FOTOĞRAF TARİHİ Dersi FOTOĞRAFIN BULUNUŞU soru cevapları:
Toplam 52 Soru & Cevap#1
SORU: Talbot’un 1840 yılında gerçekleştirdiği önemli buluşu nedir? Kısaca açıklayınız
CEVAP: Eylül 1840’da gerçekleştirdiği bu yeni buluşuna, Talbot, Yunanca kallos (güzel) ve typos (izlenim) sözcüklerinden oluşan Kalotip (Calotype) adını verdi. Pozlama süresi, bu yeni yöntemle bir saatten birkaç dakikaya hatta saniyeye düşmüştür.
#2
SORU: Alman Alois Senefelder’in fotoğrafın bulunuşu üzerine katkısı/katkıları nelerdir?
CEVAP: 1796’da, Alman Alois Senefelderde, kendi yönünden, bambaşka yöntemlerle, görüntüleri kopya etmek ve çoğaltmak için yeni bir yol buldu; litografya (taşbasma) denen bu yöntemde, Senefelder Münih dolaylarındaki bazı kireç taşlarının kimyasal özelliklerinden yararlandı. XIX. yüzyılın ilk yarılarında Fransa’ya giren bu yeni teknik, Shalon-Sur Saone yakınındaki malikanesinde, yaprağından mavi boya çıkarılan bir turp cinsinin yetiştirilmesinden motorlu gemilere kadar çok değişik konularda deneylerle uğraşan Joseph Nicéphore Niépce (1765-1833) ilgisiniçekmiştir.
#3
SORU: Yanılsama nedir?
CEVAP: Fiziksel olarak var olan gerçek nesnenin, bir araç yoluyla yanlış algılanacak şekilde üretilmesi.
#4
SORU: Fotoğrafın mucidi olarak bilinen Fransız Joseph Nicéphore Niépce’in fotoğrafın bulunuşu üzerine katkısı/katkıları nasıl olmuştur?
CEVAP: Nesnelerin görüntüsünün kalıcı olarak bir yüzey üzerine kaydedilmesi çalışmalarında birçok araştırmacının payı olmakla birlikte, ilk görüntü kaydını gerçekleştiren, diğer deyişle fotoğrafı bulan kişi olarak Fransız Joseph Nicéphore Niépce (1765-1833) tarihte yerini aldı. Zengin bir avukatın oğlu olan Nicéphore Niépce yaşamını verdiği fotoğraf ile uğraşabilmek için yeterli olanaklara sahipti. Başlangıçta, taşbaskı (lithography) yöntemlerini kullanarak görüntülerin doğrudan reprodüksiyonlarını elde etmeye çalıştı. Niépce’in bu çalışmaları “point-devue” (bakış açısı) olarak adlandırılmaktadır. Ardından gravür yöntemini kullanarak fotografik reprodüksiyonlar elde etmeyi başardı. Bu buluşuna da “güneş yazısı” anlamına gelen Heliograf adınıverdi.
#5
SORU: Dagerotip yöntemiyle fotoğraf elde etmenin süreci nasıl olmaktadır?
CEVAP: • Işığa Duyarlı Levhanın Hazırlanması: Temiz ve pürüzsüz bir bakır levha, gümüş kaplanır ve içinde iyot bulunan bir kabın üstüne kapatılır. Buharlaşan iyot, bakır levha yüzeyindeki gümüşle birleşerek ışığa duyarlı gümüş iyodu meydana getirir. • Pozlama: Işığa duyarlı hale getirilmiş olan bakır levha fotoğraf makinesine konularak pozlanır. Pozlama süreci 10-30 dakikadır. • Geliştirme Banyosu: Pozlanan levha, altından küçük ocakla ısıtılan cıva buharına tutulur. Bu şekilde, cıva buharı ışık alan yerlerdeki gümüşü ışıktan etkilenme oranına göre yavaşça azaltır. Böylece pozitif görüntü ortaya çıkar. • Sabitleme: Yüzeyinde pozitif görüntü ortaya çıkan bakır levha hiposülfite konulur. Böylece gerçek görüntü sabitlenerek kalıcı hâle gelir. Aynı zamanda levha üzerinde ışıktan hiç etkilenmeyen yani konunun karanlık alanlarındaki gümüş tuzları levhadan temizlenir. • Tonlama ve Dagerotip: Levhadaki görüntünün parlak görülmesi için altın renginde bir tonlama yapılabilir. Daha sonra temiz su ile yıkanır ve küçük bir ocağın üzerinde kurutulduktan sonra dagerotip hazırdır.
#6
SORU: Optik bakış nedir?
CEVAP: Bir konuya, çıplak gözle değil optik aracılığıyla bakmak, örneğin; fotoğraf makinesinin objektifinden bakmak.
#7
SORU: 1840’tan sonra dagerotipin yayılmasını sağlayan üç önemli gelişme nedir?
CEVAP: Birincisi, Daguerre’in kullandığı objektiflerden, parlaklık açısından çok daha güçlü objektifler geliştirildi. Günümüzün diyafram değerleriyle ifade edildiğinde, Daguerre’in fotoğraf makinesinde kullandığı f16 ya da f17 diyafram açıklığını, f3.6 değerine taşımışlardır. Böylece, bu objektifler, Daguerre’in ilk kullandığı objektiflerden dört diyafram açıklığı kadar hızlıdır. İkincisi, levhaların ışığa duyarlılığı geliştirildi. Gümüş ve iyotla kaplanan levhalar, başka tuzlarla yeniden kaplanarak ışığa duyarlılıkları artırıldı. Pozlama süresi, dört dakika ile yirmi beş dakika arasında olmaya başladı.Üçüncü gelişme ise levhaların yaldızlandırılması ve yaldızlandırılmış fotoğrafların elde edilmesidir. Bu teknik gelişme sonucunda, portre stüdyoları Batı dünyasında hızla gelişti.
#8
SORU: Arap bilgini Cabir İbn Hayyan’ın fotoğrafın bulunuşu üzerine katkısı/katkıları nelerdir?
CEVAP: Sekizinci yüzyılda Arap Bilgini Cabir İbn Hayyan deneyleri sırasında gümüş nitratın karardığını fark etti. Ancak bu kararmanın ışıktan mı yoksa ısıdan mı kaynaklandığını çözemedi.
#9
SORU: Johann Henrich Schultz’ın fotoğrafın bulunuşu üzerine katkısı/katkıları nelerdir?
