ESTETİK VE SANAT FELSEFESİ Dersi 17. VE 18. YÜZYIL SANAT VE ESTETİK ANLAYIŞI soru cevapları:

Toplam 56 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Friedrich Nietzsche kimdir?


CEVAP: Friedrich Nietzsche’nin (1844-1900), eserlerinin hemen hemen tümünde yer yer sanat ve estetik konusunda açıklama ve değerlendirmelere rastlamak mümkündür. Schopenhauer’m etkisinde kalarak yazdığı ilk eseri Tragedyanın Doğuşu ise doğrudan sanat ve estetik konusuna ayrılmış bir çalışmadır. Nietzsche bu eserinde insanın asıl metafizik uğraşısının sanat olduğunu ve “dünyanın varoluşunun yalnızca estetik fenomen olarak” temellendirilebileceğini savunarak, sanata yaşamın gö- züyle bakmaya çalışır (Nietzsche, 2005:13).

#2

SORU: Schelling kimdir?


CEVAP: Kant sonrası Alman idealizminin temsilcilerinden olan Schelling (1775-1854), aynı zamanda Jena çevresi romantizmine mensup bir düşünürdür. Romantik felsefe genel olarak sanatı felsefi incelemenin tamamlayıcısı olarak görmüştür. Ancak, hiçbir romantik düşünür sanatın felsefedeki yeri konusunda Schelling kadar açık ve kesin bir ifadede bulunmamıştır.

#3

SORU: Hegel’e göre, sanatın tarihsel olarak gelişim aşamaları nelerdir?


CEVAP: Hegel, sanatın tarihsel olarak sembolik, klasik ve romantik olmak üzere üç farklı gelişim aşamasına sahip olduğunu belirtir. Bu üç aşamadan; • Sembolik dönem hakikatin güzellik ideası olarak ideale ulaşma çabasını; • Klasik dönem ona ulaşmayı; • Romantik dönem ise onu aşmayı temsil eder. Burada, sembolik aşama eski Hint, İran ve Mısır kültürlerinde ortaya çıkan sanat anlayışını kapsar. Hegel, bu dönemde sanatın tam olarak sanat niteliğine sahip olmadığını, bir anlamda sanat öncesi bir aşama olduğunu söyler.

#4

SORU: Hutsheson ve Hume gibi deneyimci düşünürlerin estetik yaklaşımları genel olarak nasıldır?


CEVAP: Hutsheson ve Hume gibi deneyimci düşünürlerin estetik yaklaşımları ile ilgili şu genel sonucu çıkarabiliriz: Bu düşünürlere göre, estetik hazzın ortaya çıkmasında nesnenin belli özellikleri etkili olmakla birlikte, asıl kaynak insan zihninin yapısında var olan belli bir iç duyudur. Bu iç duyu veya duygu olmasaydı bizde estetik haz ortaya çıkmazdı.

#5

SORU: Hume’a göre estetik hazzın kaynağını açıklayınız?


CEVAP: Humea göre estetik hazzın kaynağı insandaki içsel duygu olmasına karşın estetik yargı kişiden kişiye değişen öznel bir yargı değildir. Ona göre bir insan yeterli duyarlılığa, pratiğe, karşılaştırma yapma deneyimine sahipse ve önyargılardan arınmışsa doğal olarak bir sanat eserinden haz duyar.

#6

SORU: Hume’a göre beğeni duygusunun ölçütü nedir?


CEVAP: “Duyarlı duyguda bir araya gelmiş, pratikler geliştirmiş, karşılaştırmalarla yetkinleştirilmiş ve tüm önyargılardan arındırılmış, güçlü bir duyu bu değerli karakteri eleştirmenlerin hak etmesini sağlar. Böyle bir ortak hüküm, her nerede bulunursa, beğeni ve güzelliğin gerçek ölçütüdür.” Sanat eserinin sahip olduğu niteliklerin bizdeki algısı ile zihnimizde ortaya çıkan hoşlanma duygusu arasındaki ilişkiyi kuracak evrensel ilkeler aracılığıyla ideal olarak algılayanlar arasında aynı duyuşsal tepki ortaya çıkar. Hume’a göre, bu ortak tepki vermeyi belirleyen unsurların yanı sıra beğeni yargısında farklılıklar yaratan durumlar da vardır. İnsanlar arasındaki mizah farklıkları ile yaşadığımız çağın ve ülkenin tavır ve görüşleri beğeni yargısında farklılık yaratır. Bu durumda, sanat eserine yönelik aynı algılara sahip olunsa bile ona yönelik duyuşsal tepkinin farklı olması doğaldır.

#7

SORU: Schelling’e göre sanat eserini tanımlayınız?


CEVAP: Schelling’e göre sanat eseri bilinçli ve bilinçsiz üretim veya etkinlikleri bir arada barındırır; hatta, kendi ifadesiyle, onların “özdeşliğine dayanır.” Bu özdeşliği her ikisinin aynı olduğu anlamında düşünmemeliyiz; çünkü, Schiller’e göre, bu iki etkinlik hiçbir zaman birbirini yok etmezler. Bu bilinçli ve bilinçsiz benler birbirlerine karşı düşman da değillerdir; birbirini bozmazlar ama reddederek sonsuz karşıtlığı yansıtırlar. Bilinçli olanla bilinçsiz olan arasında bir uzlaşma olmadığı için sanat eseri hiçbir zaman tek bir yoruma uygun değildir. Aksine, sonsuz sayıda yorum söz konusudur (Fackenheim, 1954:312). Her bir yorum sanat eserinin bir yönünü açığa vurur; ama bunu yaparken de diğer taraflarını gizlemiş olur.

