FİTOPATOLOJİ Dersi KONUKÇU BİTKİDE MEYDANA GELEN YAPISAL VE FİZYOLOJİK DEĞİŞİMLER soru cevapları:

Toplam 55 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU: Nekroz kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Proplastların bozulması sonucunda hücrelerde ve dokularda ölümler meydana gelir. Bu ölümlerin sonucunda oluşan koyu renkli ölü alanlara nekroz denilir. Nekrozlar bitkinin köklerinde, gövdelerinde, yapraklarında, çiçeklerinde, meyvelerinde ve tohumlarında gelişebilirler.

#2

SORU: Sararma (Kloroz) kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Klorofil oluşumundan sorumlu kloroplastların bozulması sonucu bitkinin yeşil renkli doku ve organları sarı renge dönüşür. Bu renk değişimine kloroz denir. Bazen bitki patojenleri ve bitki besin maddesi noksanlıkları da benzer şekilde kloroz oluşturabilirler.

#3

SORU: Solgunluk kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitkilerin fotosentez işlemi sırasında transpirasyonla kaybettikleri suyu köklerinden karşılayamaması sonucu hücreler turgorunu kaybeder ve pörsür. Bitkinin genelinde ortaya çıkan bu su kaybı solgunlukla sonuçlanır.

#4

SORU: Solgunluk nasıl ortaya çıkmaktadır?


CEVAP: ? İletim demetlerinin tıkanması, ? İletim demetleri yapısının bakteri ve funguslar tarafından üretilen polisakkarit, enzim ve toksin gibi maddeler tarafından zarar görmesi, ? Köklerden bitkinin su ihtiyacının yeterince karşılanamaması durumlarında solgunluk ortaya çıkar. İletim demetlerinin funguslar tarafından tıkanmasına tracheomycosis, bakteriler tarafından tıkanmasına tracheobacteriosis denir.

#5

SORU: Bitkilerde solunum nasıl gerçekleşmektedir?


CEVAP: Oksijenli (aerobik) ve oksijensiz (anaerobik) solunum olmak üzere 2 tip solunum yapılır. Solunum yoluyla üretilen enerji bitkiler tarafından değişik tipte hücre çalışmalarında kullanılır. Örneğin, protein sentezi, enzimlerin aktivasyonu, hücre büyüme ve bölünmeleri, savunma reaksiyonları ve diğer konukçu işlemlerinde, solunum tarafından üretilen enerjiden yararlanılır. Solunumda çok sayıda enzim görev alır. Patojenler bitkileri etkilediğinde genellikle solunum oranı artar. Zarara uğrayan dokular sağlıklı dokulara göre daha fazla karbonhidrat depolamaya başlar. Patojenin sporulasyonu ve çoğalması sürekli olarak artar ve simptomların ortaya çıkma süresi kısalır. Solunumda görev alan enzimlerin konsantrasyonu artmaya başlar. Bitkilerde savunma mekanizmasıyla ilgili olan birçok fenolik bileşiğin birikimi ve oksidasyonu artan solunumla birlikte artmaya başlar. Hastalıklı bitkilerdeki artan solunum, fenolik bileşiklerin ana kaynağını oluşturan pentoz döngüsünün artmasıyla sonuçlanır. Pentoz döngüsü glikolitik döngüyle yer değiştirir ve bitkilerde yaşlanma ve farklılaşma görülür. Bu hormonlar, toksinler, yaralanma, açlık ve benzeri olaylarla artma eğilimindedir.

#6

SORU: Sulanma (hidrosis) kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Hasta bitkilerde hücre içi sıvısının hücreler arasındaki boşlulara dolmasına hidrosis denir. Hidrosis’ in ortaya çıktığı bitki kısımları şeffaf veya yağ lekesi görünümlüdür. Patojen enfeksiyonları, aşırı ve ani sıcaklık düşüşü gibi faktörlere bağlı olarak hücre membranının (zarının) zarar görmesi sonucu hidrosis belirtileri ortaya çıkabilir.

