FİLM VE VİDEO KÜLTÜRÜ Dersi SİNEMADA ANLATI soru cevapları:
Toplam 21 Soru & Cevap#1
SORU:
Bir öyküde anlatı biçimi nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Birbirlerine benzer öyküler farklı tarzlarda anlatılabilirler. Anlatı biçimi, olay, karakter, çatışma gibi anlatı öğelerinin bir araya getirilme ve düzenlenme biçimidir. Anlatının içinde hangi öğelerin bulunduğu, hangilerinin daha belirgin ya da vurgulanmış olduğu, öykünün nasıl başlayıp bittiği o anlatının biçimini belirler.
#2
SORU:
Anlatılar biçimleri ve yapıları bakımından hangi şekillerde ele alınabilir?
CEVAP:
Anlatılar, biçimleri ve yapıları açısından klasik, modern ve postmodern anlatılar olarak ele alınabilir.
#3
SORU:
Klasik anlatılarda olay örgüsü nasıldır? Kısaca açıklayınız
CEVAP:
Filmler olayların belli bir sırada anlatılmasından oluşur. Klasik anlatılarda olay örgüsünün biçimi çok belirleyicidir. Olaylar doğrusal biçimde birbirlerine eklenmişlerdir. Olaylar arasındaki neden-sonuç ilişkileri belirgin ve güçlüdür. Başka bir deyişle, olaylar birbirlerine neden-sonuç ilişkileriyle bağlanırlar. Karakterlerin hayatındaki düzeni bozan bir şeyler olur. Bundan sonra olup bitenler düzeni yeniden oluşturmak içindir. Her şey önceki olaylar nedeniyle ortaya çıkar. Olaylar arasındaki bağlantılar açıktır, kolay anlaşılır.
#4
SORU:
Klasik bir anlatıda olayların anlatılışı sırasında zaman, mekan ve eylemde neye dikkat edilir?
CEVAP:
Klasik anlatıda olayların anlatılışı sırasında zaman, mekan ve eylemde sürekliliğin korunmasıdır. Zaman, mekan ve eylemde yapılan atlamalar seyircinin olay akışını, konuyu anlamasını engellemeyecek, zihnini karıştırmayacak biçimde gerçekleşir.
#5
SORU:
Klasik anlatılarda olayların başlangıç, gelişme ve sonuç yapısı nasıldır? Kısaca açıklayınız.
CEVAP:
Klasik anlatılarda olaylar başlangıç, gelişme ve sonuç yapısı sergilerler. Başlangıçta öykünün sorunu, ana çatışma sergilenir. Gelişme bölümünde olaylar yoğunlaşır, çatışma güçlenir. Seyircinin tahminlerini boşa çıkaran, erteleyen ya da yanıltan olaylar geciktirim ve sürprizleri ortaya çıkarır. Sonuç bölümünde ise çatışmanın en yüksek şiddetine ulaştığı doruk noktasına varılır, çatışma çözülür ve film sona erer. Öykünün başlangıcında var olan durumdan sondaki duruma gelene dek değişimler olur. Karakterlerin hayatı, bakış açısı, ilişkileri az ya da çok bir değişime uğrar.
#6
SORU:
Klasik anlatılarda geciktirim nedir? Açıklayınız.
CEVAP:
Seyirci film boyunca olayların gelişimine, karakterlerin başına gelecek olaylara, öykünün nasıl biteceğine ilişkin tahminlerde bulunur. Film, ilk başta tahmin ettiği ya da arzu ettiği gibi bitse de seyircinin sona varana dek filmi izlemesini, izlerken merak duygusunun kışkırtılmasıyla zevk almasını sağlayacak yöntemler gerekir. Bu yöntemlerden biri olan geciktirim (suspense), beklenen sona varışın ertelenmesi, olayların nasıl ilerleyeceğine ilişkin belirsizlik yaratılması anlamına gelir.
#7
SORU:
Bir anlatıda protagonist ve antagonist kavramları neyi ifade eder? Açıklayınız.
CEVAP:
Her bir film başlarından bir şeyler geçen birilerinin öyküsünü anlatır. Onlar filmin karakterleridir. Genellikle olaylar bir karakterin çevresinde döner. Bu, filmin başkarakteridir. Bu karaktere protagonist diyoruz. Karşısında, genellikle filmin sonuna dek çatışma içinde bulunduğu bir karşıt karakter vardır. Bu da antagonisttir. Filmin doruk noktasında bu iki karakterin çatışması doruğa çıkar ve çözülür.
#8
SORU:
Bir filmin öyküsünde karakterler hangi boyutlardan oluşur? Kısaca açıklayınız.