#8

SORU: Alman idealizminin önde gelen düşünürleri kimlerdir ortak noktaları nedir?


CEVAP: Fichte, Shelling ve Hegel, Alman idealizminin önde gelen üç düşünürüdür. Bu düşünürlerin ortak noktası Kant’tan miras kalan özgürlük-zorunluluk problemini felsefi çalışmalarının merkezine koymuş olmalarıdır. 18. ve 19. yüzyıl Alman filozofları sanat ve estetik yaklaşımlarında Kant’tan beri devam eden bu sorunu farklı kavramlar altında estetik alana taşımışlardır.

#9

SORU: Baumgarten’e göre estetik doğruluk nedir?


CEVAP: Baumgartena göre estetik doğruluk hem kesin değildir, hem de doğruluğu tam olarak kavranamaz. Ancak, estetik doğruluğun mantıksal doğruluktan önemli bir farkı vardır. Mantıksal doğruluk zengin duyumsal içeriği feda ederek algıyı renksiz ve cansız bir duruma sokarken, estetik doğruluk zenginliği, kaosu ve maddeyi çağırır.

#10

SORU: Nietzscheye göre Apolloncu sanat tanımı nedir?


CEVAP: Nietzscheye göre Apolloncu sanat bireyselliğin sınırlarını koruyarak taklitçi ve benzetmeci bir sanat üretir. Dionysosçu sanat ise bireyin mistik bir duyguyla kendini ortadan kaldırarak nesnel sanatı yaratır.

#11

SORU: Schiller’e göre güzel kavramı nedir?


CEVAP: Schiller’e göre güzel kavramı sadece estetik bir kavram değil, aynı zamanda ontolojik, varoluşsal ve psikolojik bir kavram olarak insan yaşamında merkezi bir öneme sahiptir. Ona göre güzel, “insan varlığının zorunlu koşuludur”. Bu zorunlu koşulun yerine getirilmesi ancak estetik eğitimle mümkün olur. Schiller’in tasarladığı estetik eğitiminin temel amacı, modern çağın kişi bütünlüğü bozulmuş insanını estetik ve sanat eğitimiyle kendini tamamlamış ve gerçekleştirmiş özgür bireyler kılmaktır. Böyle bir eğitimle insanın hem bilişsel ve rasyonel doğası; hem de duyuşsal doğası, hisleri, arzuları ve duygulan geliştirilebilir.

#12

SORU: Baumgarten’in estetiği hakkında bilgi veriniz?


CEVAP: Estetik ve sanat felsefesi açısından Alexander Gottlieb Baumgarten (1714-1762) ile ilgili söylenecek ilk şey onun “Estetik” sözcüğünü ilk kullanan felsefeci olmasıdır. 1735 yılında bitirdiği doktora çalışmasında estetik sözcüğünü özel bir bilim alanını adlandırmak için kullanmış, 1750-1758 yılları arasında yazdığı Aesthetica (Estetik) adlı çalışmasında da bu kavramın felsefenin bir dalı olarak özerkliğini, sınırlarını ve içeriğini ortaya koymaya çalışmıştır. Baumgarten, bunu yaparken doğrudan ve sadece estetik algı ve duyumun değil, daha çok genel anlamda duyu bilgisini irdelemeye ve duyumsal algının anlamlılığını irdelemiştir. Kısaca, onun amacı “duyumsal bilmenin bilimini” ortaya koymaktır. Bu anlamda Baumgarten’ın estetik yaklaşımı epistemik bir duyumsal algı kuramıdır.

#13

SORU: Schiller’e göre, insanlık ve medeniyetin tanımı yapınız?


CEVAP: Schiller’e göre, insanlık ve medeniyet; • Doğa durumu, • Estetik durum ve • Ahlaki durum olmak üzere sırasıyla üç temel aşamadan geçer (Schiller, 1982: 171). Doğa durumunda insanların eylemleri doğa yasaları ve onların kendi fiziksel eğilimleri tarafından belirlenir. Estetik durumda, insanlar kendi eylemlerinden ve salt biçimsel niteliklerden haz alarak doğanın üstlerine uyguladığı zorlamayı azaltırlar. Ahlaki durumda ise insan, doğanın zorlamasını alt ederek akılsal ilkelere göre hareket eder. Schiller’e göre, bu aşamalar kısaltılabilir veya uzatılabilir ama onların sırası değişmediği gibi hiç birini atlamak da mümkün değildir. Doğa durumundan ahlaki duruma sıçramak ancak estetik aşamanın tamamlanmasıyla mümkündür.

#14

SORU: 18. yüzyılda beğeni yargısını ele alan önemli eserler hangileridir?


