HUKUK SOSYOLOJİSİ Dersi Jenetik Hukuk Sosyolojisi: Hukuk ve Değişim soru cevapları:

Toplam 20 Soru & Cevap
PAYLAŞ:

#1

SORU:

Jenetik Hukuk Sosyolojisi Nedir?


CEVAP:

Jenetik Hukuk Sosyolojisi, hukukta yaşanan değişimi, bu değişimde rol oynayan faktörleri ve bizatihi hukukun toplumsal değişimler üzerindeki etkisini inceler


#2

SORU:

Coğrafi konum ve iklim gibi demografik yapı ile hukuk arasında nasıl bir bağ bulunmaktadır?


CEVAP:

Coğrafi konum ve iklim gibi demografik yapı ile hukuk arasında da yakın bir ilişki vardır. Bir ülkenin nüfusu, nüfus artış hızı, nüfusun yaş ortalaması, nüfus yoğunluğu gibi demografik özellikleri, toplumsal yaşamı ve onun ürünü olan diğer birçok olgu gibi hukuku da etkiler. Ortaya çıkan demografik tabloya bağlı olarak yeni hukuksal düzenlemelerin yapılması, bazılarının değiştirilmesi ya da kaldırılması sıklıkla gözlemlenen bir durumdur.


#3

SORU:

Ekonominin hukuk üzerinde nasıl bir etkisi bulunmaktadır?


CEVAP:

Şimdiye kadar hukuk üzerinde etki doğuran faktörler arasında en fazla üzerinde durulan bir diğer konu ekonomidir. Bunun en önemli nedeni ekonomi ile hukuk arasındaki ilişkinin çok açık bir biçimde görülüyor olmasıdır. Örneğin Marks, hukuku altyapıyı oluşturan üretim ilişkilerinin izdüşümü, başka bir ifadeyle altyapının belirlediği bir üst yapı kurumu olarak görürken, Weber topluluk tipine bağlı olarak ilişkinin karşılıklı olduğunu, bazen hukukun iktisat üzerinde bazen de iktisadın hukuk üzerinde öncelik kazanarak karşılıklı bir etkileşim halinde bulunduğunu ileri sürmüştür.


#4

SORU:

Toplumsal yaşamın ve hukukun değişimine neden olan en önemli faktörlerden biri olan bilim ve teknoloji alanının hukuk ile arasındaki bağı açıklayınız?


CEVAP:

Son yıllarda hayatımıza giren ve toplumsal hayatı neredeyse tamamen değiştiren bilgisayar teknolojisi ve internetin hukuk üzerindeki etkisi en dikkatsiz gözler tarafından bile fark edilebilecek düzeydedir. İnsanların gündelik hayatlarının vazgeçilmez bir parçası haline gelen bilgisayarlar ve akıllı telefonlar diğer birçok sosyal ilişkiler gibi hukuki ilişkileri de etkilemiştir. Artık internet üzerinden kamu hizmeti verilmekte, alım-satım sözleşmeleri yapılmakta, yargılama faaliyeti yürütülmekte, hatta terör örgütü propagandası, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi, hakaret, tehdit ve dolandırıcılık gibi çeşitli suçlar işlenmektedir. Bunun doğal sonucu olarak “bilişim suçları” adı verilen yeni bir suç kategorisi ortaya çıkmıştır.


#5

SORU:

Bilişim alanındaki suçlar nelerdir? örneklerle açıklayınız?


CEVAP:

Bilişim sistemine girme
Madde 243- (1) Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme
Madde 244- (1) Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması
Madde 245 – (Değişik: 29/6/2005 – 5377/27 md.) (1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran
kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Yasak cihaz veya programlar
Madde 245/A- (Ek: 24/3/2016-6698/30 md.) (1) Bir cihazın, bilgisayar programının, şifrenin veya sair güvenlik kodunun; münhasıran bu Bölümde yer alan suçlar ile bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenebilen diğer suçların işlenmesi için yapılması veya oluşturulması durumunda, bunları imal eden, ithal eden, sevk eden, nakleden, depolayan, kabul eden, satan, satışa arz eden, satın alan, başkalarına veren veya bulunduran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.


#6

SORU:

Zihniyet nedir?