CEVAP: Johann Henrich Schultz gümüşteki bu kararmanın ışık etkisi ile olduğunu bulmuştur.
#10
SORU: İngiliz bilim adamı Thomas Wedwood’un fotoğrafın bulunuşu üzerine katkısı/katkıları nelerdir?
CEVAP: 1802’de İngiliz Thomas Wedgwood (1771-1805) ışık ile kimyasal özleri birleştirerek görüntü elde etmeyi başardı. Ancak, bu sonucu olanaklı kılan ışık, aynı zamanda görüntüyü bir süre sonra bozdu. Çünkü Wedgwood, görüntüleri kalıcı kılan formülü bulamamıştı. Wedgwood güneş ışığı etkisinde bıraktığı duyarlı hâle getirilmiş bir kâğıt ya da parşömen üzerinde, basit temas yöntemiyle bir ağaç yaprağı ya da bir dantel siluet elde etmeyi başardı; bunun için, kâğıt üzerinde oyulmuş biçim ya da harflerin görüntülerini güneşe tutarak elma üzerinde oluşturan bahçıvanların uyguladıkları usulü uygulamıştı; saydamlık yoluyla, gravürleri de kopya edebiliyordu. Ne var ki yarı gölgeler görüntü hâline gelemiyordu ve siluetler kalıcılaştırılamadıkları için biraz güçlü ışığa tutulduklarında hemen kayboluyordu. Fakat araştırmaları gelecekteki araştırmalar ve araştırmacılar için yararlı oldu: bu araştırmalar yeni bir düşünceyi, görüntüleri kimyasal yoldan oluşturmak ve kopya etmek düşüncesini ortaya çıkarıyor ve pek çok olanak kapsıyordu.
#11
SORU: Gizli görüntü nedir?
CEVAP: Fotoğrafik duyarkatla, pozlama sonunda oluşan ancak gözle görülemeyen görüntü. Duyarkat üzerindeki gizli görüntü geliştirme banyosunda gerçek görüntüye dönüşür.
#12
SORU: Henry Fox Talbot’un fotoğraf konusundaki ilk buluşu olan fotojenik çizim süreci nasıldır? Kısaca açıklayınız.
CEVAP: Yüzey: Taban olarak kullanılacak kâğıdın yüzeyinin pürüzsüz bir yapıda olması gerekir. Kalitesi yüksek kâğıtlar bu iş için uygundur. Kâğıt, sofra tuzu olarak bilinen sodyum klorür eriyiğine sokulur ve kurutulur. • Işığa Duyarlı Yüzey: Kâğıdın bir yüzüne gümüş nitrat eriyiği yumuşak bir fırçayla sürülür ve bu işlem eriyiğin sulandırılmasına göre altı-sekiz kez tekrar edilir. Daha sonra, ateş önünde kâğıt kurutulur. Kâğıt yüzey pozlandırma için hazırdır. • Pozlama: Duyarlı kâğıt üzerine konulan bir nesne, yaprak, dantel vb. güneş ışığında pozlandırılır. Pozlama işlemi günümüzde kullanılan kontak baskıya benzer. Pozlama süresi gün ışığının durumuna göre on-otuz dakika arasında değişir. • Kâğıt Üzerinde Görüntü: Pozlanan kâğıt, duyarlı yüzeyi doğrudan temas edecek şekilde, yavaşça akan suyun altına tutulur. Kâğıt üzerinden süte benzeyen bir tortu akar, birkaç dakika suyun altında tutulduktan sonra kâğıt üzerinde görüntü belirmeye başlar. Böylece, gizli görüntü gerçek görüntüye dönüşür. Kâğıt üzerindeki negatif görüntü mor-mavi tonludur. • Sabitleme: Kâğıt üzerindeki gerçek görüntünün kalıcı olması için sıcak tuzlu su ya da sodyum hiposülfitten oluşan sabitleme eriyiği kullanılır. Kâğıt bu eriyik içinde birkaç dakika durur. • Yıkama Kurutma: Sabitleme işleminden sonra kâğıt on beş dakika akan su altında yıkanır ve daha sonra bir yere asılarak kurutulur. Fotojenik çizimhazırdır.
#13
SORU: Fotoğraf sözcüğünün kelime anlamı nedir? Kısaca açıklayınız.
CEVAP: Fotoğraf (Photographe) sözcüğü ışıkla yazı yazmak anlamına gelen eski Yunanca Photos (ışık) ve Graphe (yazı) sözcüklerinden oluşturulmuştur.
#14
SORU: Fotoğraf sözcüğü, adlandırması üzerine çalışmalardan kısaca bahsediniz.
CEVAP: Görüntülerin kaydedilmesi, sabitleştirilmesi ve geliştirilmesi, hatta adlandırılması üzerine çaba gösteren çok sayıda kişi vardır. Niepce, bunları point-devue (bakış açısı) olarak adlandırdı. William Henry Fox Talbot ise Güneşli Dizaynlar dedi. Sir Herschel ise son adını koydu: FOTOĞRAF. “to photograph” (fotoğraf yapmak) fiilini ve “photographic” (fotoğrafik) sıfatını İngiliz astronomu Sir John Herschel’in notlarında Ocak 1839’da kullanmış ve bu bilginin 14 Mart 1839’da ‘On the Art of Photography’ yazısında ilk kez İngilizce olarak yazıldığı bilinmektedir. Bundan başka “pozitif ” ve “negatif ” (Ocak 1840) ve ayrıca “snap-shot” (1860) ve “enstantane” deyimleri ilk kez yine Herschel tarafından kullanılmıştır.
#15
SORU: Ortam nedir?
CEVAP: Bilgi ya da düşünceyi taşıyan araç. Kitle iletişimi için kullanılan araçlara verilen ad.
#16
SORU: Geleneksel resmetme tekniklerinin bulunuş aşamalarından hareketle, fotoğrafın bulunuşunu kaç aşamalı olarak ele alınmaktadır? Kısaca açıklayınız.
CEVAP: Üç aşamalı olarak ele alınmaktadır. Bunlar; • Fotoğrafın resmetme tekniği olarak bulunuşu, • Fotoğrafın çoğaltma aracı olarak bulunuşu, • Fotoğrafın sanat ortamı için bulunuşudur.
#17
SORU: Sanayi Devrimi döneminde fotoğrafın gelişimini kısaca açıklayınız.
