütün hakları elinden alınmış kişi demek değildi. Borçlarının karşılığını ödemek için geçici bir süre köle olarak çalıştırılanlar, savaş esirleri bu sınıftandı.
#20
SORU:
Orta Assur Krallığında kadının rolünü açıklayınız.
CEVAP:
Kadın sosyal yaşamda önce babası, evlendikten sonra da kocasının gözetimi altındaydı. Orta Assur kanunlarına göre koca eğer savaşta esir alınmışsa kadın en az iki yıl onu beklemek durumundaydı. Evlendikten sonra bile eski kocası gelirse ona dönmek zorundaydı. Kadına verilen cezalar da oldukça ağırdı: Eğer bir kadın hırsızlık yaparken yakalanırsa ya kocası tarafından kulakları, ya da mağdur tarafından burnu kesilirdi. Evli bir kadın yalnız başına dışarıya ancak başını örterek çıkabilirdi. Evli olmayan kadın, köle ve fahişeler başlarını bağlayamaz, bağlarlarsa dayakla cezalandırılırdı.