GÖÇ VE GÖÇ SORUNLARI Dersi Türkiye’nin Göç Politikaları ve Yönetimi soru cevapları:
Toplam 23 Soru & Cevap#1
SORU:
Türkiye’ye ciddi bir nüfus/göç politikası hangi tarih ve kanun sonucu uygulanmıştır?
CEVAP:
Türkiye’nin 1934 İskân Kanunu ile ciddi bir nüfus/göç politikası uygulanmıştır (İskân K, 1934). 1923-2011 arasında yaklaşık 1.8-2 milyon Türk soylu göçmen Balkanlar, Orta Asya, Kafkaslar, Orta Doğu gibi yerlerden Türkiye’ye gelmiştir.
#2
SORU:
Türkiye Cumhuriyeti, ilk olarak ilehangi ülkeyle gerçekleşen “mübadele” ile Türkiye’ye Türk soyluları çekmeye çalışmıştır?
CEVAP:
1923’te kurulduğunda 13 milyonluk bir ülke olan ve bir ulus devlet yaratma çabasında olan Türkiye Cumhuriyeti, ilk olarak Yunanistan ile
gerçekleşen “mübadele” ile Türkiye’ye Türk soyluları çekmeye çalışmıştır.
#3
SORU:
1923-1950 arası dönemde yeni yapılanma sürecine girmiş olan Türkiye’nin nüfus yapısı aldığı göçler nedeniyle ne gibi değişikliklere uğramıştır?
CEVAP:
O dönemde yaşanan yenilgiler ve toprak kayıpları nedeniyle sayısız insanın Balkanlar’dan ve Kafkaslardan Anadolu’ya geldiği bilinmektedir. Örneğin Osmanlı’nın dağıldığı 1922’ye kadar geçen yaklaşık 60 yıllık süreçte Kırım Tatarları ve Çerkezler de dâhil 4 milyon dolayında Müslüman’ın Osmanlı’nın kalan topraklarına göç ettiği belirtilmektedir. Bu dönem ayrıca ulus inşa sürecinin de ilk dönemi olarak kabul
edilmektedir. Kirişçi, Osmanlı’nın son dönemindeTürk ve Müslüman nüfusun Anadolu’ya göçü ile başlayan sürecin, Cumhuriyet Dönemi’nde siyasi iradenin planlaması ile devam ettiğini, İkinci Dünya Savaşının sonuna kadar yaklaşık 840 bin kişinin Balkanlar’dan Türkiye’ye göç ettiğini belirtmektedir (Kirişçi, 2000, 7-8). Cumhuriyet’in ulus inşa süreci sadece ülke topraklarına Türk soylu ve Müslüman göçleri ile sağlanmamıştır. Bu dönemde ülke topraklarında yaşayan gayrimüslim azınlıklar da süreç içinde ülkeden ayrılmış ya da ayrılmak zorunda bırakılmıştır.
#4
SORU:
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle oluşan mülteci sorunu için nasıl bir örgütlenme planı hazırlanmıştır?
CEVAP:
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle dünya büyük bir mülteci sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu durum da mülteci konusuna ilişkin daha kapsamlı bir örgütlenme ihtiyacını elzem kılmıştır. Bu doğrultuda 14 Aralık 1950’de BM Genel Kurulu tarafından, mültecilere uluslararası bir koruma sağlamak ve sorunlara kalıcı çözümler bulabilmek için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK-United Nations
Migh Commissioner for Refugees-UNHCR) kurulmuş, çalışmalarına 1 Ocak 1951 tarihinde başlamıştır. 28 Temmuz 1951 tarihinde ise Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme (MHSİS) Cenevre’de imzalanmış ve 22 Nisan 1954 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ni 24 Ağustos 1951 tarihinde imzalamış ve 29 Ağustos 1961 tarihinde 359 sayılı Kanun’la onaylamıştır.
#5
SORU:
1950-1980 Döneminin göç yönetimi açısından önemli düzenlemelerinden biri nedir?
CEVAP:
Bu dönemin göç yönetimi açısından önemli düzenlemelerinden biri de 1950 yılında çıkarılan 5683 sayılı “Yabancıların Türkiye’de İkamet ve
Seyahatleri Hakkında Kanun(YTİSHK)”dur.
#6
SORU:
1950-1980 Dönemi Türkiye’nin Göç Politikası nasıldır?