#7

SORU: Yanıklık kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitki dokularının canlı ve cansız hastalık etmenlerinin etkileri sonucunda bünyelerindeki suyu kaybederek kurumaları sonucu ortaya çıkan belirtilerdir. Patojenler, bitki dokularına hızlı bir şekilde saldırırlarsa hücreler ani olarak su kaybederler ya da yaz aylarında bitkiler günün sıcak saatlerinde aşırı su kaybedebilirler. Bunların sonucunda bitkilerde yanıklık belirtileri ortaya çıkar.

#8

SORU: Tylosis kavramını açıklayınız?


CEVAP: Bitkilerde yaralanma nedeniyle iletim demetlerinin içine doğru düzensiz hücre gelişmesi sonucu iletim demetlerinin tıkanması olayıdır.

#9

SORU: Bitkilerde su ve besin maddesi taşımındaki değişiklikler nasıl gerçekleşmektedir?


CEVAP: Birçok bitki patojeni, bitkilerdeki su ve besin maddesi taşınımını etkiler. Bazı patojenler, bitki köklerinin fonksiyonunu bozarak bitkinin daha az su almasına neden olur, bazıları da iletim demetlerini tıkayarak su ve besin maddelerinin bitki tarafından alımını engeller. Diğer bazı patojenler ise yaprak ve stomaları etkileyerek transpirasyonun artmasına ve dolayısıyla bitkilerin susuzluk çekmelerine neden olabilirler. Çökerten etmenleri ile kök çürüklüğü oluşturan fungus ve bakteriler, çoğu nematodlar ve bazı virüsler, bitkilerin toprak üstü organlarında hiç simptom göstermeden köklerin yapısını bozabilirler. Kök zararı direkt olarak kökler tarafından kullanılan suyun miktarını azaltır ve kök sisteminin bozulmasına neden olur. Bazı solgunluk etmenleri bitkinin su absorpsiyonunu azaltarak saçak kök oluşumunu engeller. Bazı patojenler (Rhizobium tumefaciens, Rhizobium vitis, Plasmodiophora brassicae) ve kök ur nematodları (Meloidogyne sp.) gövde veya köklerde ya da her ikisinde gal oluşumuna neden olabilirler. Aşırı gal üretimi sonucu ksilem tıkanır ve bitkilerin su alımı engellenir. Solgunluk etmeni fungus ve bakteriler ksilemde zarara yol açarak ksilem yoluyla su taşınımını sekteye uğratırlar. Bu patojenlerin iletim demetlerinde oluşturdukları büyük moleküllü maddeler (polisakkaritler) ile hastalık etmenlerinin spor, misel gibi yapıları nedeniyle iletim demetleri tıkanır. Bunun sonucu olarak, etkilenen konukçularda su akışı azalır ya da enfeksiyona yakın dokularda iletim demetleri çöker, iletim demetlerinde tylosis (tylose oluşumu) oluşur. Pas, mildiyö, elma kara lekesi gibi hastalıklar kütiküla ve epidermisi zarara uğratarak etkilenmiş dokulardan aşırı su kaybına neden olurlar. Turgor basıncı bozulur ve bitki yaprakları solar. Sonunda bitkinin yapısı bozulur ve ölüm meydana gelir.

#10

SORU: Bitkilerde solunum kaç aşamada gerçekleşmektedir?


CEVAP: Bitkilerde solunum iki aşamada gerçekleşir: ilk aşama glikozun purivik aside dönüşümü yani Glikoliz evresi olup sitoplazmada gerçekleşir. İkinci aşama purivik asidin degradasyonu olup Krebs çemberi olarak bilinen Trikarboksilik asit (TCA) evresidir ve oksijenin varlığında mitokondriumda gerçekleşir. Normal koşullar altında ve oksijenin varlığında bir molekülden 6 molekül karbondioksit ve 6 molekül su ortaya çıkar.

#11

SORU: Obligat fungal patojenler fotosentetik ürünlerin birikimine nasıl etki etmektedir?


CEVAP: Obligat fungal patojenler fotosentetik ürünlerin birikimine neden olurlar. Patojenin etkilediği alanlarda inorganik besinler birikir. Böyle alanlarda fotosentez azalır ve solunum artar. Enfekteli alanlarda nişasta ve diğer maddeler birikmeye başlar. Yapraklardaki nişasta birikimi şoem nekrozlarına neden olur.