CEVAP: Fotoğrafın 1927 yılında bulunuşunun hemen ardından toplumda büyük bir ilgi görerek yaygınlaştı. 1839 yılında dünyaya duyuruluşu ile birlikte de fotoğraf toplumun bireysel ilgi alanına girdi. Bu yıllar insanlık tarihinde önemli bir dönemi de kapsamaktadır. 1800’lü yılları baştan sona kapsayan bu dönem Sanayi Devrimi diye adlandırılır. İnsanlık tarihi açısından bu dönem her alanda değişimin dönemidir. El işçiliğinin azaldığı, makineleşmenin hızlandığı bu dönemde fabrikalar, buhar makineleri, seri üretim, demiryolu, haberleşme yaygınlaştı. Liberal sistem, komünizm, grev gibi fotoğraf da bu dönemin çocuğu olarak doğdu. Sanayi Devrimi, insan ve onun içinde yaşadığı toplumsal yapıyla ilgili bir dönüşümdönemidir.
#18
SORU: Geleneksel resmetme teknikleri kaç temel kullanım alanına ayrılmaktadır? Kısaca açıklayınız.
CEVAP: Geleneksel resmetme teknikleri için iki temel kullanım alanı söz konusudur denebilir. Birincisi bu resmetme tekniğinin yüzey üzerinde bir şeyi resmetmek için kullanılması; resmetme tekniğinin resmetme aracı olarak ortaya çıkışı. İkincisi ise, bu resmetme tekniğinin kendine özgü özelliklerini kullanarak sanatın ortamına girmesidir. Diğer söyleyişle çizerek ve boyayarak resmetme tekniği sanatın ortamında resim sanatı içinde ortaya çıkarak gelişmiştir.
#19
SORU: Fotoğrafın bulunuşu öncesinde yapılmış olan çalışmalar nelerdir? Açıklayınız.
CEVAP: Fotoğraf, fiziksel ve kimyasal bir süreç sonucu biçimlenmiştir. Günümüzde bu gelişimi anlamak kolaydır. Oysa bu olanağın gerçekleşmesi için uzun yılların geçmesi gerekmiştir. Fotoğraf, yukarıda sözü edilen iki olayın mutlu beraberliğinin sonucudur. Bu iki olay antik dönemden beri biliniyordu, ancak aralarındaki bağlantı henüz kurulamamıştı. Örneğin, Camera Obscura (Karanlık Oda), milattan beri güneş tutulmasını gözlemlemekte kullanılmış, daha sonra da ressamların vazgeçilmez yardımcısı olmuştur. Karanlık bir oda içinde oluşan bu elle tutulamaz görüntüyü yakalayabilmek, bir yüzey üzerinde tespit etmek ve kutusunun içinden çıkartmak için, XIX. yüzyılın ilk yıllarını beklemek gerekti. Bu amaçla, kimyacılar, ışığa duyarlı cisimleri incelemeye ve gümüş nitrat ile gümüş klorürün özelliklerini daha ayrıntılı bir biçimde çözümlemeyegiriştiler.
#20
SORU: Joseph Nicéphore Niépce’in fotoğrafın bulunuşu sürecinde yaptığı çalışmalar nelerdir? Açıklayınız.
CEVAP: Niépce taşbaskı tekniğinde iki temel yenilik üzerinde çalıştı. Birincisi taşın yüzeyine çizim yapmadan desenleri ve resimleri aktarmak; ikincisi ise yüzey olarak taş yerine daha hafif bir malzemeyi kullanmak. O, taşbaskı tekniğinde çoğaltmanın yapıldığı taştan ya da metalden oluşan kalıbın (matris) yüzeyi üzerindeki çizim ya da desenlerin ışık aracılığıyla işlenmesini düşündü. Bunu yapmak için de öncelikle yüzeyin ışığa duyarlı hale getirilmesi gerektiğini biliyordu. Gümüş tuzlarıyla ışığa duyarlı hale getirilmiş yüzeylerle denemeler yaptı. Niépce, taşbaskı için kullanılan taşın yüzeyini gümüş klorürle kapladı, vernikle saydam hale getirilmiş olan gravürü, ışığa duyarlı hâle getirilmiş olan taşın yüzeyine güneş ışığını kullanarak pozladı. Niépce, uygulamakta olduğu yeni tekniği taşbaskı ve gravür kopyacılığının ötesinde kullanabilme düşüncesine yöneldi. Karanlık kutuda görüntünün ortaya çıktığı yüzey üzerine duyarlı levhayı yerleştirerek, gravür kopya etmek ötesinde karanlık kutunun içinde oluşan her görüntüyü kaydetmeye yöneldi. Bu şekilde, gravür kopyalamak yerine karanlık kutunun gördüğünü kaydetmeye, yani özgün bir eser yaratmaya çalıştı. Niépce optik ve kimya bilimiyle ilgi gelişmeleri yakından izliyordu. XIX. yüzyıla gelindiğinde, karanlık kutu yoluyla görüntü üretme, mercekleri kullanarak nitelikli görüntü elde edebilme, kâğıt ya da deri yüzeyler ışığa duyarlılığı bilinen gümüş tuzlarıyla kaplanarak fotogram adı verilen görüntüler üretme artık bilinen konulardı. Ayrıca mercek sistemi karanlık kutu ile birleştirilmiş, karanlık kutu mercek yardımıyla nitelikli görüntü üreten bir aygıta dönüştürülmüştür. Niépce, bilim dünyasındaki bu gelişmeleri izliyor ve kendi çalışmaları için akılcı bir biçimde kullanıyordu.
#21
SORU: Panaroma nedir?
CEVAP: Yatay perspektifli, ince uzun ve çok geniş açılı resim ve görüntü.1800’lü yıllarda bu tür resim ve görüntülerin karartılmış bir mekân içinde yapılan gösterisi.
#22
SORU: Sanayi Devrimi nedir?
CEVAP: Toprağa, yani tarıma ve insan gücüne dayalı bir ekonomik yapıdan, makinelerin ve seri üretimin egemen olduğu bir ekonomik yapıya geçiştir.
#23
SORU: Modernleşme nedir?
CEVAP: İnsanlığın tarih içinde yaşadığı ekonomik, siyasal ve toplumsal bir dönüşüm sürecidir. Modernleşme ise modern olmak için yapılan eylemlerdir. Modernleşme denildiğinde, süreçten söz edilmektedir.