CEVAP: 18. yüzyılda; • Francis Hutcheson’un “Güzellik, Düzen, Uyum ve Dizayn”; • David Hume’un “Beğeni Ölçütü Üzerine” ve • Edmund Burke’un “Güzel ve Yüce İdealarının Kaynağı Üzerine Felsefi Bir İnceleme” adlı çalışmaları beğeni yargısını ele alır.

#15

SORU: 18. yüzyıl deneyimci estetik kuramının ana özelliği nelerdir?


CEVAP: 18. yüzyıl deneyimci estetik kuramının ana özelliği sanat ve estetik incelemede nesneden özneye, sanat yapıtından onu algılayan ve değerlendiren özneye doğru bir yönelme olmasıdır. Böyle bir yaklaşımda, estetik beğeninin kaynağı sanat eseri veya estetik objeden ziyade estetik öznenin iç deneyimlerinde, iç duyusunda, içsel duygululuğunda veya hissindedir.

#16

SORU: Nietzsche, Tragedyanın Doğuşu’nda adlı kitabında neyi savunur?


CEVAP: Nietzsche, Tragedyanın Doğuşu’nda eski Yunan tanrılarından Apollon ve Dionysos’un özelliklerinden hareketle, sanatın gelişiminin birbirini tamamlayan iki temel dürtüye dayandığını savunur.

#17

SORU: Kant’a göre güzellik nedir?


CEVAP: Kanta göre güzel nitelik bakımından hoşa giden, nicelik bakımından herkesin hoşuna giden, ilişki bakımından her tür ilgi ve kavramdan ayrı olarak hoşa giden, modalite bakımından ise zorunlu olarak hoşa giden şeydir.

#18

SORU: Schiller’in güzel anlayışında onun psikoloji kuramının çatısını oluşturan “dürtü” kavramını açıklayınız?


CEVAP: Schiller’in güzel anlayışı onun psikoloji kuramının çatısını oluşturan “dürtü” kavramı üzerine kuruludur. Ona göre; • Duyum dürtüsü ve • Biçim dürtüsü olmak üzere insanlık kavramının içini dolduran iki temel dürtü vardır. Bu iki temel dürtü doğaları gereği birbirine tamamıyla karşıttırlar. Bunlardan duyum dürtüsü, duygular, duyular, yemek-içme, saldırganlık ve cinselliği de içeren tüm hayvani veya doğal itkilerimizi ifade eder. Duyum dürtüsü, Kantçı anlamda doğaya bağlıdır ve insanın etrafındaki dünyayı deneyimleme dürtüsünü yönetir. Bu dürtü, insan kontrolünün dışında olan zaman ve değişime tabidir. Eyleme neden olabilmek için dışarıdan bir harekete geçiren gerektirdiğinden duyum dürtüsü edilgendir sadece alıcıdır; gerçekleştirici ve yaratıcı değildir.

#19

SORU: “Estetik” sözlüğü hangi dönemde ortaya çıkmıştır?


CEVAP: 18. yüzyıl “estetik” sözcüğünün ortaya çıktığı dönemdir. Baumgarten, estetik sözcüğünü ilk kullanan düşünür olarak Estetik adlı çalışmasında bu kavramın felsefenin bir dalı olarak özerkliğini, sınırlarını ve içeriğini ortaya koymaya çalışmıştır.

#20

SORU: Hegel’e göre sanatın amacı nedir?


CEVAP: Her şeyden önce Hegel, sanatın taklit olmadığını açıkça ifade eder. Zeuxis’in resmettiği üzümler, güvercinlerin canlı sanarak gagalayacakları kadar gerçekçi olmaları bir başarıyı gösterse de sanata doğayı taklit etme gibi bir amaç yüklemek boşunadır. Çünkü bu anlamda sanat doğayla yanşamaz. Ona göre, doğayı taklit etmeye çalışan bir sanat bir filin ardından sürünmeye çalışan solucana benzer. Dahası, taklit biçimsel bir ilkeye dayandığı için sanatın amacı taklit olduğunda “nesnel güzelliğin kendisi ortadan kalkar” (Hegel, 1994: 44). Öyleyse, sanatın amacı, insan zihninde var olanı duyum, duygu ve esinlenme alanına çıkarmaktır.

#21

SORU: Hegel felsefesinde “Tin” nedir?


CEVAP: Almanca Geist sözcüğünün karşılığı olan Tin, kimi metinlerde Zihin (Mind), kimi metinlerde de Ruh (Spirit) olarak karşılanmaktadır. Hegel felsefesinde Tin, genel anlamda insan zihnini ve onun ürettiklerini ifade eder. Bu anlamda Tin, doğanın karşıtıdır. Tin; • Subjektif tin ve • Objektif tin olmak üzere iki şekilde kendini gösterir. Subjektif tin bireysel psikolojik yaşamın tamamını kapsar. Özü bakımından tinsel bir varlık olan insan bilinç ve özgürlük sahibidir. Ancak bu bilinçlilik ve özgürlük tek tek insanlarda doğuştan var olmadığı gibi, insan türü bakımından da başlangıçta mevcut değildi.

#22

SORU: Hegel’in, başlıca eserleri nelerdir?