#12

SORU: Lekeler kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitkilerin değişik organlarında (yaprak, çiçek, dal ve meyve gibi) ortaya çıkan ve genellikle daha koyu renkte bir sınırla çevrili olan açık ya da koyu renkli belirgin nekrotik alanlara leke adı verilir. Genellikle funguslar yuvarlak, bakteriler köşeli, virüsler ise mozaik desenli, halka ya da zigzag şeklinde sarı lekeler oluştururlar. Yüzeysel lekelere daha çok yaprak ve çiçeklerde rastlanır. Dal ve meyvelerdeki lekeler ise daha çökük tiptedirler. Küçük lekeler birleşerek daha büyük lekeleri oluşturabilmektedir.

#13

SORU: Kanser yaraları kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Çeşitli etmenlerin etkisiyle bitkilerin kök ve gövdelerindeki korteks ve kabuk dokularında oluşan sınırlı nekrozlara “kanser” adı verilir. Nekrotik yara dokuları genellikle kallusla çevrilidir ve bu şekilde etrafındaki sağlıklı dokudan ayrılır. Bitki patojenlerinin sebep olduğu kanserlerde, patojenin ve yaranın kapanmasını sağlayan kallus dokusunun karşılıklı faaliyetleri sonucu iç içe şişkinlikler şeklinde derin ve açık kanser yaraları oluşur. Fungal patojenler; Nectria galligena ve Endothia parasitica’nın meyve ağaçlarında oluşturduğu kanserler örnek olarak verilebilir.

#14

SORU: Çökerten (Damping off) kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Genç bitkilerin gövdesinin toprakla birleştiği kısımlarda patojenlerin etkisiyle oluşan nekrozlar sonucunda bitkiler aniden solarlar ve kök boğazından kıvrılarak toprağa düşerler. Bu düşüşler topluca olur ve özellikle fideliklerde yer yer boşluklar meydana gelir. En yaygın görülen çökerten etmenleri Rhizoctonia solani, Pythium, Phytophthora ve Fusarium türleridir. Özellikle sebze fide firmalarında yetiştirilen fidelerde sıklıkla ortaya çıkan hastalık grubu olup koşulların uygun olması durumunda önemli ekonomik kayıplara sebep olabilmektedir.

#15

SORU: Çürüklük kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitkilerin değişik organlarındaki (kök, gövde, yumru, tohum, meyve vb.) dokuların yapılarının bozulması sonucunda oluşan dağılmalara “çürüklük” adı verilir. Genellikle funguslar kuru, bakteriler ise yaş çürüklük oluştururlar. Fungus ve bakterilerin bazıları pektolitik enzim salgılayarak yumuşak ve sulu çürüklüğe neden olurlar. Bazı meyve hastalıklarında meyveler çürürken hızla su kaybederler ve büzüşerek kururlar. Buna “mumyalaşma” adı verilir. Monilya hastalıkları buna örnektir.

#16

SORU: Akıntılar kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitki dokuları çeşitli nedenlerle zarar gördüklerinde bu dokularından sıvılar çıkar. Bu çıkan sıvılara “akıntı” adı verilir. Akıntılara bazı bitki hücre zarlarının erimesiyle hücre öz suyunun akması ya da özellikle nemli koşulların sürdüğü yerlerde, yaralanmış bitki dokularına giriş yapan bakteriler sonucu oluşan kremimsi renkli veya sütümsü renkli maddeler (eksudat) neden olabilirler. Bazen fizyolojik bozukluklar sonucunda şekerli maddeler içeren akıntılar da meydana gelebilir. Bu akıntılar üzerinde nemli koşullarda saprofit funguslar gelişebilir. Fungusların çoğalması sonucu akıntılar siyah renk alır. Buna “Fumajin” ismi verilir. Fumajinli meyvelerin pazar değeri düştüğü için fumajin, önemli ekonomik kayıplara sebep olabilmektedir.

#17

SORU: Geriye doğru ölüm kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Çok yıllık bitkilerde sürgünlerin ucundan başlayıp aşağıya doğru gelişme gösteren geniş nekrozlar şeklindeki belirtilere “geriye doğru ölüm” adı verilir. Bazı patojenler ve kuraklık da geriye doğru ölümler oluşturulabilir. Sert çekirdekli meyvelerde monilya, limonda uç kurutan hastalıkları bu tip belirtilere neden olmaktadır.