#24
SORU: Fotoğrafın bulunuşundan önceki gelişmeler, fotoğrafın bulunuşuna katkı sağlamış mıdır?
CEVAP: Fotoğrafı bulan kişi olarak bir isim tarihte yeri almakla birlikte, bu buluşun adının duyulmasına kadar geçen süreçte adını bildiğimiz ve bilmediğimiz onlarca kişinin emekleri vardır. Yeni buluşlar kendilerini geliştirmede bir unsur olmalarının yanı sıra farklı buluşların gerçekleşmesinde ve yeni teknolojilerin geliştirilmesinde büyük öneme sahiptirler. Geliştirilen her teknoloji başka bir teknolojinin geliştirilmesi için kullanılabilir. Fotoğraf da böyle bir döngünün ürünüdür.
#25
SORU: Joseph Nicéphore Niépce’in fotoğrafın keşfi üzerine bilgilerine nasıl ulaşılmaktadır? Kısaca açıklayınız.
CEVAP: Niépce’in kendi el yazısıyla tutulmuş notları, kişisel eşyaları Chalon müzesinde korunan cihazları ve kardeşi Claude’a gönderdiği mektupları bu yaratıcı kişiliği tanımamızı sağlamaktadır. Belgelerden Niépce’in kardeşiyle ve oğlu Isidore’la birlikte, ilk litografya baskılarını denediğini, mürekkeplerle vernikleri karıştırarak yeni kimyasallar yaptığını, Cote-d’Or kıyılarındaki Comblanchien’de uygun taşlar araştırırken, hatta 1814’te, herhangi bir maddeye Münih taşının kimyasal özelliklerini vererek yapay taşlar ürettiğini görüyoruz. Niépce, yaşadığı dönemde çok yaygın olan taşbaskı (lithography) tekniğiyle ilgilenmiştir. Kardeşi Claude ile birlikte taşbaskı yoluyla gravür kopyalama işiyle uğraşmaktaydı. Bu yöntemde taş üzerine çizim yapılması gerekiyordu. Bu tür çizimler için becerisi olmadığından yaptığı çizimler kalitesizdi. Baskı kalitesi yanında çizimin sanatçı çizimi kalitesinde olması önemliydi.
#26
SORU: Diyorama nedir?
CEVAP: Işık oyunlarıyla gerçekleştirilen, gerçek ve hareket izlenimi uyandıran panoramik gösteridir.
#27
SORU: Nicéphore Niépce ve Daguerre’in yüzey üzerine optik yoluyla üretilen görüntüyü kaydetmeye yönelik ortak çalışmaları nelerdir?
CEVAP: • İyodun mor renkli bir buhar oluşturduğunu ancak soğuduğu zaman siyaha yakın koyu mor renk kristale döndüğünü dönemin kimyacıları belirlemiştir. Elle tutulabilen bu kristaller, yavaşça ısıtıldığında birçok madde gibi katı halden mor renkli buhar hâline dönüyordu. (Bir maddenin sıvı halde bulunmadan, katı halden buhara dönüşmesine uçunum adı verilir.) Bu yıllarda Fransız kimyacılar arasında iyot maddesi çok moda idi. • Niepce ve Daguerre iyot ile denemeler yaptılar. Her ikisi de gümüş kaplı levhayı pozlamayı biliyordu, hatta kolaylığı nedeniyle de özellikle levha olarak bakırı kullanıyorlardı. • Onlar ışığa duyarlı madde olarak iyodu denediler, ancak iyot kaplı levhalar yeteri kadar ışığa duyarlı değildi. • 1830 yılının başında Daguerre, gümüş ve iyot maddelerini birlikte levha üzerine kaplamayı denedi ve başarılı bir sonuç elde etti. Böylece, gümüş ve iyodu birlikte kullanarak ışığa çok daha duyarlı bir yüzey elde etti.
#28
SORU: Daguerre, gümüş iyotla kapladığı levhayı karanlık kutuda çok az pozladıktan sonra cıva buharına tutarak pozlanan görüntünün gelişmesini gördüğü birçok deneme yapmıştır. Daguerre böylece fotoğrafçılıkla ilgili iki önemli konuyu belirlemiştir. Bu konular nelerdir?
CEVAP: Birincisi, ışığa duyarlı yüzey üzerinde çok az bir pozlama sonucunda görüntü oluşumunu sağlayarak levha üzerinde gözle görülmeyen gizli görüntü (latent image) oluşturmuştur. İkincisi ise levha üzerindeki bu gizli görüntüyü kimyasal işlemler sonucunda geliştirerek ortaya çıkarmaktır. Yani gizli görüntünün, kimyasal işlemlerle geliştirilerek görülebilir olmasını sağlamaktır. Bu işlem daha sonraki yıllarda fotoğrafçılıkta kullanılacak olan geliştirme banyosudur.
#29
SORU: Daguerre’ün çalışmalarının özellikleri nasıl sıralanabilmektedir? Kısaca açıklayınız.
CEVAP: Pozlama süresi kısaldı. Niepce’in saatler süren pozlama süresini Daguerre, ortamın ışık durumuna göre on dakikanın altlarına düşürdü. • Görüntü kalitesi mükemmel fotoğraflar elde etti. • Görüntüleri gümüş-iyot kaplı bakı levhalar üzerinekaydetti. • Gizli görüntüyü ortaya çıkarmada cıva buharını kullandı. • Görüntünün kalıcı olmasını tuz çözeltisi kullanarak sağladı. • Fotoğraflarda en ince detaylar, ışıklı ve karanlık alanlardaki ton değerleri görülüyordu. • Nesnelerin dokusu, ton değeri ve konturları belirleme açısından fotoğraflarda ortaya çıkan başarılı gerçeklik hemen anlaşılıyordu. Daguerre 1837 yılında gerçekleştirdiği buluşuna Dagerotip (Daguerreotype) adını verdi.
#30
SORU: Her yeni teknoloji gibi Dagerotipin de bazı sorunlarının olduğu görülmektedir. Bu sorunlar nelerdir? Kısaca açıklayınız.