CEVAP:
Bu dönemdeki Türkiye’ye yönelik en önemli göç hareketlerinin başında 1950-1951 yıllarında Bulgaristan’dan gerçekleşen kitlesel akınlar gelmektedir. Bulgar hükûmetinin bu dönem izlediği politika sonucu 1950 yılında 212 bin 150 Bulgaristan Türkü Türkiye’ye gelmiştir. Karpat bu dönemde Müslümanlara yönelik baskının arttığını, Türklere ait topraklara el konulduğunu ya da rejimce oluşturulan kooperatiflere devredildiğini belirtmektedir. 1950’li yıllardan 1960’lı yıllara kadar yoğun şekilde yaşanan bir diğer göç akını ise Arnavut kökenlilerin Türkiye’ye göçleridir. Bu sayının tam olarak ne kadar olduğu bilinmemekle birlikte Türk kaynakları 151 bin 889, yabancı kaynaklar 250 bin ile 412 bin arasında bir sayı vermektedir.
#7
SORU:
1950-1980 Dönemlerindeki göç hareketlerinin iki önemli unsuru nelerdir?
CEVAP:
Bu dönemdeki göç hareketlerinin iki önemli unsuru vardır. İlki, gerçekleşen göç hareketinin Cumhuriyet’in ilk döneminde gerçekleşen göç hareketlerinde olduğu gibi Türk soylu ve Müslüman temelli olmasıdır. İkinci unsur ise göç hareketlerinin devletler arasında bir tehdit, cezalandırma olarak kullanıldığının tipik bir örneği olmasıdır. Özellikle Bulgaristan’ın 1980’li yılların sonlarına kadar ülkede yaşayan Türkleri bunun için kullandığını, soykırıma varan uygulamalara gittiği görülmüştür.
#8
SORU:
1980’li yıllar ile birlikte Türkiye’nin uluslararası göç politikası nasıl bir değişime uğramıştır?
CEVAP:
1980’li yıllar ile birlikte Türkiye’nin uluslararası göç politikası değişime uğramıştır. Bu değişikliğin temelinde ise küreselleşmenin getirdiği yeni koşullar ve Türkiye’nin yakın coğrafyasındaki ekonomik ve siyasal dönüşümler etkili olmuştur. Kitle iletişim ve ulaşım araçlarındaki gelişmeler hedef ülkelere göç akışını kolaylaştırmış; komşu ülkelerdeki siyasal kargaşalar ve ekonomik dönüşümler Türkiye’ye yönelen farklı göç hareketlerini tetiklemiştir. Başta Afganistan, İran ve Irak’ın karşı karşıya kaldığı siyasal değişimler ve istikrarsızlıklar bu ülkelerden çok sayıda yabancının Türkiye’ye yönelik göçlerine neden olmuştur. 1980’li yılların sonunda ise Bulgaristan’dan Türkiye’ye sayıları yüzbinleri bulan kitlesel göçler yaşanmış, Türk kökenli birçok kişi ülkeye gelmiş ve bu kişilere vatandaşlık verilmiştir. Bu dönem aynı zamanda Türkiye’nin daha önceki dönemlerde görmediği yoğunlukla Türk kültür ve soyundan olan
yabancılar ile Müslüman olmayan yabancıların ülkeye göçüyle karşı karşıya kaldığı bir dönemdir. Yaşanan farklı nitelikteki göçlerle birlikte Türkiye, uluslararası ve kitlesel göç politikalarını yeniden değerlendirmeye ve şekillendirmeye başlamıştır. Bu noktada, Türkiye’nin uluslararası göç politikasında AB ile üyelik sürecindeki gelişmeler de oldukça etkili olmuştur.
#9
SORU:
1980 sonrası yabancı sayısındaki hızlı artışı hangi oranlardadır?
CEVAP:
1980 sonrası yabancı sayısındaki hızlı artışı göstermesi için şu rakamları vermek faydalı olacaktır: Örneğin, 1995 yılında Türkiye’de 11 bin 362 düzensiz göçmen yakalanmışken, 1999 yılında bu sayı 47 bin 529’a, 2000 yılında ise 94 bin 514’e ulaşmıştır. 2002 yılında 82 bin 825 olan bu sayı 2008 yılına gelindiğinde 61 bin 228 seviyelerine inmiştir. Bu
rakamların yalnızca yakalanan düzensiz göçmenleri ifade ettiği düşünüldüğünde, Türkiye’deki düzensiz göçün büyüklüğünü görmek mümkündür. Sayılardaki dalgalanmalar ise bölge coğrafyasındaki istikrasızlıkların boy göstermesi ile doğru orantılıdır. Bu dönemde yaşanan yoğun göçlerde Irak-İran Savaşı, Sovyetler Birliğinin dağılması, Saddam Hüseyin’in Kuzey Irak politikası sonucu yaşanan Kürt göçü, Yugoslavya’nın dağılma sürecinde yaşanan savaş ve Körfez Savaşı etkili olmuştur. 2011 yılından itibaren de savaştan kaçan Suriyeliler kitleler halinde Türkiye’ye gelmektedir.