CEVAP:
Karakter, tıpkı gerçek insanlar gibi üç boyuttan oluşur: Ruhsal, toplumsal, fiziksel.
- Fiziksel boyut: Karakterin dış görünüşü, duruşu, mimikleri, jestleri, giyinme ve yürüme biçimi gibi özellikler onun fiziksel boyutunu oluşturur.
- Toplumsal boyut: Karakterin ailesi, eğitim düzeyi, ekonomik durumu, mesleki hayatı, yaşadığı ev, inançları, politik görüşü, dünyaya bakışı onun toplumsal boyutunu oluşturan özelliklerden bazılarıdır.
- Ruhsal boyut: Karakterin doğduğu andan başlayarak yaşadıklarının onda bıraktığı izler, düşleri, anıları, karmaşaları, duygusal özellikleri, güdüleri, bilinçaltından kaynaklanan davranışları ya da saplantıları onun ruhsal boyutunu oluşturur.
#9
SORU:
Karakterin inandırıcılığını sağlayan başlıca öğeler nelerdir?
CEVAP:
Öyküleme, yalnızca öykü kurgusunun yapılmasıyla gerçekleşmez. Kişileştirme, başka deyişle karakter yaratma, bu sürecin önemli bir parçasıdır. Karakterlerin inandırıcı olması filmin başarısını etkiler. Karakterin inandırıcılığını sağlayan başlıca öğeler; güdü, değişme, tutarlılıktır.
#10
SORU:
Bir karakterdeki güdü kavramı neyi ifade eder? Kısaca açıklayınız.
CEVAP:
Filmlerdeki karakterler öykü süresince bir şeyler yaparlar ya da başlarına bir şeyler gelir. Eylemleri, öykünün ilerleyişini belirler. Bu eylemler bazı dış nedenlere ve karakterlerin güdülerine bağlı olarak ortaya çıkar. Yani, onları şöyle ya da böyle davranmaya, tepki göstermeye iten, güdüleyen bir neden vardır. Kimi güdüler kısa sürelidir, dışsaldır ya da geçicidir, kimileri de karakterin kişilik özelliklerinden, geçmiş yaşantısından kaynaklanan ve bütün hayatındaki eylemlerini belirleyen başat bir güdüdür. Karakterin yemek yemesine neden olan şey açlık güdüsüdür ama çok fazla çalışması başarma güdüsünden kaynaklanabilir. Filmin öyküsü içinde karakterin eylemleri onu güdüleyen şeyi, davranışlarının ardındaki gerçek ve gizli nedeni anlamamızı sağlar.
#11
SORU:
Bir öykü içindeki karakterde meydana gelen değişme ne açıdan önemlidir?
CEVAP:
Karakterler öykü içinde çatışmalara girer, bir şeylerle ya da birileriyle ve hatta bazen kendileriyle mücadele ederler. Bir çatışma yaşayan kişi az ya da çok, şu ya da bu yönde değişir. Değişmeleri, yaşadıklarından etkilendiklerini, örneğin, ders aldıklarını, güçlendiklerini ya da pişman olduklarını gösterir. Bu da film karakterlerinin gerçek hayattaki kişilere daha çok benzemesine, inandırıcı ve gerçekmiş gibi görünmelerine yardımcı olur.
#12
SORU:
Karekterde meydana gelen değişim nasıl olmalıdır ve bunu önemi nedir? kısaca açıklayınız.
CEVAP:
Değişme adım adım, belirli olaylar ve durumlar sonucunda ortaya çıkar. Ansızın değişen ya da tutarlı nedenler olmadan bambaşka bir kişiliğe, dünya görüşüne bürünen karakter inandırıcı olmaz.
#13
SORU:
Bir karakterin tutarlılığı ne açıdan önemlidir? Kısaca açıklayınız.
CEVAP:
Karakterlerin fiziksel, toplumsal ve ruhsal boyutlarıyla yaratılmaları gerektiğinden söz etmiştik. Karakterin eylemi bu üç boyuttaki özelliklerine uygun olmalıdır. Öykü boyunca yaptığı seçimler, kararları, davranışları onun toplumsal ve ruhsal geçmişiyle, fiziksel özelliklerinin kişiliğine yansıma biçimiyle tutarlıysa karakter inandırıcı olabilir. Bu tutarlılık tümüyle öykü içinde kurulur. Seyircinin karakter hakkında bildikleri ve izlenimi onun ne yapıp yapamayacağı konusunda bir fikir sahibi olmasını sağlar. Aykırı gibi görünen ve şaşırtıcı eylemlerin bile karakterin bir yanıyla ilintili olması, seyircinin bunu anlaması gerekir.