CEVAP: • Dagerotipin teknik süreci çok karmaşıktı ve bu süreç teknik bilgiyle birlikte el becerisi gerektiriyordu. • Görüntünün kaydedildiği gümüş levha parlatıldığı için bir ayna gibiydi. Bu da yüzey üzerindeki resme bakmayı güçleştiriyordu. • Fotoğraf, ancak levha üzerindeki ışık yansımalarının kaybolduğu durumda görülebiliyordu. • Levhanın çizilmesini önlemek için önüne konulan cam da resmin görülmesini engelliyordu. • Levha üzerindeki fotoğraf, sadece belli bir açıdan tutulduğunda görülebiliyordu. • Levhanın harelenmesi (dalgalı görüntü hataları, lekeler ) de olumsuz bir özellikti. • Dagerotip teknolojisiyle çekilen fotoğrafın bir özelliği de tek olmasıydı. Aynı fotoğraftan birden fazla elde etmek için, sürecin aynen tekrarlanması gerekiyordu. Diğer söyleyişle kopya yaparak çoğaltmak çok güçtü. • Dagerotip ile elde edilen fotoğrafın bir diğer özelliği de pozitif olmasıdır. Bu nedenle, levha üzerindeki fotoğraf sağ-sol olarak terstir. • Fotoğraf siyah beyaz tonlardadır. Doğayı, nesneleri ve insanları gerçek renkleri yerine tek renkli göstermesi en büyük eleştiri nedeni olmuştur. • Poz süresi Daguerre tarafından önemli ölçüde kısaltıldığı hâlde, yine çok uzundu. Bu nedenle portre ve hareketli nesneler üzerinde çalışılamamaktaydı. • Kullanılan cihazlar çok ağırdı ve karmaşık parçalarla doluydu.
#31
SORU: Fotojenik çizim sürecinin belirleyici özellikleri nelerdir?
CEVAP: Fotojenik çizimler optik dışı bir süreçtir. Nesnenin dokusunun ışık geçirme özelliğine göre nesne kâğıt üzerinde grinin farklı tonlarında ortaya çıkar. Fotojenik çizimlerde kâğıt üzerinde negatif görüntü elde edilir. Kâğıt üzerindeki bu negatif görüntü, boyut olarak nesnenin bire bir aynısıdır. Üzerinde görüntü olan bu kâğıt yağın içine sokularak ya da parafin sürülerek saydamlaştırılır. Böylece, ışık geçiren bir negatif görüntü elde edilir. Saydamlaştırılmış olan negatif, aynı yöntemle yeniden pozlandırılarak pozitif görüntü kâğıt üzerinde elde edilir. Negatifi pozitife dönüştürme şekli, günümüzde kullanılmakta olan kontak baskıya benzer.
#32
SORU: Kalotipin süreci nasıl olmaktadır. Açıklayınız.
CEVAP: • Kâğıt Yüzey: Taban olarak yüksek nitelikli kâğıt kullanılır. Bu kâğıdın yüzeyinin mümkün olduğu kadar düz ve tek bir doku yapısında olması gerekir. • İyotla Kaplanan Kâğıt Yüzey: Gümüş nitrat, kandil ışığında yumuşak bir fırçayla kâğıt üzerine sürülür ve kâğıt nazik bir şekilde kurumaya bırakılır. Daha sonra kâğıt tam kurumadan iki ya da üç dakika potasyum iyot eriyiğinde çalkalanarak tutulur ve tekrar kurutulur. Talbot bu aşamadaki yüzeyi, iyotla kaplanmış kâğıt diye adlandırır. • Işığa Duyarlı Kâğıt Yüzey: İyotla kaplanmış kâğıt, fotoğraf çekiminden önce karanlık bir ortamda, zayıf bir kandil ışığında gümüş nitrat ve gallik asit bileşimiyle kaplanır. Çabuk eriyen bu bileşimin otuz saniyede doğru bir şekilde uygulanması gerekir. İşlem tamamlandıktan sonra kâğıt suyun içine konur. Daha sonra karanlık bir ortamda kurutulur. Böylece, kâğıt, ışığa çok duyarlı bir yüzey haline gelir. Kalotip kâğıdın, hazırlandıktan sonra birkaç saat içinde pozlandırılması gerekir. • Pozlama: Kalotip kâğıt pozlama için karanlık kutuda görüntünün oluştuğu camın üzerine yerleştirilerek pozlanır. Talbot ilk yaptığı açıklamalarda f15 diyafram açıklığı olan bir objektifle bir dakika pozlama süresi vermesine rağmen, daha sonraki notlarında bunu düzelterek parlak güneşli havalarda on saniye pozlama süresinin yeterli olacağını belirtmiştir. • Geliştirme İşlemi: Pozlanan kalotip kâğıt üzerindeki görüntü gözle görülmez. Bu gizli görüntü (latent image), kalotip kâğıt karanlık odada gallo-gümüş nitrat eriyiğinde birkaç dakika tutulduktan sonra gerçek görüntü kâğıdın yüzeyinde belirir. • Sabitleme: Kalotip kâğıt üzerindeki görüntünün kalıcı olması için, potasyum bromür ya da sodyum hiposülfit (hypo) eriyiği kullanılır. Bu eriyik yüzey üzerindeki görüntünün daha fazla kararmasını durdurarak, görüntüyü belli bir gri ton değerinde sabitler. Böylece, kalotip kâğıt üzerindeki görüntü kalıcı hale gelir. • Pozitif Fotoğraf: Bir camın altına şeffaf kalotip negatif görüntüsü ve onun altına da üzerine pozlama yapılacak kalotip kâğıt sandviç şeklinde konur. Camın üstünden ışık verilerek pozlama yapılır. Yaklaşık on beş dakika güneş ışığıyla pozlama için yeterlidir. Diğer bir yöntem de kalotip kâğıt üzerindeki şeffaf negatif görüntüyü Talbot’un fotojenik çizimi için kullandığı duyarlı yüzeye pozlamaktır.
#33
SORU:
Sanayi Devrimi'nde yaşanılan değişimler nelerdir?
CEVAP:
1800’lü yılları baştan sona kapsayan bu dönem Sanayi Devrimi diye adlandırılır. İnsanlık tarihi
açısından bu dönem her alanda değişimin dönemidir. El işçiliğinin azaldığı, makineleşmenin hızlandığı bu dönemde fabrikalar, buhar makineleri, seri üretim, demiryolu, haberleşme yaygınlaştı. Liberal sistem, komünizm, grev gibi fotoğraf da bu dönemin çocuğu olarak doğdu. Sanayi Devrimi, insan ve onun içinde yaşadığı toplumsal yapıyla ilgili bir dönüşüm dönemidir.