CEVAP:

Toplum içindeki bireyin dünyaya, eşyaya, çalışmaya, kazanmaya, geleceğe, yabancıya, çevreye vb. bakış açısını belirleyen, bireyleri belli bir yönde inanmaya, düşünmeye ve davranmaya iten kompleks bir yapıdır.


#7

SORU:

Dinin devlet üzerindeki etkisini örneklerle açıklayınız?


CEVAP:

Dinin devlet üzerindeki etkisi sadece modern devlet kuramının önemli kavramlarında kendini göstermez. İlahiyat kalıntıları, modern devletlerin anayasalarında, kanunlarında, sembollerinde, kurum ve kuruluşlarda da karşımıza çıkar. Fransa’da tüm dinî bayramların resmî tatil olması, kilise binalarının çoğunluğunun devletin malı olması ve özel okulların yaklaşık %95’ine sahip olan Katolik Kilisesinin okullarında öğretmenlik yapanların maaşlarının devlet tarafından ödenmesi; İngiltere’de Devletin başı kabul edilen Kraliçe’nin, “İmanın Savunucusu (Defender of the Faith)” unvanını taşıması, İskoçya ve İngiltere Kiliselerinde özel bir role sahip olması; Danimarka Anayasasında “Evangelical Lutheran Church”ün Devlet tarafından destekleneceğinin belirtilmesi gibi din ve devletin birbirinden ayrıldığı modern devletlerde bile bu etki az ya da çok kendini göstermektedir. Başka bir ifadeyle din; genelde siyaset, özelde ise devlet ve hukukla çok sıkı ilişki içindedir.


#8

SORU:

Siyasi ideoloji nedir?


CEVAP:

Siyasi ideoloji; siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü” olarak tanımlanmaktadır


#9

SORU:

Pozitif bir bilim olan sosyolojinin çalışma alanı nedir?


CEVAP:

Pozitif bir bilim olan sosyoloji, tıpkı doğa bilimlerinde olduğu gibi bilimsel yöntemleri kullanarak bir takım genellemelere ve yasalara ulaşmak için uğraşır(tümevarım aşaması). Daha sonra bu genellemelerden ve yasalardan yararlanarak, sosyal problemlerin üstesinden gelmeye, onları çözmeye çalışır(tümdengelim aşaması).


#10

SORU:

İbn Haldun'un coğrafi konum, iklim ve demografik yapı ile hukuk arasındaki ilişkiyi ortaya koyan düşüncelerini açıklayınız?


CEVAP:

Coğrafi konum, iklim ve demografik yapı ile hukuk arasındaki ilişkiyi ortaya koyan düşünürlerden birisi İbn Haldun’dur. Mukaddime isimli eserinde coğrafyanın ve iklimin sadece insanların fiziki görüntüleri üzerinde değil, aynı zamanda davranış kalıpları, yaşam biçimleri, dinleri ve ahlakları üzerinde de etkili olduğunu ileri sürmüştür.


#11

SORU:

Montesquieu'nin iklim teorisini açıklayınız?


CEVAP:

Montesquieu yapmış olduğu seyahatlerden hareketle İbn Haldun gibi bir “iklim teorisi” geliştirmiştir. Kanunların Ruhu kitabında “kanunların iklim niteliğiyle olan ilişkisi üzerine” başlığını taşıyan bölümünde şöyle demektedir: “Çeşitli iklimlerde ruh nitelikleriyle insan tutkularının aşırı derecede değişik olduğu doğru ise, kanunların bu tutkularla bu nitelikler arasındaki ayrılıklara göre düzenlenmesi gerekir.

O’na göre iklim insanların biyolojik, psikolojik yapılarına, karakterine ve davranışlarına etki eder. Nihayet bu durum toplumsal kurumlara, örf-adetlere ve kanunlara yansır.


#12

SORU:

Marcel Mauss'un eskimolar üzerine yaptığı araştırmalardaki yaklaşımını açıklayınız?


CEVAP:

Eskimolar üzerinde araştırmalar yapan Marcel Mauss da İbn Haldun ve Montesquieu gibi benzer bir yaklaşım sergilemiştir. Eskimoların aile ve dini yaşantıları ile hukuklarının kışa ve yaza göre değiştiğini, kışın klan hayatını hatırlatan, dini ve kollektif eğilimlerle dolu sıkı bir toplu yaşam sürdüklerini, yazın ise daha bireysel ve dinden uzak bir yaşamı tercih ettiklerini ispata çalışmıştır.