#14
SORU:
Filmlerde karakterlerin içine girdiği çatışmanın önemi nedir? Kısaca bahsediniz.
CEVAP:
Filmlerde karakterlerin içine girdiği pek çok çatışma görürüz. Bunlardan biri filmin temel çatışmasıdır ve kahramanın mücadelesinin nedenidir. Filmin sonunda bu çatışma çözülür. Çatışma, karakterden doğar. Karakterler de kendilerini bu çatışmaların içinde ortaya koyar. Filmin öyküsünün sonunu tahmin etsek ya da bilsek bile çatışmadan kaynaklanan mücadeleyi seyretmek hoşumuza gider. Bizi ilgilendiren o çatışmayı çözüme ulaştıracak mücadeledir. Bu mücadeleye tanık olmayı severiz.
#15
SORU:
Karakter çatımaları kaç farklı türde olur? Bunlara kısaca değininiz.
CEVAP:
Çatışmalar farklı türlerde olabilir:
- İç çatışma: Karakterin kendisinden kaynaklanan bir engel iç çatışmaya neden olur.
- Dış çatışma: Kahramanın başka biriyle, bir nesneyle, doğal bir güçle ya da bir felaketle olan çatışması dış çatışmadır.
#16
SORU:
Öyküleme sırasında filmin zaman boyutu nasıl gerçekleşir?
CEVAP: - Olayların art arda gelişiyle. Her şeyden önce, olaylar öyle bir ardıllık içinde anlatılır ki aralarda atlamalar olsa bile eğer nedensellik korunmuşsa belli bir zamansal akış oluşur.
- Farklı zaman dilimlerinin ardıl olayların arasına girmesiyle. Öykü hangi çağda, yılda, günde geçerse geçsin anlatım olaylar o anda oluyormuş gibi kurulur.
- Öykü süresinin sıkıştırılması ya da genişletilmesiyle. Kimi filmlerde o kadar uzun bir sürede geçen bir öykü anlatılır ki zaman atlamaları büyük olur. “Genellikle bir filmin olay örgüsü öykü süresinin belirli dilimlerini seçer” (Bordwell, Thompson, 2008:81). Öykü 2 yıllık bir süreyi kaplayabilir ama olay örgüsü yalnızca anlatılması gereken olayları sunarak bu 2 yılı 2 saatlik bir sürede anlatır. Tam tersi de mümkündür.
- Seyircinin süreyi algılayışının yönetilmesiyle. Seyircinin heyecanlanması, duygulanması ya da kuşkulanması, filmi seyrederken hissettiği süre duygusunu etkiler. Buna psikolojik zaman da diyebiliriz. Klasik anlatı olay örgüsü, karakter ve çatışma öğelerini seyircinin ilgisini ve merak duygusunu canlı tutacak biçimde bir araya getirir. Seyirci, karakterlerin başına neler geleceğini, içine girdikleri çatışmalardan nasıl çıkacaklarını merak ettiği sürece filmden kopmayacaktır. Bunu sağlamanın çeşitli tekniklerinden biri de geciktirimdir.
#17
SORU:
Modern anlatının ortaya çıkışı nasıl olmuştur? Kısaca açıklayınız.
CEVAP:
Sinema 1800’lü yılların sonunda bir eğlence aracı olarak toplum hayatına girdiği zaman film endüstrisi daha çok seyirci çekebilmek için yollar, yöntemler bulmaya başlamıştı. Klasik anlatının kuralları, gelenekleri de bu çabalar ve deneyimlerle ortaya çıktı. 1950’li yılların sonlarına gelindiğinde özellikle Avrupa’da yaşayan sanatçıların, sanat ve düşünce ortamının katkılarıyla yeni sinema anlayışları ortaya çıkmaya başladı. Bresson, Antonioni, Bergman, Godard, Pasolini, Resnais, Tarkovski gibi modernist yönetmenler genel olarak klasik anlatının kurallarını ve geleneklerini yıkarak yeni anlatım yöntemleri aradılar. Böylece modern (çağdaş) anlatı olarak adlandırılan farklı biçimler ortaya çıktı.
#18
SORU:
Modern anlatıların özellikleri nelerdir? Açıklayınız.
CEVAP:
Modern anlatıları belirli kurallar ve geleneklerle açıklayamayız; çünkü bu anlatılar varolan gelenekleri yıkmak, endüstrinin gereklerinin dışında, daha özgür anlatım olanakları bulma çabalarının sonucunda ortaya çıkmıştır; ancak, ortak yönlerinden, özellikle öykülemeyle ilgili yöntemlerinden söz edebiliriz. Modern anlatılarda;
- Olay örgüsü doğrusal değildir.