CEVAP: Hegel’in başlıca eserleri arasında; • Tinin Görüngübilimi, • Hukuk Felsefesi ve • Felsefe Bilimleri Ansiklopedisi yer alır. Üniversitede verdiği konferanslara dayanan; • Tarih Felsefesi, • Estetik, • Din Felsefesi, • Felsefe Tarihi kitapları ise ölümünden sonra yayınlanmıştır

#23

SORU: Hutchesona göre güzellik hazzı nasıl tanımlanır?


CEVAP: Hutchesona göre güzellik hazzı iç duyudan kaynaklanmakla birlikte nesnelerin nitelik ve özellikleriyle ilişkisiz değildir. Bu haz doğrudan nesnelerin birincil niteliklerinden değil, onların birlik ve uyumluluk niteliklerinin bir unsuru olan “çeşitlilik içinde birlik” niteliğinden kaynaklanır.

#24

SORU: Hegel Kimdir?


CEVAP: Hegel (1770-1831), idealist bir düşünür olarak “hakiki olan şey ideadır” görüşünü benimser. O, aynı zamanda bir sistem filozofudur; sistemli bir bilgiye dayanmayan bir felsefenin bir bilim meydana getirmediğini, sadece içerik olarak bireysel bir duyuş biçimi veya tarzı ortaya koyduğunu belirtir.

#25

SORU: Hegel’e göre sanatın işlevleri nelerdir?


CEVAP: En kaba anlamda sanatın insanın içtepilerin açlığını doyurma, tutkuların evcilleştirilmemiş gücünü ve arzuların azgınlığını yatıştırma işlevi vardır. Bu yolla insan kendini tutkularının tutsağından kurtararak aynı zamanda da bu tutsaklığın dışına ve üzerine yükselir. Bu yatıştırma, başlangıçta, örneğin bir gözyaşıyla acının azalması olarak ortaya çıkabilir; sonra doğrudan kendi içsel duygusunu sözcüklerle, resimlerle, sesler ve şekillerle ifade bulur. Hegel, bu yatıştırma işlevinin yanı sıra, sanatın bir başka işlevinin, eğitim ve ahlaki ıslah işlevinin olduğunu belirtir. Sanatın insan eğilimlerini ve içtepilerini ahlaki mükemmelliğe hazırlama gibi rolü de vardır. Ancak Hegel, sanatın bu iki temel işlevinin; • Yani arzuların azgınlığını azaltma ile • Eğitim ve ahlaki ıslah işlevlerinin, sanatın özsel amaçları arasında yer almadığını belirtir. Çünkü, aksi düşünüldüğünde, sanatın hakikatin örtüsünü açma amacının ortadan kalkacağını vurgular. Ona göre, “eğitim, arıtma, iyileştirme, mali kazanç, şöhret ve onur için mücadele gibi başka amaçların, sanat olmak bakımından sanat eseriyle hiçbir ilişkisi yoktur ve bunar sanat eserinin doğasını belirlemezler” (Hegel, 1994: 54)

#26

SORU: İmmanuel Kant’ın (1724-1804) başyapıtlarından olan Salt Akim Eleştirisi ( 1781), Pratik Aklın Eleştirisi (1788) ve Yargı Gücünün Eleştirisi (1790) adlı kitaplarının konusu nedir?


CEVAP: İmmanuel Kant’ın (1724-1804) başyapıtlarından olan Salt Akim Eleştirisi (1781), Pratik Aklın Eleştirisi (1788) ve Yargı Gücünün Eleştirisi (1790) üç farklı ana problemin çözümüne odaklanır. • Bunlardan birincisi, nesnel ve evrensel olarak geçerli deneysel yargılarda bulunmanın apriori koşullarını sorgular. Bu sorgulamada Kant, zaman ve mekânı duyumun yani nesnelerin, olgu ve olayların bizi nasıl etkilediğinin apriori koşulları olarak görür. Aklın kategorileri olan nitelik, nicelik, ilişki ve modalite de yargıda bulunmanın apriori koşullarıdır. Yani, biz nesneleri zaman ve mekân içerisinde algılar, onlara ilişkin yargılarımızı da bu kategoriler aracılığıyla ortaya koyarız. • Kant, Pratik Aklın Eleştirisinde ise evrensel ahlaki yargılarda bulunmanın apriori koşullarını sorgular. • Yaşlılık dönemi eserlerinden olan Yargı Gücünün Eleştirisi ise estetik konusuyla ilgilidir. Kant, bu eserinde hazza dayanan yargılarımızın apriori koşullarının olup olmadığı sorusunu araştırır. Yargı Gücünün Eleştirisi bugünkü anlamda felsefi estetiğin temel eseri olarak kabul edilir. Bu üç eleştiri kitabının; • Birinci ve ikincisinde sırasıyla doğa ve ahlak bilgisinin apriori koşullarını araştıran Kant, • Sonuncusunda da estetik alanda elde edilen yargılarda açık olarak genel geçer ve apriori ilkelerin olup olmadığını araştırır.

#27

SORU: Etik ve estetik yargıların duyguya bağlı olduğunu savunan ilk düşünür kimdir?