#13

SORU:

Demografik yapı ile hukuk arasında mevzuat değişiklikleri dışında nasıl bir ilişki bulunmaktadır?


CEVAP:

Demografik yapı ile hukuk arasındaki ilişki sadece mevzuat değişikliklerinden ibaret değildir. Nüfus sayısı ve nüfus yoğunluğunun adalet teşkilatı, mahkemelerin yapısı ve işleyişi, hâkimlerin davalı ve davacılar ile ilişkileri ve hatta siyasi rejimler üzerinde dahi etkisi olduğu ileri sürülmüştür. Antik Yunanda karşımıza çıkan “doğrudan demokrasi” ile “halk mahkemeleri” ancak site devletleri gibi coğrafyanın ve nüfusu küçük olduğu topluluklarda uygulanması bu duruma verilebilecek bir örnektir.


#14

SORU:

Weber'in iktisat ve hukuk arasındaki ilişkiye yönelik düşüncelerini açıklayınız?


CEVAP:

Weber topluluk tipine bağlı olarak ilişkinin karşılıklı olduğunu, bazen hukukun iktisat üzerinde bazen de iktisadın hukuk üzerinde öncelik kazanarak karşılıklı bir etkileşim halinde bulunduğunu ileri sürmüştür. Weber’in bakış açısı realiteye daha uygun gözükmektedir. Ekonominin büyük oranda toprağa bağlı olduğu feodal dönemde, ekonomiden daha hareketli olan hukukun belirleyici olduğu, günümüzde ise ekonominin, sürekli ve hızlı bir değişim yaşaması nedeniyle hukuk üzerinde daha belirgin bir etki doğurduğu çok net bir biçimde gözlemlenebilmektedir


#15

SORU:

Ekonomi ve Hukuk arasındaki etkileşime ilişkin Hollanda örneğini açıklayınız?


CEVAP:

Hollanda’nın denizlerde üstünlüğü ele geçirdiği, sömürgecilik faaliyetlerine başladığı ve deniz yoluyla uluslararası ticareti büyük oranda kontrol ettiği dönemde dönemlerde, ünlü düşünür Hogo Grotius’un uyruğu olduğu Hollanda’nın çıkarlarına hizmet eden ve günümüzde de kabul edilen devletler hukukunun temel ilkelerini belirlemesi bu konuda verilebilecek bir diğer ilginç örnektir. Devletlerin yaptığı antlaşmalara uyması gerektiği ifade eden “pacta sunt servanda”, kusurlu olan devletin verdiği zararı karşılaması, devletlerin mülkiyet hakkına saygı duyulması, devletler hukukunun milli hukuka üstünlüğü, açık denizlerin serbestliği gibi ilkeler dönemin ekonomisiyle yakından ilişkilidir


#16

SORU:

Dinin dünyaya ve olaylara karşı tavrı nedir?


CEVAP:

insanların zihniyet yapılarını etkilemekte ve özellikle inananlarına yaşadıkları dünyayı anlamaya yarayan bir model sunmaktadır. Aynı zamanda bir zihniyet olan bu model, o dine inananları, gündelik işlerini görürken, hatta doğayı seyrederken dahi etkisi altına alır. Başka bir ifadeyle, bireyin herhangi bir dine girmesi, “kutsal-dışı” meselelere karşı belli bir tutum takınması sonucunu doğurmaktadır. Çünkü karakteristik bir dinî tecrübe tarafından belirlenen veya motive edilen “dünya karşısındaki tutum”, beşeri mevcudiyeti değerlendirme tarzına etki eder


#17

SORU:

Dinin insanların tutumu üzerindeki etkisi nedir?