#34
SORU:
Modernleşmenin resmetme tekniklerine katkısı ne olmuştur?
CEVAP:
İnsanın kol gücüne, hayvancılık ve zanaata dayalı geleneksel yaşam biçiminin yerini alan yeni yaşam biçiminde, insana sunulan birçok yeni olgu vardır. Bunlar modern dönemin nimetleri olarak da görülebilir. Bu nimetlerden biri de resmetme tekniklerindeki gelişmelerdir. XIX. yüzyıla kadar resmetme için yalnızca geleneksel resmetme teknikleri olan çizmek, boyamak ve kazımak kullanılıyordu. Modernleşme sürecindeki bu yeni dönemin tipik özelliği olan makineler, hayatın her alanına girdiği gibi bir resmetme aracı olarak da ortaya çıkmıştır. Bir düğmesine basıldığında sayısız işlemleri gerçekleştiren bu yeni anlayış, hem resmedilen yüzey, hem de resmetme aracı açısından geleneğe dayanan resmetme tekniklerinden çok farklı, bilinen geleneği bir yana bırakan yeni bir teknik geliştirmiştir.
#35
SORU:
Ortam (medium) ne anlama gelir?
CEVAP:
Ortam: Bilgi ya da düşünceyi taşıyan araç. Kitle iletişimi için kullanılan araçlara verilen ad.
#36
SORU:
Geleneksel resmetme teknikleri için kullanılan iki temel alan nelerdir?
CEVAP:
Başka bir deyişle, geleneksel resmetme teknikleri için iki temel kullanım alanı söz konusudur denebilir.
• Birincisi bu resmetme tekniğinin yüzey üzerinde bir şeyi resmetmek için kullanılması; resmetme tekniğinin resmetme aracı olarak ortaya çıkışı.
• İkincisi ise, bu resmetme tekniğinin kendine özgü özelliklerini kullanarak sanatın ortamına girmesidir. Diğer söyleyişle çizerek ve boyayarak resmetme tekniği sanatın ortamında resim sanatı içinde ortaya çıkarak gelişmiştir.
#37
SORU:
Yüzey üzerine resmetme teknikleri denildiğinde hangi buluşlardan söz etmek gerekir?
CEVAP:
Öyleyse yüzey üzerine resmetme teknikleri denildiğinde bunların üç kez bulunuşundan söz etmek gerekir: İlki resmetme tekniği için buluş. İkincisi çoğaltma aracı olarak buluş ve üçüncü olarak sanatın ortamı için buluştur.
#38
SORU:
Fotoğrafın bulunuş aşamaları nelerdir?
CEVAP:
Sonuç olarak geleneksel resmetme tekniklerinin bulunuş aşamalarından hareketle fotoğrafın bulunuşunu da üç aşamalı olarak görebiliriz:
1. Fotoğrafın resmetme tekniği olarak bulunuşu,
2. Fotoğrafın çoğaltma aracı olarak bulunuşu,
3. Fotoğrafın sanat ortamı için bulunuşu.
#39
SORU:
Fotoğraf sözcüğü hangi kelimelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur?
CEVAP:
Fotoğraf (Photographe) sözcüğü ışıkla yazı yazmak anlamına gelen eski Yunanca Photos (ışık) ve Graphe (yazı) sözcüklerinden oluşturulmuştur.
#40
SORU:
İlk görüntü kaydını gerçekleştiren, fotoğrafı bulan kişi kimdir?
CEVAP:
Nesnelerin görüntüsünün kalıcı olarak bir yüzey üzerine kaydedilmesi çalışmalarında birçok araştırmacının payı olmakla birlikte, ilk görüntü kaydını gerçekleştiren, diğer deyişle fotoğrafı bulan kişi olarak Fransız Joseph Nicéphore Niépce (1765-1833) tarihte yerini aldı.
#41
SORU:
Niépce'in taşbaskı tekniği üzerinde çalıştığı iki temel yenilik nelerdir?
CEVAP:
Niépce taşbaskı tekniğinde iki temel yenilik üzerinde çalıştı. Birincisi taşın yüzeyine çizim yapmadan desenleri ve resimleri aktarmak; ikincisi ise yüzey olarak taş yerine daha hafif bir malzemeyi kullanmak. O, taşbaskı tekniğinde çoğaltmanın yapıldığı taştan ya da metalden oluşan kalıbın (matris) yüzeyi üzerindeki çizim ya da desenlerin ışık aracılığıyla işlenmesini düşündü. Bunu yapmak için de öncelikle yüzeyin ışığa duyarlı hale getirilmesi gerektiğini biliyordu. Gümüş tuzlarıyla ışığa duyarlı hale getirilmiş yüzeylerle denemeler yaptı. Niépce, taşbaskı için kullanılan taşın yüzeyini gümüş klorürle kapladı, vernikle saydam hale getirilmiş olan gravürü, ışığa duyarlı hâle getirilmiş olan taşın yüzeyine güneş ışığını kullanarak pozladı.
#42
SORU:
Niépce'in retinas adını verdiği görüntü çeşidi nedir?
CEVAP:
Niépce, bilim dünyasındaki bu gelişmeleri izliyor ve kendi çalışmaları için akılcı bir biçimde kullanıyordu. Arap Simyacı İbn Hayyan’dan beri bilinen ışığa duyarlı gümüş tuzları üzerine yapılan çalışmaları, yüzey üzerinde kalıcı görüntü elde etme noktasında birleştirdi. Karanlık kutuyu kullanarak, yüzey üzerine görüntüyü kaydetmeyi başardı. Kaydettiği görüntüdeki resmin fonu siyah ve nesneler fonda ışıklı, yani beyaz olarak belirmiştir. Yani konunun az ışıklı bölümleri koyu olarak, konunun çok ışıklı bölümleri açık ton olarak görülmektedir. Niépce’in penceresinden doğayı resmettiği bu görüntü bulanıktı ve gün ışığında bakıldığında ışığa duyarlı kâğıt karararak yok oluyordu. Çünkü henüz kaydettiği görüntüyü kalıcı kılacak formülü bulamamıştı. Onun retinas adını verdiği bu görüntü kaydı, aslında negatif görüntü’dür (1816).
#43
SORU:
Niépce'in pozitif görüntü elde etmek için izlediği süreç nasıl gelişmiştir?