- Olaylar arasındaki nedensellik ilişkisi zayıftır.
- Anlatı öğelerinin oluşturulma ve sunulma biçimi, karakterlerin, olayların, öykünün tamamlanmamış olduğu izlenimini yaratır.
- Olayların akışıyla ilgisi olmayan başka olaylar, bölümler filmde yer alabilir.
- Karakterlerin geçmişleri, onları güdüleyen şeyler ve amaçları belirsizdir. Seyircinin onlarla özdeşleşmesi güçleşir. “Modern sinemada karakterlere yoğunlaşma psikolojik karakterleştirmeyi içermez. Modern sanat filmlerinin ilgi odağı özel bir karakterin özel bir çevreyle karşılaşmasından ziyade karakterlerin genel insani durumudur.” (Kovacs, 2010:68).
- Çatışmalar açık ve berrak değildir.
- Filmin sonunda çatışmalar çözülmeyebilir.
- Olayların nasıl sonuçlandığı, karakterlere ne olduğu seyircinin yorumuna bırakılabilir.
- Olayların öncesi, nedenleri konusunda seyirciye bilgi verilmez.
- Bir olay anlatılmak yerine yalnızca ima edilir. Bu olayın olduğuna ilişkin bir izlenim ediniriz. Buna eksiltme denir.
- Olaylardan çok kavramlar, düşünceler, tema öne çıkar.
- Seyircinin filmin anlattığı olaylardan çok nasıl anlattığı üzerinde düşünmesi istenir.
#19
SORU:
Postmodern anlatının doğuşunu nasıl olmuştur? Kısaca açıklayınız.
CEVAP:
Postmodernizmin sinemadaki yansımaları 1980’lerde görülmeye başlanmıştır. Modern anlatılar klasik anlatı geleneklerinden uzaklaşmış, ana akım sinemanın uzlaşımlarını tekrarlamayan biçimsel ve tematik arayışlara girmişti. Anlatıda doğrusallığı kırılması modernist filmlerin en belirgin özelliği olarak karşımıza çıkmıştı. Postmodern anlatılar ise, klasik anlatının doğrusallığına geri dönmüştür.
#20
SORU:
Postmodern anlatının diğer anlatılardan farkı nedir ve belirleyici özellikleri nelerdir? Kısaca değininiz.
CEVAP:
Son 20, 30 yıl içinde yapılmış, klasik ve modern anlatıların kimi özelliklerini barındıran ama aynı zamanda bu özellikleri farklı biçimde kullanıp biraya getiren filmler postmodern kavramı altında değerlendirilmektedir. Bu anlatılar hem film endüstrisinin beklentilerine uyum sağlamış hem de yeni bir tarz içinde günün seyirci algısını tatmin etmiştir. Her bir filmin kendi anlatısı içinde değişik yöntemleri kullanma biçimi farklı olabilir. Postmodern filmler her şeyi daha az ciddiye alırlar. Her şeyden bir parça seçip bir araya getirme, başka filmlerden, sanat dallarından alıntılar yapma, ince alayla ciddi konuları ve eserleri hafifleştirme gibi yöntemlerle yüksek sanat ve kitle sanatı ayrımını eleştirirler.
#21
SORU:
Postmodern anlatıda karşılaştığımız başlıca anlatısal yöntemler nelerdir?
CEVAP:
Postmodern anlatıda karşılaştığımız başlıca anlatısal yöntemleri şöyle sıralayabiliriz:
- Öz-düşünümsellik: Filmin, anlatma eylemini, sinema tarihine ve tekniğine özgü öğeleri sergilemesi ve açığa vurmasıdır. Klasik anlatılarda ise anlatım, yani öyküleme seyirciden gizlenir.
- Metinlerarasılık: Bir filmde başka bir filme, sanat eserine, popüler kültüre ve medya ürünlerine gönderme yapılması.
- Alıntılar yapma: Diğer anlatı tarzlarından, filmlerden ya da sanat eserlerinden alıntılar yapmak. O metinlerdeki kalıpları, anlatımları, biçemleri kopyalamak.
- Kolaj: Birbirinden farklı biçemleri, tür kalıplarını bir arada kullanmaktır.
- Parodi: Ciddi bir eserin, belli bir öykü kalıbının, türün komikleştirilerek taklit edilmesidir.
- Eklektizm: İşe yarayabilecek yöntemleri ve öğeleri aralarındaki düşünsel, biçemsel, tarihsel ya da coğrafi farklılıkları önemsemeden bir araya getirmek.