#18

SORU: Hipoplastik simptomlar kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitki organ ve dokuları normal görünüşlerinden daha küçük veya daha açık renkli ve de bitki tam olarak gelişemiyorsa buna “hipoplasya (hipoplasia)” adı verilir. Bu olay sonucu oluşan simptomlara ise “hipoplastik simptomlar” denir. Bu simptomları şimdi tek tek inceleyeceğiz.

#19

SORU: Cüceleşme kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitkilerin normal büyüklüklerinden daha küçük kalması ya da bitkilerin normal büyüklüklerine ulaşamaması durumuna “cüceleşme” denir. Bu tip belirtilere besin elementi noksanlıkları, fungus, bakteri ve virüs gibi biotik faktörler sebep olurlar.

#20

SORU: Rozetleşme kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitkilerde boğum aralarının uzayamaması, boğumların birbirine yaklaşması sonucunda ortaya çıkan şekil bozukluğudur. Bitkilerin çiçek, yaprak, sürgün ve dallarında görülür. Bu tip belirti daha çok virüsler tarafından oluşturulmakla beraber herbisitlerin toksik etkileri sonucunda da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca bazı bitki besin elementi noksanlıkları da bu tip belirtiye neden olmaktadır. Örneğin elmalarda Orta Anadolu Bölgesinde çok görülen çinko ve bor noksanlığı sonucu kamçılaşma denilen olay meydana gelmektedir. Kamçılaşan bu sürgünlerin uç kısmına bakılacak olunursa yaprakların birbirine çok yakın çıkması ile adeta bir top veya çiçek durumu aldığı görülür. Fieftali rozet virüsü de aynı şekilde rozetleşmeye neden olur

#21

SORU: Durgunluk kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitki organlarının tam olarak gelişememesi durumudur. Bazen bitkinin tümünde bazen de belirli organlarında görülür. Patojenler ile bazı olumsuz çevre faktörleri durgunluk yapabilirler.

#22

SORU: Beyazlaşma (Albinizm) kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Patojenlerin ya da ultraviyole ışınların etkisiyle kloroplastların zarar görmesi sonucu klorofilin oluşamamasına bağlı olarak bitkinin tamamen renksizleşme halidir. Bu durumda, sağlıklı bitkide yeşil olan renk beyaza döner.

#23

SORU: Sarılık (Hipoplastik Kloroz) kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Klorofilin yeterince oluşamaması nedeniyle ortaya çıkan sararmaya hipoplastik kloroz denir. Hipoplastik kloroz, klorofilin yapımında gerekli olan bitki besin elementlerinin yeterince alınamaması nedeniyle ortaya çıkar.

#24

SORU: Etiolasyon kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Yeterli ışıklanmanın olmadığı ortamda bulunan bitkilerde yaprakların normalden küçük, açık yeşil ve sararmış, gövdenin ise ince ve uzun olmasıdır. Çok sık dikim yapılan bitkilerde ve iç mekan bitkilerinde bu tip belirtiler görülebilir. Bu tip gelişmeler, bazı bitki patojenlerinin ürettiği gibberellik asit tarafından da oluşturulabilir.

#25

SORU: Hiperplastik simptomlar kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitkilerin tamamında veya bazı organlarında normalin üzerinde bir gelişme olması, şekil değişikliğinin ortaya çıkması veya bazı organlarının zamanından önce gelişmesi hiperplastik simptomları oluşturmaktadır. Bir dokudaki hücrelerin sayısındaki anormal artışa hiperplasya (hyperplasia), bunun sonucunda bir organın aşırı gelişmesine ise hipertrofi (hypertrophy) denir.