CEVAP:
Niépce’in elde ettiği bu negatif görüntüde, ışık ve gölgenin doğadaki şekline uygun olarak ortaya çıkması için pozitife dönmesi gerekiyordu ancak bunu gerçekleştirememiştir. O, doğrudan pozitif görüntü elde etmeye yönelmiştir.
Niépce’nin 1822 yılında uyguladığı süreç şöyledir:
• Kurşun ve kalay alaşımlı bir levhayı yahuda bitümü maddesiyle kaplayarak ışığa duyarlı yüzey elde etti. Bu levhayı iki farklı şekilde kullandı.
• Birincisi, gravür ve resim kopyalarken, bu levhanın üzerine, yağ sürülerek saydamlaştırılmış olan gravür ve resimleri koyarak pozladı (1822). Onun bu yaptığı fotoğrafçılıkta kullanılan kontak baskının ilk uygulamasıdır.
• İkinci olarak ışığa duyarlı levhayı karanlık kutuda görüntünün oluştuğu yüzeye koyarak optikle elde ettiği görüntüyü levha üzerine pozladı. Bu pozlama türü de günümüz fotoğraf makinesi ile pozlama tekniğidir.
• Her iki kullanış şeklinde de ışık etkisinde kalan duyarlı yüzey, ışıktan etkilenerek değişiyordu. Işıktan çok etkilenen yerler, yani konunun aydınlık ve beyaz alanları, levha üzerinde beyazlaşıyor ve o şekilde sabit kalıyordu. Konunun daha koyu alanlarında ise ışık etkisi daha az olduğundan, levha üzerinde daha az değişiyor ve karanlık kalıyordu.
• Levha ışıkta yeteri kadar kaldıktan (yani yeterli pozlamadan) sonra duyarlı yüzeyin karanlık olan yerleri (yeterli güneş ışığı almayarak bitüm maddesinin kaldığı yerler) levha üzerinden güçlü bir çözücüyle temizleniyordu.
• Sonuç olarak levha üzerinde ışıktan etkilenmiş alanlar beyazlaşmış olarak, ışıktan etkilenmeyen alanlar ise, duyarkatın eritilmesiyle (temizlenmesiyle) çıplaklaşan levha olarak ortaya çıkıyordu.
#44
SORU:
Helyografi ne anlama gelmektedir?
CEVAP:
Metal levha üzerinde elde edilen bu resim, Niépce tarafından ‘helyografi’ (heliography-güneşle yazmak-) olarak adlandırıldı. (Yunanca’da helio, güneş anlamına gelen sözcüğün ön eki; graphe, yazı ya da çizim anlamına gelen son ektir.)
#45
SORU:
Dünyanın ilk fotoğrafı olarak kabul edilen Niépce tarafından kaydedilen helyografinin özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Niépce’nin 1827 yılında kaydettiği bu helyografi dünyanın ilk fotoğrafı olarak kabul edilmektedir. Niépce bu şekilde optik yoluyla yüzey üzerinde yeni bir resmetme tekniğini de bulmuştur. Niépce’nin bu ilk fotoğrafı üzerine birçok araştırma yapılmıştır. Niépce’nin yazışmalarından ve yaptığı çizimlerden yola çıkarak kullandığı fotoğraf makinesinin üzerinde 300 mm. odak uzaklıklı bir optik sistem ve 81 mm. çapında diyafram açıklığı veren bir delik yer almaktadır. Niepce, 25’e 25 santimlik kutusunun 50 santim derinliğine cilalı alaşım levhayı yerleştirdi. Kutunun önüne ışığı yoğunlaştırıp görüntü sağlansın diye dışbükey mercek kullandı.
Niépce’in helyografi levhayla ortaya koyduğu bu ilk fotoğraf, yüzey üzerinde yeni bir resmetme tekniğinin de başlangıcı olmuştur.
#46
SORU:
Niépce'in 'Pencereden Görünüm' adlı ilk fotoğrafın ardından aynı yıl kaydettiği Sofra adlı fotoğrafı ilkine göre daha başarılı kılan şeyler nelerdir?
CEVAP:
Niépce bu ilk fotoğrafın ardından aynı tekniği kullanarak çinko, kalay, cam levhalar üzerine başka ve sonuçları daha iyi olan fotoğraar çekti. 1827’de üzerinde çeşitli nesnelerin yer aldığı bir masanın Sofra adlı helyografını çekti. Sofra, ilk fotoğrafa göre çok daha başarılıdır. Bu fotoğraa, üzerine düzenli bir şekilde örtü serilmiş olan bir masa, duvar önünde görülmektedir. Masanın üstünde şişe, çatal, bıçak, çorba kasesi, fincan tabağı, şarap bardağı ve bir parça ekmek düzenli bir şekilde yerleştirilmiş olarak görülür. Fotoğraaki bütün nesneler, beyazdan siyaha doğru grinin farklı tonlarında resmedilmiştir. Niépce, bu sefer, ilk fotoğrafından farklı olarak, orta tonları, yüksek ışıklı alanları ve atılan gölgeleri yüzey üzerine başarılı bir şekilde kaydetmiştir.
#47
SORU:
Niépce helyografiyi tanımlarken kullandığı iki temel kullanım yöntemi nelerdir?
CEVAP:
Niépce, buluşuyla ilgili bütün detayları yani helyografi sürecini kaleme almıştır. Niépce yazısında helyografiyi tanımlamış ve iki temel kullanım yönteminden söz etmiştir. Birinci yöntem, vernikle saydamlaştırılan gravürleri yahuda bitümüyle kaplı yüzeyin üstüne koyarak üstten ışık verme şeklinde kopyalamaktır. İkincisi ise, karanlık kutunun verdiği görüntüyü, insan gözünün gördüklerini, yani doğadan elde edilen görüntüleri yine yahuda bitümü kaplı yüzey üzerinde siyah ve beyaz olarak gerçek ton değerlerinde pozitif olarak kopyalamaktır.
#48
SORU:
Luis Jaques Mandé Daguerre’in geliştirdiği 'Panorama' ve 'Diyorama' gösterilerinin özelliği nedir?
CEVAP:
Panorama: Yatay perspektifli, ince uzun ve çok geniş açılı resim ve görüntü. 1800’lü yıllarda bu tür
resim ve görüntülerin karartılmış bir mekân içinde yapılan gösterisi.