CEVAP: Francis Hutcheson (1694-1746/7), etik ve estetik yargıların duyguya bağlı olduğunu savunan ilk düşünürlerden biridir. Hutcheson’un güzellik görüşünün ana ilkesi onun “güzellik, bizde ortaya çıkan ideadır” ifadesinde yatar. Estetik haz “iç duyu” aracılığıyla elde edilir. Bu duyu, beş duyu aracılığıyla elde ettiğimiz uyarıcılara dayansa da onlardan tamamen farklıdır. Çünkü, estetik duyunun nesnesi insanın yapısında var olan belli dış objelerden hoşlanmayla ortaya çıkan hazdır. Bu nedenle, güzellik nesnelerdeki bir nitelik değil, nesneleri algılayanın belli duyumlarla elde ettiği hazza karşılık gelir.

#28

SORU: David Hume kimdir?


CEVAP: David Hume (1711-1776), İngiliz deneyimci felsefenin önde gelen filozoflarından biridir. Hume’un felsefi gelişiminde, özellikle ahlak kuramında, Hutcheson’un etkisi derindir. Hume, ahlakın temelinde duygunun yer aldığı görüşünü doğrudan Hutcheson’dan alır. Her iki düşünür güzelliğin nesneye değil, insan yapısına bağlı olarak belli durumda ortaya çıkan bir haz olduğu konusunda hemfikirdir. Hutcheson’un “iç duyu” kavramına karşılık Hume “içsel duygululuk veya duygu” kavramını kullanır.

#29

SORU: Friedrich Schiller kimdir?


CEVAP: Alman romantizminin önde gelen temsilcilerinden olan Friedrich Schiller (1759-1805), edebiyat, şiir, oyun yazarlığı ve estetik alanındaki çalışmalarıyla bilinir. Onun, estetik ve estetik eğitim konusundaki görüşlerinin yer aldığı İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine Mektuplar adlı eseri güzelin felsefi çözümlemesini; sanat ve kültür ile ilişkisini ve bu ilişkinin insanın estetik eğitimi üzerine etkisini araştırır. Schiller’in ileri sürdüğü düşüncelerin çoğu kendisinin de açıkça ifade ettiği gibi Kant’ın Yargı Gücünün Eleştirisinin etkisi altında kalınarak yazılmıştır. Schiller bir yandan Kantçı estetiği yorumlayıp açımlamaya çalışırken öte yandan kendine özgü bir yöntemle güzel kavramını özgürlük kavramının; estetiği de politiğin önüne koyarak zamanının politik ve ahlaki eleştirisini yapar.

#30

SORU: Kant’a göre, güzel sanatların tanımını yapınız?


CEVAP: Kant’a göre, güzel sanatlar insan özgürlüğünün ve artistik dehanın bir ürünüdür (Kant, 2011: 176). Güzel sanatların olanaklılığı deha yoluyla mümkündür. Deha, birçok bakımdan diğer sanatsal bilgi ve becerilerden ayrılır. Her şeyden önce deha özgündür; onun sahip olduğu şey öğrenilebilen, belli kural ve bilgiye dayanan bir beceri değildir. Dehanın özgün olarak ürettiği ürünler örnek niteliği taşır. Onlar öykünme veya taklit yoluyla doğmaz ancak başkaları için bir öykünme, yargılama ölçütü olarak hizmet eder. Bununla ilişkili olarak deha aynı zamanda tıpkı doğa gibi kural koyucudur. Doğa, deha aracılığıyla bilime değil ama güzel sanata kural koyar. Kant burada doğa kavramıyla nedensellik yasasının geçerli olduğu fiziksel doğayı kastetmiyor. Sanata kural koyan doğa, dehanın kendi iç varlığının özgür oyunu sonucu ortaya çıkan ilkelerdir.

#31

SORU: Estetik sözcüğünü ilk kullanan düşünür kimdir?


CEVAP: Baumgarten, estetik sözcüğünü ilk kullanan düşünür olarak Estetik adlı çalışmasında bu kavramın felsefenin bir dalı olarak özerkliğini, sınırlarını ve içeriğini ortaya koymaya çalışmıştır

#32

SORU: Hume’ın “Beğeni Ölçütü Üzerine” adlı çalışmasının ana konusu nedir?


CEVAP: Hume, beğeni yargısının kaynağının içsel olduğunu savunmakla birlikte, genel geçer bir beğeni ölçütü olup olmadığını araştırmaktan da geri kalmaz. Gerçekten de, “Beğeni Ölçütü Üzerine” adlı çalışmasının ana konusu budur. Hume, bu çalışmada amacını şöyle ifade eder: “Bir Beğeni Ölçütü; insanların farklı hissiyatlarının bağdaştırılabileceği bir kural; en azından bir hissi onaylayabileceğimiz, bir başkasını da uygun bulmayacağımız bir hüküm aramamız doğaldır.”

#33

SORU: 18. Yüzyılda Estetiğin temel konularından biri olan kavram hangisidir?


CEVAP: Estetiğin temel konularından biri olan “beğeni” kavramı bu dönemde konuyla ilgili eserlerin ana teması olmuştur. Örneğin; • Francis Hutcheson’un “Güzellik, Düzen, Uyum ve Dizayn”, • David Hume’un “Beğeni Ölçütü Üzerine” ve • Edmund Burke’un “Güzel ve Yüce İdealarının Kaynağı Üzerine Felsefi Bir İnceleme” adlı çalışmaları beğeni yargısını ele alır.