#26

SORU: Aşırı büyüme (Gigantizm) kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitkinin hücre, doku ya da organlarının aşırı büyümesidir. Hastalık etmenleri, bitkilerin gövde ve köklerinde aşırı şişkinliklere sebep olurlar. Bu şişkinliklere ur veya gal denir. Bitki gövdelerinde besin maddelerinin birikimi sonucu gövdede şişkinlikler meydana gelir. Tüm bitki organlarını içeren lokalize şişkinlikler tumefakşın (tumefaction) olarak isimlendirilir. İyi bilinen tumefakşınlar, galler ve urlardır. Özellikle bu tip belirtilere örnek olarak taç gali ve kök uru hastalıkları verilebilir. İkincil gövde ve köklerin belirli bir kısımda salkım veya demet şeklinde görünümün ortaya çıkmasına fasikulasyon (fasciculation), cadı süpürgesi (witches broom) ve saçak köklülük (hairy roots) hastalıkları örnek olarak verilebilir. Bitkinin tepesinde normal gelişmeden farklı, dar bir alanda sıkışmış çok sayıda yan sürgünün bir araya gelmesiyle oluşan sokak süpürgesi gibi sürgün topluluklarına cadı süpürgesi denir. Bu kısımlarda yapraklar normalden küçüktür. Silindirik görünümde olan bitki gövdeleri yassılaşır. Bu yassılaşma olayına fassiasyon (fasciation) denir. Bu tip oluşumların böcek zararı, yaralanmalar ve besin maddesi fazlalıklarından olduğu düşünülmektedir. Yaralanma ve patojenlerin işgaline bağlı olarak odun dokuların aşırı gelişmesine kallus denir. Kallus dokuları kanserlerin etrafında oluşur ve patojenin sağlıklı hücrelere yayılmasını engeller.

#27

SORU: Yaprak damarları üzerinde kulak şeklinde çıkıntılara ne ad verilmektedir?


CEVAP: Yaprak damarları üzerinde kulak şeklinde çıkıntılar ortaya çıkabilir. Bu oluşumlar ise enasyon (enation) olarak adlandırılır. Yaprak, meyve veya yumruların epidermis ve altındaki dokuların aşırı gelişmesiyle kabarık, pürüzlü, sertleşmiş yapılar oluşur ki bu simptomlara da “uyuz” denir. Uyuz ve gal oluşumuna fungus veya bakteriler, enasyonlara ise virüsler neden olmaktadır.

#28

SORU: Anormal renklenme kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Bitki dokuları, klorofil fazlalığı nedeniyle normal yeşil renkli görünümünün dışında mavi-yeşil renkte görülebilir. Aynı şekilde bitki dokularında antosiyanin pigmentlerinin fazlalığı nedeniyle kırmızı ya da mor renk oluşumu (Antosiyanoz) ortaya çıkabilir. Bazı bitkilerde aşırı azotlu gübrelemenin yapılması sonucu mavi-yeşil renk oluşumu ya da fosfor noksanlığı sonucu morumsu renk oluşumu, anormal renklenmeye örnek olarak verilebilir.

#29

SORU: Bazı dokuların zamanından önce oluşması kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Olumsuz çevre koşullarının ya da patojenlerin etkisiyle yaprak ve meyve saplarının dip kısmında süberin dokusunun erken oluşması sonucu zamansız yaprak veya meyve dökümü meydana gelir.

#30

SORU: Dokularda anormal gelişme kavramını tanımlayınız?


CEVAP: Çiçek organlarının yaprak haline dönüşmesi, olgun bitkilerde küçük yaprak oluşumu ve tohumların normalden farklı bir yerde oluşması durumudur. Mısır rastığı hastalığı sonucu, mısır bitkilerinin püskül kısmında danelerin oluşması tipik bir örnektir.

#31

SORU: Fotosentezdeki değişiklikler nelerdir?


CEVAP: Bitkiler yaşamlarını devam ettirebilmek için ihtiyaç duydukları enerjiyi kendi organlarında yaptıkları ya da dışarıdan aldıkları organik maddelerde depolanmış kimyasal enerjiden sağlamaktadır. Bu nedenle fotosentez onların yaşamında önemli bir yere sahiptir. Fotosentez, klorofil taşıyan canlılarda ışık enerjisi kullanılarak organik bileşiklerin üretilmesi olayıdır. Bitkiler güneş enerjisini direkt kullandıklarından klorofil sayesinde bu enerjiyi denklemde görüldüğü gibi besin enerjisine çevirirler ve bünyelerinde depolarlar. Böylece bitkiler güneş enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürmüş olurlar. Fotosentezle havanın CO2 ve O2 dengesi de korunur. Bu yolla besin üreten canlıların tümüne fotosentetik organizmalar denir ve bunların büyük bir çoğunluğunu bitkiler oluştururlar.

#32

SORU: Patojenlerin bitkilerde oluşturduğu etkiler nelerdir?