CEVAP:

Dinin getirdiği zihniyet nedeniyle, bir dine inanan dünya karşısında pasif bir tutum takınırken, bir başka dine inanan yine aynı nedenle dünya karşısında aktif bir tutum takınabilir. Örneğin, Budizm’in evreni, tanrısal hakikati gizleyen aldatıcı tülden ibaret bir hayal olarak görmesi, din dolayısıyla doğaya karşı takınılmış bir tavırdır. Bu tavır, bireyin, tanrısal hakikatlere ulaşabilmek için maddi âlemden uzaklaşmasını, el etek çekmesini gerektirir. Benzer şekilde Musevilik, Hıristiyanlık ve İslâm, Tanrı’nın eseri olan yeryüzünün iyilik üzerine kurulduğunu; ancak kötülüğü, günahı, yoksulluğu, gerilemeyi ve düşüşü de içinde barındırdığını söyler. Bu dinlere mensup insanların dünyaya karşı edilgen değil, etkin bir tutum takınmaları bu nedenledir


#18

SORU:

Dinin toplumsal değişimi sağlama ya da destekleme işlevini açıklayınız?


CEVAP:

Daha çok ilk örgütlenme ve yayılma döneminde ortaya çıkan dinin toplumsal değişimi sağlama ya da destekleme işlevi, bir taraftan mevcut sosyal yapıyı değiştirirken, diğer taraftan, bir kaos veya düzensizliğe meydan vermemek için toplumu yeniden dini formatlarla kurarak farklı bir sosyal yapı inşa etmektedir. Bu aşamadan sonra din, inşa ettiği sosyal yapıyı koruyucu ve sürdürücü, yani muhafazakâr kimliğiyle karşımıza çıkmaktadır. Max Weber dinin bu kimliği ile “rahiplik” arasında bir ilişki kurar. Ona göre, işleyen, yerleşik sistemin parçası olan “rahip”, yaratıcı bir fonksiyon icra etmeksizin yalnızca kurumsallaşmış geleneksel düzenin devamını sağlar. Dinin sosyal değişmeyi engelleyici yönü burada kendini gösterir. Çünkü dinler, kurucularının veya tebliğ edenlerinin hatırasına bağlılığı ifade eden tekrarlarla yeniden yaşanan bir karakter arz eder ve böylece kendini tarihten soyutlayarak her çeşit değişimden uzak kalma eğilimi taşır. 


#19

SORU:

Dinin aile üzerindeki etkisini açıklayınız?


CEVAP:

Dinin, ilk sosyal ünite olarak kabul edilen ve farklı tiplerde her toplumda ve her kültürde karşımıza çıkan aile üzerindeki etkisi çok belirgindir. Ataerkil ve anaerkil kurallara göre düzenlenen erkek-kadın ilişkilerinde, evlilik yasaklarında, evliliğin tasdik ve takdis(kutsama) edilmesinde ve mirasçılık ilişkisinde dinin, aile dolayısıyla da aile hukuku üzerindeki etkisi çok açık biçimde göze çarpar.


#20

SORU:

Sosyolojik çalışmalarla ulaşılan genellemeler ve yasalardan yararlanarak sosyal problemlerin çözülmesi konusunda sosyologların görüşleri nelerdir?


CEVAP:

Bu konuda üç farklı bakış açısı söz konusudur: (1) Sosyal olaylar, doğa olaylarından farklı olarak tek ve tekrar edilemeyen olaylardır. Bu nedenle bunların ancak tarihi ve yakın sebepleri belirtilerek tasvirleri yapılabilir; bunlardan hareketle sosyal problemlerin çözümünde yararlanılacak genellemelere ve yasalara ulaşılamaz. (2) Sosyolojinin amacı, diğer tüm bilimlerde olduğu gibi yeni bilgiler keşfetmektir. Sosyal problemleri çözmek, toplumu yönetmek, yönlendirmek ve ıslah etmek onun amaçları arasına yer almaz. Bu nedenle sosyolojinin, bilim kisvesi altında siyasi ve endüstriyel amaçlarla kullanılması doğru değildir. (3) Sosyolojik araştırmalar ile diğer pozitif bilimler arasındaki fark niteliğe ilişkin değildir. Sadece kesinlik dereceleri farklıdır. Bu sosyolojide genellemelere ve yasalara ulaşılamayacağını değil, ulaşılan genelleme ve yasalardan hareketle geleceğin tahmin edilmesi ihtimalinin daha düşük olduğunu anlamına gelir. Bu nedenle sosyolojiden yararlanılarak ulaşılan genelleme ve yasaların sosyal problemlerin çözümünde kullanılması hem mümkündür, hem de gereklidir.