#34

SORU: Hutcheson’a göre, estetik hazzın tanımını yapınız?


CEVAP: Hutcheson, estetik hazzın insandaki “iç duyu” aracılığıyla ortaya çıktığını savunan düşünürlerden biridir. Güzellik hazzı, bu iç duyu yardımıyla bilginin, aklın ve deneyimin herhangi bir katkısı olmadan; kişisel ilgiden ve yarardan uzak; doğrudan ve zorunlu olarak elde edilir. Hutcheson’a göre böyle bir haz doğaldır çünkü herhangi bir gelenek, eğitim ve örnekten bağımsız olarak ortaya çıkar. Zorunludur çünkü iradi eylemlerden bağımsız olarak vardır. Gözümüz açık olduğu sürece estetik nesneye baktığımızda istesek de istemesek de bu haz kendiliğinden ortaya çıkar. Bu hazzın doğrudan veya dolayımsız olması uzun akıl yürütmeler sonucunda veya kişinin kendi ilgisinden kaynaklanan bir ilişkiden veya yarardan ortaya çıkmamasını ifade eder.

#35

SORU: Kant’a göre güzel ile yüce kavramları arasındaki ilişki hangi yönleriyle ilişkili, hangi yönleriyle farklıdır?


CEVAP: Kant, bu konuyu ele alırken güzel ve yüce kavramları arasında ayrım çizer. Ona göre, doğal güzellik nesnenin biçimiyle ilgiliyken; yüce, biçimsiz nesnede bulunur (Kant, 2011:101). Doğal güzellik için kendi dışımızda bir temellendirme zemini aramayız çünkü o duyumumuza ve hazza dayanır. Buna karşın, duyuların nesnesi olabilen hiçbir şeye yüce denemez. Kant’ın kendi ifadesiyle; “gerçek yücelik yalnızca yargılayanın anlığında aranmalıdır, ...doğa nesnesinde değil” (Kant, 2011: 115). Buna göre, yüce doğanın bir özelliği değil de insan aklının bir özelliğidir. Bu, doğada yüce şeylerin bulunmadığı anlamına gelmez. Tam aksine, Kant yüceye örnek verirken genellikle doğal varlıklardan ve oluşumlardan söz eder. Yüce olarak nitelendirdiğimiz şeylerin çoğu doğada bulunsa da yücelik duygusu aklın kendi içinde ortaya çıkan bir yaşantıdır. Yıldızların, gökyüzünün, yanardağ patlamasının, fırtınanın, dehşet bir selin insanda yarattığı heyecanın kaynağı akılla onu sonsuz derinliklerinde takip edemeyen hayal gücü arasında ortaya çıkan çatışmadır.

#36

SORU: Arthur Schophenhauer kimdir?


CEVAP: Arthur Schophenhauer (1788-1860), genel felsefi çizgisi açısından Kantçı bir yaklaşım ortaya koymasına karşın aynı zamanda önemli Kant eleştirmenlerinden biridir. Kant’ın aksine, Schophenhauer duyu deneyiminin ötesinde olanın, yani kendinde şeyin bilinebileceğini savunarak Platoncu idea ile Kantçı kendinde şeyi özdeşleştirir. Kant’a göre kendinde şeyin bilgisi insanın bilgi sınırlarını aşmasına karşın, Schopenhauer’a göre ideanın bilgisine varmak mümkündür. Ancak, ideaların bilgisine doğrudan ulaşılmaz bunun için bir aracı gerekir. Bu araç derin düşünme ve sanat eseridir.

#37

SORU:

On sekizinci yüzyıl aynı zamanda “estetik” sözcüğünün ortaya çıktığı dönemdir. Bu durumda estetik sözcüğünü kullanan ilk düşünür kimdir?


CEVAP:

Baumgarten


#38

SORU:

İngiliz estetiğinde; Francis Hutcheson’un “Güzellik, Düzen, Uyum ve Dizayn” ve Edmund Burke’un “Güzel ve Yüce İdealarının Kaynağı Üzerine Felsefi Bir İnceleme” adlı eserlerinde vurgulanan yargı nedir?


CEVAP:

Estetiğin temel konularından biri olan “beğeni” kavramı bu dönemde konuyla ilgili eserlerin ana teması olmuştur. Örneğin, Francis Hutcheson’un “Güzellik, Düzen, Uyum ve Dizayn”; David Hume’un “Beğeni Ölçütü Üzerine” ve Edmund Burke’un “Güzel ve Yüce İdealarının Kaynağı Üzerine Felsefi Bir İnceleme” adlı çalışmaları beğeni yargısını ele alır.


#39

SORU:

Francis Hutcheson, güzellik görüşünün ana ilkesini hangi sözleriyle ifade eder?


CEVAP:

Hutcheson’un güzellik görüşünün ana ilkesi onun “güzellik, bizde ortaya çıkan ideadır” ifadesinde yatar.


#40

SORU:

Hutcheson, estetik hazzın ne aracılığıyla ortaya çıktığını savunur?