CEVAP: Patojenlerin bitkilerde oluşturduğu zararlar fotosentez üzerine etki yapar. Özellikle yaprak lekeleri, yanıklar ve diğer hastalık etmenleri yaprak dokusunu bozar ya da yaprakların dökülmesine neden olurlar. Bitkinin fotosentetik yüzeyi azaldığı için fotosentez de azalır. Birçok fungal ve bakteriyel hastalık etmenleri yapraklardaki tüm klorofil içeriğinin azalmasına neden olurlar. Yine bazı fungal ve bakteriyel hastalıklarda tentoksin ve tabtoksin gibi toksinlerin neden olduğu zararlar nedeniyle de fotosentez azalabilir. Birçok virüs, nematod ve mollikütler de kloroza neden olabilirler. İleri derecedeki hastalıklarda fotosentez oranı normale göre 1/4 oranında azalır. Birçok iletim demeti patojeniyle enfekteli bitkilerde stomalar kısmen kapalı olup klorofil azalır, fotosentez durur ve bitki solar. Fotosentez etkilenirse bitkilerde sararma (kloroz) ve solgunluk gözlenir.

#33

SORU: Hücre membranının geçirgenliği üzerine olan etkileri nasıl gerçekleşmektedir?


CEVAP: Hücre membranı (zarı) çift tabakalı lipid moleküllerinden oluşmuştur. Çift tabakalı lipid molekülleri birçok biyolojik moleküllere geçirgen değildir. İyonlar (yüklü atomlar ya da elektrolitler), şekerler ve amino asit gibi çok az suda çözülebilen moleküller özel membran kanalları yoluyla hareket ederler. Kimyasal ya da fiziksel faktörlerin etkisiyle hücre membranının bozulması ya da zarara uğraması sonucu membranın geçirgenliği genellikle artar. Hücre membranının geçirgenliğindeki değişimler patojenler tarafından oluşturulan enfeksiyonlara karşı hücrenin verdiği ilk tepkilerdir. Patojenler dışında ayrıca konukçuya spesifik ya da spesifik olmayan toksinler, belirli patojen enzimleri ve hava kirleticileri gibi belirli toksik kimyasallar da hücre membranının geçirgenliğini bozarlar. Hücre membranının geçirgenliğindeki en yaygın gözlenen değişimler elektrolitlerin kaybıdır. Yani, suda çözünebilen küçük iyonlar ve hücredeki moleküllerde değişimler gözlenir. Elektrolitlerin kaybı hücre membran geçirgenliğindeki değişimlerin ilk etkileridir.

#34

SORU: Transkripsiyon ve translasyon üzerine etkileri nelerdir?


CEVAP: Hücresel DNA’nın messenger RNA’ya transkripsiyonu ve messenger RNA’nın deşifre edilmesiyle protein üretilmesi olan translasyon olayı yaşayan normal hücre biyolojisinde birçok işlemi kontrol eden en temel ve genel iki işlemdir. Patojenler ya da çevresel faktörler nedeniyle transkripsiyon ve translasyon işlemlerinin herhangi birisinde bozukluklar oluşabilir.

#35

SORU: Transkripsiyon ve translasyon üzerine etkileri nasıl gerçekleşmektedir?


CEVAP: Çeşitli patojenler özellikle virüsler, pas ve külleme gibi obligat parazit funguslar enfekteli hücrelerde transkripsiyon işlemini etkilerler. Bazı durumlarda, patojenler hücre DNA’sıyla ilişkili kromatin yapısını ve kompozisyonunu değiştirerek transkripsiyonu etkileyebilirler. Özellikle virüslerin neden olduğu bazı hastalıklarda patojen, RNA polimerazı etkileyebilir. Çeşitli hastalıklarda ribonukleazlar (RNA’yı bozan enzimler) artar. Hastalıkların bazılarında özellikle dayanıklılık sergileyen enfekteli bitkilerin sağlıklı bitkilerden daha yüksek düzeylerde RNA içerdiği gözlenir. Enfekteli bitki dokularında sık sık çeşitli enzimlerin aktivitesinin arttığı görülür. Enfeksiyon süresince hücrelerde belirli miktarda proteinler bulunmasına rağmen transkripsiyon ve translasyon aktivite düzeyleri artmaktadır. Enfekteli dokulardaki protein sentezindeki artış ilk olarak patojene dayanıklı konukçularda gözlenmiş ve enfeksiyonun erken dönemlerinde en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Yani inokulasyondan sonraki 2 ile 20 saate kadar ve ilk birkaç dakikada protein sentezinin düzeyi artış gösterir. Bitkilerdeki protein sentezinin artışının birçoğu patojenlerin bitkilere saldırmasıyla ortaya çıkmaktadır.