#10
SORU:
Türkiye’nin yoğun şekilde göçlere maruz kalması ve buna bağlı olarak uluslararası koruma rejimini düzenleme ihtiyacı sonucu 14 Eylül 1994 tarihinde hangi yönetmelik kabul edilmiştir?
CEVAP:
Türkiye’nin yoğun şekilde göçlere maruz kalması ve buna bağlı olarak uluslararası koruma rejimini düzenleme ihtiyacı sonucu 14 Eylül 1994 tarihinde, “Türkiye’ye İltica Eden ya da Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” kabul edilmiş ve 30 Kasım 1994 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmıştır (RG, 1994).
#11
SORU:
1994 Yönetmeliğinin en önemli özelliği nedir?
CEVAP:
Yasal ya da yasal olmayan yollardan Türkiye’ye gelerek iltica etmek isteyen ya da başka ülkelere iltica etmek üzere izin talep eden yabancılar ile topluca iltica ya da sığınma amacıyla sınırlarımıza gelen ya
da sınırlarımızı geçen yabancılara ve olabilecek nüfus hareketlerine karşı alınacak tedbirleri, yapılacak işlemleri, müracaat, karar ve işbirliği yapacak makamlar ile bunların görevlerini ve yabancıların tabi
olacakları esasları içeren bu yönetmeliğin en önemli özelliği, bireysel ve kitlesel sığınma olayları karşısında yapılması gerekenleri düzenleyen “ilk belge özelliği” taşımasıdır.
#12
SORU:
Çalışma konusunda ayrıntılı bir hükme sahip olmayan 1994 Yönetmeliği için ilk kapsamlı düzenleme ne zaman ve nasıl yapılmıştır?
CEVAP:
1994 Yönetmeliği çalışma konusunda ise ayrıntılı bir hükme sahip değildi. Bu konuda ilk kapsamlı düzenleme, 2003 tarihli ve 4817 sayılı
“Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkındaki Kanun” ile yapılmıştır. Bu Kanun’un kabul edilmesinde AB mevzuatına uyum sürecinin etkili olduğunu söylenebilir. 4817 sayılı Kanun’la, yasa dışı çalışmanın önüne geçilmesi ve bu amaçla gerçekleşen düzensiz göçün önlenmesi amaçlanmıştır.
#13
SORU:
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin çıkarılma amacı nedir?
CEVAP:
Türkiye'de çalışacak yabancıların her türlü çalışma izinlerinin verilmesi, sınırlandırılması, iptali, çalışma izninden muaf tutulacak yabancılar ile bildirim yükümlülüklerinin nasıl yerine getirileceğine ilişkin usul ve
esasları düzenlemek amacıyla çıkarılmıştır.
#14
SORU:
AB ile Türkiye arasında izlenen göç politikaları nasıldır?
CEVAP:
AB ilk olarak 1997 Amsterdam Anlaşması ile Ortak Sığınma Sistemi oluşturulması için adımlar atmaya başlamıştır. 1990 yılında imzalanan,
1997 Amsterdam Anlaşması’na eklenen ve 1999 yılında yürürlüğe giren “Avrupa Toplulukları Üyesi Devletlerden Birinde Yapılan Sığınma Başvurusunu İncelemekle Yükümlü Üye Devletin Birleşmesine İlişkin Konvansiyon” (Dublin Konvansiyonu) ile 1999 “Tampere Başkanlık Sonuç Bildirisi” kararlarını ortak sığınma sisteminin oluşturulması amacıyla
atılan önemli adımlar olarak görebiliriz. Bu adımlara “Üçüncü Bir Ülke Vatandaşı Tarafından Avrupa Topluluğuna Üye Devletlerden Birinde Yapılan Sığınma Başvurularının İncelenmesinden Sorumlu Devletin Saptanması İçin Kriter ve Mekanizmaların Saptanmasına Yönelik” ve 18 Şubat 2003 tarihli Konsey Tüzüğünü (Dublin II) de eklemek gerekir.
#15
SORU:
İltica ve Göç Mevzuatı ve İdari Kapasitesini Geliştirme ve Uygulama Bürosu hangi yıl ve bakanlıkça kurulmuştur?
CEVAP:
2008 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesinde “İltica ve Göç Mevzuatı ve İdari Kapasitesini Geliştirme ve Uygulama Bürosu” kurulmuş, 2013 yılında kabul edilen Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
Tasarısının hazırlıkları başlamıştır.
#16
SORU:
YUKK kaç bölümden oluşmaktadır? Açıklayınız.