CEVAP:

Hutcheson, estetik hazzın insandaki “iç duyu” aracılığıyla ortaya çıktığını savunan düşünürlerden biridir. Güzellik hazzı, bu iç duyu yardımıyla bilginin, aklın ve deneyimin herhangi bir katkısı olmadan; kişisel ilgiden ve yarardan uzak; doğrudan ve zorunlu olarak elde edilir.


#41

SORU:

Hutcheson'un çeşitlilik içinde birlik ilkesini açıklayınız.


CEVAP:

Hutcheson, matematik şekiller üzerinden açıklamaya çalıştığı ‘çeşitlilik içinde
birlik’ ilkesinin tüm sanat eserleri için aynı şekilde geçerli olduğunu belirtir. Ona
göre, sanat eserindeki güzelliğin temeli parçalar arasındaki birliğin ve her bir parçanın bütüne olan oranında yatar. Bu oran ve orantı ilişkisi Çin, İran, Yunan ve Roma sanatlarında farklılık gösterir. Bu farklılık bu medeniyetlerin sanat ve estetik
anlayışlarını birbirinden ayıran bir özellik olarak ortaya çıkar.


#42

SORU:

David Hume’un felsefi gelişiminde, özellikle ahlak kuramında hangi düşünür etkili olmuştur?


CEVAP:

Hutcheson


#43

SORU:

Hume’a göre, genel sağduyu yukarıdaki kuşkucu iddiayı desteklese de onu reddeden, en azından değiştiren veya sınırlandıran bir başka sağduyu görüşü de vardır. Bu ikinci sağduyu görüşü nedir?


CEVAP:

İkinci sağduyu görüşüne göre, insanlık deneyimi göstermiştir ki bazı sanat ürünleri zaman, mekân, ülke ve kültür farkı olmaksızın ortak olarak güzel ve değerli olarak kabul edilmekte ve beğenilmektedir.


#44

SORU:

Hume'a göre;  Homer, Virgil, Terence ve Cicero gibi birçok düşünür ve sanatçının eserlerinin beğenilmesinin ana nedeni nedir?


CEVAP:

Bu eserlerde zihnimizin hoşlanacağı belli niteliklerin olmasıdır. Bu niteliklerden ortak olarak zevk alıyor olmamız zihnimizin ortak “beğeni ilkelerine” veya “sanat kurallarına”
göre işliyor olmasından kaynaklanmaktadır.


#45

SORU:

Hume’a göre bir zihnin hangi dört noksanlık veya eksikliğe sahip değilse doğal olarak bir sanat eserinden haz duyar?


CEVAP:

Birincisi, duyarlılık veya incelik eksikliğidir. İkinci olarak, pratik eksikliği estetik
duygu veya duyarlılığının olmayışının ana nedenlerinden biridir.  Üçüncüsü, belli güzellik türlerini karşılaştırma deneyimine sahip olmayan bir kişi gördükleri arasındaki farkı söyleyemeyecek ve onlar arasında bir değerlendirme ve derecelendirme yapamayacaktır. Dördüncü olarak, bir sanat eserini değerlendirebilmek için insan zihninin belli önyargılardan arınmış olması gerekir. 


#46

SORU:

Aşık Veysel’in “Güzelliğin beş para etmez, bendeki bu aşk olmazsa.” mısrasını Hume ve Hutsheson'un görüşüne dayanarak açıklayınız.


CEVAP:

Bu düşünürlere göre, estetik hazzın ortaya çıkmasında nesnenin belli özellikleri etkili olmakla birlikte, asıl kaynak insan zihninin yapısında var olan belli bir iç duyudur. Bu iç duyu veya duygu olmasaydı bizde estetik haz ortaya çıkmazdı. Aşık Veysel’in “Güzelliğin beş para etmez, bendeki bu aşk olmazsa.” mısrası bu görüşü çok da güzel olarak yansıtmıyor mu? Aşık Veysel, herhangi bir felsefi çözümleme ve irdeleme yapmaksızın güzellik duygusunun özü itibariyle öznede olduğunu en yalın ifadesiyle ortaya koymaktadır. Aşk, aşık olanın duygusunu yansıtır. Ancak bu, sevgilinin veya aşık olunanın güzellik duygusu uyandıracak belli bir niteliği olmadığı anlamına gelmez.


#47

SORU:

Alman idealizminin önde gelen üç düşünürü olan Fichte, Shelling ve Hegel'in ortak noktası nedir?


CEVAP:

Kant’tan miras kalan özgürlük-zorunluluk problemini felsefi çalışmalarının merkezine koymuş olmalarıdır.


#48

SORU:

Baumgarten'in  1750-1758 yılları arasında yazdığı, estetiği felsefenin bir dalı olarak özerkliğini, sınırlarını ve içeriğini ortaya koymaya çalıştığı eserinin adı nedir?


CEVAP:

Aesthetica (Estetik)


#49

SORU:

Immanuel Kant’ın (1724-1804) başyapıtlarından olan Salt Aklın Eleştirisi ( 1781),
Pratik Aklın Eleştirisi (1788) ve Yargı Gücünün Eleştirisi (1790) üç farklı ana
problemin çözümüne odaklanır. Bu üç problem nedir?