Diyorama: Işık oyunlarıyla gerçekleştirilen, gerçek ve hareket izlenimi uyandıran panoramik gösteri.
#49
SORU:
Niepce ve Daguerre’ün ortaklaşa yüzey üzerine optik yoluyla üretilen görüntüyü kaydetmeye yönelik çalışmaları nelerdir?
CEVAP:
Niepce ve Daguerre’in ortaklaşa yüzey üzerine optik yoluyla üretilen görüntüyü kaydetmeye yönelik çalışmaları şöyledir:
• İyodun mor renkli bir buhar oluşturduğunu ancak soğuduğu zaman siyaha yakın koyu mor renk kristale döndüğünü dönemin kimyacıları belirlemiştir. Elle tutulabilen bu kristaller, yavaşça ısıtıldığında birçok madde gibi katı halden mor renkli buhar hâline dönüyordu. (Bir maddenin sıvı halde bulunmadan, katı halden buhara dönüşmesine uçunum adı verilir.) Bu yıllarda Fransız kimyacılar arasında iyot maddesi çok moda idi.
• NiÏpce ve Daguerre iyot ile denemeler yaptılar. Her ikisi de gümüş kaplı levhayı pozlamayı biliyordu, hatta kolaylığı nedeniyle de özellikle levha olarak bakırı kullanıyorlardı.
• Onlar ışığa duyarlı madde olarak iyodu denediler, ancak iyot kaplı levhalar yeteri kadar ışığa duyarlı değildi.
• 1830 yılının başında Daguerre, gümüş ve iyot maddelerini birlikte levha üzerine kaplamayı denedi ve başarılı bir sonuç elde etti. Böylece, gümüş ve iyodu birlikte kullanarak ışığa çok daha duyarlı bir yüzey elde etti.
#50
SORU:
Daguerre’ün çalışmalarının özellikleri nelerdir?
CEVAP:
Daguerre’ün çalışmalarının özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür:
• Pozlama süresi kısaldı. NiÏpce’in saatler süren pozlama süresini Daguerre, ortamın ışık durumuna göre on dakikanın altlarına düşürdü.
• Görüntü kalitesi mükemmel fotoğraflar elde etti.
• Görüntüleri gümüş-iyot kaplı bakı levhalar üzerine kaydetti
• Gizli görüntüyü ortaya çıkarmada cıva buharını kullandı
• Görüntünün kalıcı olmasını tuz çözeltisi kullanarak sağladı
• Fotoğraflarda en ince detaylar, ışıklı ve karanlık alanlardaki ton değerleri görülüyordu.
• Nesnelerin dokusu, ton değeri ve konturları belirleme açısından fotoğraflarda ortaya çıkan başarılı gerçeklik hemen anlaşılıyordu
• Daguerre 1837 yılında gerçekleştirdiği buluşuna Dagerotip (Daguerreotype) adını verdi.
#51
SORU:
Dagerotipin yayılmasını sağlayan gelişmeler nelerdir?
CEVAP:
1840 yılının sonunda ortaya çıkan üç önemli gelişme dagerotipin yayılmasını sağlamıştır.
• Birincisi, Daguerre’in kullandığı objektiflerden, parlaklık açısından çok daha güçlü objektifler geliştirildi. Günümüzün diyafram değerleriyle ifade edildiğinde, Daguerre’in fotoğraf makinesinde kullandığı f16 ya da f17 diyafram açıklığını, f3.6 değerine taşımışlardır. Böylece, bu objektifler, Daguerre’in ilk kullandığı objektiflerden dört diyafram açıklığı kadar hızlıdır.
• İkincisi, levhaların ışığa duyarlılığı geliştirildi. Gümüş ve iyotla kaplanan levhalar, başka tuzlarla yeniden kaplanarak ışığa duyarlılıkları artırıldı. Pozlama süresi, dört dakika ile yirmi beş dakika arasında olmaya başladı.
• Üçüncü gelişme ise levhaların yaldızlandırılması ve yaldızlandırılmış fotoğrafların elde edilmesidir. Bu teknik gelişme sonucunda, portre stüdyoları Batı dünyasında hızla gelişti.
#52
SORU:
Talbot’un fotoğraf konusundaki ilk buluşu olan fotojenik çizim süreci nasıl gelişmiştir?
CEVAP:
Talbot’un fotoğraf konusundaki ilk buluşu olan fotojenik çizim süreci şöyledir:
1. Yüzey: Taban olarak kullanılacak kâğıdın yüzeyinin pürüzsüz bir yapıda olması gerekir. Kalitesi yüksek kâğıtlar bu iş için uygundur. Kâğıt, sofra tuzu olarak bilinen sodyum klorür eriyiğine sokulur ve kurutulur.
2. Işığa Duyarlı Yüzey: Kâğıdın bir yüzüne gümüş nitrat eriyiği yumuşak bir fırçayla sürülür ve bu işlem eriyiğin sulandırılmasına göre altı-sekiz kez tekrar edilir. Daha sonra, ateş önünde kâğıt kurutulur. Kâğıt yüzey pozlandırma için hazırdır.
3. Pozlama: Duyarlı kâğıt üzerine konulan bir nesne, yaprak, dantel vb. güneş ışığında pozlandırılır. Pozlama işlemi günümüzde kullanılan kontak baskıya benzer. Pozlama süresi gün ışığının durumuna göre on-otuz dakika arasında değişir.
4. Kâğıt Üzerinde Görüntü: Pozlanan kâğıt, duyarlı yüzeyi doğrudan temas edecek şekilde, yavaşça akan suyun altına tutulur. Kâğıt üzerinden süte benzeyen bir tortu akar, birkaç dakika suyun altında tutulduktan sonra kâğıt üzerinde görüntü belirmeye başlar. Böylece, gizli görüntü gerçek görüntüye dönüşür. Kâğıt üzerindeki negatif görüntü mor-mavi tonludur.
5. Sabitleme: Kâğıt üzerindeki gerçek görüntünün kalıcı olması için sıcak tuzlu su ya da sodyum hiposülfitten oluşan sabitleme eriyiği kullanılır. Kâğıt bu eriyik içinde birkaç dakika durur.
6. Yıkama Kurutma: Sabitleme işleminden sonra kâğıt on beş dakika akan su altında yıkanır ve daha sonra bir yere asılarak kurutulur. Fotojenik çizim hazırdır.