#36

SORU:

Morfolojik simptom nedir?


CEVAP:

Bitkinin tamamının veya herhangi bir bölümünün dış kısmında görülen simptomlara (belirtilere) morfolojik simptomlar denir.


#37

SORU:

Sitolojik ve histolojik simptomlar ne demektir?


CEVAP:

Bitkinin hücrelerinde ve dokular›nda görülen simptomlar ise sırasıyla sitolojik ve histolojik simptomlar olarak isimlendirilir.


#38

SORU:

Nekroz nedir?


CEVAP:

Proplastların bozulması sonucunda hücrelerde ve dokularda ölümler meydana gelir. Bu ölümlerin sonucunda oluşan koyu renkli ölü alanlara nekroz denir.


#39

SORU:

Kloroz nedir?


CEVAP:

Klorofil oluşumundan sorumlu kloroplastların bozulması sonucu bitkinin yeşil renkli doku ve organları sarı renge dönüşür. Bu renk değişimine kloroz denir. Bazen bitki patojenleri ve bitki besin maddesi noksanlıkları da benzer şekilde kloroz oluşturabilirler.


#40

SORU:

Bitkilerde solgunluk hangi nedenlerle ortaya çıkar?


CEVAP:
  • İletim demetlerinin tıkanması,
  • İletim demetleri yapısının bakteri ve funguslar tarafından üretilen polisakkarit, enzim ve toksin gibi maddeler tarafından zarar görmesi,
  • Köklerden bitkinin su ihtiyacının yeterince karşılanamaması durumlarında solgunluk ortaya çıkar.

#41

SORU:

Hidrozis nedir, hangi durumlarda meydana gelir?


CEVAP:

Hasta bitkilerde hücre içi sıvısının hücreler arasındaki boşlulara dolmasına hidrosis denir. Hidrosis’in ortaya çıktığı bitki kısımlar şeffaf veya yağ lekesi görünümlüdür. Patojen enfeksiyonları, aşırı ve ani sıcaklık düşüşü gibi faktörlere bağlı olarak hücre membranının (zarının) zarar görmesi sonucu hidrosis belirtileri ortaya çıkabilir.


#42

SORU:

Bitkilerde yanıklık belirtileri nasıl ortaya çıkar?


CEVAP:

Bitki dokularının canlı ve cansız hastalık etmenlerinin etkileri sonucunda bünyelerindeki suyu kaybederek kurumaları sonucu ortaya çıkan belirtilerdir. Patojenler, bitki dokularına hızlı bir şekilde saldırırlarsa hücreler ani olarak su kaybederler ya da yaz aylarında bitkiler günün sıcak saatlerinde aşırı su kaybedebilirler. Bunların sonucunda bitkilerde yanıklık belirtileri ortaya çıkar.


#43

SORU:

Kallus nedir?


CEVAP:

Kallus, yaralanma sonucu veya kültür besi ortamında gelişen ince duvarlı farklılaşmamış hücre yığınlarına verilen isimdir.


#44

SORU:

Bitkilerdeki lekeler ne şekillerde olur?


CEVAP:

Genellikle funguslar yuvarlak, bakteriler köşeli, virüsler ise mozaik desenli, halka ya da zigzag şeklinde sarı lekeler oluştururlar. Yüzeysel lekelere daha çok yaprak ve çiçeklerde rastlanır. Dal ve meyvelerdeki lekeler ise daha çökük tiptedirler. Küçük lekeler birleşerek daha büyük lekeleri oluşturabilmektedir.


#45

SORU:

Bitkilerdeki kanser yaraları hakkında bilgi veriniz.