CEVAP:

Bunlardan birincisi, nesnel ve evrensel olarak geçerli deneysel yargılarda bulunmanın apriori koşullarını sorgular.  Kant, Pratik Aklın Eleştirisi’nde ise evrensel ahlaki yargılarda bulunmanın apriori koşullarını sorgular. Yaşlılık dönemi eserlerinden olan
Yargı Gücünün Eleştirisi ise estetik konusuyla ilgilidir. Kant, bu eserinde hazza dayanan yargılarımızın apriori koşullarının olup olmadığı sorusunu araştırır.


#50

SORU:

Kant'ın nitelik ve nicelik yönünden beğeni yargısı nasıldır?


CEVAP:

Kant, daha ilk basamakta nitelik yönünden beğeni yargısını çözümlerken ‘güzel’ kavramını ‘iyi’ ve ‘doğru’ kavramlarından ayırarak kendi başına özerk bir estetik değer olarak ortaya koyuyor. Kant, nicelik yönünden beğeni yargısını ele alırken onun temelde öznel bir yargı olmasına karşın genel bir yargı olması gerektiğini savunur. Ona göre, haz ve hoşlanma söz konusu olduğunda bu duyuya dayanan beğeniler tartışılmaz.


#51

SORU:

Beğeni yargısının ilişki yönünden çözümlemesini yapmak için onun amaç veya ereğine bakmak gerekir. Kant'a göre amaçsallık türleri nelerdir?


CEVAP:

Kant’a göre, iki tür amaçsallık vardır. Nesnel amaçsall›k bir kavram aracılığıyla bilinirken öznel amaçsallık kavram aracılığıyla bilinmez. Ahlaki yargılarda nesnel amaçsallık; beğeni yargılarında veya estetik yargılarda ise öznel amaçsallık bulunur. Kant öznel amaçsallığı “amaçsız amaçsallık” olarak tanımlar. Öznel amaçsallık anlama ve hayal gücü yetilerinin birbirleriyle oynadıkları özgür oyun olarak ortaya çıktığı ve belli bir kavramla ifade edilemediği için amaçsal değildir. Bu iki yeti arasındaki uyumun farkına haz ve hoşlanma hissi ile varırız. Ama burada, bu özgür oyunda bir biçimsel amaçsallık vardır.


#52

SORU:

Güzel bizi sakinleştirirken yüce sonsuzu düşünen akıl ile aşılmaz sınırları olan hayal gücü arasında uyumsuzluk ortaya çıkararak bizi sarsar ve kendimizden geçirir. Bundan yola çıkarak; " Güzel bizi ............, yüce ise .............." cümlesinde boş bırakılan yerler için uygun ifadeler nedir?


CEVAP:

Büyüler, harekete geçirir


#53

SORU:

Schiller’in tasarladığı estetik eğitiminin temel amacı nedir?


CEVAP:

Schiller’in tasarladığı estetik eğitiminin temel amacı, modern çağın kişi bütünlüğü bozulmuş insanını estetik ve sanat eğitimiyle kendini tamamlamış ve gerçekleştirmiş özgür bireyler kılmaktır. Böyle bir eğitimle insanın hem bilişsel ve rasyonel doğası; hem de duyuşsal doğası, hisleri, arzuları ve duyguları geliştirilebilir.


#54

SORU:

Hegel felsefesinde Tin ne anlama gelmektedir?


CEVAP:

Hegel felsefesinde Tin, genel anlamda insan zihnini ve onun ürettiklerini ifade eder. Bu anlamda Tin, doğanın karşıtıdır. Tin, subjektif tin ve objektif tin olmak üzere iki şekilde kendini gösterir. Subjektif tin bireysel psikolojik yaşamın tamamını kapsar. Özü bakımından tinsel bir varlık olan insan bilinç ve özgürlük sahibidir. Ancak bu bilinçlilik ve özgürlük tek tek insanlarda doğuştan var olmadığı gibi, insan türü bakımından da
başlangıçta mevcut değildi. Bütün bunlar tarihsel süreç içerisinde gelişmiştir. Kendi egoizmi içinde tutkularının ve kör içgüdüsünün egemenliği altında olan sübjektif tin ilkin başkalarının kendi benzerleri olduğunu anlayarak özgürlüğün yalnızca kendisi için olmadığının farkına varır ve onu başkaları için de ister. Böylece objektif tin halk veya devlet şeklinde ortaya çıkmış olur. Bu anlamda objektif tin bir sosyal grubun geleneğinde veya yasalarında varlık bulan, grup üyelerinin bilinç ve karakterinde yerleşmiş ortak tindir.


#55

SORU:

"Felsefenin tek ve ebedi aracı sanattır" sözünü söyleyen düşünür kimdir?


CEVAP:

Schelling


#56

SORU:

Schophenhauer’a göre, ideanın bilgisine ancak deha ulaşabilir. Schophenhauer, dehayı nasıl tanımlamıştır?


CEVAP:

Deha yaşamdaki tüm ilişkilerin etkisinden kurtulmuş, yarar gözetmeyen, yeter sebep ilişkisinden bağımsız, isteklerinin ve iradesinin ötesine geçmiştir. Dehada “bireysel şeyleri değil, bu şeylerin idealarını bilme yeteneği vardır”.