CEVAP:
YUKK, beş ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde amaç, kapsam, tanımlar ve geri gönderme yasağı; ikinci bölümde yabancılara ilişkin Türkiye’ye giriş, vize, ikamet, vatansızlar ve sınır dışı konuları; üçüncü bölümde uluslararası koruma; dördüncü bölümde yabancılar ve uluslararası korumaya ilişkin ortak hükümler; beşinci bölümde ise GİGM’nin yapısına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. (Beşinci bölüm 02.07.2018 tarih ve 703 sayılı KHK’nin 71. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır)
#17
SORU:
YUKK’un 85. maddesine göre, uluslararası koruma statüsünün sonra erme hâlleri hangi durumlarda gerçekleşmektedir?
CEVAP:
• Vatandaşı olduğu ülkenin korumasından
kendi isteğiyle tekrar yararlanırsa,
• Kaybettiği vatandaşlığını kendi isteğiyle
tekrar kazanırsa,
• Yeni bir vatandaşlık kazanmışsa ve vatandaşlığını kazandığı ülkenin korumasından yararlanıyorsa,
• Terk ettiği ya da zulüm korkusuyla dışında bulunduğu ülkeye kendi isteğiyle tekrar dönmüşse,
• Statü verilmesini sağlayan koşullar ortadan
kalktığı için vatandaşı olduğu ülkenin korumasından yararlanabilecekse,
• Vatansız olup da statü verilmesine yol açan koşullar ortadan kalktığı için önceden yaşadığı ikamet ülkesine dönebilecekse
#18
SORU:
Geçici korumanın temel belirleyicisi nelerdir?
CEVAP:
Geçici korumanın iki temel belirleyicisi bulunmaktadır. Bunlar;
• Kitlesel akınlar,
• Bireysel değerlendirmenin yapılamamasıdır.
#19
SORU:
UNHCR kitlesel akın nedir?
CEVAP:
UNHCR kitlesel akını; hatırı sayılır sayıda insanın uluslararası bir sınıra ulaşması, çok sayıda insanın sınırı geçmesi, varış devletinin, özellikle acil durumlarda sınırı geçen kitleyi karşılamaktaki yetersizliği, bireysel sığınma prosedürlerinin geniş çaptaki sığınma karşısında işlevsiz kalması durumlarından birkaçını ya da hepsini içermesi olarak tanımlamaktadır.
#20
SORU:
Kitleler hâlinde ülke sınırlarını aşan kişilere belirli haklar sağlamayı hedefleyen geçici korumanın temel unsurları nelerdir?
CEVAP:
Kitleler hâlinde ülke sınırlarını aşan bu kişilere belirli haklar sağlamayı hedefleyen geçici korumanın üç temel unsuru vardır. Bunlar;
• Güvenli topraklara erişime izin verilmesi,
• Geri gönderme yasağının uygulanması,
• Temel ve acil insani ihtiyaçların karşılanmasıdır
#21
SORU:
Açık kapı politikası nedir?
CEVAP:
Türkiye’nin Suriye’den kaçan herkese sınırlarını açması “açık kapı politikası” olarak tanımlanmaktadır.
#22
SORU:
Geçici Koruma Yönetmeliği’nin 3. maddesi ile mevzuatımızda ilk kez geçen 'kitlesel akın' neyi ifade etmektedir?
CEVAP:
Geçici Koruma Yönetmeliği’nin 3. maddesi ile mevzuatımızda ilk kez kitlesel akın tanımının yapıldığı görülmektedir. Buna göre “kitlesel akın”,
aynı ülkeden ya da coğrafi bölgeden kısa bir süre içerisinde ve yüksek sayılarda gerçekleşen ve söz konusu sayılar nedeniyle bireysel olarak uluslararası koruma statüsü belirleme işlemelerinin usulen uygulanabilir olmadığı durumlardır.
#23
SORU:
Türkiye’de geçici koruma statüsünün sona ermesi ilgili hükümler Yönetmelik’in hangi maddelerinde yer almaktadır? Açıklayınız.
CEVAP:
Türkiye’de geçici koruma statüsünün sona ermesi ilgili hükümler Yönetmelik’in 11. ve 12. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre geçici koruma iki şekilde gerçekleşmektedir. Bunlardan ilki Bakanlar Kurulunun kararı doğrultusunda olmaktadır. Bakanlar Kurulu kararıyla geçici koruma uygulaması tamamen sona erdirilebilmektedir. Bu noktada ilgili yabancıların Türkiye’den çıkışları esastır. Alınacak bu karar ile geçici korunan yabancıların menşe ülkelerine dönüşleri, bireysel uluslararası koruma başvuru mekanizmasının başlatılması, grup temelli toplu statü verme düzenlemeleri yapılabilmektedir. Geçici korumanın sona ermesindeki ikinci yol ise bu korumanın bireysel olarak sona ermesidir.