CEVAP:

Çeşitli etmenlerin etkisiyle bitkilerin kök ve gövdelerindeki korteks ve kabuk dokularında oluşan sınırlı nekrozlara “kanser” adı verilir. Nekrotik yara dokuları genellikle kallusla çevrilidir ve bu şekilde etrafındaki sağlıklı dokudan ayrılır. Bitki patojenlerinin sebep olduğu kanserlerde, patojenin ve yaranın kapanmasını sağlayan kallus dokusunun karşılıklı faaliyetleri sonucu iç içe şişkinlikler şeklinde derin ve açık kanser yaraları oluşur.


#46

SORU:

Çökerten ne demektir? En yaygın görülen çökerten etmenleri nelerdir?


CEVAP:

Genç bitkilerin gövdesinin toprakla birleştiği kısımlarda patojenlerin etkisiyle oluşan nekrozlar sonucunda bitkiler aniden solarlar ve kök boğazından kıvrılarak toprağa düşerler. Bu düşüşler topluca olur ve özellikle fideliklerde yer yer boşluklar meydana gelir. En yaygın görülen çökerten etmenleri Rhizoctonia solani, Pythium, Phytophthorave Fusarium türleridir.


#47

SORU:

Çürüklük ve mumyalaşma nedir?


CEVAP:

Bitkilerin değişik organlarındaki (kök, gövde, yumru, tohum, meyve vb.) dokuların yapılarının bozulması sonucunda oluşan dağılmalara “çürüklük” adı verilir. Bazı meyve hastalıklarında meyveler çürürken hızla su kaybederler ve büzüşerek kururlar. Buna “mumyalaşma”adı verilir.


#48

SORU:

Akıntı nedir, hangi sebeplerle meydana gelir?


CEVAP:

Bitki dokuları çeşitli nedenlerle zarar gördüklerinde bu dokularından sıvılar çıkar. Bu çıkan sıvılara “akıntı”adı verilir. Akıntılara bazı bitki hücre zarlarının erimesiyle hücre öz suyunun akması ya da özellikle nemli koşulların sürdüğü yerlerde, yaralanmış bitki dokularına giriş yapan bakteriler sonucu oluşan kremimsi renkli veya sütümsü renkli maddeler (eksudat) neden olabilirler. Bazen fizyolojik bozukluklar sonucunda şekerli maddeler içeren akıntılar da meydana gelebilir.


#49

SORU:

Geriye doğru ölüm nedir?


CEVAP:

Çok yıllık bitkilerde sürgünlerin ucundan başlayıp aşağıya doğru gelişme gösteren geniş nekrozlar şeklindeki belirtilere “geriye doğru ölüm” adı verilir.


#50

SORU:

Hipoplastik simptomlar ne demektir?


CEVAP:

Bitki organ ve dokuları normal görünüşlerinden daha küçük veya daha açık renkli ve de bitki tam olarak gelişemiyorsa buna “hipoplasya (hipoplasia)”adı verilir. Bu olay sonucu oluşan simptomlara ise “hipoplastik simptomlar”denir.


#51

SORU:

Albinizm nedir?


CEVAP:

Albinizm, patojenlerin ya da ultraviyole ışınların etkisiyle kloroplastların zarar görmesi sonucu klorofilin oluşamamasına bağlı olarak bitkinin tamamen renksizleşme halidir. Bu durumda, sağlıklı bitkide yeşil olan renk beyaza döner.


#52

SORU:

Etiolasyon nedir?


CEVAP:

Etiolasyon, yeterli ışıklanmanın olmadığı ortamda bulunan bitkilerde yaprakların normalden küçük, açık yeşil ve sararmış, gövdenin ise ince ve uzun olmasıdır.


#53

SORU:

Degradasyon nedir?


CEVAP:

Degradasyon, bir bileşiğin kendisini oluşturan daha küçük parçalara ayrılmasına denir.


#54

SORU:

Tylosis nedir?


CEVAP:

Tylosis, bitkilerde yaralanma nedeniyle iletim demetlerinin içine doğru düzensiz hücre gelişmesi sonucu iletim demetlerinin tıkanması olayıdır.


#55

SORU:

Transkripsiyon ve translasyon nedir, tanımlayınız.


CEVAP:

Transkripsiyon, bir genin RNA (mRNA)’ya dönüştürülmesi veya kopyalanmasıdır.Translasyon ise, mRNA’nın proteine dönüştürülmesi işlemidir.